09/09/2016 | Yazar: Kaos GL

İnsan hakları savunucuları, avukatlar ve akran danışmanları LGBTİ insan hakları raporlarında yaşanan sorunları ve çözüm yollarını tartışmak için çalıştay düzenledi.

İnsan Haklarının İzlenmesi Çalıştayı Ankara’da yapıldı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İnsan hakları savunucuları, avukatlar ve akran danışmanları LGBTİ insan hakları raporlarında yaşanan sorunları ve çözüm yollarını tartışmak için çalıştay düzenledi.

2007 yılından bu yana düzenli olarak LGBTİ’lere dönük insan hakları ihlallerini senelik raporlar halinde yayınlayan Kaos GL Derneği, insan haklarını izleme faaliyetlerindeki eksikleri tespit etmek ve raporlama sürecini daha kapsamlı hale getirmek için çalıştay düzenledi.

İnsan hakları raporlarının yanı sıra nefret suçları, özel sektörde çalışan LGBTİ’lerin yaşadığı sorunlar, farklı alanlarda mevzuat taramaları ve mültecilik alanına ilişkin raporlar da hazırlayıp yayınlayan dernek; 3-4 Eylül’de LGBTİ ve insan hakları alanında çalışan avukat, gazeteci, insan hakları savunucusu ve raportörleri Ankara’da bir araya getirdi.

Katılımcılar iki gün boyunca hem Kaos GL’nin raporlarını tartıştı hem de alandaki deneyimlerini aktardı.

“Alanı tanımak ve ona göre çalışmak gerekiyor”

Pembe Hayat LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Buse Kılıçkaya alandaki deneyimlerini paylaştı. Pembe Hayat’ın kurulduğu 2006 yılında Ankara’daki transların temel gündeminin “yaşam güvencesi” olduğunu hatırlatan Kılıçkaya, “Artık sadece translar değil, hepimiz aynı duruma düştük. Özellikle OHAL sürecinde, hepimiz eşit gibiyiz” dedi.

Alandaki raportörlerin sadece ihlali kayıt altına almak için bile “mağdurun” güvenini kazanmak zorunda olduğunu hatırlatan Kılıçkaya sözlerine şöyle devam etti:

“Nefret ya da ayrımcılık mağduru translar ile nasıl çalışacağımızı halen öğreniyoruz. Farklı bölgelerde yaşayan translar farklı sorunlar yaşıyorlar ve farklı bir sosyalleşme kültürü içinde olabiliyorlar. İnsan hakları alanında çalıştığınız zaman o bölgedeki transların karakol ve polisle ilişkisine, bölgenin dinamiğine dikkat etmeniz gerekiyor.

“Pembe Hayat Derneği, 2006-2010 yılları arasında çok ciddi insan hakları ihlallerini kayıt altına almaya başladı. Önemli sorunlardan biri de belki de, raportör ve avukatları destekleyecek mekanizmaların yaratılmamış olması. Hem raportörler, hem avukatları yoran bir sürece dönüştü. Şu anda artık Pembe Hayat olarak tek başına avukat, raportör ile ilerleyen bir sürecin hem mağdur için onarıcı olmadığının hem de insan hakları savunucusu ve raportör için yıpratıcı olduğunun fark ediyoruz ve farklı bir yöntem nasıl geliştirebiliriz diye soruyoruz. Eğer insan hakları mağdurları ile çalışacaksanız mutlaka psiko sosyal destek sunmak zorundasınız. Hem mağdura hem LGBTİ insan hakları savunucularına.

“İnsan hakları savunucu olarak alana çıktığınızda, polis sanki onun işini yaptırmıyormuşsunuz gibi davranıyor. Oysa biz polisin cezasızlığına karşı, keyfi işkence ve gözaltı süreçlerine karşı çıkıyoruz. Trans kadınların insan hakları alanında raportörlük yapıyorsanız sizin çalışma alanınız, transların seks işçiliği yaptığı bütün sokaklar, karakollar, hastaneler, adli tıp, savcılık ve mahkeme salonu oluyor.”

“Adalete inanmayan bir kesim ile çalışıyoruz”

Pembe Hayat Derneği’nden Av. Yalçın Koçak ise dernek olarak ağırlıkla seks işçiliği yapan trans kadınlara hizmet verdiklerini belirterek, “Trans seks işçisi kadınlar, kolluk kuvvetlerine daha fazla temas eden ve sıkıntı yaşayan kesim. Adalete inanmayan bir müvekkil çevresi ile karşı karşıyayız. Transın kolluk ile veyahut herhangi bir devlet kurumu ile karşılaşmasında yaşadığı sorunları düşündüğümüzde adaletten beklentileri çok az. İlk başta bize gelen translara adalete erişim konusunda onu ikna etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

Pembe Hayat Derneği’nin ilk avukatlarından ve 2007-2010 yılları LGBT’lerin İnsan Hakları Raporu’nu yayına hazırlayan Avukat Senem Doğanoğlu, trans kadınların yaşadığı sorunları ve çözümleri çok fazla hukuksallaştırmanın da sorun olabileceğine dikkat çekti ve ekledi:

“Karakol dediğimiz yer, transların çalışma alanının bir parçası, ertesi gün gene aynı gün polisle karşılayacak. Bir denge oluşturmak gerekli. Rapor ya da öykü dediğimiz şeyin bir parametreye sahip olması lazım. Hak ihlallerine maruz kalmayı tanımlamak gerekecek. Toplamda her şey dehşet verici. Ama bu dehşet verici şeyi nasıl aktarabileceğimize bakmak gerekli.”

“Tekrardan aynı sokakta çalışacak bir trans kadın şikayetçi olmak istemeyebiliyor”

2012-2013 yıllarında Siyah Pembe Üçgen’de avukatlık yapan Kerem Dikmen de İzmir deneyimini aktardı:

“İzmir’de trans seks işçilerinin çalıştığı belli lokasyonlar vardır. Alsancak ya da Bornova sokakta sorun yaşamış bir mağdur, tekrardan aynı sokakta çalışacağı için şikâyetçi olmak istemiyor. Karakolla iyi geçinmek zorunda kalıyor, bu iyi geçinmek de şikâyetçi olmamak anlamına geliyor.

“Aktivist kimliği ile avukat kimliğini belli noktalarda kayıtsız şartsız ayrıştırmak gerekiyor. İnsan hakları savunucusu olarak karşısında bir polis olduğunda ve karşınıza bir mağdur olduğunda bunu engellemeniz gerekiyor. Bu duruşmalarda da olabiliyor. Hâkimler ve savcılarla her daim her zaman kavga etmemek gerekiyor. Uzun süren davalarda mağdurlarla ilişkiniz açısından sorunlu bir durum söz konusu oluyor. Mağdurlarla iletişimi devam ettirmek bir soruna dönüşüyor. Mahkemenin ön yargılı tutumu, öznel değerlendirmeler, hükmün açıklamasının geriye bırakılması kararları, mağduru cezalandıran bir duruma yol açıyor.”

“LGBTİ insan hakları savunucuları aynı mağduriyeti yaşıyor”

İnsan hakları savunucusu Hakan Ataman da daha önce yaptıkları bir toplantıya katılan trans aktivistlerin gece gözaltından çıkarak yanlarına geldiğini hatırlattı:

“Seks işçisi trans arkadaşlar, toplantıya, gözaltından çıkıp gelmişlerdi. Yani LGBTİ insan hakları savunucularının kendileri de o grubun içinden ve mağdurlar. Ve yine dil meselesi çok önemli. Uluslararası mahkemelerde yaşananlar ya da mahkeme kararları katılımcıların hayatına ilişkin bir veri sunmuyor. Ön hazırlık yapmak ve insanların bireysel durumlarını ve koşullarını biliyor olmak lazım.”

“Ben raporumu yazarım demekle olmuyor”

Kaos GL Akran Danışmanı ve Ağlar ve Kapasite Geliştirme Koordinatörü Seçin Tuncel, askerdeki bir eşcinsel erkeğin kendi rızasıyla komutanıyla birlikte olduğunu ancak sonrasında komutan bunu birlik içinde yaydığı için diğer askerlerle de birlikte olmak zorunda kaldığını söyledi:

“Tehdit ile sürekli tecavüze uğrar hale geliyor. Danışmanlık veren arkadaşımızla konuştuklarında, ‘Ben eşcinselim buna hayır diyemem’ diyor. Bu durumda tek başına raporlamak yetmiyor. Mağdur mağduriyetinin farklında olmayabiliyor, farkında olsa da bunu hak ettiğini düşünebiliyor ya da bir çıkış yolunun olmadığını düşünüyor. ‘Ben raporumu yazarım gerisine karışmam’’ demekle olmuyor. Psiko sosyal destek alanına ve başka alanlara da girmek zorundasınız.”

“İhlalden çok o ihlale giden süreçle ilgilenmek”

Kaos GL Derneği Genel Koordinatörü Umut Güner ise, mağdurun geçmiş yaşantısı, süreğen yaşamındaki koşulları, cinsel yönelimini ve cinsiyet kimliğini inşa etme biçiminin verilecek desteğin boyutunu da belirlediğini vurguladı:

“Bazen, yaşadığı ihlalin onda yarattığı etkiden çok o ihlale giden süreç ile ilgilenmek ve bu alanda danışmanlık vermek zorunda kalabiliyoruz. Bunun yanında, hukuki sürecin translar için işlemiyor olması mağdurun raporlama ve hukuki destek mekanizması ile kurduğu ilişkiyi de belirliyor. Mağdurun içinde bulunduğu koşullar özellikle seks işçiliği söz konusu olduğunda ihlalcilere karşı sessiz kalma eğilimi olarak kendini gösterebiliyor. Verileri toparlamak ve düzgünce raporlamak da zorlaşabiliyor.”

Derneğin hak ihlalleri raporuna temel oluşturan KaosGL.org internet gazetesi editörlerinden Yıldız Tar, hak ihlalini görünür kılarken güvenlik sebebiyle mağduru ‘görünmezleştirmek’ zorunda kalmayı anlattı. LGBTİ alanında devlet ve insan hakları kuruluşlarının çalışmasının olmayışını eleştiren Tar sözlerine şöyle devam etti: “LGBTİ alanında hak temelli haber yapıyorsanız iki kaynağınız oluyor: Mağdurlar ve LGBTİ örgütleri. Devletin herhangi bir istatistiki çalışması olmadığı gibi bu alanda bilgi saklamayı tercihe ediyor. Haberciler açısından bu durum sorunlar yaratıyor.”

Danışmanlıklar raporlara yansımayabiliyor

Kaos GL’nin akran danışmanlarından Melahat, sosyal medya, mektup, telefon ve e-mail üzerinden danışmanlık verdiklerini söyledi. Kaos GL’ye LGBTİ’lerin yanı sıra akrabaları, öğretmeni ve danışmanının da ulaştığını söyledi. Kendilerine eve kapatılan, şiddet gören lezbiyenlerin ulaştığını ancak güvenlik gibi gerekçelerle danışmanlık verdikleri kişilerin yaşadığı ihlalleri rapora yansıtamadıklarını aktardı.

Pembe Hayat’tan akran danışmanı Demhat Aksoy ise danışmanlık alanında Kaos GL ve Pembe Hayat’ın birlikte çalıştığını hatırlatarak; geçiş süreci, aileyle yaşanan sorunlar, okulda ve işyerinde açılma süreçleri, hukuki sorunlar ve cinsel sağlık alanında danışmanlık verdiklerini söyledi. Dilek İnce Giysi Bankası’nda değinen Aksoy, hapishanelerde yaşanan ihlalleri mektuplar üzerinden raporlaştırdıklarını söyledi.

Aksoy ve Deniz, alanda karşılaştıklarını ve verdikleri danışmanlıkları aktardı. Danışmanlıkların her zaman rapora yansımayacağı ama anonim olarak hangi alanlarda, kaç kişiye danışmanlık verildiğinin kamuoyu ile paylaşılabileceği, bu şekilde toplam resme ulaşılabileceği belirtildi.

Kaos GL Derneği’nden Av. Yasemin Öz, Bilgi Üniversitesi Ayrımcılık Raporu yazım sürecini aktardı. Uluslararası insan hakları mekanizmalarının sivil toplum örgütlerinden sözleşmelerin hükümleri bağlamında rapor beklentisinde olduklarını söyleyen Öz, “Ulusal mevzuata dönük yaptığımız raporlamalar ile uluslararası alana ilişkin hazırladığımız raporların birbirine yakın olması gerekiyor” dedi.

“Özeleştiri vermemiz lazım”

İnsan hakları savunucusu Murat Çekiç, LGBTİ hareketinin birleşik bir insan hakları raporu olmadığını hatırlatarak, “Hareketin özeleştiri vermesi lazım. Dönem dönem raporlar çıkıyor. Medya izleme raporu var. Tematik raporlar var ama toplu bir insan hakları raporu yok maalesef. Çıkan raporların da çoğu zaman bir nosyonu yok. Rapor standardı oluşturmak ve hem sayıları hem de ihlalleri ortaya koymak lazım. Ancak o zaman yıllık insan hakları raporumuz olur” dedi.

Hakan Ataman, LGBTİ’lere ilişkin insan hakları çalışmalarının LGBTİ örgütleri ve hareketin gücüyle sınırlı kaldığını belirtti:

“LGBTİ örgütleri yine LGBTİ örgütleriyle çalışmak durumunda kalıyor. Ana akım insan hakları hareketinin bu alanda yeterince çalışması yok. İnsan hakları örgütlerinin LGBTİ örgütleri ile koordinasyonu arttırarak, oralardan öğrenerek çalışması gerekiyor. Aynı şekilde yazılacak raporların hedefinin olması gerekiyor. Niye rapor yazıyoruz? Bir değişim yaratmak için mi, lobi faaliyetleri için mi, medyaya çıkmak için mi yoksa uluslararası camiaya mı hitap edecek? Bütün bu sorulara yanıt bulup öyle başlamak lazım çalışmaya.”

Kaos GL Derneği’nden Murat Köylü, derneğin nefret suçları raporunu ve nasıl çalıştıklarını aktardı. Mağdurla konuşabilen bir dil ve iletişime ihtiyaç olduğunu hatırlatan Köylü, “Mekanizma tarif ediyor olmamız lazım. Vaka raporun neresinde? Avukat ve danışman raporun neresinde? Bu sorularla ilerlemek mühim” dedi.

Doğruluk, ‘tarafsızlık’ ve raporlama

İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Koordinatörü Feray Salman, raporlamalara ilişkin sorunlara hızlı ve acele çözümler bulunamayacağını, detaylı çalışmalar yürütülmesi gerektiğini söyledi ve ekledi:

“Yaptığınız çalışmalarda izleme çalışmasının araçlarından birini ya da birkaçını kullanıyorsunuz. Raporlama, bir şeyi göstermek bir şeyin değişmesini beklemenin en önemli araçlarından biri. Doğruluğu yüksek olmak zorunda. Doğru bilgi nasıl elde edilir, bir yerden mülakatla alamadığınız bilgiyi, yan bir unsur var mıdır diye bakabiliyor olmanız lazım. Kanıtlar her zaman hukuki olmak zorunda değildir. İstatistikler, araştırmalar, başkalarının hazırladığı rapor üzerinden doğrulayabiliriz. Doğruluk çizgisini ne kadar yükseltirsek o kadar iyi olur.

“LGBTİ alanında bilgileri paylaşmak için onam alınsa bile kişileri korumak için mahremiyeti iki kere düşünmek lazım.

“Tarafsız olmak ne demek bakmak lazım. Mağdurla çalışan grup aynı mağduriyetten mustarip olduğu için tarafsızlık yitebilir. Tarafsızlığı; olan biteni insan hakları standartları içinde yorumlamakla sağlayabiliriz. Yine toplumsal cinsiyet eşitsizliği LGBTİ alanının içinde de bakmamız gereken bir oldu. Görünmeyen tarafın ne kadar görünür kılındığına bakıyor olmamız lazım. Sadece bize gelen başvurular üzerinden hareket etmek bu dengeyi değiştirebilir. Bazı gruplar mevcut sistemin olanaklarını daha iyi kullanabilirler. Evinden çıkamayan bir lezbiyen bir kadın, internet erişimi olmayan bir trans kadın size ulaşabiliyor mu bakmak gerekiyor.

“Raporlamanın kendisi amaç değildir”

“Amacınızı bilseniz de bu raporların amaçlarını gözden geçirmemiz lazım. Neye hizmet etmesini istiyoruz. Aksi halde raporlama kendisi bir amaç haline dönüşüyor. Oysa raporun bir hedefi ve ortaya çıkarması gelen bir etkisi olması gerekir.

“Hak temelli raporla mağdur temelli rapor arasında sonuçları itibariyle fark vardır. Birisi biz varız demektir. Ayrımcılıkla mücadele eden bir alan içerisinde LGBTİ’lerin maruz kaldığı ihlallerin çözülmesi içinde tavsiyede bulunmak ve bunu söylemek ve belki de bunu yeniden hatırlamak gerekir.

“Raporlamaya geri dönecek olursak, birden fazla rapor analizi durumu vardır. Burada “durum nedir”i tanımlarken bir referansınız olması lazım. Neye göre durum analizi yapacağız? Bir çalışma sistematiği oluşturmamız lazım.

“Failin kim olduğu, mağdurun kim olduğu çok önemlidir. Bunlar bir raporun olmazsa olmazıdır. Bir şeyin nefret saikiyle işlenmesi sorumlu olanları gösterir. O nedenle de 5n1k unsurlarının da raporlarda olması lazım.

“Rapor bakımından baktığımızda tek başına öldürülme meselesini yazmak ve bunu kanıtlarını ortaya koymak, verisini sunabilmek çok önemli. İkinci önemli olan şey ise bunun nereye tekabül ettiğini görmek ve bunun neyi değiştirdiğini göstermek gerekir.

“Acil eylem raporları- vaka raporlarıdır. Tehdit altında olanlar için yapılır. Hem kişinin kendisinin onayı çok önemlidir. Mahremiyetin ne kadar önemli olduğu, olayın önemine altı çizilir. Daha önce yaşamış olduğu ihlaller varsa, onların bilgisinin elimizde olması lazım.”

İki günlük çalıştay raporlama standardı oluşturmak için küçük grup çalışması başlatma kararı ile sonlandı.

*Bu çalıştay Açık Toplum Vakfı’nın destekleriyle gerçekleştirilmiştir.


Etiketler: insan hakları
İstihdam