19/11/2012 | Yazar: Kaos GL

Homofobiye dair şiddet karşıtı stratejiye odaklanmak, Güney Londra’daki bir ilkokuldaki öğretmenlere konuyu doğrudan ele alma güveni veriyor.

Homofobik Şiddet: ’En Zorlu Rakip’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Homofobiye dair şiddet karşıtı stratejiye odaklanmak, Güney Londra’daki bir ilkokuldaki öğretmenlere konuyu doğrudan ele alma güveni veriyor.
 
Rotherhithe, Londra’daki Alfred Salter İlkokulu, Müdür Yardımcısı Shaun Dellenty’nin öncü çalışması ve okulun Inclusion for All initiative (Girişime Dâhil Ol) programı ile öğrencilerine vaat ettikleri eğitimi veriyor. Okul, ilerici şiddet karşıtı politikası açısından tek olmayabilir ancak homofobiyi yenme konusunda çığır açıcı.
 
Eğitim müfredatında pozitif eşcinsel rol modelleri ve alternatif ailelerin dâhil olduğu stereotiplerle mücadelede girişimcinin hedefi, homofobiyi çevreleyen korku ve bilgisizliği defetmek ve problem ile savaşmak için okuldaki herkesi bilgi ve araçlar ile donatmak.
 
Açık bir eşcinsel olan Dellenty, homofobinin, “çok gey” gibi sıradan laflardan, çok daha hedef gösteren tacizlere kadar, birçok şekilde vücut bulduğunu ve çoğu öğretmen tarafından bir kenara itildiğini ileri sürüyor.
 
Fakat Dellenty, konuyu ciddi olarak ele almanın bir sürü olası faydasının olduğunu belirtiyor. Dellenty, "insanların en çok sıkıntısının olduğu şey bu,” diyor. "Bunun yükü altında ezilirseniz, öğretmenler birden şiddete dayalı önyargının her türü ile baş edecek gücü buluveriyor, çünkü bu en zorlu rakip."
 
Söz konusu girişim, Dellenty’nin eşcinsellik konularının dâhil olduğu, öğrenciler ile yaşanan tüm olayların otomatik olarak kendisine intikal ettiğini fark etmesi ile ortaya çıktı. İş arkadaşlarının neden problemler ile ilgilenemediğini bulmaya karar verdi ve tüm personele anketler dağıttı.
 
Keşfettiği şey, insanların yanlış bir şey söylemekten korktuğu oldu. Okula on yıl önce ilk kez geldiğinde, insanların ırkçılık hakkında aynı şeyi söylediğini belirtiyor Dellenty. Öğretmenler şimdi, okullardaki homofobi ile mücadele edecek doğru eğitime sahip olmadıklarını görüyorlar ve bu onları hiçbir şey söylememe ve çocukları Dellenty’ye yönlendirmelerine itiyor.
 
Yaygın homofobik dil ve şiddet
Son beş yılda yaşanan gelişmelere rağmen, eşcinsel hakları organizasyonu Stonewall tarafından yapılan yeni Okul Raporu, yaşları 11 ile 18 arasında değişen Britanya’daki gençlerin %55’inin okullarda homofobik şiddete maruz kaldığını ortaya koydu. %95’i kendilerine “nonoş” veya “lezbo” gibi homofobik kelimeler kullanıldığını belirtirken, %99’u “bu çok gey” ya da “çok geysin” gibi cümleler duyduğunu söyledi. En şaşırtıcı olan ise araştırılan gençlerin %56’sının, kendini kesme ve yakma dâhil olmak üzere kasti şekilde kendilerine zarar vermeye çalışmış olması.
 
İki yıl önce yaptığı çalışmasıyla Alfred Salter öğrencilerin dörtte üçünün günlük olarak aşağılayıcı şekilde gey kelimesini duyduğunu ortaya koydu. Söz konusu araştırma aynı zamanda personelin %64’ünün “çok geysin” ya da “bu çok gey” cümlelerinin kullanımını homofobik şiddet sınıfına sokmadığını ortaya çıkardı. Benzer orandaki personel sayısı, şiddetin diğer türlerine nazaran homofobi ile baş etmede çok daha az donanımlı görünüyordu.
 
Dellenty, rakamsal verilerin kendisini şaşırttığını kabul ediyor ancak araştırmanın “çabuk eylem çabuk sonuç getirir”in pozitif kanıtı olduğundan okulunun başarısına inanıyor.
 
Anaokulu bölümü dâhil 500 çocuğun eğitim gördüğü bir okulun yaklaşık 100 çalışanı ile Dellenty, çoğu öğretmenin üzerindeki baskıyı anlıyor. Ancak personelden gelen hem rakamsal verilerin hem de olayların, öğretmenlerin konu ile düzgün ilgilenmediğini gösterdiğine inanıyor.
 
Bu nedenle eğitim kendisinin önceliği olmuş ve tartışma ve rol-oyunu gününden sonra, homofobik şiddet ile baş etmek için kullanılacak uygun yöntemlerin okul çapında bir listesi personel tarafından hazırlanmış. Dellenty, Inclusion for All programının okulun her türlü ihtiyacını karşılayacak şekilde uygulanabileceğini ancak öncelikli olarak personeli, kendi korkularını, yanlış anlamalarını ve bariyerlerini aşmaları için eşcinsel sorunları ve homofobi çevresinde düşünmeye ittiğini söylüyor.
 
Dellenty, öğretmen öncülü yaklaşımının, diğerlerinin mücadele verdiği noktada işe yaradığını, çünkü personelin, kendi politikasını empoze eden eğitim anlayışından ziyade okulları için uygun stratejileri yaratma ve geliştirme konusunda aktif şekilde dahil olduğunu belirtiyor.
 
Dellenty, "bu yalnızca pratik olmakla ilgili," diyor. "Sadece ‘bunu yap’ demek değil. ‘Bunu yap ve işte sana nasılı. Ama önce senin bu konuda nasıl hissettiğin hakkında konuşalım’ demek."
 
"Kendi okulumda yaptığım buydu. Eğitim departmanına, ‘Kaçmayın ve her okula gönderebileceğiniz hoş bir paket yapın’ dedim. LGBT konularında yükü ve belli algıları olan biri iseniz ve masanıza bir paket bırakılıyorsa, ‘Pekâlâ, deneyeceğim’ diye düşünebilirsiniz. Ancak bu o kadar etkili olmuyor.”
 
"Benim olayım daha çok ‘Haydi bunun üzerine, bu çalışma ile ilgili korkularınız ve endişeleriniz üzerine konuşalım. Ne yanlış gidebilir? En kötü ne olabilir?’”
 
Program sadece stereotipilere meydan okumanın önemini vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda pozitif LGBT rol modellerini de müfredata dâhil ediyor. Elbette, paydaşlar (öğretmenler) hariç tutulmamalı ve kendilerine LGBT konularındaki görüşlerinin uyuşmaya ihtiyacı olmadığı gösterilmeli.
 
Akademik performans ile bağlantı?
Dellenty, girişimin başarısını okuldaki daha iyi akademik performansa da bağlıyor. Girişim 18 ay önce başlatıldı ve o zamandan beri Alfred Salter, %92’den %96’ya bir katılım artışı gördü; matematikteki akademik performans %61’den %97’ye İngilizcede ise %63’den %95’e çıktı. Dellenty, "Aldığınız olası sonuçlar bunlar iken nasıl homofobik şiddete işaret etmek istemezsiniz?" diye soruyor.
 
"Bu standartları yükseltmek ile alakalı. Kesinlikle bunun son nokta olduğunu söylemiyoruz. Parçası mı? Evet, kesinlikle bir parçası. Çünkü çocuklar mutluysa okula daha çok gitmek ve çok daha iyisini yapmak isterler."
 
Dellenty, ülke genelindeki okulları gezip, eğitim konferanslarında konuşmalar yaparak bu konudaki bilgi ve deneyim paylaşımına devam ediyor. 15 Kasım’da ise okulda tüm öğretmenlere açık olan ilk şiddet karşıtı eğitim günü düzenlendi.
 
Dellenty ayrıca, diğer şiddet karşıtı programlar hala hedeften çok uzaktayken, kendisinin yaklaşımının nasıl böyle gündeme geldiğini öğrenmek isteyerek Ekim ayının başında okula bir ziyaret düzenleyen DfE’nin (Eğitim Departmanı) de dikkatini çekti.
 
"Başlangıçtan beri sistemim çocuk merkezliydi," diye açıklıyor ve insanların hükümet politikası yaratıcılarından ziyade sahada çalışan öğretmenlere daha çok karşılık verdiğini ekliyor.
 
"Politikacı ya da aktivist olmakla ilgilenmiyorum. Çocuklar ve onlara güvenli, mutlu zamanlar sağlamak, okulu bitirip olabildikleri kadar başarılı insanlar olmaları için bu işin içindeyim. İşte bu benim çalışma tarzım" şeklinde konuşuyor.
 
Dellenty, sadece beş yıl içerisinde okullarda uygulanan homobik şiddete sıfır tolerans gösterildiğini ve bunun ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğün diğer tüm biçimleri ile birlikte geliştiğini görme rüyasını dile getirirken oldukça hırslı görünüyor.
 
Okulları ve hükümeti bu konuda ciddi adım atma sürecine getirmek bu zamana kadar çok yavaş oldu. Dellenty, durumun daha iyiye gideceği garantisini veriyor ancak işin sırrı, direktifler yağdırmamanın neden önemli olduğunu anlamaları için insanlara yardımcı olmak.
 
“Kendi eşcinselliğimi kabul etmemin bile ne kadar zaman aldığını ben bilirim," diyor. "Bir eşcinsel erkek olarak herhangi bir deneyimi olmayan bir kişinin nasıl birden tüm olayı rahatlıkla kavramasını bekleyebilirim ki? Bunu beklemek zor.
 
"Aynı şekilde 10 yıl öncesine giderseniz, insanlardan ırkçılık ile konuşmalarını istediğinizde çoğunun yanlış şey söylemekten korktuğunu görürsünüz. Aynı şey. İşlerin yanlış gitmesi olasıdır ya da bir şeyle suçlanmaktan korkabilirsiniz. Önce bunu aşarsanız, o zaman herkes için eşit şartlar oluşur."
 
Öğretmenler ve okul yetkililerini, önce çocuğun güvenliğini ve iyi halini sağlamaları ve kendi rahat koltuklarından kalkıp cesur işlere imza atmaları konusunda teşvik ediyor.
 
"Her zaman yapmaktan mutluluk duyacağını söyleyen insanlar olacaktır ama yapamazlar; çünkü müdürü homofobiktir ya da çalışmayı beğenmez veya yöneticiler ailelerin ne söyleyeceği konusunda endişelenirler,” diye konuşuyor Dellenty.

"Kimi okullar sadece ‘yeterince’ bu işi yapacak. Belki politikalarına bunu dâhil edecekler ama kabul etmeyecekler. Diğer yandan benimki gibi, müfredatına rol modellerini entegre edecek ve açık olarak yaşayan eşcinsel personele sahip okullar da olacak. İşin yapılabileceğine dair bir görüngü var ama ben insanların içinde yer almamasındansa bu görüngüde olmalarını tercih ediyorum."
 
Inclusion for All’un bir vizyonu var ancak Dellenty’nin umduğu şekilde bir etki yaratabilmesi için gereken fondan mahrum. Fakat bu yıl Dellenty, Ulusal Okul Müdürleri Konferansı’nda homofobik şiddet ile alakalı bir konuşma yaptı; ilk kez biri bu konu hakkında konuştu ve Avrupa Çeşitlilik Şampiyonluğu’na aday gösterildi.
 
"Alfred Salter’de başardıklarımıza bakarsanız, bir yıl içerisinde bu konu ile ilgili olarak zirveye çıktığımızı görürsünüz," diyor Dellenty.

"Herkesin şartları farklıdır, fakat okulların bir engelle karşılaşmalarına dair gösterilecek yeterli kanıt mevcut. Şimdilik çok gerideyiz. Fakat hedefimiz gerçekleşecek; ülkenin her bir okulunda öğrendiğim ve uyguladığım şeyler gerçekleşmek üzere." (The Guardian)
 
Çeviri: Meltem Pişkin

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam