25/08/2009 | Yazar: Kaos GL

20'li yaşlarına yaklaşan eşcinsel erkekleri düşündüren, 'zorunlu askerlik' olgusu genç bir sinemacı tarafından Çürüğüm Askerim Reddediyorum filmiyle gündeme getirildi.

Herkes bilsin istedim!  Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
20'li yaşlarına yaklaşan eşcinsel erkekleri düşündüren, 'zorunlu askerlik' olgusu genç bir sinemacı tarafından Çürüğüm Askerim Reddediyorum filmiyle gündeme getirildi. TÜRSAK ve Kültür Bakanlığı destekli film, şimdiden festivallerin yolunu tuttu.
 
Aydın Öztek Galatasaray Üniversitesi Radyo-TV Sinema Bölümü son sınıf öğrencisi genç bir yönetmen. Henüz 25 yaşında. Şimdiye kadar iki kurmaca kısa film çekmiş. Son çektiği film ise hayatının muhtemelen en sancılı dönemine dair korkularını, kaygılarını ve kafa karışıklığını yanstıyor. Filmin adı Çürüğüm Askerim Reddediyorum. Cinsel kimlikleri nedeniyle askeri gitmeyi reddeden, çürük raporu alan ve topluma açık olmadıkları için mecburen askere giden eşcinsel erkeklerin yaşadığı dramı anlatan filmin yapılma nedenini şöyle dile getiriyor Öztek: "Çevremde bir sürü eşcinsel erkek vardı, askere giden ya da gitmeyen. Ben de onlardan biriydim ve ne yapacağıma bir türlü karar veremiyordum, ki hâlâ veremiyorum. Seçenekler çürük raporu almak, askere gitmek ya da vicdani redci olmak. Herkesin yaşadığı şeyleri az çok biliyordum, herkes bilsin istedim."

Bakanlık destekledi

Cinsel kimliklerini fark edemeyen, ailelerinden çekindikleri için askere giden eşcinseller, askerlik yaptıkları için daha fazla erkekleşmediklerini anlatırken, çok dramatik detaylar da göze çarpıyor filmde. Tecrit gibi, tecavüz gibi, aşağılama gibi. Filmin yönetmeni Aydın Öztek okuduğu fakülteye bitirme tezi olarak sunduğu Çürüğüm Askerim Reddediyorum'un okulda büyük bir tepkiyle karşılandığını ve başta hocaları olmak üzere birçok kişinin kendisini vazgeçirmeye çalıştığını, hatta 301. Madde ile korkuttuklarını anlatıyor gülümseyerek: "Daha sonra düşüncemi bir projeye dönüştürerek TÜRSAK'ın 'Geleceğin Sineması' projesine katıldım. Herkes 'boşuna yolluyorsun,' dedi. Ama yanıldılar, TÜRSAK ve Kültür Bakanlığı projemi desteklemeye karar verdi." Filmini şubat-mart aylarında çekmiş, nisan ayında da teslim etmiş. Şimdi de birçok festivale yolluyor ve pek çok sivil toplum örgütünde gösterimler yapıyor. Aydın Öztek bir eşcinsel olarak vicdani redçilere büyük saygı duysa da, eğiliminin şimdilik çürük raporu almaktan yana olduğunu söylüyor: "Bu bir vicdani red belgeseli değil, bir askerlik belgeseli. Aslında çürük raporu almak da politik bir tavır, çünkü raporu alan kişi eşcinsel olduğunu beyan ediyor. Benim ailem bilmiyor olsaydı ya da korkuyor olsaydım askere gitmeyi de düşünebilirdim. Hepimizi çok düşündüren bir konuya bu vesileyle dikkat çekmek istedim."

Rapor alma süreci korkunç

Eşcinselliğin ordu tarafından hastalık olarak görülmesi nedeniyle, çürük raporu almaya zorlanan, bu raporu almaktan çekinip askerlik yapan ya da nadir de görülse vicdani red kararını açıklayıp askerliği tümden reddedenlerle yapılan röportajlardan oluşan filmin önemli kahramanlarından biri Mehmet Tarhan. Vicdani red kararını açıkladıktan sonra uzun süreli hapis cezasına çarptırılan ve halen asker firarisi durumunda olan Tarhan vicdani reddi cinsel kimliği nedeniyle değil, politik kimliği nedeniyle aldığını anlatıyor filmde ve herkesin bunu yapmak zorunda olmadığını söylüyor: "Ben benim için kolay olanı yaptım, başkaları da kendileri için kolay olanı yapıyorlar. Çürük raporu almak, belli bir cezalandırma sürecinden geçmeden kurtulmak anlamına gelmiyor. Film zorunlu askerlik olgusuyla bir eşcinselin karşılaşma biçimlerini, her üç haliyle ve bunları birbiriyle yarıştırmadan, bunlar arasında etik bir ayırım yapmadan gösterdiği için büyük bir keyifle yer aldım." Tarhan, vicdani reddi nedeniyle bugün vatandaşlık haklarından yoksun. Çünkü hukuk açısından o bir firari. Bu durumda da ne ev tutabiliyor, ne hastalandığında hastaneye başvurabiliyor.

Yönetmelik değişmeli

Pek çok eşcinsel ve travestinin yer aldığı filmde, Mehmet Tarhan'a köşesinden verdiği destekle bilinen yazar Perihan Mağden'in yanı sıra, Av. Senem Doğanoğlu ile Dr. Nesrin Yetkin de uzman kimlikleriyle yer alıyor. Doğanoğlu eşcinsellerin zorunlu askerliğe tabi tutulmasının yol açtığı hak ihlallerinden bahsederken, Dr. Nesrin Yetkin de eşcinselliğin bir hastalık olmadığının altını çiziyor. Av. Senem Doğanoğlu eşcinsel erkeklerin zorunlu askerlikle karşı karşıya gelme süreçlerinin tamamen rencide edici bir süreç olduğunu belirtiyor. Doğanoğlu, ayrıca devletin bu insanların cinsel kimliğini açıklamaktan çekinmediğini, bunun da ciddi tehlike oluşturabileceğine dikkat çekiyor: "Tıbbi bilgiler kimseyle paylaşılmaz. Bunu yapmak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de, Türkiye'nin anayasasına da, TCK'ya da aykırıdır. Bu bilgiler bir şekilde ailelerle ve işyerleriyle paylaşılıyor. Bu açıklama özellikle küçük yerlerde ciddi bir problem yaratıyor. Askerlik sırasında da insanlar sürekli gizlenmek zorunda kalıyor. Sürekli taciz, tecavüz riski ve daimi bir tecrit. Bu durum yeteri kadar ciddiye alınmıyor ama Ahmet Yıldız cinayeti henüz unutulmadı. " Dr. Nesrin Yetkin de cinsel kimliğin bir hastalık olmadığını şu sözlerle anlatıyor: "Sorun TSK'nın Sağlık Yeterlilik Yönetmeliği'ne göre eşcinselliğin hastalık olarak tanımlanmasından kaynaklanıyor. Avrupa ülkelerinin hiçbirinde eşcinsellik hastalık olarak görülmüyor. O yüzden de oradaki uygulamalar insanların eşcinsel olması üzerinden gelişmiyor. Bir de tabii zorunlu askerlik meselesi var. Avrupa Konseyi'ne üye 46 ülkeden sadece Türkiye ve Azerbaycan'da zorunlu askerlik var. Birçok ülkede profesyonel ordular veya sivil alternatif hizmetler oturmuş durumda."


Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam