28/02/2011 | Yazar: KAOS GL
Kendilerine !But Madi Götkuşakları adını veren grup, 2010 H
Kendilerine !But Madi Götkuşakları adını veren grup, 2010 Hormonlu Domates Homofobi Ödülü’nü alan The Hall’ın festival merkezi olarak seçilmesine tepki göstererek “!F’in, hükümet politikalarına paralel, sermaye temelli ve kentsel dönüşüme çanak tutan LGBT ‘duyarlılığını’ yemiyoruz!” açıklamasını yaptı.‘!f 10 yıldır mahallede’ sloganıyla başlayan ve reklamında salyangozu kullanan !F İstanbul Bağımsız Film Festivali’nin, on yıllardır Müslüman mahallesinde salyangoz sattığı ve bunu başarıyla yaptığı imajını oluşturmaya çalıştığını söyleyen !But Madi Götkuşakları, yaptığı açıklamada festivaldeki LGBT temalı filmler için düzenlenen Gökkuşağı partisinin 30 liralık giriş ücretiyle sadece ‘elit’ eşcinselleri hedefleyerek gökkuşağının tüm renklerini kapsamadığını ve festivalin neoliberal politikalarla kentsel dönüşüme çanak tuttuğunu belirtti. İşte açıklamanın satırbaşları:
“Son yıllarda kentlerin en önemli rant kapılarından biri haline geldiğini biliyoruz. Kentler çeşitli ‘vizyonlar’ çerçevesinde dönüştürülürken, sermaye ve iktidarın hizmetindeki kültür ve sanat kurumlarının nasıl da bu dönüşümün aktif ajanları haline geldiği/getirildiği malum. Örneğin, “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” gibi küresel kent projeleri; İstanbul’u kültür ve sanat kisvesi altında kentsel/rantsal dönüşüme uğratan, kent yoksulları ve yoksunlarını dışlayan devasa mekanizmalar yaratmakta. Sulukule’de yaşananlar bu sürecin en açık ve net örneği. Sırasını bekleyen rant gözdesi Tarlabaşı da, kentsel dönüşüm projesi kapsamındaki Beyoğlu ‘koruma’ planıyla benzer bir sürgün yaşayacak. Kentsel dönüşümün Beyoğlu’ndaki en görünür sembolü haline gelen “Emek Sineması’nı yenileme” safsatasıyla gündemlerimize oturan Kültür ve Turizm Bakanlığı bir yandan da !F İstanbul “Bağımsız” Film Festivali’nin de sponsoru. İstanbul’un festival geçmişinde, birçok gala ve gösterime ev sahipliği yapmış Emek Sineması’nın kapanmasına kurumsal olarak karşı çıktığını duymadığımız !F, gösterimlerini AFM Fitaş, AFM İstinye ve Cinebonus Maçka’ya taşıyıveriyor.
DANIŞIKLI DÖVÜŞ
Danışıklı dövüş diye tabir ettiğimiz böyle durumlarda, sağ gösterip sol vurmayı çok seven neoliberal iktidar, sağ eliyle Emek’i ‘yenileyip’, Tarlabaşı’nın kentsel dokusunu ‘korurken’; sol eliyle de ‘bağımsız festival’ sponsoru olup, sanatı sermayeye bağımlı kılar. Kültür Bakanlığı, bir yandan “Dersim 38” belgeselini yasaklarken, diğer yandan “Açılıma Devam” diyen, LGBT -duyarlı, bağımsız film festivalini tüm kalbiyle destekler. Festival, kurumsal sponsora ihtiyaç duyar ve bunun karşılığında sessiz sakin işbirliğini sürdürerek ‘bağımsız’lığını korur.
Tüm bunlar olup biterken, dışarıda ne açılıma ne de saçılıma devam ediliyordur. Faşizm ve homofobinin alıp başını gittiği yurdumuzun megakenti İstanbul, hızla dönüşmekte, hem de kentsel dönüşmektedir. Haydarpaşa Garı, Mecidiyeköy Likör Fabrikası, Tarlabaşı, Fener-Balat-Ayvansaray, Sulukule, Ayazma, okullar, hastaneler, mahalleler neoliberal sermaye tarafından vahşice işgal edilip pazarda gümüş tepsiyle sunulurken, ‘soylulaştırma’ denen kentsel dönüşüm politikası ise, Tophane örneğinde olduğu gibi, birbiri ardına açılan sanat galerileriyle, semtin toplumsal dokusunu dönüştürmek için sanatı maşa olarak kullanmaktadır. Bu durum tabii ki sanata gönül vermiş bir grup eliti memnun eder ama madalyonun ötekiler için yüzü bambaşkadır. Evet, şüphesiz ki ‘!F 10 yıldır mahallede’dir, ama tüm bu neoliberal politikalara çanak tutarak!
THE HALL SOYLULAŞTIRMA MERKEZİ!
Biz Götkuşaklarının canını bir hayli sıkan diğer mevzu da şudur: tüm bu saydıklarımız yetmezmiş gibi, 2010 Onur Haftası’nda yapılan oylama sonucunda homofobi ödülü Hormonlu Domates’i kucaklayan kadim dostumuz The Hall’un, bu yıl festival merkezi olarak seçilmesi! Şunu da bilmeyen varsa duysun, duymayanlara anlatsın: The Hall açıldığından beri, Bayram Sokak’ta seks işçiliği yapılan transseksüel evlerini polis baskınlarıyla tehdit ediyor. Biz burada gayet ciddi bir fiziksel tehditten bahsediyoruz. The Hall’un oradaki tehtidkâr varlığı, bu sokağın nasıl da sermayenin hedefi haline geldiğini ve yıllardır orada bulunan gacıların evlerine, ekmeklerine göz dikildiğini gösteriyor. Çok yakın bir zamanda, sokaktaki evlerin yerinde butik butik oteller görürseniz şaşırmayın!
Sonuç olarak, the Hall içeride LGBT –duyarlı, elit bir atmosfer yaratırken, sokağını işgal ettiği LGBT bireylere nefret ve ayrımcılık politikası güdüyor. !F’in The Hall ile işbirliği de, festivalin politik olarak LGBT gerçeğinden aslında ne kadar uzakta olduğunu gösteriyor ve bahsi geçen LGBT hassasiyetinin aslında kanıksanmış bir duyarsızlık olduğunu gözler önüne seriyor. Gökkuşağı teması, festivale rengârenk politik bir çeşni niyetine katılırken, LGBT bireylerin her an yüzleştiği katı gerçekliğin sebebi olan siyah-beyaz politikaların bizzat yasama ve yürütmesinden sorumlu kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmasında bir beis görülmüyor. The Hall gibi Bayram Sokaktaki gacıların burnundan getiren bir işletmede Pınar Selek’e adanmış ironik ötesi bir etkinliğin yapılacak olması, yüzlerimizde ekşi bir ifade bırakarak, !F’in samimiyetsizliğini gözler önüne seriyor.
ELİT LGBT KÜLTÜRÜNE DE MEYDAN OKUYORUZ
İktidar ve sermayenin sözde LGBT-duyarlılığı söylemleriyle bu altkültürün içine sızması, bir yandan da varolan güç ilişkileri ve dışlama mekanizmalarını yeniden üretmesi, bizim yuttuğumuz bir numara değil! Çünkü ideoloji, dışladığı dilleri bir yandan da kendi diline kattıkça güçleniyor, söylemlerimizi sahipleniyor, ve sonuçta bizlere istediğimiz kadar değil sadece işine geldiği kadar yaşam alanı açıyor. Bizler sadece LGBT bireylerin, ideoloji tarafından duyarsızlaştırılıp, tüketim kültürü içinde sermayeleştirilmesine meydan okumuyoruz. Aynı zamanda, neoliberal sisteme uyum sağladığı ölçüde edinebildiği kazanımlarla; kendisi kadar avantajlı olmayan diğer LGBT bireylerini, seks işçilerini, farklı etnik kökenlerden insanları, göçmenleri, evsizleri ve marjinalize edilmiş tüm bireyleri ötekileştiren elit LGBT kültürüne de meydan okuyoruz!
Yalnızca hakim düzenle uyum içinde varlığını mümkün kılan !F, sözkonusu rant olunca, LGBT mücadelesini samimi olmayan bir duyarlılıkla sahiplenmeye çalışırken, aynı zamanda gökkuşağının her bir rengini haz sektörü çatısı altında sermayeleştiriyor.
Sonuçta da, güttüğü politika yalnızca bir avuç elit LGBT’ye hitab ediyor, mahalleliye değil! !F 10 yıldır mahalleye geliyor, mahalleliyle yalnızca çıkar ilişkisi kurup gidiyor. !F İstanbul, gelecek yıl da mahalleye geldiğinde, yine etliye sütlüye bulaşmadan, salyangozlarını satıp kaçmaz diye umuyor, bu kez mutlaka evimize çaya bekliyoruz.
Etiketler: insan hakları