07/10/2024 | Yazar: Kaos GL
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde LGBTİ+ haklarına dikkat çekti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Adalet Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde konuştu.
Gökçen konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’nin herkesin kendini güvende hissedebilmesi için hayati önemde olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Homofobi ve transfobi ile mücadele birçok kazanıma sebep oldu. Özellikle İstanbul Sözleşmesi gibi belgeler hayati önemde. Herkesin kendini güvende ve topluma ait hissedebilmesi için, özellikle şiddetin her türlüsünün önlenmesi ve bunlarla mücadele için. Ancak bu mücadelenin bir sonu yok ve sadece bir alanda mücadele yeterli değil. Ayrımcılık hala devam ediyor, sosyal ve ekonomik haklara erişim hala sorunlu, fiziksel ve psikolojik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Dahası, her kuşak nefret söyleminin yenilenmesine tanıklık ediyor ve bu nefret söylemi yanlış bilgi ve fobik söylemlerden besleniyor.”
Gökçen, LGBTİ+’ların en temel haklarına erişemediğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“LGBTİQ haklarını savunan sivil toplum hedef alınıyor. LGBTİQ’lar en temel haklarına bile erişemiyorlar. Aileleri tarafından reddedilen gençler barınma haklarından bile yararlanamıyorlar. İş bulamıyorlar ve bazen kimlik bilgilerinin yanlışlığından dolayı oy bile kullanmıyorlar. En yakınlarına kim olduklarını açıklamak bile hayatlarının en riskli anları oluyor. Birçoğu hayatları boyunca kimliklerini saklamak zorunda bırakılıyorlar. Katledildiklerinde arkadaşları bunun bir veri olarak kaydedilmesi için bile uğraşmak zorunda kalıyorlar. Aile değerlerini insan haklarını ihlal etmek için bir bahane olarak kullananlar ailelerin bir arada, mutlu ve haysiyetle yaşamaları için çaba göstermiyorlar.”
“İstanbul Sözleşmesi gibi ilerici metinleri gerçekten koruyabiliyor muyuz?”
Gökçen, sözlerini şöyle noktaladı:
“Kadına karşı ayrımcılık hayvana karşı zulümle iç içe geçiyor. Aynı çocuğa karşı şiddetin LGBTQ’lara ve mültecilere yönelik şiddetle birleşmesi gibi. LBQ kadınlara karşı şiddet arttıkça, bu şiddet saklanıyor ve göz ardı ediliyor. Devletler inandırıcı veri paylaşmadıkça şiddet gizli kalıyor. Nefret söyleminde bulunanlar ise bu yüzden şiddetin abartıldığını iddia ediyorlar. Bugün bir yanda demokrasi ve insan haklarını bir bütün olarak savunanlar var. Ve diğer yanda nefret siyasetiyle otoritesine güç katan, savunmasız insanları ötekileştirenler var. Burada soru şu: İstanbul Sözleşmesi gibi ilerici metinleri gerçekten koruyabiliyor muyuz? Konseyimizin insan hakları belgelerinin otoritesinin sarsılmasına izin verirsek yarın hangi diğer temel ilkelerimizden ödün vereceğiz?”
Etiketler: insan hakları, kadın, çalışma hayatı, barınma, sağlık, siyaset, sağlık hakkı