29/01/2009 | Yazar: Kaos GL
Oscar'a doğru Gus Van Sant tarzı itibariyle Oscar yollarını çok aşındırmamış bir yönetmen. Bir dönem ticari işlere kaymış olsa da itibarından bir şey kaybetmedi.

Oscar'a doğru Gus Van Sant tarzı itibariyle Oscar yollarını çok aşındırmamış bir yönetmen. Bir dönem ticari işlere kaymış olsa da itibarından bir şey kaybetmedi. O her zaman hem anlattığı hikâyeler hem de çekim teknikleriyle birçok yönetmenin arasından sıyrılarak orijinalliğini hep korudu.
Amerikalı bağımsız yönetmenlerin güçlü isimlerinden Gus Van Sant, eşcinsel hakları savunucusu ve politikacı Harvey Milk’in hayatından yola çıkarak çektiği Milk filmiyle Oscar’a sekiz dalda aday...
1952 doğumlu yönetmen en son 1997’de Can Dostum / Good Will Hunting filmiyle En İyi Yönetmen dalında Oscar’a aday olmuştu. Ödülü alamamıştı ama Ben Affleck ve Matt Damon’ın senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadıkları film En İyi Senaryo dalında ödül alırken Robin Williams da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu seçilmişti. Aradan yıllar geçti ve Gus Van Sant, bu sefer 1970’lerde San Francisco’da meslektaşı ve arkadaşı tarafından öldürülen eşcinsel politikacı Harvey Milk’in hayatını anlattığı Milk filmiyle En İyi Film de dâhil olmak üzere tam sekiz dalda Oscar’a aday oldu... Diğer adaylıklar hangileri derseniz; Van Sant En İyi Yönetmen dalında da aday ve Harvey Milk’i canlandıran usta oyuncu Sean Penn En İyi Erkek Oyuncu adayları arasında. Filmin diğer oyuncusu, Josh Brolin de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü için yarışacak. Film ayrıca, senaryo, kostüm, kurgu ve müzik dallarında da aday... Milk ödüllerden kaçını alır bilemeyiz, ama Gus Van Sant izleyicilerinin gönlünde çoktan taht kurmuş bir yönetmen... Ne de olsa şiddetin her türlüsünü anlatmayı kendine dert edinmiş yönetmen, çoğunluğu rahatsız edecek filmler yapabiliyor.
Bana Bir ‘Masal’ Anlat Sant
Aynı zamanda ressam, fotoğrafçı, müzisyen ve yazar da olan Gus Van Sant, ilk filmi The Dicipline of D. E.’i 1982 yılında çekti. Ardından Mala Noche’u çeken yönetmenin 90’lı yıllarda en bilinen yapıtları arasında 1989’da çektiği Drugstore Cowboy ve 1991’de çektiği Benim Güzel Idaho’m / My Own Private Idaho bulunuyor. 2000’li yıllara gelindiğinde Van Sant, lisedeki şiddet olaylarına odaklanan filmi Fil / Elephant ile deyim yerindeyse tekrar formuna dönmüş, ardından da bunu devam ettirmişti. 1994’te av tüfeğiyle intihar eden efsanevi müzisyen Kurt Cobain’in son günlerini, yemyeşil bir sessizlik içinde sakin kamerasıyla aktaran, seyirciyi gözlemci yerine koyan Son Günler / Last Days ile izleyenleri dehşetli bir boşluk ve acıyla tanıştırıyordu.
Yönetmenin gençlik üçlemesinin son filmi olan Paranoid Park (2007) ise orta sınıf bir aileden gelen ergen gencin hikâyesini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyordu. Sokak çocuklarının, evsizlerin ve belirli bir alt kültürü temsil eden kaykaycı gençlerin uğrak noktası olan Paranoid Park’ı keşfe çıkan Alex’in iç dünyasını, parkta geçirdiği tek bir gece üzerinden analiz ediyordu Gus Van Sant.

İçlerinde David Bowie, Red Hot Chilli Peppers, Elton John, Tracy Chapman, Chris Isaak gibi ünlü isimlere video klip çekmiş olan yönetmen, eşcinsel kimliğini açıkça ifade eden ve bu hakkın Özgürleşmesini sağlamaya da çalışıyor. Zaman zaman filmlerine de eşcinsel hikâyelerini yansıtan Sant, sadece o kitleye hitap etmekle kalmıyor, derdini her kesimle buluşturabiliyor. Zaten, Beverly Hills’deki Milk filminin basın toplantısında kendine sorulan sorulara yöneltilen ‘Salondan çıkan seyircilerin filmden ne alacağını umuyorsunuz? Gey izleyicilerin tepkisi heteroseksüellerinkinden tamamen farklı mı olacak?’ sorusu üzerine, ‘Hayır, sanmıyorum, diğerlerinden tek farkı bu filmin ait oldukları bir topluluğu anlatıyor olması... Benim için Milk politik Örgütlenmenin tohumlarını atmak ve çalışır hale getirmek, bunu nasıl başaracağınız ile ilgili bir film. İnsanların filmden bunu almasını istiyorum, heteroseksüel ya da gey olmaları önemli değil’ yanıtını vermişti.
Etiketler: kültür sanat