27/05/2022 | Yazar: Yunus Emre Demir
“Şu an ölümle yaşam arasındaki son çizgideyim. Bana burada hayatı zindan ediyorlar. Sizden başka yardımcı olacak kimse yok. Acil yardımınızı bekliyorum.”
UYARI: Bu haber şiddet ve intihar iddiasına ilişkindir. Detaylara girilmese de yaşananlar aktarılmaktadır. İçerik daha önce şiddete, ayrımcılığa, nefrete uğrayan ya da şahit olan kişiler için o anları tetikleyebilir, travmatik etkiler yaratabilir. Böyle bir durumda size destek olabileceğini düşündüğünüz ruh sağlığı uzmanına ulaşabilir, şehrinizdeki LGBTİ oluşumu ile bağlantıya geçebilir veya destek için danisma@kaosgl.org a mail atabilirsiniz.
Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde kalan LGBTİ+ mahpus Caner’in (Memiş Akbaş) yaşadıklarını, geçtiğimiz yıl Duvar’dan Hacı Bişkin yazmıştı.
Bişkin haberinde, Caner'in başka mahpuslar tarafında defalarca cinsel istismara uğradığına ve ceza infaz koruma memurları tarafından psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğüne iddialara haberinde yer vermişti.
Yaklaşık 1 yıl önce yaşanan bu olayların ardından Caner, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği-CİSST aracılığıyla yaşadıkları hakkında şikayette bulundu. Aynı zamanda HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm de 1 Temmuz 2021’de Adalet Bakanlığı’na Caner'in durumunu ve beyanlarını sordu, ancak yanıt alamadı.
LGBTİ+ mahpus Akbaş’ın bireysel çabaları da CİSST’in çabaları da 1 yıldır sonuçsuz kaldı. Üstelik Caner'e yönelik işkenceler gün geçtikçe daha da arttı. Akbaş’a göre işkencelerin artmasının nedeni yaptığı şikayetler ve mecliste verilen soru önergesi.
Daha önce hasımlı olduğu kişiyle aynı koğuşa koydular
Caner CİSST’e 7 Mart günü ilettiği mektupta çok yoğun baskı ve şiddete maruz kaldığını söyledi:
“4 Mart tarihinde hasmım olan kişiyle birden bire aynı koğuşa verildim. Çok büyük ve çok zor olaylar yaşadım. Bunların hepsi koğuşun önünde bulunan kameraların karşısında meydana geldi.”
Yaşanan bu olayın ardından ceza infaz memurları tarafından koğuştan alınarak götürüldüğünü, ağır hakaretler edildiğini ve darp edildiğini söyleyen Caner, yüzünde ve vücudunda şişmeler meydana geldiğini, buna tüm koğuş arkadaşlarının şahit olduğunu söyledi.
“Ona saldır, biz seni koruruz”
Caner mektubunda, başka bir gün de koğuşta revire giden bir arkadaşının revirden dönerken bir memur tarafından kendisine saldırması için kışkırtıldığını şu sözlerle anlattı:
“Yine geçtiğimiz günlerde bir koğuş arkadaşım revire gidip geldikten sonra o gün nöbetçi olan soyadını bilmediğim E. isimli bir memur ‘içeri girince Memiş Akbaş’a saldır, ona ciddi zarar ver, biz seni koruruz’ demiş. Sağ olsun o arkadaş da gelip bana her şey anlattı.”
“Ölümle yaşam arasındaki son çizgideyim”
Caner mektubunun sonunda ise yardım istediğini yineledi:
“Şu an ölümle yaşam arasındaki son çizgideyim. Bana burada hayatı zindan ediyorlar. Sizden başka yardımcı olacak kimse yok. Acil yardımınızı bekliyorum.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Cezaevleri İzleme Komisyonu’na da yazan Caner, “LGBTİ+ mahkum olduğum için nefret suçuna ve şiddete maruz kalıyorum ve kurum tarafından intihara teşvik ediliyorum.” dedi.
Caner aynı zamanda komisyona yazdığı dilekçede, yazdığı şikayetlerin ve dilekçelerin ilgili yerlere ulaştırılmadığını ve ölümle burun buruna olduğunu da söyledi.
“Mahpuslar ilk fırsatta ‘harcanabilir’ özneler olarak görülüyor”
Caner'in mektubu üzerine CİSST LGBTİ+ Tematik Alan Temsilcisi Meriç Doğan Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulundu.
Meriç Doğan Caner’in ve diğer LGBTİ+ mahpusların durumu hakkında şunları söyledi:
“LGBTİ+ öznelerin hukuki tanınırlıkları ve bu bağlamda LGBTİ+ özneleri ayrımcılığa karşı koruyacak önlemlerin eksikliği hapishanelerde de kendini gösteriyor. Hali hazırda mahpuslar toplumun ötekisi, insan dışılaştırılan ve ilk fırsatta “harcanabilir” özneler olarak görülürken LGBTİ+ mahpuslar bu denklemde ötekinin de ötekisi haline gelebiliyorlar.
“LGBTİ+ mahpusların ayrımcılığa maruz kalmaması demek Türkiye’de bulunan bütün hapishanelerde güvenlikleri, sosyal ve özel ihtiyaçları gözetilip, beyanları ve ihtiyaçlarının dinlendiği işlevsel bir sistemin varlığı anlamına gelmektedir. Ancak Caner’in durumunda da olduğu gibi hapishanelerin içeriye ve dışarıya kapalı yapısı mahpusların haklarını aramalarında, bu hak ihlallerinin takiplerinde ve çözümlerinde imkansızlıkların oluşmasına yol açtığını görüyoruz.”
Etiketler: insan hakları