10/11/2006 | Yazar: KAOS GL

‘Gönüllü örgütlenmelerde yeni gönüllülerin kendilerini tanımlamakta zamana ihtiyaç duyduklarından, devamlı etkin gönüllülerin bu sürece saygı göstermelerinden, yol gösterici olmalarının öneminden ve ‘aktivist’ gibi kimlikleştirmelere erken sığınılmaması gerekliliğinden bahsedildi.’ 10. Buluşma’nın çalışma gruplarından biri de ‘Örgütlü Mücadele İçinde Gönüllülük’ başlığını taşıyordu.

‘Gönüllü örgütlenmelerde yeni gönüllülerin kendilerini tanımlamakta zamana ihtiyaç duyduklarından, devamlı etkin gönüllülerin bu sürece saygı göstermelerinden, yol gösterici olmalarının öneminden ve ‘aktivist’ gibi kimlikleştirmelere erken sığınılmaması gerekliliğinden bahsedildi.’ 10. Buluşma’nın çalışma gruplarından biri de ‘Örgütlü Mücadele İçinde Gönüllülük’ başlığını taşıyordu.

KAOS GL


Türkiyeli Eşcinsellerin 10. Buluşması

12-13 Temmuz 2003, Ankara

Raportör: Koray & Cihan

Toplantı Türkiye’de ve Dünya’da toplumsal hareketlerin yakın tarihinde birey-örgüt ilişkisinin değerlendirilmesi ile başladı. 1980 öncesi toplumsal hareketlerde gönüllülükten çok inanç, dava ve zorunluluk gibi kavramlar birey ve örgüt arasındaki ilişkilileri belirlemekteyken 80 sonrası yeni toplumsal hareketlerin gönüllülük kavramını ön plana çıkardığından bahsedildi. 80 öncesi hareketlerin, karşı durduğu devlet anlayışının bürokrasisini kendi içinde yeniden ürettiği için zamanla etkisini yitirmesinden, sonrasında ise baskın gelen gönüllülük anlayışı sonucunda sürekliliğin sekteye uğrayabilmesi riskinin, yeşil hareket gibi hareketlerin partileşme gibi yollarla tekrar eski bürokratik yapıları benimsemesine yol açabildiği söylendi.

60 sonrası kimlikler çoğalırken kişilerin kendi öznelliğini yansıtabileceği, örgütün çizdiği kimlik içerisinde eritilmeyeceği örgütlenmelerin şekillenmeye başlamasının gerektiği, bireyler tarafından karşı çıkılabilecek inançları olan, kişinin kendini ve örgütü farklılaştırabileceği, kendi potansiyelini dönüştürebileceği ve emek hiyerarşisine duyarlı bir örgütlenme gerekliliğinden bahsedildi.

Mücadele verilen alanlarda doğrudan özne olunmasının, kişilerin sorunlara yaklaşımında farklılıklar oluşacağının altı çizilirken gönüllülük kavramının mücadele içinde kişinin kendisini özne olan ya da olmayan olarak konumlandırmasına göre farklı anlamlandırılabileceğinden bahsedildi. Buna ilişkin travesti ya da transeksüellerin bireysel ya da örgütlü mücadelesinin nereye kadar gönüllü olarak algılanabileceği sorgulandı.

Eşcinsel hareket açısından bakıldığında, mücadelenin sadece eşcinsel hakları doğrultusunda verilen bir çıkar mücadelesi değil de toplumsal dönüşümü hedefleyen bir hareket olmasından dolayı, konunun öznesi olmanın eşcinsellerle sınırlı olamayacağı hatırlatıldı. Kişilerin katılımını, gönüllülüğünü belirleyenin, mücadelenin konusundan ziyade, o konunun ele alınış biçimi olabileceği, örneğin yeşil mücadele içinde, doğa-insan-kültür ilişkisini temelden sorgulamaya çalışan örgütlülükler olduğu ve bu durumda özne olup olmamak meselesinin önemli olmayabileceği belirtildi.

Gönüllük kavramını tanımlarken yaşanmışlıkların, inanmışlıkların rolünden bahsedilirken hobileştirilmiş gönüllülüğün olumsuz yanları, bunun yanında gönüllülüğün keyfilik olarak algılanmasının sakıncalarından bahsedildi. Gönüllü olarak alınan bir sorumluluğun görev alındıktan sonra keyfiyete kalmaması gerektiği vurgulandı. Eşcinsel hareketi ve kadın hareketi gibi uzun vadede sonuç alınabilecek hareketler ve kısa vadede etkinin görülebileceği mücadelelere katılımda kişinin konumunda farklılıklar olabileceğine değinildi. Kişinin gönüllü olduğunda, içinde olduğu gruptan daha fazla çaba göstermesi, fedâkarlık yapması, bazen hayatını mücadeleye göre şekillendirmesi gerekirken, içinde bulunduğu örgütlülüğün eziyet üretmemesi, baskıcı olmaması gerektiği belirtildi. Örgütlerin, gönüllülerin örgütlenme kanallarını yaratmak, katılıma imkân vermek, kendini sorgulamak gibi sorumlulukları olduğundan bahsedildi.

Gönüllülük anlayışının profesyonellikle birlikte işlemesinin para, prestij, kariyer, çıkar gibi kaygıları ön plana çıkarabileceği gibi, süreklilik, kurumsallaşma ve planlama açısından olumlu yanlarının da olabileceğinden bahsedildi ve sivil toplum örgütlerinde profesyonel ve amatör görevlerin ayrımlarının yapılmasındaki zorluklardan konuşuldu.

Gönüllü örgütlenmelerde yeni gönüllülerin kendilerini tanımlamakta zamana ihtiyaç duyduklarından, devamlı etkin gönüllülerin bu sürece saygı göstermelerinden, yol gösterici olmalarının öneminden ve ‘aktivist’ gibi kimlikleştirmelere erken sığınılmaması gerekliliğinden bahsedildi. Gönüllülerin örgüt içerisinde kendilerini konumlandırmalarının öneminin altı çizildi. Gönüllülük tanımının bu çerçevede bir irade arz ettiği, gönüllülüğün tanımında başkası tarafından bir zorlama değil bireyin kendini belli bir çerçevede zorlaması olduğu konuşuldu
Gönüllüğün ille örgütler içerisinde değil bireysel olarak hayata geçirilecebileceği konuşulurken kişilerin örgüt değiştirme özgürlüğünün önemi hatırlatıldı ve eşcinsel kimlikten yola çıkarak gönüllülük anlayışının bireyde diğer toplumsal sorunlarla mücadelelerde geliştirilen duyarlılıkta bir çıkış noktası olması gerektiği konuşuldu.

Bunun dışında kimlikler üzerinde konuşup gönüllü tanımı ortaya çıkarılmaya çalışılırken kimliklerin günümüzde silikleştiğinden ve esas amacın bu tür kimliklerin ortadan kalkması olduğu öne sürüldü.

Kaynak: Kaos GL, Eylül - Ekim 2003 Sayı 17

Etiketler:
İstihdam