28/06/2019 | Yazar: Kaos GL

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nda LGBTİ+ hakları ve sendikal mücadele tartışıldı.

“Güvencesiz çalışma, LGBTİ+’lar açısından süreklilik arz ediyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nda LGBTİ+ hakları ve sendikal mücadele tartışıldı. Hollanda, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye deneyimleri konuşuldu.

“Ekonomi ne ayol” temasıyla yapılan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası bu sene yetmişten fazla etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Hafta etkinliklerinden “Dünyada ve Türkiye’de Sendikal Mücadele ve LGBTİ+ Hakları” panelinde; Kaos GL’den Yıldız Tar’ın moderasyonuyla Hollanda’dan anarko-queer sendikacı Marten van den Berge, Kıbrıs’ın kuzeyinden sendikacı Semen Yönsel Saygun, Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu LGBTİ+ Komisyonu’ndan Ayşe Panuş ve Kaos GL’den Remzi Altunpolat konuştu.

Dün (27 Haziran) Vault 34’te yapılan etkinlikte sendikal mücadele, çalışma hayatında ayrımcılık ve sendikalarda LGBTİ+ örgütlenmesi tartışıldı.

İlk konuşmacı Marten van den Berge, Hollanda’nın en büyük sendikalarından FNV’de LGBTİ+ ağının nasıl kurulduğunu, toplu iş sözleşmelerinde LGBTİ+ haklarının nasıl yer aldığını aktardı. Hollanda’da sendikal haklar ve örgütlenmenin erozyona uğradığını, bu yüzden LGBTİ+ çalışanların haklarında da gerileme olduğunu belirten van den Berge, Amsterdam Kanal Pride’a şirketlerin sponsor olmasını da eleştirdi. Kanal Pride’a alternatif olarak gerçekleştirdikleri Anal Pride’tan ve Amsterdam’daki anarşist LGBTİ+’lara polis şiddetinden bahsetti.

Semen Yönsel Saygun ise, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nda (KTÖS) toplumsal cinsiyet çalışmalarının nasıl başladığını anlattı. Fasıl 154 Ceza Yasasında yer alan ‘doğaya aykırı cinsel ilişki’ maddesinin değiştirilmesi sürecine sendikanın da dahil olduğunu hatırlatan Saygun, sendikada LGBTİ+ çalışmalarının kurumsallaşamadığı noktada kişilere bağlı kaldığını ve bu durumun bir risk yarattığını söyledi.

Ayşe Panuş, Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube’de LGBTİ+ Komisyonu’nun nasıl kurulduğunu aktardıktan sonra OHAL ve sonrasında LGBTİ+ kamu çalışanlarının nelerle karşılaştığını şöyle özetledi:

“Bu süreçte her ne kadar LGBTİ+ hareketi örgütlü biçimde direnmeye devam etse de, var olan ortam işyerlerinde ve sendikalarda az da olsa açılan gediklerin kapanmasına neden oldu. LGBTİ+ kamu çalışanlarına basın yoluyla yapılan tehditler, hedef göstermeler sendikalar tarafından neredeyse görmezden gelindi ve sendikalara sorulan sorularda ise sendika yöneticilerinin verdiği yanıt ise “Bizde LGBTİ yok” oldu. KHK’larla yapılan ihraç ve açığa almalar zaten sendika içinde de politik olarak görmezden gelinen LGBTİ+ kamu emekçilerinin daha sessiz olmalarına yol açtı.”

Son olarak Remzi Altunpolat ise “Güvencesizlik ve kırılganlık LGBTİ+’lar açısından bakıldığında süreklilik arz ediyor” dedi. Altunpolat, “içerme” ve “sosyal içerme” yaklaşımını eleştirdi. Bütüncül bir yaklaşımla heteronormativitenin çalışma hayatında ve sendikalarda bertaraf edilmesi için çalışmak gerektiğini söyledi. Sosyal politikaların çekirdek aile temelli olduğunu da hatırlatan Altunpolat, bu durumun LGBTİ+ işçi ve emekçilerin dışlanmasına yol açtığını vurguladı.

 


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam