23/10/2024 | Yazar: Kaos GL

Araştırmada, 2000’lerden sonra yargının LGBTİ+ haklarını savunanlara karşı bir baskı aracı olduğuna dikkat çekildi.

Hafıza Merkezi’nden yeni araştırma: “Değişen Yasa, Değişmeyen Baskı: 1980’den Bugüne Terörle Mücadele Mevzuatı” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nin “Değişen Yasa, Değişmeyen Baskı: 1980’den Bugüne Terörle Mücadele Mevzuatı” başlıklı yayını çıktı. Yayın, muhalif seslere yönelen baskının kaynağında yer alan terörle mücadele mevzuatının 1980’den bugüne izini sürüyor.

Banu Tuna, Burcu Ballıktaş Bingöllü, Emel Ataktürk Sevimli, Esin Epli, Esma Yaşar, Esra Kılış, İdil Özcan ve Özlem Zıngıl’ın hazırladığı araştırma, 1991’de yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) hazırlanmasına ve yasalaşmasına giden tarihsel süreci ve siyasi iklimi 12 Eylül askeri darbesini bir milat kabul ederek ele alıyor.

Araştırmada LGBTİ+’ların 1990’larla beraber kadınların, LGBTİ+’ların, öğrencilerin ve sivil toplumun yeniden örgütlendiği vurgulandı. Araştırmada şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye insan hakları hareketinin en köklü kurumlarından bazıları nasıl 1980 darbesi sonrasındaki baskı koşullarından doğduysa, benzer şekilde, 1990’lı yıllarda temel hak ve özgürlükler alanında ihlal ve baskılar ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, yükselen hak mücadeleleri de güçlendi ve çeşitlendi. Ekoloji hareketi, kadın hareketi, LGBTİ+ hareketi ve emek hareketinin bugüne uzanan ve halen hak savunucuları için ilham verici olan ilk örnekleri de bu yıllarda yaşandı.”

Terörle Mücadele Kanunu’na “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” ibaresi eklendiğini hatırlatan araştırmada söz konusu ibarenin ifade özgürlüğüne doğrudan müdahale ettiği belirtildi:

“2007, 2008 ve 2010 yıllarında birkaç kez farklı gerekçelerle YouTube’a erişim engelli getirildi. LGBTİ+ alanında çalışan sivil toplum örgütü sitelerine ve LGBTİ+’ların internet üzerinden iletişim için kullandığı sitelere de genel ahlak gerekçeleriyle erişimin engellenmesi kararları alındı.”

Yargı, LGBTİ+’ların haklarını savunanlara karşı bir baskı aracı olarak kullanıldı”

Araştırmada 2000 sonrasında Kaos GL Derneği, Pembe Hayat Derneği, Bursa Gökkuşağı Derneği, Lambda İstanbul ve Siyah Pembe Üçgen Derneği hakkında açılan kapatma davaları da yer aldı. Araştırmada şu ifadeler kullanıldı:

“Yargı, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularına –özellikle de Kürtlerin ve LGBTİ+’ların haklarını savunanlara– karşı bir baskı aracı olarak kullanılmaya devam etti. Bazı sivil toplum örgütleri “milli birlik ve bütünlük”, bazısı ise “genel ahlak” gerekçe gösterilerek kapatıldı veya kapatılma riski ile karşı karşıya kaldı.”

Araştırmada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecinde LGBTİ+ örgütlerinin hedef gösterildiğine dikkat çekildi:

“Mart 2021’de Türkiye, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çekildi. Sözleşmeden çekilmeye giden süreçteki tartışmalarda kadın ve LGBTİ+ örgütleri hedef gösterildi. Sivil toplum örgütleri Cumhurbaşkanı kararının iptali için Danıştay nezdinde onlarca dava açtıysa da davaların neredeyse tamamı reddedildi.”

Araştırmanın tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, siyaset, dava
2024