22/04/2025 | Yazar: Kaos GL

Ankara Barosu'nun İnsan Hakları, LGBTİ+ Hakları ve Kadın Hakları merkezleri HÜDA-PAR’ın Meclis’e sunduğu LGBTİ+ karşıtı kanun teklifine ilişkin ortak açıklama yayınladı.

“Hukukun temel ilkeleri gereği, kişilerin varoluşlarının kriminalize edilmesi kabul edilemez” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA-PAR, LGBTİ+ karşıtı kanun teklifini Meclis’e sundu. Şubat ayında KaosGL.org’un ulaştığı, Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda LGBTİ+ karşıtı düzenlemeler yapılmasını planlayan kanun teklif taslağı; “biyolojik cinsiyet” ifadesinin Ceza Kanunu’na eklenmesini, kamusal alanda LGBTİ+ ifade biçimlerinin cezalandırılmasını, cinsiyet uyum sürecine ilişkin yasal prosedürlerin zorlaşmasını öngörüyordu.

HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in imzasını taşıyan teklif ise “Türk Ceza Kanunu ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlığını taşıyor.

Tıklayın- HÜDA-PAR, LGBTİ+ karşıtı kanun teklifini Meclis’e sundu

Ankara Barosu’nun İnsan Hakları, LGBTİ+ Hakları ve Kadın Hakları merkezleri söz konusu kanun teklifine karşı ortak açıklama yayınladı. Merkezler, açıklamalarında “Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi, Kadın Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Merkezi olarak; insan haklarına, eşit yurttaşlığa ve hukuk devleti ilkesine bağlılığımız gereği bu teklifin geri çekilmesi çağrısında bulunuyor; nefretin ve ayrımcılığın değil, eşitliğin ve adaletin savunucusu olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz” dedi.

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Ayrımcılığın ve Nefretin Yasası Olmaz! 18 Nisan 2025 tarihinde HÜDAPAR’lı milletvekillerince Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Kanun Teklifi; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da değişiklik öngörerek; cinsiyet kimliklerini, cinsel yönelimleri ve bunların görünürlüğünü cezalandırmayı hedeflemektedir.

Teklif, yalnızca LGBTİ+’ların özel yaşamına açık bir müdahale niteliği taşımakla kalmamakta; ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve ayrımcılık yasağı başta olmak üzere çok sayıda anayasal hakkı ihlal etmektedir.

Söz konusu teklifin gerekçesinde kullanılan “sapkınlık”, “cinsiyetsizlik ideolojisi” gibi ifadeler ve LGBTİ+’ların varoluşunu ahlaki çürüme olarak nitelendirmek açık birer nefret söylemi olup; toplumu ayrıştırıcı, dışlayıcı ve şiddeti meşrulaştırıcı bir dil üretmektedir. Bu yaklaşım, Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesine, 20. maddede düzenlenen özel hayatın gizliliğine ve 26. maddede tanınan ifade özgürlüğüne açıkça aykırıdır. Aynı zamanda, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. ve 10. maddeleri ile AİHM’in yerleşik içtihadına da ters düşmektedir.”

“Toplumun tamamı için baskıcı bir nitelik taşımaktadır”

“Hukukun temel ilkeleri gereği, kişilerin varoluşlarının kriminalize edilmesi kabul edilemez. Bu teklifin yasalaşması halinde, LGBTİ+’lar için kamusal alanda var olmak suç sayılacak; sivil toplum, medya, sanat ve birçok alan baskı altına alınacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak dünyaya nasıl geldiği, nasıl yaşadığı, hangi oyuncaklarla oynadığı, o saatte orada ne işi olduğu tartışılan özneler, bu nefret dolu yasa tasarısı sonrasında sivil ölüme mahkum edilmek istenmektedir.
Kişi özerkliğinin dokunulmazlığı bağlamında özel yaşam hakkını görmezden gelen Teklif toplumun tamamı için baskıcı bir nitelik taşımaktadır.

Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi, Kadın Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Merkezi olarak; insan haklarına, eşit yurttaşlığa ve hukuk devleti ilkesine bağlılığımız gereği bu teklifin geri çekilmesi çağrısında bulunuyor; nefretin ve ayrımcılığın değil, eşitliğin ve adaletin savunucusu olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, siyaset
İstihdam