17/09/2013 | Yazar: Kaos GL

İnsan ticaretinin azaltılmasını hedefleyen yasa ve müdahalelerin ilk hedefinin seks işçileri olduğu görülmektedir.

İnsan Ticaretiyle Savaş Seks İşçilerini Vuruyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Uzmanlara göre, iyi niyetli olsun ya da olmasın, ticari olarak seks işçiliği yapanların hem kendi, hem de ilişkiye girdikleri insanların sağlıklarını tehlikeye atmaları insan hakları ihlâliyle sonuçlanmaktadır. İnsan ticaretinin azaltılmasını hedefleyen yasa ve müdahalelerin ilk hedefinin seks işçileri olduğu görülmektedir.
 
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’ne (UNODC) göre insan ticaretinin %58’i cinsel istismar suçlarını kapsamaktadır. Bu oranın, seks işçiliğinin insan ticaretiyle beraber anılması konusunda halk ve iktidarın hemfikir olacağı fikri aktivistleri endişelendirmektedir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde karşılıklı zarar görüleceği açık bir biçimde kendini belli etmektedir.
 
Aktivistlere göre sorunun bir kısmını, insan ticareti karşıtı uygulamaların baskın ve kurtarma gibi görev formlarına dönüşmesi ve bu bağlamda, genelevlere veya yetkililerin tanımıyla ticaret kurbanlarının barındıkları yerlere zorla girilmesi oluşturmaktadır.
 
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Asya ve Pasifik’teki 2012 seks işçiliği raporuna göre; bu operasyonlar özel alana müdahale kapsamına girmekle birlikte, kamu sağlığının seks işçileri tarafından tehdit edildiğine yönelik haberler de sağlık programlarına uyan seks işçilerinin varlığının gözden kaçırılmasına neden olmaktadır.
 
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Global Kadın ve AIDS Komisyonu, operasyonların amacı ne olursa olsun “seks kuruluşlarına yapılan baskınların, seks işçilerine yönelik şiddeti alevlendirdiği ve seks işçilerinin güvenliğinin tehlikeye atıldığı” yorumunu yapmıştır.
 
UNDP’nin analizine göre, ticari bir iş olarak seksin suç kapsamına girmesi yaygınlaşmakta ve şiddetlenmektedir. Analizde “seks işçilerine karşı şiddet ve ayrımcılığın meşrulaştırıldığı (özellikle hukuk uygulayıcıları ve sağlık hizmetleri tarafından)” ibaresi yer almaktadır.
 
Bazı Birleşmiş Milletler yetkililerine göre, problem insan ticaretinin kendiliğinden sonlanmasına yönelik bir çabanın varlığı değil, ticaret karşıtı çalışmanın karmaşıklığından ötürü zaman zaman özensiz gerçekleştirilen uygulamalardır.
 
UNODC’nin Güneydoğu Asya ve Pasifik’teki insan ticaretiyle ilgili bölgesel danışmanı Martin Reeve’in IRIN’e belirttiğine göre:
 
“İnsan ticareti karşıtı tüm polis baskınları hedefe yönelik gruplar olsun ya da olmasın haneye tecavüzle sonuçlanmaktadır.”
 
“Haneye tecavüzle ilgili karşılıklı teminatın oluşabilmesi kapsamlı bir değerlendirme ve yönetimin varlığına bağlıdır. En doğrusu bu uygulamaların gerçekleştirilmesinde yalnızca şüpheli bir bakış açısının değil, aklın öncülük ettiği bir yolun izlenmesi gerekliliğidir.”
 
Aktivistler, bu durumun aksinin gerçekleşmesi halinde seks işçilerinin haklarının şiddetli bir şekilde ihlâl edilmeye devam edeceğini belirtmektedirler.
 
İşin bir bölümünün önleme ihtiyaç duyduğunu vurgulayan aktivistler, insan ticareti karşıtlığına olan yaklaşımın değiştiğinin de altını çizmektedirler.
 
Zayıf Polis İlişkileri
Hindistan’daki kökleşmiş HIV örgütü SANGRAM’ın yöneticisi Meena Saraswathi’nin IRIN’e açıklaması, “Baskın ve kurtarma endüstrisiyle olan sorun, devletin hedefi olan seks işçilerine karşı en baskıcı güç olan polisi kullanmasıdır,” yönünde olmuştur.
 
“Polisin hedef olarak belirlediği seks işçileri, göçmenler, translar ve diğer sebeplerden dolayı azınlık olup hedef alınanlar, polisin farklı müdahalesinden dolayı ticaret yapılsa da yapılmasa da kamuoyunda farklı bir yargıya maruz kalmaktadırlar.”
 
Meena Saraswathi, polisten gelecek “yardım” adı altındaki her teşebbüsün bu yargı doğrultusunda algılandığını belirtmektedir.
 
Seks işçilerinin polis korkusuyla yaşamaları, yalnızca insan ticaretine karşı yapılan baskınlardan ibaret değildir.
 
WHO ve Global Kadın ve AIDS Koalisyonu’nun araştırmasına göre, Bangladeş’te sokakta çalışan seks işçilerinin yarıya yakını “üniformalı” erkekler tarafından tecavüze uğradıklarını belirtirken, Hindistan’daki araştırma, seks işçilerinin %70’inin polis tarafından dövüldüğü sonucunu ortaya koymaktadır.
 
Yetersiz ve uygulamada hatalı olarak yürütülen insan ticareti karşıtı operasyonlar korkuların ancak küçük bir bölümünü hafifletebilmektedir.
 
2003’te Endonezya’da gerçekleştirilen bir çalışmada, seks işçilerinin insan ticareti karşıtı baskınlarda fiziksel saldırı ve cinsel tacizi de kapsayan polis şiddetine maruz kaldıkları ortaya konulmuştur. Aktivistlere göre, 2007’de Kamboçya’da yürürlüğe giren insan ticareti karşıtı yasa, başkent Phnam Penh’deki seks işletmelerine, seks işçilerine karşı polis şiddetinin de görüldüğü baskınlar düzenlenmesine öncülük etmiştir.
 
Aynı şekilde Malezya’daki seks işçileri, 2010’da insan ticareti karşıtı yasa karşısında şiddetli genelev baskınlarıyla karşılaşmışlardır.
 
UNODC’den Reeve bu durumu şöyle yorumlamaktadır: “İnsan ticareti karşıtlığına yönelik izlenen yol kimi yerde sorunlu. Bazı insan ticareti karşıtı girişimler çok hevesli görünseler de yanlış bilgilendiriliyorlar. Hukuk uygulayıcıları, yeterli alıştırma ve izlenebilirliği kesinleşmiş sistemlere sahip değiller.”
 
Baskınlardan Söyleme
Aktivistler şiddetli müdahalelerin seks işçilerinin haklarının güçlendirilmesine ve insan ticareti karşıtı girişimlere olumsuz etki ettiğini belirtmektedirler.
 
“Seks işçiliği karşıtlığına yönelik tartışma, tacirlikle nasıl savaşılacağına ilişkin diyalog kurma şansının kaçırılmasına neden olmaktadır. Bu da bizi tacirlikle ilgili pek bir çözüme götürmemektedir.”
 
Saraswathi’nin IRIN’e yaptığı açıklamaya göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde yakın geçmişte yürürlükten kaldırılan politikalardan biri, tüm organizasyonların hükümetten HIV taşıyıcıları için fon alarak, hükümetin fuhuşu yok etmeye yönelik politikalarına sadık kalınması koşuluyla bu paranın harcanması şeklinde açıklanmıştır. Buradan da seks işçiliğinin nasıl lekelendiğini anlamak mümkündür.
 
UNDP’nin 2012 seks işçiliği analizinde, “Bazı uluslararası ve bölgesel dillerde, insan ticareti ve seks işçiliği arasında kuvvetli bir bağlantı olduğu, ya da bu iki kavramın iç içe geçtiği kast edilmektedir,” şeklinde not düşülmüş, uzmanlar ise bunu onaylamışlardır.
 
IRIN’e konuşan Bangkok merkezli Global Kadın Ticareti Karşıtı Birlik (GAATW) üyelerinden Julie Ham, insan ticareti karşıtlığında stratejik olarak fuhuş karşıtlığı kavramının gündeme pazarlandığını belirtmektedir.
 
“Birleşmiş Milletler Ticaret Protokolü (insan ticaretinde özellikle kadın ve çocuklara yönelik koruma, önlem ve cezalandırma) müzakereler esnasında fuhuşun, tacirlik biçimi olduğu iddiasını reddetmiştir. Seks işçiliğinin istismarla kıyaslanmasını göz ardı ederek, insan ticaretini azaltmaya yönelik çalışmalar geciktirilmektedir.”
 
Aktivistler bu “pazarlama”ya örnek olarak, dünya çapında, seks için para ödeyen insanları cezalandırmak üzere tasarlanmış “son istek” programlarını göstermektedir. Söz konusu programlar insan ticaretiyle savaşmanın etkisiz bir yolu olarak eleştirilmekte ve seks işçilerinin haklarına hasar vermektedir.
 
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı’na (UNAIDS) göre son istek girişimleri sık sık yasa dışı kapsamına sokulan seks işi için cezalandırıcı bir ürün ya da cezalandırıcı yasaların geliştirildiğini görmeyi umanlar için bir yaklaşım niteliğindedir. Bu yasalar, seks işinin uygulanma derecesini azaltmamakta ancak seks işçilerini savunmasız bırakmaktadır.
 
Ham, “Fuhuş için son istek tanıtımı, tacirliğe karşı koymak adına oluşturulmuş stratejilere açık bir örnektir. Bunu yıktığınızda, ticaret seks işi kadar son bulmayacak ve sosyal olarak kabul görecek bir şekilde paketlenmeyecektir,” şeklinde bir ifadede bulunmuştur.
 
UNAIDS, kendileri ve müşterileri için HIV riskini azaltmak isteyen seks işçilerinin üzerindeki zorlama karşısında, bir iş olarak sekse olan talebin azaltılmasının değil, korunmasız paralı seksin azaltılmasının gerekliliği konusunda tavsiyede bulunmaktadır.
 
Yaklaşımı Değerlendirmek
Gözlemcilere göre ticari seksin ve tacirliğin kesin olarak anlaşılabilmesi için bu iki kavramın birbirinden bağımsız olarak algılanması gerekmektedir.
 
Yetkili kurumdan Liz Hilton, “Sağlık yetkilileri bile seks işini ahlâk tartışmaları yüzünden dikkate alamıyorsa, bizler konuyu bir işçilik ve işçi hakkı olarak yeni bir çerçevede ele almalıyız,” şeklinde bir açıklama yapmıştır.
 
Taylan’da seks işçilerinin yasal savunmalarını yapan bir grubun yayımladığı raporda, “Tayland seks endüstrisinde insan ticaretine karşı olan uygulamalar tarafından tacize uğrayan kadın sayısının, tacirler tarafından sömürülen kadın sayısından fazla olduğu” ortaya koyulmuştur.
 
GAATW’den Ham ise, bir çalışan olarak seks işçilerinin korunmasına yönelik daha fazla eyleme ihtiyaç olduğunu, seks işçilerine karşı nefret ve lekelemenin daimi varlığını ve ayrımcılık karşıtı korumaların seks işçileri için de ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.
 
Uzmanların üzerinde anlaştığı ilk adım; seks işçilerinin ortak olarak ticaret karşıtı politika ve uygulamalarla ilgili diyaloğa girme gerekliliğidir.
 
SANGRAM’dan Saraswathi, “Seks işçilerinin haklarıyla ilgili gruplar gerçek ticaret karşıtlığıyla ilgili çalışmalılar. Çünkü günün sonunda, içerisinde bulundukları endüstriyi ve konunun neresinde yer aldıklarını anlayıp, bu konuda daha da iyi olacaklardır,” diyerek konuyla ilgili görüşlerini belirtmiştir.
 
UNODC’tan Reeve ise şu sözleriyle destek vermiştir:
 
“İnsan ticaretindeki cinsel istismarın üstesinden gelindiğinde, polis birlikleri paydaşlarıyla aralarındaki güçlü ilişkileri ve güven duygusunu yeniden kurma şansını yakalayacaklardır.”
 
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın 2013 insan ticareti raporuna göre, belli bir tarihle kısıtlanamayacak şekilde her daim 27 milyon kadın, erkek ve çocuk kurban bulunmaktadır.
 
Bununla birlikte, hükümetler 2012’de insan ticareti kurbanı olarak yetkililerle görüşenlerin sayısının yalnızca 40,000 olduğunu belirlemiştir.
 
[Bu rapor Birleşmiş Milletler’in görüşlerini ifade etme zorunluluğu taşımamaktadır.]
 
Çeviri: Deniz Marmasan

Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam