17/08/2014 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL Dergisi’nin ‘Queer ve Psikanaliz’ başlıklı 136. sayısı için Jeffrey Longhofer yazdı, Ezgi Turgut çevirdi.

Güçlü ve zayıf yapısalcılık: Queer teori ve psikoanaliz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Dergisi’nin “Queer ve Psikanaliz” başlıklı 136. sayısı için Jeffrey Longhofer yazdı, Ezgi Turgut çevirdi.
 
Queer teori ve güncel psikoanaliz, bir çeşit doğal olmayan bir birliktelikle kurulur. Burada, bunların bir ontolojik varsayımı paylaştığına dair bir tartışma açmak istiyorum. Ben özellikle temel olarak, sosyal açıdan yapılananın aynı zamanda temel bir farklılık olarak; görülebilir, hissedilebilir ve tecrübe edilebilir olduğunu göstermekle ilgileniyorum.Bu tartışmaların bir bütün olarak yapısalcılık ve özcülük arasındaki çatışma ve farklılıkların terkedilerek zenginleşeceğini tartışmak ve zayıf ve güçlü yapısalcılığın ilkelerinin farklılaşmasını ele almak istiyorum (Longhofer & Floersch,2012;Sayer 1997). Bu aktiviteleri tartışarak, özellikle sosyal bilim alanında sosyal teorist ve filozof ,Margaret Archer’e  ve onun aşağı,yukarı ve orta tümleştirme hakkındaki fikirlerine değineceğim(2010). Bu fikirler neredeyse tüm güncel psikoanaliz,queer teori ve kişilik kavrayışlarının kalbindedir (Smith): Bazıları her zaman bilinçli ve aşikar olamamakla birlikte,varoluşçu ve yapısalcı kamplarda kuruludur.Diğerleri (örn;Reis,2003) bir çeşit kolay olmayan diyalektik,kesişme veya kaos ile engellere takılı kalırlar (Harris, 2005; McCall,2005).Bir diğeri ise;kaçınılmaz olarak orta tümleştirme problemiyle karşılaşmaktır( Archer): aksiyonun durumu ile birlikte çelişkisi;veya aksiyonların durumlardan ayrılamadığı noktada birinin diğerinden ayrımı veya geçici hesaplar, anlatılmak istenenden ayrılamaz veya doğrudan ona bağlanamaz. Bu neredeyse her zaman ontolojik, epistemolojik ve potansiyel olarak relativizmin formlarını sorgulatır ve bu genellikle Roy Bhaskar’ın (1997) "epistemik yanılgısı"nı işaret eder: Neyi bildiğimizden, nasıl bildiğimize bir daralış...
 
Güncel psikoanalitiğin büyük bölümünde subjectivite, Archer’in aşağı tümleştirme olarak adlandırdığı bir sonuç olarak görülebilir: Bu; aksiyonların, aksiyon durumlarına indirgendiği yerdir. Bu durumda, benlik sosyalliğe ya da tutku öznelerarasılığa indirgenir: Kişi basit bir ürün yada mevcut etkileşimler biçimidir. Lacan ve takipçileri bu durumun güçlü bir değerlendirmesini yapmıştır. Burada, örneğin,biri tutkunun mantıksal diyalektiğinin "myriad" versiyonlarını bulur; cinsiyet ve nesne seçenekleri şekil alır (örn Corbett,2009) ,gelişir, bazen güçlü bazen zayıf yapılanır  ki Adrienne Harris (2005) daha zayıf versiyonunu "yumuşak birleşim" olarak adlandırır. Bazı günümüz psikoanalistleri buna "diyalektik yapısalcılık" olarak atıfta bulunmuşlardır (Reis,2003). Burada daha yakın olarak zayıflığa, özcülüğe ve metaryalizme bir dönüş çağrısı vardır (Coole & Frost, 2010; O’Mahoney,2012). Daha sık bir biçimde belirtilmemiş veya teorize edilmemiş olarak kalan, gelişimle ilgili süreçlere ve onların temel niteliklerine olan ihtiyaçtır.
 
Zayıf veya güçlü yapısalcılık derin politik sonuçlara sahiptir: yapılanmış olan şey kolayca çözülebilir veya aksiyon durumları kolaylıkla yeni aksiyonlar üretmek için yıkılabilir (örneğin, sağ kanat terapi konusu etrafında dönerken veya belli cerrahi müdahaleler belli teokratik devletlerce "bedenin belirli bölümleri " için hukukileştirilirken, var olan tutkular aynı zamanda kimlik iddialı topluluklar içinde ve topluluklar arasında farklı bir biçimde paylaşılmış ve baskılanmıştır(Bob,2012). Burada, sağ ve sol genellikle mükemmel bir biçimde hizalanır ve muhafazakar dindarlar kendi düşüncelerini, politik pratiklerini ve direnç söylemini yerleştirmek için elverişli bir felsefi yer ararlar: Sosyal yapısalcılık, radikal empirizm olur. Böylece seksüel tutkunun yumuşaklığını kolaylıkla görebileceğimiz ve doğrudan tecrübe edebileceğimiz varsayılır. Bu yine sosyal olarak farklı stratejik amaçlarla yapılanabilir.
 
Bu tartışmaların hepsi, birden fazla sosyal konumlanmayı veya kimlik iddialarını işaret eder. Aynı zamanda kişiliğin, kendilik bilincinin ve somutlaşmış tecrübenin tanımıdırlar. Güçlü bir sosyal yapılanma ile birlikte, kişilik biraz da bilgisayar sistemi gibidir: "Byte"lar ve parçalar hiçbir kalıcı nitelik bırakmayarak sosyal zaman ve uzayın akışına ekli veya çıkarılmıştır (aşağı tümleştirme,psişik sosyale indirgenmiştir).
 
Başarılı bir biçimde uygulanan güncel psikoanaliz veya queer teori değildir ancak nasıl bazı tutku biçimlerinin, seçimlerin ve seksüel deneyimlerin sosyal olarak yapılandığının teorileştirilmesi ve etkili şekilde tanımlanmasıdır (örn gelişimsel "sequela" ya sahip olmak). Ama sonunda belli yollarla (zayıf yapısalcılık) hissedilen, deneyimlenen, uygulanan veya uygulanmayanlar vardır; bu şüphesiz utancın seksüel tutkuyu, sadece kişiliğin ve deneyimin bir bölümü olarak değil de tüm benliği doyurma olarak hissedenlerin akılcı ve dışöznesel dünyalarda tanımlandığı pek çok yoldan birisidir (Longhofer,2013). Diğerleri erken gelişim ve dış öznesel dinamiklere ve form tanımlamalara bağlı olarak bedene, tutkuya karşı biraz utanç veya iğreti hissederler (Benjamin,2010 2013; Honneth,2012).
 
Açıkça, diğerleri öyleyken, sosyal olarak yapılanmış her şey temel olarak veya sonunda şüphesizce hissedilen  şekilde tecrübe edilmez.Andrew Sayer’in (1997) tartıştığı gibi,sosyal olarak yapılanan her şey aynı biçimlerde oluşmaz.Irk ve ırkçılık,cinsiyet ve cinsiyet eşitsizlikleri,millet ve milliyetçilik,hepsi farklı insanlar için farklı biçimlerde oluşur. Bunlar kesiştiğinde, bazı insanlar için diğerlerinden çok daha farklı yollarla açığa çıkar. Şüphe yok ki bu; bazı sosyal yapılanmaların hatta aynı gerçekliktekilerin bile, kısmi ve hatta çelişkili olmasıdır. Bu özellikle tecrübe çeşitliliğine dayanan seksüel tutku, nesne seçimi ve uygulama için doğrudur. Örneğin; bazıları anal hazları tüm diğer hazların dışında fantazileme ve araştırma arzusuna sahip olabilir(Sedwick,1990). Dahası, bazı tutkular zayıf yapılandığında kolaylıkla yeniden formüllenip hayal edilebilir, diğerleri güçlü yapılandığında böyle değildir. Beyaz kadın ve beyaz erkek arasındaki cinsiyet eşitsizlikleri çok farklı bir biçimde tecrübe edilmiş ve pek çok olayda daha kolaylıkla yeniden yorumlanmıştır. Örneğin, ırk ve ırkçılık, basitçe yeni kurgulamalara veya sosyal açıdan yeniden yapılanmalara, yeniden dar yapılanmalara veya yeni kimlik iddialarına yol vermez. Irk, bazı gruplar tarafından güçlü biçimde içselleştirilebilirken, diğerleri tarafından içselleştirilmeyebilir (Young-Bruehl,1998) ve temel bir fark olarak hissedilip, tecrübe edilebilir. Aynı şekilde, seksüel tutkular ve nesne seçimleri yalnızca değişime zorunludur... Bazıları tutkularını temel,doğuştan,biyolojik,genetik olarak belirli hissederler (bu biçimde doğmak gibi) .Diğerleri tutku hisseder, nesneleri akışkan biçimde arar ve temelde bir farklılık hissetmeden yolları kolayca yapılanır (Sedgwick,1990). Hayatta çok erken olarak (ilişkilere dahiliyete ve nesne ilişkilerine bağlı olarak) güçlü bir şekilde yapılanan, dilden kaçan, değiştirilemez hisseden ve şahsın  temel özelliği olarak büyüyen bazı derin özlem ve tutkularımızdan şüphe yoktur. Lacan ve diğerleri bu tutkuları "dildeki algımızın ötesinde" olarak tanımlamıştı.
 
Sosyal olarak yapılanan bazı şeyler kişiye veya diğerlerine çok az etki ederken diğer şeyler çok etki eder. Kimlikler şüphesiz sosyal olarak yapılanmıştır. Sürekli değişen tarihsel durumlara ve fırsatlara cevaben, çeşitli yeni formülasyonların altını kazar. Kimlikler (gay,queer,trans) bir kez yapılanır ve yaşama biçimi ile tutkularını tecrübe etmek arasında fark yaratır.
 
Dahası, queer aktivizminin günlük hayatında ve yaşam tecrübelerinde, çok fazla ve karmaşık olarak, bazen queer kimlik iddiasında bulunanların güncel tecrübeleriyle rahatça uyum sağlamaktan kalan epistemolojik ve ontolojik kıvrım ve dönüşler (bazen güçlü bir biçimde essentialist, bazen güçlü bir biçimde yapısalcı) vardır (Vogel,2011). Kimliksel sosyal hareketlerde, zayıf ve güçlü yapısalcılık, spesifik aksiyon ve politik sonuçlar doğurmak için ensrümantal olarak kullanılmaktadır (Jasper, 2010; Lichterman, 1999). Şunu sorgulayabiliyorum ki; sosyal ve psikolojik olarak acı çekmemiz benlik algısı ile ilgilidir, dışlanma biçimi üretebilen kimlik iddialarımızla ilgili değil. Onlar kendiliklerinden- kendilerine insan ızdırabı üretmezler. Aynı zamanda önemli değer iddiaları içerirler ve talep ederler: Burada sadece  "Nedir "in (tecrübenin tanımı) açıklaması değil fakat aynı zamanda "Ne olmalıdır" (belli bedenler ve tutkularla ilgili normatif iddialar) da vardır.
 
Kaynakça
Archer, M. S. (2012). The reflexive imperative in late modernity. Cambridge University Press.
Benjamin, J. (2010). Where’s the gap and what’s the difference? The relational view of intersubjectivity, multiple selves, and enactments. Contemporary Psychoanalysis, 46(1), 112-119.
Benjamin, J. (2013). Thinking together, differently: Thoughts on Bromberg and intersubjectivity. Contemporary Psychoanalysis, 49(3), 356-379.
Bhaskar, R. (1997). On the ontological status of ideas. Journal for the Theory of Social Behaviour, 27(2‐3), 139-147.
Bob, C. (2012). The global right wing and the clash of world politics.  Cambridge: Cambridge University Press.
Coole, D., & Frost, S. (2010). The new materialisms: ontology, agency and politics. Durham: Duke University Press.
Corbett, K. (2009). Boyhood femininity, gender identity disorder, masculine presuppositions, and the anxiety of regulation. Psychoanalytic Dialogues, 19(4), 353-370.
Harris, A. (2005). Gender as soft assembly. New York: Analytic Press.
Hindman, M. D. (2011). Rethinking intersectionality: Towards an understanding of discursive marginalization. New Political Science, 33(2), 189-210.
Honneth, A. (2012). The I in we: studies in the theory of recognition.
Jasper, J. M. (2010). Social movement theory today: toward a theory of action?. Sociology compass, 4(11), 965-976.
Johnson, K. (2014). Queer theory. Encyclopedia of Critical Psychology, 1618-1624.
Lichterman, P. (1999). Talking identity in the public sphere: Broad visions and small spaces in sexual identity politics. Theory and Society, 28(1), 101-141.
Longhofer, J., & Floersch, J. (2012). The Coming Crisis in Social Work Some Thoughts on Social Work and Science. Research on Social Work Practice, 22(5), 499-519.
Longhofer, J. L. (2013). Shame in the clinical process with LGBTQ Clients. Clinical Social Work Journal, 41(3), 297-301.
McCall, L. (2005). The complexity of intersectionality. Signs, 30(3), 1771-1800.
Murray, M. (2013). Black Marriage, White People, Red Herrings. Michigan Law Review, 111.
O’Mahoney, J. (2012). Embracing essentialism: A realist critique of resistance to discursive power. Organization, 19(6), 723-741.
Reis, B. (2003). Relational perspectives in psychoanalysis. Journal of the American Psychoanalytic Association, 51(1), 295-300.
Sayer, A. (1997). Essentialism, social constructionism, and beyond. The Sociological Review, 45(3), 453-487.
Sedgwick, E. K. (1990). Epistemology of the Closet.  Berkeley: University of California Press.
Smith, C. (2010). What is a person?: Rethinking humanity, social life, and the moral good from the person up. Chicago: University of Chicago Press.
Vogel, S. (2011). The New Queer Essentialism. American Literature, 83(1), 175-184.
Young-Bruehl, E. (1998). The anatomy of prejudices. Cambridge: Harvard University Press. 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam