27/07/2022 | Yazar: Cengiz Anıl Bölükbaş

İstanbul Onur Yürüyüşü’nde yaşanan gözaltıları ‘rekor’ olarak tanımlayan KaosGL.org muhabiri Yunus Emre Demir, yasaklara ve saldırılara rağmen yoğun bir katılım olduğuna dikkat çekti. Avukat Umut Rojda Yıldırım ise, “Lubunyalar çok ağır polis işkencesiyle karşı karşıyaydı” dedi.

İstanbul Onur Yürüyüşü: Lubunyalar, saldırılara ve tehditlere rağmen sokakları doldurdu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Hayri Tunç

İstanbul’da LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında düzenlenen 20. Onur Yürüyüşü, polisin Taksim ve çevresindeki ablukasıyla engellenmeye çalışıldı. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası, Beyoğlu ve Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Yasağa karşı bir araya gelmek isteyenlerde ise ‘rekor’ bir gözaltı yaşandı. En az 34’ü çocuk olmak üzere 373 kişi gözaltına alındı.

İstanbul Onur Yürüyüşü’nü takip eden KaosGL.org muhabiri Yunus Emre Demir ve Avukat Umut Rojda Yıldırım gözlemlerini ve yaşananları Kaos GL’ye anlattı.

“Toplumun güvenliğini tehdit eden polisti”

Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak komite ilk çağrısını farklı bir yere yaptığını ve ilk buluşmanın Cihangir’de olduğunu belirten Yunus Emre Demir, çağrı yapıldıktan sonra kaymakamlık ve valiliğin metroları ve yolları kapattığını söyledi.

Genel olarak bir abluka olduğunu ancak bu sene ablukanın çok erken başladığını dile getiren Demir, “Bunun yanı sıra etraftaki kafelere daha fazla müdahale edildi. Zaten ilk müdahalede kafede oturan insanlara yapıldı. Orada 15-20 kişi gözaltına alındı. Diğer toplumsal hareketlerin düzenlediği eylemlerde de geçtiğimiz senelerdeki Onur Yürüyüşleri’nde de polisin müdahale edeceğini anlayabiliyordunuz. Bu sene gerçekten düşmana saldırırcasına herhangi bir uyarıda bulunmadan saldırı başladı. Cihangir’de müdahale olan caddede bir saat boyunca zincirleme gözaltılar yaşandı. Gazeteciler ve avukatlar da polis engeliyle karşılaştı. Bu yürüyüşte olağanüstü bir durum vardı. Bunlara rağmen çok iyi bir katılım vardı ve komite de iyi örgütlenmişti. Yürüyüş yarım saat gibi gerçekleşebildi. Açıklama okundu ve yürüyüş yapıldı. Orada da gördük ki polis müdahale edene kadar yürüyüşte bir şiddet olayı yaşanmıyor. Orada toplumun güvenliğini de tehdit eden, provoke eden de polisin kendisi” dedi.

“Asıl önemli olan saldırılara rağmen katılımın yüksek olması”

Her sene Onur Yürüyüşleri’ne yönelik İslamcı örgütlerin saldırıları ve tehditleri olduğunu ancak polis ve devlet yasaklarının artmasıyla birlikte bu grupların biraz daha cesaret bulduğunun altını çizen Demir, şunları söyledi:

“Bu sene ilk kez bu kadar fazla tehditle karşılaşıldı. Yeniden Refah Partisi İstanbul Onur Yürüyüşü’yle aynı gün 81 ilde eylem kararı aldı. Çeşitli tarikat ve cemaatler hem İstanbul’da hem diğer şehirlerde ‘yürütmeyeceğiz’ diyorlar. Burada konuşulmaya değer olan şey, bu tehditlere rağmen Taksim’in her yerini dolduran lubunyalar olması. Nasıl saldırıya maruz kalacağını bilmeden ‘yasak’ ilan edilen bir yürüyüşe katılmak kolay değil. 2015’ten beri LGBTİ+’lar ne devletin yasaklarına ne de gericilerin saldırılarına boyun eğiyorlar. Ben bu sene yürüyüşe giderken bu kadar kalabalık beklemiyordum. Bu sene daha farklı bir atmosfer vardı.”

“Gözaltıların sebebi LGBTİ+’ları marjinalize etme çabası”

Geçen senelere nazaran bu seneki gözaltı sayısının rekor olduğunu ve çok uzun zamandır Türkiye’de herhangi bir eylemde görülmemiş bir sayı olduğunu vurgulayan Demir, AKP’nin gidiş sancısı yaşadığını, kendi kitlesini konsolide edebilmek için tüm tuşlara bastığını söyledi. Bu saldırıları da bunun bir parçası olarak yorumlayan Demir, “LGBTİ+’lara saldırdıkça oylarının artacağını düşünüyorlar. Ama kendilerinin yarattıkları bir balon var. LGBTİ+’ların toplumun dışında olduklarına ve toplumun yürüyüşe karşı olduğuna dair bir balon yarattılar. Buna kendileri de inanıyorlar. Ancak bizler bu toplumun bir parçasıyız. Türkiye’de ‘homofobi yoktur’ demiyorum ama Türkiye’nin bu kadar kutuplaşmasına sebep olan şey AKP’nin yarattığı nefret ortamı. Bu kadar gözaltı olmasının sebebi marjinalize etme projesinin bir parçası. LGBTİ+’ları marjinalize etmek için o kadar yoğun çaba harcamaları gerekiyor ki 400’e yakın insan gözaltına alınıyor. Buna rağmen bu başarılamıyor” diye konuştu.

“En büyük toplumsal gözaltı işkencelerinden biri”

İstanbul Onur Yürüyüşüne bir hafta öncesinde başlayan linç çağrılarına kamu görevlilerinin kayıtsız kalması ve son süreçte Beyoğlu ve Kadıköy Kaymakamlıklarının hukuka aykırı yasaklamalarıyla başlanıldığını söyleyen Avukat Umut Rojda Yıldırım, “Bunlarla birlikte yürüyüş günü İstanbul kelimenin tam anlamıyla lubunyalar için savaş alanına çevrildi. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve dolayısıyla ifade özgürlükleri engellenen lubunyalar çok ağır bir şekilde polis şiddetine, işkencesine maruz bırakıldılar. Maçka parkında oturan lubunyalar dahi -geçen seneden alışkanlıkları olduğu üzere- gözaltına alındı. Böylesine bir günün sonunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü adeta rekor(!) kırarak son yılların en büyük toplumsal gözaltı iş(kence)lerinden birine imza atarak en az 34’ü çocuk 373 kişiyi gözaltına aldı. Sadece fiziksel olarak değil bütün bu süreçte psikolojik olarak etkilenen lubunyaların sayısını ise bilemiyoruz. Devlet, Onur Yürüyüşlerini toplumsal travma günlerine çevirip adeta ne kadar çok hakkı ihlal edebiliriz yarışına girdi” dedi.

“En temel ihtiyaçları karşılanmadı”

Yakalama anından itibaren müvekkillerinin işkenceye maruz bırakıldıklarını ifade eden Yıldırım, otobüslerin içinde ve dışında bu kötü muamelenin ve ise işkencenin artarak devam ettiğini belirtti. Avukatlar olarak alanda bulunan gözaltı otobüslerine ve dolayısıyla müvekkillerine hiçbir şekilde erişemediklerini aktaran Yıldırım, “En temel ihtiyaçları olan su, yiyecek ve tuvalet ihtiyaçları uzun saatlerce karşılanamadı. Havasız araçlarda tutuldular. Birçoğu gözaltı sırasında Covid-19’a yakalandı. Kimi hastanelerde kelepçeli ve polislerin de içeride olduğu muayenelerle karşılaştık. Bunların hepsi tabii ki hukuka aykırıdır. Bunun yanında 373 kişinin ifade alma işlemleri ertesi gün sabah 9-10’a kadar sürdü. Bu sırada İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü bahçesindeki 50 küsur otobüsün içinde saatlerce beklemek zorunda kaldılar. Avukatlar olarak otobüslere girmekte, yiyecek vermekte zorlandık. Saatler süren ve devletin baş aktör olduğu bir işkenceyle karşı karşıya kaldık maalesef” diye konuştu.

“Avukatlar amirler tarafından saldırıya maruz kaldı”

Avukatlara yönelik son zamanlarda İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü nezdinde emniyet kampüsüne alınmamakla başlayan bir saldırının söz konusu olduğunu ve bunun yanında Onur Yürüyüşü günü gözaltı işlemleri sırasında emniyetin içinde meslektaşlarının emniyet amirleri tarafından fiziki ve sözlü saldırıya maruz bırakıldığının altını çizen Yıldırım, şunları söyledi:

“Avukatlar olarak müvekkillerimizin gözaltı otobüsünde işkenceye maruz bırakıldığına dair sesler duyduğumuz sırada yanlarına gidemedik ve etrafımız polisler tarafından çevrildi. Bu sırada bir meslektaşımız saldırıya maruz bırakıldı, buna ilişkin tutanaklarımız da mevcut. Alanda da avukatlar olarak gözaltı otobüslerine erişim sağlayamadık, müvekkillerimizin hangi hastaneye götürüleceği bilgisi bizden saklandı.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, medya okulu
nefret