04/06/2007 | Yazar: Kaos GL
‘İki bacağının arasında sallanan bir et parçası varsa korkmana gerek yok, korkutmaksa senin görevin bu ülkede. Çünkü bu toplulukta bir fetiş öğesisin ve sana tapılıyor. Eğitilmiş, belli bir kültür seviyesine eriş(me)miş insanlar ve özellikle kendilerini insanlığa adayacak olan hekim adayları senin saflarındaysa farkına varamadan, korkman için hiçbir geçerli sebebin yok. Katlet, çekinme...’ Erol Turan’ın kaleminden.

‘İki bacağının arasında sallanan bir et parçası varsa korkmana gerek yok, korkutmaksa senin görevin bu ülkede. Çünkü bu toplulukta bir fetiş öğesisin ve sana tapılıyor. Eğitilmiş, belli bir kültür seviyesine eriş(me)miş insanlar ve özellikle kendilerini insanlığa adayacak olan hekim adayları senin saflarındaysa farkına varamadan, korkman için hiçbir geçerli sebebin yok. Katlet, çekinme...’ Erol Turan’ın kaleminden.
KAOS GL
Erol Turan Tıp Fakültesi, 6. sınıf
Seçkin bir tıp fakültesinin, psikiyatri stajı… Hekimlik andına sayılı günler kala, konu "Cinsel Kimlik". Profesör anlatmaya başlar, "Popülâsyonun yüzde seksen üçünü heteroseksüeller, yüzde on beşini homoseksüeller, geri kalanını da biseksüeller, transseksüeller ve travestiler oluşturur.". Her şey "homo" ön ekine kadar normaldir. Ancak homo fonetiği duyulunca, kendilerini son derece çağdaş olarak tanımlayan, sözüm ona eğitimli, kültürlü kadın ve erkeklerden oluşan bir grup lafa atlarlar. Gerisi tahmin edileceği gibi... Türkiye'de yaşadığımızı göz önünde bulundurursak ve burada "öteki", canı çıkması gereken yaratık olduğu için tahmin yürütmek zor olmamalı diye düşünüyorum. "Homoseksüellik sapıklıktır!", "Homoseksüeller çocuk istismarı yapar!", "Evlat edinmeleri yasaklanmalıdır!"vari sloganlar havada uçuşur. Profesörün cevapları net ve bir kısmı istatistiklere dayanır; "Hayır, yıllar önce perversiyon ve bir hastalık olmaktan çıkarılmıştır.", "En fazla çocuk istismarı bilimsel verilere göre heteroseksüeller arasında görülmektedir", "Çocuk sahibi olmak her insanın hakkıdır ve biz hekimler olarak bu konuda uzmanlığımız varsa insanlara yardımcı oluruz."
Hemen hepsi yirmi dört yirmi beş yaşlarında, birçoğu ülkenin kaliteli okullarından mezun olarak, yine ülkenin seçkin tıp fakültelerinden birinde eğitim alan bu insanlar ki birkaç ay sonra hekimlik görevine başlayacaklar, mesleki sahaya inmeden önce edecekleri yeminde insanları cins, ırk, milliyet, dil, din ayrımı gözetmeden koruyacaklarını dile getirecekler. Daha da önemlisi kendilerini insanlığa adadıklarına dair şeref ve namus sözü verecekler. İşte bu noktada biraz durup düşünmek lazım bir insan olarak.
Ötekiler yaratmakta emsali bulunmayan, bir anda birilerini kendinden olmadığı için düşman ilan edebilen, şu an sanrılarla cenk eden ama korkarım yakın zamanda kendi gölgesine bile silah doğrultabilecek kadar paranoid hezeyanlara açık bir toplulukta yaşıyoruz. Baş örtülüyü üniversiteye ve diğer kamusal alanlara sokmayarak "laik" olduğunu sanan, etnik grupları vatan haini ilan eden, acımadan çalan, çırpan, dolandıran, yalan söyleyen, bir anda " Seni var ya....!" diye çıkışlar yapabilen bir topluluk... Korkutan, ondan korktukça da daha derinlere kök salan, adaletsiz, her şeyin iki bacak arasında duran bir et parçasından, bir "phallus" tan ibaret olduğu, ataerkil bir topluluk...
Bu toplulukta, toplum demeye dilim varmıyor, eşcinsel olmanın, ötekinin tartışılmayan, tartışılmaya bile layık görülmeyen parçası olmanın ne kadar zor, ne kadar acı verici olduğunu tahmin edebileceğinizi umuyorum. Zira gelenek ve göreneklerin devletin başından tabana kadar temellerinin çok "sağlam" olduğu bu ülkede aynı cinsten birini sevmeniz, duygusal ve seksüel boyutta bir şey paylaşmanız devlet tarafından çürüğe çıkarılmanıza sebep oluyorken, çevrenizdekiler tarafından "tu kaka" olarak görülüyor. Bazen de "tu kaka" olmakla kalmayıp iş sözlü ve fiziksel şiddete kadar gidebiliyor.
Her ne kadar sevgi ve aşk gibi kavramlar günlük hayatın ayrılamaz birer parçası da olsa, bunlar dışında yaşantınızın her anına bu gelenek ve görenekler hükmediyor. İşte bu noktada etrafınızdakilerin psikolojik şiddetine maruz kalmamak sizin kabiliyetinize kalıyor.
Cinselliğin topluluk tarafından "normal" olarak algılanan boyutu bile bir tabuyken, eşcinselliğinizi saklamak zorunda kalabiliyorsunuz. Öğretilmediği, anlatılmadığı için içinizi korku bürüyebiliyor, yanlış bir şeyler yaptığınızı düşünerek. En yakınlarınızdan bile saklanmak zorunda kalabiliyorsunuz çoğu zaman. Neden mi? Topluluktaki yaygın paranoya bir ucundan size de bulaştığı ve sizi korkuya sürüklediği için. Çünkü sözüm ona aydınların bile "sapkın" olarak görebildiği kimliği içinizde taşıyorsunuz ve yakın çevrenizdekilerin de sizi saygın insan mertebesinden alıp, sapkın seviyesine indirmesinin ne kadar alçaltıcı olduğunu düşünmek zorunda kalabiliyorsunuz. Muhteşem bir sarsıntı...
Meslek hayatınızda ketum bir tavır sergilemek zorunda kalıyorsunuz cinsel kimliğinizden ötürü. Gey olduğunuz için, topluluğun gözünde her zaman değersiz, seks yapmadan duramayan biri olduğunuz için, özellikle dilimize yerleşmiş "i.ne" küfrünün tam karşılığı olarak güvenilmez birsiniz. En azından kendi mesleğim adına, insanlar en mahremlerini hekimlerle paylaştıkları için, bunun ne kadar önemli olduğunu kavrayabilirsiniz. Ürolog olursanız penis fetişisti olduğunuz, pediatrist olursanız pedofilik olduğunuz düşünülebilir. Oysa erkek bir jinekolog vajina fetişisti değildir ne hikmetse.
Eşcinsellik eşittir geylik, geylik eşittir erkek erkeğe ilişki, erkek erkeğe ilişki eşittir rezalet olan bu toplulukta neden lezbiyenliğin eşcinsellikten sayılmadığını düşündünüz mü? Bir kaç yıl önce üniversite öğrencileri arasında yapılan bir ankette, " Apartmanınızda gey bir çiftin yaşaması sizi rahatsız eder mi?" sorusuna yüksek yüzde "evet" cevabı gelirken, soru "lezbiyen bir çift" olarak sorulunca yüksek yüzde "hayır" cevabı neden gelmiş olabilir sizce? Erkekliği "phallus" unun ucunda gezen topluluk mensuplarının sığ fantezilerini süsler de lezbiyenler ondan. Bu sığ fanteziler, küçücük kız çocuklarının istismarı üzerine kurulu pornografi sektöründen kaynaklanır ki bu tür fanteziler üretmek de erdemdir onlar için. İstismar edilen bir kadınla fuhuş yapmak gayet ahlaki bir yaklaşımdır ve hiçbir sorun yaratmaz. Sonuçta kadındır ve "kendini" ‘phallus’ unun ileri geri gidip gelmesiyle "kendiler" bu ahlak sahipleri. Bununla da kalmazlar aslında, içlerinden bazıları, bünyelerinde taşıdıkları latent homoseksüelliği (gizli eşcinselliği), bir anda dışa vurup bir erkekle beraber olabilir. Ama yine erdemlidir karısının ve çocuklarının yanına biraz önce beraber olduğu adamın kokusuyla gitse de. Bazıları da yol kenarlarında, topluluk hoş görmediği ve iş vermediği için fuhuş yapmak zorunda kalan, fiziksel erkekliğinden hoşlanmayan ve kadın dış görünüşüne bürünmüş, paralı seks işçileriyle birlikte olmaktan çekinmez. Çünkü o erkektir. Cinsel ilişki sonrası phallusa zeval gelmediği için kendini eşcinsel ya da biseksüelden saymaz, devlet çürüğe çıkarmaz, topluluk lanetlemez. Phallusuna kadar erkektir. İşte bu kadar erdemlidir topluluğun bu mensupları.
Maalesef penis sahibi olmanın, gücü getirdiği bu ülkede yaşamak çok ürkütüyor beni bir insan olarak. Freud'a nazire yaparcasına, topluluğu kontrol altında tutmak için sarıldıkları silahlar, palalar, sopalar birer fallik öğe. Ellerine aldıkları fallik öğeleriyle erkekliklerine erkeklik, güçlerine güç katıldığını sanan "öteki dışı"lar, acımadan kelle uçurmaları, aydınları yol ortasında katletmeleri, adam öldürmeleri, biliminsanlarına saldırmaları kendilerine mubah görüyorlar.
İki bacağının arasında sallanan bir et parçası varsa korkmana gerek yok, korkutmaksa senin görevin bu ülkede. Çünkü bu toplulukta bir fetiş öğesisin ve sana tapılıyor. Eğitilmiş, belli bir kültür seviyesine eriş(me)miş insanlar ve özellikle kendilerini insanlığa adayacak olan hekim adayları senin saflarındaysa farkına varamadan, korkman için hiçbir geçerli sebebin yok. Katlet, çekinme...
Korkması ve endişelenmesi gerekenler varsa, onlar da ötekiler, özellikle biz "ters"ler, yani ötekilerin tartışılmaya bile layık görülmeyen parçaları...
Kaynak: Radikal Genç, 29 Mayıs 2007
Etiketler: