11/03/2017 | Yazar: Aslı Alpar

İhraç edilen akademisyenler 6. Feminist Forum’da alacakaranlığı ve umudu tartışıyor.

Funda Şenol Cantek: ‘Cebeci Kampüsü’nde ütopyamızı gerçekleştirmiştik’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İhraç edilen akademisyenler 6. Feminist Forum’da alacakaranlığı ve umudu tartışıyor: “Benim için ayrılık, İletişim Fakültesi’nden değil kadın çalışmalarından ayrılmaktı. Çünkü fakültede geride bıraktığımız şey adeta bir yıkıntıydı.”

Kaos GL Derneği’nin “Umudun Alacakaranlığında Ütopya” temasıyla düzenlediği 6. Feminist Forum’un ilk oturumunda KHK'lar ile üniversitelerden ihraç edilen, zoraki ayrılan feminist akademisyenlerle alacakaranlık ve umut tartışıldı.

Oturumun ilk konuşmacısı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen Funda Şenol Cantek’ti.

Funda Şenol Cantek, ihraç edilmesinin ardından yalnızca Cebeci Kampüsü’nden ve kadın çalışmaları programından kopmuş olmanın kendisini üzdüğünü ifade etti.  Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programında hayal edileni gerçekleştirdiklerini ifade eden Cantek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim için ayrılık, İletişim Fakültesi’nden değil kadın çalışmalarından ayrılmaktı. Çünkü fakültede geride bıraktığımız şey adeta bir yıkıntıydı. Ancak Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (Kasaum) ve Kadın Çalışmaları Programı bizler için ütopyanın kendisiydi.”

Saklı coğrafyamızı yitirdik

Kadın Çalışmaları ve KASAUM etrafında, lisans, yüksek lisans, doktora programlarını açtıklarını, cinsel tacize karşı bir birim kurduklarını ayrıca bir de sertifika programı düzenlediklerini ifade eden Cantek, yönetim tarafından kampüste bir odaya hapsedildiklerini ancak yine de kendi feminist ütopyalarını kurduklarını ifade etti.

Cebeci Kampüsünden ayrılmanın kendisi için oldukça üzücü olduğunu, derslerinde kullandığı “saklı coğrafya” terimiyle açıklayan Cantek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cebeci Kamüsünde kadınlar için kurduğumuz mekânlar, oradaki öğrencilerin, akademisyenlerin kendileri olmalarına imkân tanıyordu. Bizim için saklı coğrafyamız Cebeci Kampüsüydü. Kampüsün içinde Onur Yürüyüşü’nü, 8 Mart’ı, 1 Mayıs’ı başlatırdık, anmalar, protestolar düzenleyebilirdik. O yüzden, kaybettiğimiz bir şeyler varsa, odalar vs. değil, öğrencilerimiz ve Cebeci Kampüsünün bize yaşattıkları. Biz saklı coğrafyamızı yitirdik ama onu geri alacağız. Çünkü dışarıda yaşatıyoruz o ruhu.”

Kadınlar barış talebini paylaştırmalı

Konuşmasını barışın kadınlar için neden önemli olduğunu tartışarak devam eden Cantek, kadınların “fıtratında” barış olduğu için barışta ısrarcı oldukları söylemini indirgemeci bulduğunu ifade etti. “Kadınlar barış ister çünkü savaş ve çatışma ortamı en çok kadınları yaralar” diyen Cantek, kadınların doğuştan barışa eğilimli olduğunu söylemenin erkeklerin çatışmaya meyilli olduğu mitini güçlendireceğini söyledi.

Kırılanları, dökülenleri yeniden bir araya getirmeye yönelik bir eğitimden geçen kadınların, savaın ardından toparlayıcı olmasını açıkladığını ifade eden Cantek, barışı getirmek meselesini, bu ağır yükü, zorlu yolu erkeklerle paylaşmak, onları da barışa ikna etmek, mecbur bırakmak gerektiğini ekledi. Kadınların barış talebini erkeklerle paylaşması, bu yükü tek başına sırtlanmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dünyayı yeniden kuracak naifliğe saldırıyorlar

Bu sene Cebeci Kampüsünde, 8 Mart için stant açan birkaç kadın öğrenciye polisin saldırdığını ve gözaltına aldığını hatırlatan Cantek,  oldukça naif bir düşünceyle, evlerinden kek yaparak stanta taşıyan, kadınları 8 Mart’a davet eden genç kadınlara karşı bu saldırının anlaşılmaz olduğunu vurguladı. Diğer yandan, tüm naifliğiyle bu stantı kuran kadınlara polisin saldırmasının normal olduğunu, çünkü kolluk güçlerinin devleti temsil ettiğini, devletin de bu dünyayı yeniden kurabilecek naifliği hedef almasının gayet açıklanabilir olduğunu düşündüğünü ekledi. “Tam da düşman olacağı şey bu naiflik çünkü dünyayı yeniden kurabilecek olan şey naiflik, o yüzden buna bu kadar düşmanlar” diyerek sözlerini bitirdi.

Süreç erkekler için de başka zorluklar barındırıyor

KHK’dan ihraçların daha çok kadınları hedef aldığını ifade eden Cantek, ihraçlar nedeniyle 209 intiharın daha yaşandığını ve bu intiharların gizli kaldığını ekledi. İşinden olmanın, eve ekmek götürememenin inşa edilen erkeklik kültürü içinde ayrı bir krize yol açtığını belirten Cantek, intiharların ardında bu krizin olduğunu ekledi ve devam etti: "Erkeklerin işsiz ve maaşsız kalması aynı zamanda bir tür 'erkeklik kaybı' olarak yaşanıyor. Bizim kültürümüzde evlerini geçindiremeyecek olmak erkeklerin bütün iktidarını kaybettirir. Mesela ihraç edildikten sonra isimlerini duymadığımız intihar eden erkeklerin ölüm sebepleri bu olabilir mi? Eril kültür erkekler üzerinde de ezici bir etki yaratıyor. Eve ekmek getiremezse yaşamamak daha iyi görülebiliyor. Haksızlığa uğradığını bile iddia edemeyecek durumda, örgütlü olmayan, yapayalnız mağdurları düşünün."

Kesinlikle geri döneceğiz

Barış imzacısı akademisyenlerin kahramana dönüştürüldüğünü aslında bunun haksız bir unvan olduğunu ve aslında akademisyenlerin yapması gereken şeyin barışı seslendirmek olduğunu ifade eden Cantek, ihraç edilmenin “içeride” kalmaktan daha iyi olduğunu söyledi. Cantek sözlerini şöyle bitirdi: “İçeride kalsak daha kötü olacaktık, dışarıda birlikte güçlüyüz. Çok haklıyız, geri adım atmayacağız, kesinlikle geri döneceğiz, daha eşitlikçi ve özgür bir üniversite için daha canla başla çalışacağız, bu süreç bize bunu öğretiyor. Ütopyamızı gerçekleştireceğiz.”


Etiketler: kadın
nefret