21/04/2020 | Yazar: Ali Erol
Nisan’ın üçüncü haftasından homofobik nefret “köşe”leri Yeni Şafak, Diriliş Postası, TürkiyeHaberMerkezi, GazeteRize, KayseriHaber, Milat, Fikriyat, On4Haber ve HaberX yazarlarından…
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz.
Nisan ayının üçüncü haftasından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Yeni Şafak, Diriliş Postası, TürkiyeHaberMerkezi, Gazete Rize, Kayseri Haber, Milat, Fikriyat, On4Haber ve HaberX yazarlarından seçtik.
Günahının bedelini LGBTİ+’ya bağlayan nefret korosunda nakarat sırası Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan’da…
Yeni Şafak “köşe” yazarı İsmail Kılıçarslan, “Suny side up ya da Frankensteingillerin acıklı sergüzeşti” başlıklı yazısında, “Günümüz insanı” dediği, önce belirsiz, bir grubu, “Her şeyin faili iken kendisini sürekli “meful” sayması en sevdiğim özelliği.” diyerek eleştiriyor.
Sonra, “mesele”nin “Netflix” olduğu anlaşılıyor: “… “eşcinsel dizisi yayınlayacakmış abi” diye güya üzüldüğün Netflix canavarını da sen yarattın. Fail sensin. Frankenstein sensin.”
“Yalandan alay videoları çekmek yahut Netflix aboneliklerini iptal çağrısı yapmak hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi değiştirmeyecek.” dese de, Yeni Şafak “köşe” yazarı, “hastası” olduğunu söylediği “günümüz insanı”na dair “Ordaydınız ulan. Hepiniz oradaydınız.” diye efelense de, elindeki iğne ve çuvaldız ile n’apacağını bilemeyince, “günahlarının bedelini” dön dolaş gene eşcinsellere bağlıyor:
“Başımıza gelenlerin “sonuç” olduğunu kavrayıp, işe önce bunu kabul ederek başlayıp açacağız bir yol açabilirsek önümüze. Oysa biz, başımıza gelenlerin tamamına “başımıza gelenlerin sebebi” nazarıyla bakıyoruz. Eşcinsellik Netflix sayesinde yaygınlaşmıyor. Netflix, dünyada olağanüstü hızla büyüyen eşcinsel pazarın servis sağlayıcısı sadece.”
Nisan ayının ikinci haftasından nefret köşelerine göz atarken, muhafazakâr medya “köşe”cilerinin korona günlerinde komplo teorilerinden fırsat bulup da dönüp kendilerine baktıklarında bile, güya günah çıkartır gibi kendine “eleştirel” iki laf ederken hemen ardından üçüncü cümlesini gene ayrımcı dil ve homofobik nefret söylemiyle kurup, LGBTİ+’lara sövmekten vazgeçmediklerini kayda geçirmiştik.
Yeni Şafak “köşe” yazarı Kılıçarslan da, daha önce de, dezenformasyonla döşediği köşesinden, hedefe koyduğu eşcinselliğe karşı “ahlâksız, karaktersiz” diye saydırmış, gerisini “okurlarına” bırakmıştı.
Boğaziçili LGBTİ+ öğrencileri hedef alan twitter nefret kampanyasına da katılan Yeni Şafak “köşe” yazarı İsmail Kılıçarslan, “İstiklal Marşımızı tahrif ederek LGBT propagandası yapan pislikleri kim ekiyor kim işliyorsa düşmanımız odur.” tweeti attmıştı.
Diriliş Postası, Abdülhamit Güler: “Ben de hoş karşılamıyorum…”
Diriliş Postası “köşe” yazarı Abdülhamit Güler, “Netflix’e söverek, boykot ederek nereye varabiliriz?” başlıklı yazısında, “Netflix yine gündemde.” diyor, “Gündem olma sebebinden çok gündem olabilme becerisi üzerinde durmak istiyorum.” diye, devam ediyor.
“Peki, eşcinsel karaktere ve isminin Osman olmasına neden bu kadar tepki gösterildi? Açıkçası bunun sosyal medya alışkanlıklarıyla alakası var. Bir meseleyi gündem etmek için ne yapılması gerektiği az çok belli. Hamaseti kitleye uygun yaparsanız, amacınıza ulaşırsınız.”
Diriliş Postası “köşe” yazarı, Yeni Şafak “köşe” yazarının yaklaşımıyla devam ederken, yazısına başlık yaptığı soruyu yeniden hatırlatıyor ve ekliyor: “Yani bize Netflix’i izlememe tercihini kim sunacak?”
Eşcinselliği cinselliğe, cinselliği de “uçkur konusu”na bağlayan Diriliş Postası “köşe” yazarı, akıl verdikleri ile ayrımcılık, cinsiyetçi ve homofobik nefret konusunda ortak olduğunu “Defalarca yazdım.” diye belirtiyor ve kayda geçiriyor: “Evet, ben de Netflix’in eşcinselliği normalleştirme çabalarını hoş karşılamıyorum.”
TürkiyeHaberMerkezi, Abdurrahman Uzun: “Renkli gökkuşağı altındaki karanlık insanlar…”
“Yani bize Netflix’i izlememe tercihini kim sunacak?” diyen ve “Neden içerik/ürün/eser üretimine yeteri kadar önem vermiyoruz? Netflix ya da benzeri mecra ortaya koymuyor ve beslemiyoruz?” diye yakınan Diriliş Postası “köşe” yazarı Abdülhamit Güler’in imdadına meğer TürkiyeHaberMerkezi’nden Abdurrahman Uzun yetişmiş: “LGBT sever Netflix... Bekle bizi geliyoruz!”
“Meseleyi bilmeyenler vardır. Netflix’te yeni bir dizi başlıyormuş. İşe bak ki ramazanın ilk günü yani 24 Nisan’da yayındaymış. Dur daha, daha bir dur. Projede başrol oyuncusunun adı Osman’mış ve Osman’da renkli gökkuşağı altındaki karanlık insanlardanmış. LGBT’nin o bayraklı ibnelerini konu edinip adına da Osman deyip yutturmaya hazırlanmış birileri yani. Yapımcılarının LGBT mesajları vermek şartıyla fonladığı, hemen hemen her dizisinde uyuşturucuya, cinselliğe ve alkole özendirmenin olduğu, mutluluğun formülünü madde bağımlılığıyla eş değer tutan bu ahlaksız platformun karşısında biz duracağız, biz duracağız!”
TürkiyeHaberMerkezi “köşe” yazarı Abdurrahman Uzun’un homofobik nefretini, eşcinselliğin “hastalık” olarak görülmesi bile kesmiyor: “Genetik bir hastalık sayılmayan o eşcinselliği ille de öyleymiş gibi masumane göstermeye çalışıyorlar.”
TürkiyeHaberMerkezi “köşe” yazarı “Netflix” üyeliğini iptal edecekmiş: “Her projesinde eşcinselliği, gayliği, lezbiyenliği normalleştirmeyi pompalayan bu Netflix’i durdurması için ille de RTÜK’ü, Aile ve Çalışma Bakanlığını, Cumhurbaşkanı’nı beklemeyeceğiz biz. Devletin o ağır aksak işleyen prosedürlerini de beklemeyeceğiz. Biz duracağız karşılarında, biz sahip çıkacağız ailemize, biz koruyacağız evlatlarımızı, biz üyeliklerimizi iptal edip hiç kimsenin müdahale etmesini beklemeden kendimiz çıkaracağız sesimizi.”
Homofobik nefret korosundan “köşe”ler…
“Sorunlara çözüm, problemlere çare bulmanın stratejisi” başlıklı “köşe” yazısı ile Gazete Rize’den Mehmet Kasap: “Eşcinsellik sapkınlığını, sapıklığını, LGBT pisliğini reddederim. Bunlar hep emperyalist, mason pislikleridir. Her sapık felsefe, ideoloji, sapıklık bu ve benzerlerinden çıkmaktadır.”
“İnsan” başlıklı “köşe” yazısı ile Kayseri Haber’den Kemalettin Tekinsoy: “Askerimize kurşun sıkan teröristten, savaş çıkarsa karşı cephede savaşırım diyen milletvekilinden, parklardaki görüntülerden, sokakları işgal eden LGBT'lerden (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti), kısacası yüz-yüz elli yıllık yeni medeniyet yürüyüşümüzden memnun muyuz?”
“Posthuman” başlıklı yazısı ile Milat “köşe” yazarı Abbas Pirimoğlu: “Yeri gelmişken değinelim son zamanlarda dünyada fark edilir bir şekilde LGBT propagandası var. Amaç cinsiyetsizleştirmek ve ailesizleştirmek yoluyla çoğalmayı azaltmak. Netflix’de yayınlanan diziler geleceğin projelenmiş dünyası için insanları hazırlamakla meşgul.”
“Netflix, koronadan daha tehlikeli bir virüs” başlıklı “köşe” yazısı ile Fikriyat’tan Zekeriya Erdim: “Ana faaliyet alanı ve konusu; "eşcinsel" içerikli filmlerle ve dizilerle, özellikle çocukları ve gençleri, "LGBT ve uyuşturucu" sapkınlığına yönlendirmek. (…) Kimi siyasi partilerin, eşcinselleri teşkilatlarına alarak yahut aday listelerine koyarak; sürece katıldıklarını ve katkıda bulunduklarını belirtmeliyiz. Netflix'e üye yahut abone olanların ise; bilerek ya da bilmeyerek, "virüs yayıcısı" olma gafletine yahut ihanetine düştüklerini ifade etmeliyiz.”
“Virüsün adı: “Eşcinsellik”” başlıklı “köşe” yazısı ile On4Haber’den İsmail Bendiderya: “Koronavirüsü anlamaya çalışırken, nesillerimizi yok edecek daha tehlikeli bir virüs sinsi sinsi yayılıyor aramıza. Sosyal medya ve televizyon aracılığıyla her eve giriyor, her kesime ulaşıyor. Virüsün adı: “Eşcinsellik””
“Yunus’un (as) kavmi ne güzel örnektir bizlere…” başlıklı “köşe” yazısı ile Diriliş Postası’ndan Muzaffer Dereli: “Livata, eşcinsellik… Gay ve lezbiyen mi diyorlar? Lûtîlik… Hani genç oğlan şeklinde gelmişti melekler. Onları istediler. (…) Pompei’nin dört bir yanı genelevlerle çevriliydi. Ayrıca eşcinsellik çok normal karşılanıyordu. O gün hava her günkünden biraz daha boğucuydu…”
“İstanbul Sözleşmesi Erkeği Rezil ediyor!” başlıklı “köşe” yazısı ile HaberX’ten Eyüphan Kaya: “Kadın- erkek tuvalet ve hamam birliğine kadar mücadeleleri devam edecek. Öyle mendebur bir sözleşmedir ki, erkek-erkeğe evlenmesine, kadın kadına evlenmesine, kedi köpekle dahi partner adı altında evliliğin yasal alt yapıya kavuşana kadar mücadelesi devam edecektir. Bu tarz evliliklere “Cinsel Eğilim” deniyor; Lezbiyen, Gay, Biseksvel Trans (LGBT), bunların ne anlama geldiğini bir zahmet siz araştırın, ayrıca bunların üç hevesleri daha var; çocuk sevici, hayvan sevici bir de ölü sevici, fazla dikkat çekmesin diye bunları bu aşamada söylemiyorlar. Bunlar öyle edepsizlerdir ki yarın, biz birleşirken niye birileri bizi seyr etmiyor deseler inanın. Utanmadan Gök kuşağı renklerini yedi milyar insandan çaldılar haberimiz yok, bir de onur kavramını şerefli insanlardan aldılar. Şükür edelim ki şeref kavramını şeref kavramını kullanmadılar, onur zaten yabancı bir kavramdı, onların onuru onlara olsun bizim şerefimiz bize yeter tabi müsaade etseler.”
Not: Bu haberde, alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.
Etiketler: medya