20/11/2014 | Yazar: Kaos GL

Adalet Bakanlığı sayısı 5 olan çocuk hapishanesinin sayısını 2017 yılına kadar 15’e çıkartmayı hedefliyor. Bu hedef ise akıllara şu soruyu getiriyor ya da getirmeli; bütün alternatifleri denedik mi?

Hapiste çocuk olmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği CİSST’ten Alper Yalçın, Türkiye’deki çocuk hapishanelerini yazdı:
 
Adalet Bakanlığı sayısı 5 olan çocuk hapishanesinin sayısını 2017 yılına kadar 15’e çıkartmayı hedefliyor. Bu hedef ise akıllara şu soruyu getiriyor ya da getirmeli; bütün alternatifleri denedik mi?
 
Bugün Türkiye’de Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesinin kabulünün 25.yılını doldurmaktayız. Elbette çocuk haklarını konuşmaya başlamış olmamız sevindirici bir gelişmedir. Ancak sözleşmenin kabulünün ardından geçen 25 yıllık kocaman zaman zarfında hâlâ Türkiye’de çocuk haklarının hayata geçirilmesi adına genel bir eylem planı, bir strateji oluşturmak yerine kurum bazlı stratejiler oluşturuluyorsa ne derece bir ilerleme kaydettiğimizi düşünmemiz gerekiyor.
 
Adalet Bakanlığı’nın stratejisi ise, kaydettiğimiz gerilemenin ispatı niteliğindedir. Adalet Bakanlığı sayısı 5 olan çocuk hapishanesinin sayısını 2017 yılına kadar 15’e çıkartmayı hedefliyor. Bu hedef ise akıllara şu soruyu getiriyor ya da getirmeli; bütün alternatifleri denedik mi? Örneğin bir güçlendirme yaklaşımı benimsenerek gözetim görevlileri dâhilinde her bir çocuğa özgü iyileştirici bir program oluşturulup çocuğun ailesi, sosyal çevresi, “varsa okul hayatı” gözlemlenerek ve üzerinde çalışma yapılarak tespit edilen sorunlardan yola çıkıp çocuğu ilgilendiren mekanizmalar harekete geçirildi mi? Elbette bu konular söz konusu olduğunda “çalışmalarımız devam etmektedir” veya “yeterli personel veya imkân yok” gibi ifadelere aşinayız. Elbette problemleri sadece eleştirel bir dille çözemeyeceğimizi biliyoruz ve her fırsatta kamu ile bir araya gelmeye çalışıyoruz. Ancak hapishaneler sivil toplumun gözetim ve denetimine o kadar kapalı ki, “çocuğun katılımı” şöyle dursun, çocuklara ulaşmak neredeyse imkânsız kılınıyor. Elbette hapishanelerde gönüllülük temelli çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri ve üniversiteler var ve bunlar göz ardı edilmeyecek derecede değerli çalışmalar ancak bu kurumların sayısı bir elin parmak sayısını geçmiyor.
 
Bir çocuğu şiddet ve hiyerarşinin hüküm sürdüğü bir dört duvar arasına hapsetmek geri dönüşü mümkün olmayan kalıcı yaraları beraberinde getiriyor. Yapılan araştırmalara göre kanun ile ihtilaf halinde olan çocukların ailelerinde ekonomik problemler yaşanıyor. Bu doğrultuda çocuğun kapatıldığı hapishane ile ailenin arasında mesafe anlamında uzaklık varsa aileler maddi olanaksızlıklardan dolayı ulaşım problemi yaşıyorlar. Bu problemden doğan iletişimsizlik çocuğu ailenin gözünde damgalayıcı olduğundan dolayı ailenin çocuğa bir öfke duymasına sebep olabiliyor. Çocuğu cinsel, sosyal ve toplumsal anlamlarda kimliğini aramaya başladığı ergenlik döneminde ailesinden ayırarak hapsetmek ve çocuk yaklaşımı, çocuk psikolojisi konusunda hiçbir yeterliliği olmadığı halde çocuklarla en çok temas kuran infaz koruma memurlarının rol model alınması ihtimalini gözetmemek “çocuğun yüksek yararı” ilkesine dair bize ufacık bir ipucu vermiyor.  Elbette uzmanlar ve öğretmenler var hapishanelerde ancak çocukların sayısı ile karşılaştırıldığında sözü bile edilemeyecek kadar azlar. Bir örnek; 100 çocuğa bir psikolog …. Bu olumsuzluklara bir de tahliye sonrasını ekleyebiliriz. Çocuk tahliye olduktan sonra devlet tarafından herhangi bir yönlendirme ile karşılaşmadığı için bir boşluğa düşmekte ve çocuğun ailesi ile bir çalışma yapılmadıysa, çocuk damgalanmış bir şekilde iletişimsizlik yaşadığı ailenin yanına geri dönmektedir. Bir de hiç ailesi ve ziyaretçisi olmayan çocuklar var ki, bakanlığa yaptığımız bilgi edinme başvurusuna gelen yanıt bu çocuklara yönelik herhangi özel bir çalışmanın olmadığı yönündedir. Bu gelişmelere rağmen sayısı 15’e çıkacak çocuk hapishanelerinin fiziksel yapılarından gururlanan bir Bakanlık stratejisi oldukça kaygı verici ve bu şartlarda yapılan araştırmalara göre çocukların pek çoğu tahliye olduktan sonra 1 yıl içinde yeniden kanun ile ihtilaf halinde olmaktadır.
 
Türkiye’de 2013 Nisan ayından bu yana etkin hale gelen bir Çocuk Ombudsmanı var. Düzenlemelerde Devlet sırrı ile ilgili geçen net olmayan ifadelerin yanı sıra her türlü bilgiye erişim hakkı, yerinden inceleme ve denetim hakkını barındıran bir kurum olarak yer alıyorlar. Ancak gözlemlerimiz kapalı kurumlarda kalan çocukların yine gündeme pek yansımadığı yönünde. CİSST olarak yönelttiğimiz “Mektup gönderecek parası olmayan hükümlü/tutuklu çocuklar bir hak ihlali yaşadıklarında çocuk ombudsmanına nasıl ulaşacaklar?” sorusuna bir çözüm bulamadıklarını belirttiler.
 
Neyse ki umut verici bir çalışma var bugünler onlarca sivil toplum örgütü hep birlikte çağrı da bulunuyorlar:
 
ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILSIN
 

Etiketler: insan hakları
İstihdam