15/04/2025 | Yazar: Kaos GL
KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, bianet’ten Tuğçe Yılmaz’a konuştu: “Onurlu bir yaşam sürmek, hiçbir iktidarın bizden alamayacağı, kendi kaderimizi tayin ederken yaptığımız seçimlerin bir neticesi.”

KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bianet’ten Tuğçe Yılmaz’ın sorularını yanıtladı. Tar, hem tutuklanmasını hem LGBTİ+ hareketi üzerinde artan baskıları değerlendirdi.
Tar’ın yanıtlarından satırbaşları şöyle:
“Herhangi bir kişinin gündelik hayatında bile anlam ve değer yitimine yol açan ve aslında tam da bunu hedefleyen bir iktidar sistematiği ile karşı karşıyayız uzun süredir. Ancak iktidar ne kadar çabalarsa çabalasın, bizlerden alamayacağı bir hakikat var: O da onur. Çeşitli baskı mekanizmaları ve siyasal şiddetle yaşamlarımızın anlam ve değerini kısıtlayabilir. Ancak onurlu bir yaşam sürmek, hiçbir iktidarın bizden alamayacağı, kendi kaderimizi tayin ederken yaptığımız seçimlerin bir neticesi.”
“Devlet, mahpusların haber alma hakkını kısıtlıyor. Ancak medya da sansasyona ve tekrara dayalı basmakalıp habercilikle cezaevinde kısıtlanan haber alma hakkını biraz daha kısıtlıyor. Bunu sadece iktidar medyası için de söylemiyorum maalesef. İktidara yakın TV kanalları ile ilgili bir not düşeceğim: TikTok ve Instagram Reels formatındaki peş peşe “tuhaf haberler” kuşaklarında her gün aynı videoları yayınladıklarını cezaevindekiler olarak fark ediyoruz. Lütfen algoritmalarını değiştirsinler, üç gün boyunca aynı kedinin itfaiye tarafından kurtarılmasını izlemekten sıkıldık.”
“LGBTİ+ hareketi açısından da Gezi’yi, bir hareket olarak yer alabildiği bir moment olarak tariflemek gerek. Ancak CHP’nin öncülüğü ve kontrolünde gelişen son protesto dalgasında, LGBTİ+ aktivistleri de alanda olsa da bunu hareket olarak alanda olma ve örgütlü bir siyasallaşma olarak okumak mümkün değil. İmamoğlu protestolarından bağımsız, LGBTİ+ hareketinin adım adım, kentsel olarak olmasa da, siyasal ve toplumsal olarak gettolara hapsedildiğini vurgulamamız lazım. Bu gettolaşma da hem hareket içinde hem de hareketin diğer siyasal ve toplumsal mücadelelerle ilişkilerinde esnekliğini kaybederek pratiksiz, söylemsel bir radikalizme düşmesine yol açabiliyor. Oysaki ilişkiler ve temaslarla karşılıklı öğrenebilme becerisi, LGBTİ+ hareketinin başarılarının arkasında yatan en önemli etmenlerden biriydi. Bunu geri kazanabilmek, kişi ve kurumların eşitlikçi bir yaklaşım benimseyebilmeleri için zaman ve zemin sağlamak, yargı değil özgürleşme mecrası olabilmek lazım yeniden. Nihayetinde o slogan hâlâ geçerli: LGBTİ+’ların özgürleşmesi, bütün bir toplumu özgürleştirecektir.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.
Etiketler: insan hakları, medya, siyaset