08/11/2006 | Yazar: KAOS GL

‘26–27 Eylül tarihleri Türkiye (yer belirtmek anlamında) Gey Hareketi Tarihinde yerini alacaktır. Bir kitap yazılacak ve bu tarihlerde neler olmuştu diye okullarda okutulacak değilse de. Bir gey TV kanalında tarihte bugün köşesinde İstanbuluşma’dan sözedilecektir.’ İstanBULUŞMA’ya katılanlar neler söyledi, yazdı?

‘26–27 Eylül tarihleri Türkiye (yer belirtmek anlamında) Gey Hareketi Tarihinde yerini alacaktır. Bir kitap yazılacak ve bu tarihlerde neler olmuştu diye okullarda okutulacak değilse de. Bir gey TV kanalında tarihte bugün köşesinde İstanbuluşma’dan sözedilecektir.’ İstanBULUŞMA’ya katılanlar neler söyledi, yazdı?

KAOS GL

*Parisli Amca, İstanbul

İstanBULUŞMA

Sevgili Kaos GL okurları,

İstanbul’da 27 Eylül Pazar günü olağan üstü bir Lambda toplantısı yapıldı. Sizlerle bu mevzuda sohbet etmek isterim. Başta Ankaralılar olmak üzere Bursa, Antakya ve diğer illerden gelen gruplarla biz İstanbullu Lambda müdavimleri, Kaos GL okurları, yurt dışından gelen birçok hemcinslerimiz, zarif lezbiyen kardeşlerimizle hoş bir atmosferde istisnai bir gün yaşadık.

Birçok arkadaşlarımız ateşli, heyecanlı konuşmalar yaptılar. Arada bir fikir ayrılıkları, elektrikli tartışmalar oldu ise de, mutedil arkadaşlarımız söz alarak tarafları ikna ettiler. Tartışmalar hiçbir şekilde alevlenmedi.

Zaman zaman lezbiyen kardeşlerimiz de söz alarak düşüncelerini samimiyetle açıkladılar, olumlu konuşmalar yaptılar.

Bazı arkadaşlarımız fikir ve temennilerin hep aynı mevzuda düğümlendiğini, olumlu bir aşamaya hemen geçilemediğini, zaman kaybına uğranıldığını söylemekte belki haklıydılar. Ama yine de tesanütümüz (dayanışma) bakımından bu toplantı çok sevindirici ve olumlu idi.
Gelecekte çok daha hazırlıklı, planlı programlı toplantılar yapılacağına, aktivistlerimizin çalışmalarının çok iyi sonuçlar getireceğine de eminim. Sayın Lambda ve Kaos GL gruplarının idarecilerini bizleri bir araya getirme başarısını gösterdikleri için samimiyetle kutlarım.
Epeyce bir kalabalık, salonu doldurmuştu. Kendime oturacak bir sandalye bulmaya bakınırken bazı gençlerin ve bayanların: Parisli amca, Parisli amca sözleri dikkatimi çekti. Kendilerini tebessümlerimle selamladım. Doğrusu beni hemen tanımalarına sevinmiştim, hem de şaşırmıştım. Bazıları elimi sıktı, hatırımı sordu. Anılarımı okuduklarını, sevgilim Muhsin’le olan melankolik serüvenimden etkilendiklerini söylediler (Kaos GL, Sayı 45).

Çok sevinmiştim. Anılarım canlanmış, gözlerim buğulanmıştı. Etrafım pırıl pırıl kültürlü gençlerle dolu idi. Kibar ve zariftiler. Lezbiyen kardeşlerimiz de öyle. Toplantıya gelmekle davalarına sahip çıkmışlardı. Onlarla gurur duydum. Beni genç bir beyin yanındaki sandalyeye buyur ettiler. Henüz konuşmalar başlamamıştı. Kaos GL’nin Ekim sayısını toplantıya yetiştirmişler. Sevgili Coşkun kardeş bana da bir tane uzattı. Heyecanla sahifeleri çevirdim. İşte ‘yaşamın içinden kartpostallar’. Sevgilim Smith’in öyküsü. Yaşasın Kaos GL. Beni iyice mutlu etmişti.

Yanında oturduğum gencin Ankaralı olduğunu anlamıştım. Usulca: Acaba efendim, Ankara’dan Ali Özbaş Bey de gelmişler midir, diye sordum. Ali Özbaş benim, cevabını alınca sanki küçük dilimi yutacaktım. Heyecanla: Ben de Parisli Amca, diyebildim. Tokalaştık. Ali Bey ne kadar kibar, mütevazı, yüzü nurlu bir insanmış.

Rastlantının güzelliğine bakın. Manyetik şuaları ile beni cezbetmiş, bilmeden yanına oturmuşum. Bu fedakâr kardeşimizin Kaos GL’ye ve dolayısı ile cemiyetimize olan yorucu katkıları için kendilerine teşekkür ettim. Ona yüreğim ısınmış, çok sevmiştim. Toplantı bitip, salon terk edilene kadar gözlerimi yüzünden hiç ayıramadım, tekrar tekrar sevgi ile şefkatle ellerini sıktım. Hayırlı yolculuklar diledim. Yüzünde güvenilir insanlara has vakur bir ifade taşıyordu.

Bu toplantıda Gay’e Efendisiz rumuzlu genç kardeşimizle de tanıştım. Bana iltifat ettiler. Anılarımın devamı için cesaretlendirdiler. Bu güzel toplantı çok tantanalı olmadı ise de havanda su dövülmüş değil. Tesanütümüz yönünden çok önemli, mutlu bir başlangıçtır.
Her şey için, bilhassa bu toplantıyı organize eden kıymetli kardeşlerimize sonsuz teşekkürler.

Ali Kemal YILMAZ, İstanbul

COŞKU VE SEVGİ

Aslında size yazmak istediğim öyle çok şey var ki; Yaşamım boyunca ilk kez erkek ve kadın eşcinsellerin topluca bulundukları mekândan çok iyi elektrikler aldım. Uzunca bir süredir kendimde hata arıyordum. Sizinle tanıştıktan sonra hatanın bende olmadığına karar vermek beni çok mutlu etti. Şimdiye kadar yüzlerce toplantıya katıldım. (Gey örgütlülük üzerine) Hiç birinde duygulara izin verilmiyordu. Sanki duyguları anlatmak birileri tarafından yasaklanıyordu. Fark ettiyseniz son toplantıda da duyguların anlatılması önerim reddedildi. Oysa biz eşcinseller duygulara önem veren insanlarız diye biliyorum. Oysa LAMBDA’nın en eleştirdiğim yanlarından biri sadece mekanik ilişkilere eğilimli gibi geliyor bana. Bence bilimsel toplantılar yapan akademisyenlerinki gibi birliktelikler çok iyi biliyorum beni son derece rahatsız eder. Özetle Ankara KAOS’dan ve Bursa’dan gelen arkadaşlar sizler İstanbul ilişkilerinin olumsuz anlamda uzağındasınız diye düşündüm. Çok heyecan duyduğum eşcinsel olduğum için grup içinde keyif aldığım bir birliktelik için sizleri çok sevdim. GAY BİLİNÇ denilen şeyi galiba siz yakaladınız. Darısı bizim başımıza. İslami kesimde sıkça anlatılan bir örnek vardır: İslamı yaymak için Müslümanlar Hindistan’a gittiklerinde onların birbirlerine bağlılıkları Hintlileri çok etkiler ve ilk Müslüman grubu böylece oluştururlar. Sizin birbirinize bağlılığınızdan çok etkilendim.

Selam ve sevgiler.

Mutlu ve özgürlük dolu günlere hep birlikte.


*ENVER, Köln

İstanbul’da sizlerle yaşadığımız onca hoş saatlerden sonra, Türkiye’deki gruplaşmalarla beraber çalışmaktan sevinçliyiz. Kavgasız, gürültüsüz bu toplantılardan bizler Türk-Gay olarak çok şeyler öğrendik. Sizleri (Kaos GL, Lambda, Sappho’nun Kızları, Spartaküs vd.) daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Bizlere yabancı olan, ama sizlere özel kimi sorunlarla yüzleştik. İleride de bu tür toplantıların yapılmasını diliyoruz.

*Atilla A., Ankara

Sadede Gelemiyor

Sizlere mutlu bir aile-evinden (her ne demekse) sesleniyorum. Kafamda bin bir düşünce. Sonunda bir gey arkadaşımla eve çıkıyoruz. Bin bir türlü zahmetli iş (kiralık bir eve yerleşmenin zorlukları) ve ekonomik sorunların bizi beklemesine rağmen mutluyuz. Bunları niçin anlattığımı merak edenler olacaktır. Yazının tamamını okumaya sabrı olanlar sabırsızlananlara anlatırlar umarım.

Geçen pazar KAOS GL toplantısını (mekân sorununu gideremememize rağmen) kolayca unutacağımı sanmıyorum. Uzun bir süreden sonra yeni gey aktivistleri aramızda görmek hepimizi mutlu etti. Kimilerince aktivist sözcüğünü kullanmak için çok aceleci davranıyor olabilirim. Fakat inancım odur ki bir geyin bizim gibi bir grubun toplantılarına katılıyor oluşu bile yeterli sayılabilir aktivist sözcüğünü kullanmak için.

Toplantıda kişisel sorun olarak adlandırdığımız ve hemen hemen hepimizin ortak sorunu yaşam alanlarımızda nasıl daraltıcı ve bunaltıcı anlar geçiriyor oluşumuzdu. Sırayla söz alan grup üyeleri eşcinsel olmamız nedeniyle yapmak isteyip yapamadıklarımız, düşünmeye bile korktuklarımız, yaptığımız için suçlandığımız, pişman edildiklerimiz üzerine kendi yaşamlarından, kişisel (!) sorunlarından söz ettiler. Sonuç olarak çoğunluğun kişisel problem olarak gördüğü (yalnızlık, açılma (comingout) süreci, aile, okul, iş, vs. de baskılanma, vb. gibi) problemlerin hiç de kişisel olmadığı ve hatta bunları bizim sorun olarak algılamamızın seksist düzenin kurumsallaşmış yapılarda karşımıza çıkışından başkaca bir şey olmadığı kanısına varıldı. Yazıyı yazan olarak en azından ben böyle düşünüyorum bu nedenle toplantı sonucunu böyle algılamam da çok olağan.

Bir türlü ‘sadede’ gelemiyorum sordum soruşturdum henüz öyle bir gey bar yokmuş beni kandırmışlar herhalde.

Toplantı bol konuşmalı, bol hüzünlü, bol gullümlüydü. Toplantı sonrası büyük bir çoğunluk yemeğe gittik. Yemek ve sonrasında söyleşiler, beyin fırtınası devam edip gitti. 13:30’da başlayan toplantı serüveni saat 19:30 olmasına rağmen bitmek bilmiyordu. Her gey bir bir ayrılıyor, ayrılmak zorunda kalıyordu. Ben ve birkaç arkadaşım eve dönmek konusunda oldukça isteksizdik. Eve heteroseksüel yaşamamıza (her ne demekse.) (yalanlara, rollere, kimlik bunalımlarına ) dönüş. Gerçeklerle yüzleşmek dedi birimiz. Hangi gerçekler. Seksist düzenin dayatmaları bizim gerçeklerimiz olamazdı, olmamalıydı.

Eve döndüm, mutlu yuvama(!), yedim, içtim kana kana içemedim. Hararetim yükselmiş ne içersem içeyim ferahlayamıyordum. Uyudum, uyandım, işe gittim, eve geldim.
Az önce G. Efendisiz ile telefonlaştım. Derginin yeni sayısı için hazırlıklar tam gaz devam ediyormuş; dizgiydi çeviriydi derken uğraşıp duruyorlarmış. Ben de İstanbuluşma yazısını nasıl ve neden yazamadığımı anlattım. ‘neyse o, zorlama kendini’ dedi. Birde size anlatayım ‘yazımın’ başına gelenleri, (sabreden derviş ...) okunsun!... istanbul dönüşü heyecanla kaleme kâğıda sarıldım. Ve el yazısı ile iki sayfa tutan bir giriş kısmı yazdım. Daha sonra işyerimdeki bilgisayarda hem yazdığım kısmı geçirdim hem de gelişme kısmına geldim. Fakat bilgisayar kullanmaktaki acemiliğim nedeniyle tüm yazım uçup gitti. Azimliydim, başka bir gün tekrar aynı işi sıfırdan yaptım ve ne yazık ki ikinci kez dosyamı ‘temizle’dim. Bir üçüncü kez başladığımda ise işyerindeki problemlerimin doruğa çıkması (iş yoğunluğu, gerginlik) ve eve çıkma sevdası nedeniyle pek yol katedemedim. Bu arada hevesim de (oldukça) kaçtı. Eğitim dosyası için yeni bir yazı da cabası bari onu tamamlıyım dedim. Anacığım 20 senelik bir öğrencinin görüşleri öyle böyle bir yazıya sıkıştırmaya gelmiyor. Sonuç olarak siz hâlâ İstanbuluşmayı okumak için başladığınız bu yazı ortaya çıktı. Ne diyordum ha efendim İstanbul’a gittik. Güzeldi. Havalar çok güzeldi. Beni bu havalar mahvetti.

Nihayet Sadet

26–27 Eylül tarihleri Türkiye (yer belirtmek anlamında) Gey Hareketi Tarihinde yerini alacaktır. Bir kitap yazılacak ve bu tarihlerde neler olmuştu diye okullarda okutulacak değilse de. Bir gey TV kanalında tarihte bugün köşesinde İstanbuluşma’dan sözedilecektir. Katılanlar bilirler neler oldu, neler konuşuldu. Yazım katılamayanlara biraz buluşmayı anlatmak amacında (sabreden.). Katılıp da anlamayanlar, yanlış anlayanlar, gelebilecek olup da gelmeyenler de ayrı mesele.
Ülkenin ayrı şehirlerde aynı amaç için çalışan yerel grupların bir araya gelip güç birliğine gitmelerini amaçlayan buluşma Bursa IPOTH (her ne demekse, takıldım, takmakta haklıyım) aktivist grubunun hoş bir önerisiydi. Ankara’da KAOS GL toplantısında kimler gelebilir, neler yapılabilir, vs. üzerine konuşuldu. Her geyde büyük bir coşku vardı. Bu daha önce KAOS GL okurlarıyla buluşuyor toplantısı öncesinde yaşananları çağrıştırsa da zaman akıp geçmiş, edinilen tecrübeler harekete olumlu olarak nasıl aktarılabilir kaygısıyla çalışmanın asıl olduğunda hem fikir olunmuştu. Oldukça önemli sayıda katılımla İstanbul’a gidebilecektik. Bu çok sevindirici bir gelişmeydi. İstanbul’la bağlantıya geçildi, kalacak yerler ayarlandı.
İstanbul’a trenle gitmeye karar verildi. Cuma akşamı Ankara Garı neşeli seslerimizi yankılıyordu. Eğlenceli olduğu kadar yorucu bir yolculuktan sonra Haydarpaşa Garında Ankara’da da olduğu gibi topluca objektiflere poz verildi. Henüz medyaya poz vermediğimiz için kendi muhabirliğimizi kendimiz yaptık anlayacağınız.

İstanbul’da Uğur arkadaşımız karşılama komitesinin yegâne(ve yeterli) temsilcisi olarak bize bilgi verdi. Bizde hazır İstanbul’a gelmişken derginin dağıtımıyla ilgili işleri halletme amacında idik. Yeni dağıtım noktaları, yeni dağıtım olanakları vs. ilk buluşma Heribert’in evindeydi. Saat 16:00’ya kadar olan zamanı istediğimiz gibi değerlendirme olanağına sahiptik. Kimimiz dergi dağıtımıyla ilgili görüşmelere gitti, kimimiz kendi görüşmelerine. Ben Cuma gecesi İspanya’dan gelen sevgilimle dinlenmek (!) üzere Heribert’in evine gittim. Heribert’i daha önce KAOS GL O.B. toplantısındaki katılımından tanıyordum o kadar. Fakat evine girdiğim andan itibaren (aynı kentte yaşamadığımız için) yıllardır görüşemediğim bir dostumu görmüş gibi oldum. Sevecenliği, konukseverliği, ilgisi ‘Türk insanı konukseverdir’ geyiğini tersten aklıma getirdi. (Uğur kıskanma önceki yazımın girişinde senden çok söz etmiştim bilgisayarıma gel bak inanmazsan) Şaka bir yana Uğur’u gördüğümüz ilk anda İstanbuluşma’nın bir fiyasko olmayacağını anlamıştık. (Seni seviyoruz Uğur) Aman aman neler yazıyorum. ‘Lambda’dan Uğur’a’ neredeyse ilanı aşk ettiğim sanılacak.
Lambda, KAOS GL grupları uzun zamandır ayrı tellerden çalıyor görünse de amaç birliği hiçbir zaman unutulmadı sanıyorum. Daha önce yaşanan kimi tatsızlıklar iyi bir iletişim ağının olmayışı ve aynı kutupların birbirini itmesinden başkaca bir şey değildi. Gruplar ayrı kentlerde olmanın dezavantajından bir türlü kurtulamadılar. Kimi iktidar heveslilerinin yönlendirmeleri; beyin takımı, öncü, ünlü olma hevesleri nedeniyle ağır aksak işleyen iletişim ne umdurdu ne öldürdü. Diğer gruplar henüz yeni olmalarına rağmen aynı iletişimsizlik, kimin ne yaptığının bilinemeyişi, sonuç olarak; yanlış anlamalar neredeyse düşman kardeşler konumuna geliyorduk.

Ah efendim ne diyordum, İstanbuluşma. İstanbul. İstanbul sokakları, taşı, toprağı manti dolu. Mantı dedim de aklıma geldi, İstanbul’dan başka birde Kayseri’de varmış öyle diyorlar.
Almanya’dan Türk-Gay’in aramızda oluşu da ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Sizi seviyorum Enver, Engin, Hatice. (El salladım ama tv de değiliz değil mi?).

Cumartesi-Pazar iki toplantı öngörülmüştü. Fakat ilk buluşmanın heyecanı olsa gerek biz cumartesini tanışma, kaynaşma amaçlı bir toplantı diye düşünmüşken, Cumartesi konuşup, görüş bildirme, Pazar deklare etme toplantısı olacakmış. Neyse problem etmedik. Her iki toplantıda bol bol konuşuldu.

Efendim neler mi konuşuldu; az sonra...

Cumartesi toplantısında birlikte neler yapılabilir konusunda görüşler sunuldu. Hali hazırdaki projeler nelerdir, bu projeleri nasıl hayata geçirebiliriz, projelerin faydaları neler olabilir vs. Ayrıca sorunlarımız nelerdir. Gruplar birbirlerinden ne bekliyor. Konuşunca sorunun iletişimsizlik olduğu anlaşıldı ve bunu gidermek için öneriler sunuldu. Uygulamaya konuldu.(900’lü bir hat açılacak, cinsel problemlerinizi bana anlatacaksınız, internette bir web sayfam olacak; nü fotoğraflarım ile yatak odam adlı müstehcen filmim izlenecek) .
İstanbuluşma yan yana nasıl duracağımızı, yan yana dururken özgünlüğümüzü nasıl koruyacağımızı, yan yana durmamızın gerekliliğini ve bunun çok iyi olacağını gözler önüne serdi.

Her şey güzeldi çok mutluydum, adım Polyanna’ydı, Kızıl Maske yan kitaptan taciz etmeseydi ne güzel olurdu.

Çatlak sesler çıkacaktır elbette, önemsiz. Önemli olan İstanbuluşma bir ilkti, herşeyin bir ilki vardır!(unutulmaz) Umudum konuşulduğu gibi ‘Baharda Ankara’da’, ‘BAHARANKARA’ buluşmasının gerçekleşmesi ve planlı, programlı, sunumlu, söyleşili, gullümlü bir buluşmada, yeni projelerle gay aktivist hareketinin eşgüdümlenmesinin tam olarak sağlanmasında.
Bu arada adı geçen, geçmeyen İstanbul’da bizimle birlikte beyinlerini yoran, evlerini açan, sevgilerini sunan tüm arkadaşlara teşekkür yerine sevgi dolu selamlar. Arayın boyayın. Ah efendim ne diyordum İstanbuluşma (sabreden dervişe birileri mutlaka vermiştir).

Öpüldünüz.

*COŞKUN, İstanbul

EŞCİNSELLER GENEL TOPLANTISI

27 Eylül 1998, saat 19.00, Toplumsal Araştırmalar Vakfı, Toplantı Salonunda, Eşcinsel Gruplar Genel Toplantısı gündemsiz olarak başladı.

-Evet arkadaşlar, Ankara’dan, Bursa’dan, İskenderun’dan Almanya’dan hoş geldiniz. İsterseniz toplantıya başlamadan önce herkes kendini tanıtsın.

-Hayır, olmaz! Bu kalabalıkta herkes kendini tanıtmaya kalkarsa, bu iş saatler sürer.

-Peki n’apalım?

-Bence herkes kendini tanıtsın.

-Hayır arkadaşım, bu yanlış sadece adını söylerse kim kimin adını aklında tutabilir ki. Boş yere vakit kaybederiz.

-Üstelik, ya insanlar isimlerini söylemek istemiyorlarsa ne olacak.

-Benim bir fikrim var. İnsanlar takma isimlerle kendini tanıtsınlar.

-Yahu sen denyo musun? Madem takma isim söylenecek, bari tanışmayalım.

-Ne yani? Biz şimdi tanışmadan mı birbirlerimizle tartışacaz.

-Tayyipciğim sen var ya sen, sen adamı yoldan çıkarırsın.

-Lütfen Coşkun kulağıma fısıldama, toplantıyı dinleyelim.

-Arkadaşlar, isterseniz sadece gruplar halinde tanışalım. Yani Almanya’dan gelen grup kendini tanıtsın, sonra Bursa’dan gelen grup…

-Olmaz Abicim. İnsanların kendilerini koro halinde tanıttıkları nerde görülmüş. Karmaşa olur.

-Tayyipçiğim, sen var ya sen. Sen istersen beni alırsın, alt kattaki tuvalete sokar, orda bana istediğini yaparsın. Vallahi sana ‘hayır’ diyemem.

-Coşkun saçmalama lütfen, şurayı dinlemek istiyorum.

-Arkadaşlar, yarım saat geçti. Şu konuyu sonuca bağlayalım. Tanışalım mı-tanışmayalım mı?

-Tanışmak, kaynaşmak için iyi olur ama zaman almayan bir yöntem olmalı.

-Bence fazla vakit kaybetmeyelim. İsteyenler kendilerini kısaca tanıtsınlar.

-Ne kadar kısa olacak? Üç dakikadan olsa sadece yirmi kişi kendini tanıtmak istese, eder 60 dakika…

-Saçma bişey, ne demek ‘isteyenler kendini tanıtsın’. Kendini tanıtmak istemeyen buraya gelir miydi?

-Tayyip, seni tanıdığım için tanrıya şükredicem. Eve gidip iki rekat namaz kılıcam, tayyibim, güzelim...

-Coşkun vallahi sıkılıyorum. Bırak da toplantıyı dinleyelim.

-Şimdi arkadaşlar... Arkadakiler lütfen kendi aranızda tanışmayın. Biz burda bir yöntem bulmaya çalışıyoruz.

-Arkadaşlar farkında mısınız? Bir saattir tanışıp tanışmamayı tartışıyoruz.

-Tayyip, öyle kıllı, öyle esmer, öyle güçlüsün ki... Sen varya, adamı anasıyla beraber… He vallahi ……….

-Coşkun lütfen bana heteroseksüelmişim gibi davranma, rahatsız oluyorum.
Arkadaşlar lütfen kendi aranızda konuşmayın. Konularımızı tartışıcaz ama önce şu tanışma faslını nasıl halledicez?

-Başlasak bitecek ama, nasıl başlayacağımızı bilemiyorum.

-Hay Allah. Dumandan nefes alamıyoruz. Allah için birisi ortaya çıksa da bir yöntem önerse.

-Efendim bana sorarsanız önce kızlar kendilerini tanıtsın, sonra erkekler.

-Saçmalama. Biz burda ayrımcılığa karşı durmak için toplandık. Sen de kalkmış kız erkek ayrımı yapıyorsun.

-Tayyip, öyle heybetlisin ki, senle yatmak cesaret ister. Allah korusun insan iç kanamadan ölür vallahi.

-Coşkun, bana erkekmişim gibi davranma, rahatsız oluyorum. Ben bir homoseksüelim.

-Homoseksüel de olsan seni seviyorum.

-Ama Coşkun benim de duygularım var. Beni sıkıyorsun. Toplantıyı dinliycem lütfen.

-Arkadaşlar, bakın saat yedi oldu. Saat altıdan beri tanışıp tanışmamayı tartışıyorsunuz. Pes yani!

-Ukalalık etme, gel de sen çık işin içinden. Hangimiz daha önce bu kadar büyük bir toplantıya katıldık ki?

-Bence zararın neresinden dönersek kârdır. Tanışma faslını toplantının sonunda yapalım. Daha fazla vakit kaybetmeden, önce konularımızı tartışalım, sonra tanışırız.

-Olur mu kardeşim ya? Toplantıdan sonra herkes çeker gider. Kimse kalıp kendini tanıtma zahmetine katlanmaz.

-Tayyip, sakıncası yoksa şu iri başparmağını yalayabilir miyim?

-Coşkun böyle yapmacık davranırsan, senden hoşlanamam.

-Tayyip, sana baktıkça... O geniş iri omuzların, kıllı esmer kolların, iri dudakların, her tarafın tahrik kokuyor. Tayyibim.

-Coşkun, lütfen söyler misin? Sen hayatta hiç kimseyi doğal yollarla elde etmeye çalıştın mı?
Tayyibim, canım, güzelim. Çok ciddiyim. Kapı gibi adamsın. Senden hoşlanmak kadar doğal başka bir şey olamaz. Sen var ya sen. Sen normal erkekleri bile öne doğru eğersin. Hiçkimse sana karşı duramaz.

-Coşkun, şu an bile doğal değilsin. Sıkıldım, toplantıyı dinlemek istiyorum.

-Arkadaşlar lütfen az sayıda sigara içelim ve kendi aramızda konuşmayalım. İsterseniz tanışıp-tanışmamak konusunda oylama yapalım.

-Oylama yapamayız. Vakit kaybederiz. Bakın saat 7.30 oldu. Daha tanışamadık. Keşke bu konuyu toplantıdan önce düşünmüş olsaydık.

-Ben bir şey söyleyebilir miyim? Bu toplantının bir tanışma krizine dönüştüğünün farkında mısınız? Deli olmayın. Herkes sırayla ayağa kalkarak, çabucak kendini tanıtsın. Ne var bunda?

-Kardeşim. Bu sıkışıklıkta insanlar ayağa kalkamazlar ki.

-Yahu çatlatmayın insanı. Ayağa kalkamayan oturduğu yerden tanıtsın kendini.

-Coşkun, omzumu öpüp durma rahatsız oluyorum.

-Tayyipçiğim, dayanamıyorum. İstersen yakında bir otele gidelim. Tanışıp geliriz.

-Coşkun ben bir homoseksüelim. Benim de duygularım var. Beni anlamıyorsun.

-Duygularını anlat bana Tayyibim, duygusal erkeğim.

-Tamam Coşkun, bırak beni, toplantıyı dinliyorum.

-Arkadaşlar saat 8 oldu. Birisi başkan olarak ortaya çıksın ve bir yöntemde karar kılsın. Yoksa bu böyle uzayıp gidecek ve toplantıya başlamadan saatimiz dolacak.

-Yanılıyorsun arkadaşım. Bizler demokratik oluşumlar olarak, başkan, lider, yöneten kavramlarına karşıyız. Herkes eşit söz hakkına sahip olmalı.

-Öyleyse sabaha kadar tanışalım mı-Tanışmayalım mı diye tartışıp duralım. Deliler gibi.

-Ayool sen kime deli diyorsun. Çatlak. Biz tartışmayı öğreniyoruz burada. Hem hangimiz daha önce bu kadar büyük bir toplantıya katıldı ki? Şunun şurda üç-beş yıllık bir geçmişimiz var. Tabii ki tartışıcaz ve tartışmayı öğrenicez. Daha yolun başındayız.

-Tayyipcim, yollarımızı, pardon sandalyelerimizi ayırma gel buraya.

-Coşkun lütfen yapma. Orayı dinle.

-Arkadaşlar ben bir şey söylemek istiyorum. Ben böyle bir toplantıya ilk kez katılıyorum. Hayal kırıklığına uğradım. Siz tuzu kuru olan, bireysel kurtuluşu amaçlayan, çevrenizdeki başka eşcinsellerin sorunlarına eğilmeyen, kendi kendilerini avutan insanlarsınız. Ben işimden eşcinsel olduğum için atıldım. Fahişelik yapmak zorunda kaldım. Can, mal ve sağlık güvencem yok. Kelle koltukta, oto yolda otostop yapıyorum. Polisler bizi yakalayınca ya dövüyor, ya sövüyor, ya da paramızı alıyor. Eşcinsel olduğu için okulundan dışlanan, aşağılanan yalnız kalmış eşcinseller var. Eşcinseller olarak bir araya gelemeyen, toplantı yapmaları ve kendilerini ifade etmeleri yasak olan üniversiteliler var. Eşcinsel olduğu için öldürülen insanlar var. Eşcinsellerin dışarı atıldığı kafeteryalar, kahvehaneler var. Ailesince dışlanan, kovulan ya da özürlü muamelesi gören eşcinseller var. Eşcinsel olduğu için az parayla çalıştırılan, terfi ettirilmeyen, ‘dua et seni kovmuyorum, top’ diyen patronlar var. Ve siz tam iki saattir ‘acaba tanışalım mı-yoksa tanışmayalım mı’ diyerek kavga ediyorsunuz. Siz ya çıldırmışsınız ya da problemlerini konuşmaktan utanan, korkan, çözümü kaçmakta bulan ve ‘aç değilim, çıplak değilim, beni anlamasa da bir ailem var çok şükür’ diye kendini teselli eden, pasifize olmuş, bir avuç kadercisiniz. Hepsi bu.

-Tayyibim, dağ gibi güçlü sevgilim. Gitme bırakma beni ne olur. Yalnızım, çıplağım, kıllı vücudunla ört beni Tayyibim. Sensiz kalmaktan korkuyorum.

-Coşkuncuğum, ben de bir homoseksüelim. Sarışın ve iri erkeklerden hoşlanırım. Benim de kollanmaya, korunmaya, ……… ihtiyacım var. Gidiyorum. Sarışın, çok iri bir adamla randevum var. Hoşça kal.

-Gitme Tayyibim. Eşcinsel olmamız birlikte olmamıza engel olmaz. Bu heterolar bizi öyle kendilerine esir etmişler ki, ağzımıza da sıçsalar aşk onlardadır sanırız. Oysa aşk sende, aşk bende. Aşk arzulayan iki gönülde. Aşk birbirini seven, birbirini kollayan, birbirini aşağılamayan, hayata aynı pencereden bakan insanların kalbinde. Gitme Tayyibim, gitme...

-Arkadaşlar saat dokuz oldu, toplantı galiba bitiyor. Hâlâ tanışamadık, konularımızı tartışamadık ama hiç olmazsa şuna karar verelim. Gelecek yıl nerede toplanıcaz.
(Dönüp o kalabalığa sessiz bir çığlıkla bağırdım)

-Zıkkımın kökünde…

Kaynak: Kaos GL, Aralık 1998, Sayı 52

*Şakir, İstanbul

Eylül 27 itibariyle İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıya dair birşeyler yazmamaya kararlıydım aslında. Ama görülüyor ki 51. sayı itibari ile birkaç siz söylemek zorunluluk haline geldi…
27 Eylül, günlerden Pazar İstanbul'da ibnelerin merkezi gözüyle bakılan Taksim'in tam da göbeğinde, Türkiye'nin dört bir köşesinden gelecek, farklı cinsel kimlikleri nedeniyle savaşan insanlar buluşup, tanışacak ve söyleşecekler. Sonrasında hangi yaratıcı arkadaşımın fikri ise bu toplantı İSTANBULUŞMA adını alacak. Bense aylardır telefon sohbetini bir dostluğa çevirdiğim Gay'e Efendisiz ve beraberinde pek çok eşcinsel arkadaşımla tanışacak olmanın heyecanı ile Bursa'nın yüce dağlarında zamana hız kazandırıyorum kendimce. İşim gereği Pazar izni söz konusu edilemeyeceğinden bu önemli Pazar günü çalışıyor olmamsa çok üzücü. 13.30 civarı toplantının yapılacağına dair onay almak için Coşkun'u aradığımda fırçayı yiyorum. "Hemen gel, herkes seni soruyor. Nerden bileyim seni, daha yatmadık bile." Otobüs, feribot derken 19.00'da toplantı salonundayım. Bir yandan Coşkun'un elime tutuşturduğu 50. sayıyı inceliyorum, bir yandan da gündemi yakalamaya çalışıyorum. Yaklaşık altı aydır göremediğim Lambda dostlarıyla sohbet ve selamlaşmalar başlıyor sonra. Bir de Ali Özbaş kim, Gay'e Efendisiz nerde, Yeşim hangisi türünden robot şahıs tahlillerine başlıyoruz. Ali ve Gay'e Efendisiz'i sesinden çıkarıyorum da Yeşim'in arayışı biraz uzun sürüyor. Gerçi Coşkun vantuzlarını Tayyip'in boynundan çekebilseydi bu tür soruların muhatabı kesin o olurdu. (Tayyip de Tayyip'ti hani!) Ki Lambdacılar bilir katıldığı toplantılarda Coşkun yeni gelen birini yakalarsa siyah çantasından son sayıyı çıkarır, başlar tanıtıma. Çekindikleri için kitapçılara gidemeyenleri dergiye abone yapması bile -fikirleri ve yazdıklarını tartışma gereği bile duymuyorum- Coşkun'un KAOS için gerekli olduğunun göstergesi ve kanıtıdır. Sanırım 15.00 civarında başlayan dost sohbetlerinin üst katta zaman zaman alevlendiği, bazen de konuların çıkmaza girdiği görülüyordu. Sıkılanlar ise kasvetli havadan uzaklaşıp içkilerini yudumlamayı tercih ettiler.

Sevgili Parisli Amcamın havanda su dövmedik savunusu ise ister istemez bazı insanların toplantıyı bu şekilde değerlendirdiği kaygısına düşmemize neden oluyor. Bu yorum kişilerin o gün toplantıdan ne bekledikleri ile fazlaca bağlantılıdır. Kaldı ki bir arkadaşımız toplantı sonunda ilk kez gelmiş olmasının ve son dönem yaşadıklarının baskıları nedeniyle tavrını "özür dilerim bana bir şey vermediniz" diyerek ortaya koymuştu. İşe en olumsuz yönden bakmak yerine belki de tek olumlu noktayı yakalamak doğrudur diye düşünüyorum. Kabul: Belki gruplar eşcinsel hareket adına radikal ortak kararlar alamadılar -ki toplantının böyle bir amacı yoktu- belki grup temsilcileri dışındaki insanlar barda sohbeti tercih ettiler, belki de birilerinin düşündüğü gibi saatlerce havanlarda ılık sular dövüldü. Ben bu toplantıda daha farklı şeyler yakalayabildim. Gördüklerim finalde birbirleriyle tanışıp, konuşan insanlardı, maskesini çıkarmış Deniz, Ankara KAOS, Sappho'nun Kızları, İstanbul Lambda, Bursa Spartaküs, Türk Gay, İstanbul, Diyarbakır, Adapazarı ve Antakya'dan bireysel katılımcıları ile renkli bir yelpaze, geleceğe dair atılmış sağlam temellerdi. Görünen o ki alaylı gazeteci mekanik Lambda toplantısından, sevgili Coşkun da Tayyip'in kollarından kurtulamadıklarından toplantıyı yeterince olumlayamadılar. Sadede Enver yardımıyla gelmek lazım. "Bu tür toplantıların yapılmasını diliyorum." (Sayı 51, shf 16). Tabii BAHARANKARA gibi popüler kimlik kaygılarına kapılmadan… Sevgiyle.

Kaynak: Kaos GL, Kasım 1998, Sayı 51


Etiketler:
İstihdam