01/03/2021 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL’den Av. Hayriye Kara, Yasaksız Meydan’daydı: Ankara yasakları Türkiye’de gerçekten çok önemliydi, ama ana akım insan hakları hareketinden de yeterince tepki görmedi.

“Gökkuşağı bayrağından korkmak da nedir?” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: Gizem Karagöz, KaosGL.org için stok görsel

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga Podcast ortaklığında hazırlanan Yasaksız Meydan’da İrem Afşin’in bu haftaki konuğu Kaos GL’den Av. Hayriye Kara’ydı.

Hayriye Kaya; ilk dönemden bugüne barışçıl toplantı ve gösteri hakları düzenli olarak ihlal edilen LGBTİQ+’ların “vazgeçmeme” halini, ayrımcılık ve ötekileştirmeye eklenen yaşadıkları hak ihlallerini kronolojik tarihçesiyle anlattı:

“2015 Mayıs ayında Ankara’da, “Homofobi ve Transfobi Karşıtı Yürüyüş” gerçekleştirilmişti ve bir sıkıntı yaşanmamıştı, fakat 2016 yılına geldiğimizde İstanbul ve Ankara’da toptan bir yasaklama geldi. İstanbul’da Haziran’da “Onur Yürüyüşü” ve “Trans Onur Yürüyüşü” yapılamadı; Ankara’da “Homofobi ve Transfobi Karşıtı Yürüyüş” o yıl gerçekleştirilemedi.  Ankara’daki ilk Valilik yasaklaması bu: O yürüyüş için valilik yasaklamasına karşı biz Kaos GL olarak dava açmıştık. İlginçtir, tüm bu yargı sürecinde benim başıma gelen ilk ve tek olaydır;  dava açtığımızda 2 saat içinde yürütmeyi durdurma almıştık. Mahkeme, telafisi imkansız zarar olacağı için, idarenin savunması alınmaksızın yürütmeyi durdurmaya karar verdi. Sonrasında biz tabii bu kararı Valilik’e götürdük, karar Cuma çıktı, biz Pazar bu yürüyüşü yapıyoruz dedik.

Daha da ilginci, gece Valilik bölge idareden “yürütmeyi durdurma”yı kaldırılması kararını aldı. Türkiye’de yargının bu kadar hızlı işlediğini ben o gün görmüştüm. Aynı gün içerisinde yürütmeyi durdurma ve yürütmeyi durdurmanın kaldırılması kararı alınmıştı. İstenince yapılabiliyor evet; günlerce beklemeye gerek yokmuş. O süreçten sonra sistematik olarak onur yürüyüşleri de engellendi. 2016’da çok ciddi müdahaleler oldu; ben de kriz ekibindeydim. İstanbul Onur Yürüyüşü’ne yapılan müdahaleler sırasında da sahadaydım. 2017, 2018, 2019 yıllarında ben orada değildim, ancak Onur Haftası Komitesi ve onlarla birlikte hareket eden avukat arkadaşlarla aktivistlerin yürüttüğü bir süreç geçti.”

Kara, Ankara Valiliği’nin 2017 kararını vurgularken “Sadece toplanma özgürlüğü üzerinden değil; film gösterimi, sergi, atölye gibi tüm kamusal etkinlikler yasaklandı.” diyerek “toplumsal hassasiyet” bahanesine dikkat çekiyor:

“Bir grubun internet haricinde kendini ifade edebileceği tüm kamusal etkinlikler yasaklandı. Bu gerçekten üzerinde durulması gereken bir şey, çünkü yasaklama gerekçeleri de “toplumsal hassasiyetler ve duyarlılık var, bu gruba ve katılımcılara karşı tepki gösterilebileceği, provokasyonlara neden olabileceği” gibi gerekçeler. LGBTİQ+ ların toplantı ve gösteri hakkı, ifade özgürlüğü gibi yasaklamaların tamamında bu genel geçer gerekçeler kullanılıyor. Bunun biraz daha altını çizmek gerekiyor: Toplumsal hassasiyet meselesi ne? İdare bunu tartışmıyor. Neye biz toplumsal hassasiyet diyoruz? Ayrıca, toplumsal hassasiyetin toplumdaki karşılığı ne? Bunu hep söylüyoruz: Toplum dediğimiz şey homojen değildir, heterojendir; farklı gruplar vardır. O yüzden ben “toplumsal ahlak” diye bir şeyin olduğunu da düşünmüyorum. Ortalama toplumsal ahlak derken neye referans veriyorsun? Algı yönetimi yaparken, “bu bizim değerlerimize aykırı” derken, değerlerimizi oluşturan toplumun içerisinde de LGBTİQ+ lar var, uzaydan gelmediler. Biz bu toplumun içerisindeyiz, bu toplumun bir parçasıyız.  Oysa değer dediğin, sadece senin uygun gördüğün ya da çoğunlukmuş gibi gösterilen algı yönetiminde değil.

“Bu tip müdahalelerin caydırıcı etkisi de var. Kişilerin “ben kendimi ifade ettiğimde başıma ne gelecek” düşüncesi üzerinden otokontrolü de beraberinde getiren bir şey yaşanıyor. Hiçbir şekilde ve koşulda kendini ifade edememeyi beraberinde getiren bir durum. O yüzden Ankara yasakları Türkiye’de gerçekten çok önemliydi, ama ana akım insan hakları hareketinden de yeterince tepki görmedi diye düşünüyorum.”




Etiketler: insan hakları, medya
nefret