27/07/2018 | Yazar: Ali Erol

Farklı iş sahalarında gelişen iki “olay”, çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı meselesini Temmuz ayı sosyal medyasında gündeme taşıdı.

İşten atma gerekçesi: Eşcinsel ilişki… Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Farklı iş sahalarında gelişen iki “olay”, çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı meselesini Temmuz ayı sosyal medyasında gündeme taşıdı.

Çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı meselesi, farklı iş sahalarından da gelse, Temmuz ayı gündeminde öne çıkan iki gelişme oldu.

Mavi yakalı, taşeron erkek işçilerin eşcinsel ilişkisi, “üçü evli ve çocuklu ve hatta biri aynı zamanda torun sahibi” olduğu halde, yol açtıkları “çalkalanma” ve “infial” Kâğıthane Belediyesi sınırlarını aşamadı.

Sanat camiasında yaşanan diğer gelişme ise evlilikleri resmen bitmiş bile olsa “aile” kıskacında bir çocuğun velayet kavgasına, eski kocanın tehdit, şantaj ve nihayetinde seksist ve homofobik ifşa girişimi ile ülke gündemine oturan “kadın kadına eşcinsel ilişki” tartışması oldu.

İşten atma gerekçesi: Eşcinsel ilişki…

Kâğıthane Belediyesinin üç çöp kamyonu şoförünü “eşcinsel ilişki” gerekçesiyle tazminat ödemeden işten çıkardığını duyuran Hürriyet gazetesinin “Çöp kamyoncularının eşcinsel ilişkisi belediyeyi karıştırdı” başlıklı haberinde okuduğumuz diğer ifadeler arasında, “belediye çalkalanıyor”, “infial duyduğumuz bir konu”, “uygunsuz bir olay” ve nihayet “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” yer alıyor. Kaos GL Derneği’nden Avukat Kerem Dikmen ise tüm bu “haller”in asıl olarak “işe almada ayrımcılığı yasaklayan Türk Ceza Kanunu 122. maddedeki eyleme uygun bir suç” olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: “İşten çıkarma yönündeki tasarruf özel hayata ayrımcı bir müdahale olmasının yanı sıra çalışma hakkının açık bir ihlali.”

Sanat camiasındaki işten çıkartma gelişmesinden hemen önce gündeme gelen, “Çöp kamyoncularının eşcinsel ilişkisi belediyeyi karıştırdı” haberini yorumlayan hürriyet.com.tr takipçileri de, homofobik nefret ve cinsel yönelim ayrımcılığını gizleyen “skandal” etiketli servisleri, “işçilerin cinsel hayatından belediye ye ne. Eşcinseller çalışamaz mı.” tepkisiyle karşıladılar.

“Mesai saatleri içinde değilse kimseyi alakadar etmez.” diyen okur yorumları, “Adamların ozel hayatından belediyeye ne?” sorusuyla devam ediyor:

“Sizi ne insanların tercihinden işini yapıyorsa neye karışıyorsunuz!”

“Din, dil, irk, cinsiyet saygi duyulmasi gereken konular. Is bu ki adam mesai saati icinde yapmamis. Ama belediye bunu namus meselesi yapmis. Sacma.”

“Adamlar eşcinsel olunca çöp mü toplayamaz olmuşlar? İşleriyle alakası ne konunun anlayamadım”

“Bu haberden birsey anlamadim. Adamlar islerini mi ihmal etmisler? Calisma saatlerinde mi iliskiye girmisler? Baskasini isinden ali mi koymuslar? Sebep ne?”

“Aşırı saçma işten çıkarmaları yerini değiştiririsin uyarırsın ama işten çıkarma nedir ya hem de mesai dışında yapılan bir şeyden ötürü eşcinsel olabilir zina bile suç değilken bu yapılan haksızlık”

“tazminat ödemeli belediye onların ailesi ve çocukları var kimsenin cinsel kimliği de belediyeyi ilgilendirmez”

Gazetenin internet sitesinde olduğu gibi, hem belediyenin işten çıkartma gerekçesine hem haber sunumuna tepki gösteren okur yorumları, twitter sayfasında da Hürriyet’in peşini bırakmıyor: “bu haberi verirken bir de belediyenin bu işten çıkarma tutumunun yanlış ve ayrımcı bir tutum olduğunu belirtseydiniz keşke! Homofobiyi beslemenin lüzumu var mı?!” Takipçiler haberin dilini ve sunumunu eleştirirken, bir yorum, “iş”e başka bir açıdan bakıyor: “Bu sayede eşcinsellerin sadece moda sektöründe olmadığını halk anlamış oldu.”

Haberin dili ve sunumuna yönelik takipçi eleştirileri Hürriyet facebook sayfasında da sürüyor. Gazetenin internet sitesi ve twitter servislerinden farklı olarak facebook sayfasında etkileşim ve takipçi yorumlarının daha fazla olduğu görülüyor. Cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi ile karşılıklı küfürleşmelerin birbirine karıştığı Hürriyet facebook takipçileri arasında “özel hayatında isteyen istediğini yapar. Işten çıkarmak, milletin ekmek parasıyla oynamak da nedir?” tepkisi de ilgi gören yorumlar arasında. Belediyenin “eşcinsel ilişki” gerekçesiyle işten çıkarma haberine düşülen diğer yorumlar “doların yükselmesi”, “ekonomi”, “din” ve “eşcinsellik” atışmalarıyla devam ediyor. Arada “iğrençççç” ve “mide bulandırıcı” gibi yorumlar düşen bir iki kadın takipçi haricinde geri kalan erkek takipçiler “tartışma”yı iyice sulandırarak, karşılıklı cinsiyetçi ve homofobik fantezilerini sunuyorlar. Gene arada, “sanane lan insanların özel hayatından...işten atamazsın” diyen ve ekleyip “Nolmuş şikayet eden biri var mı ?? Olaya karışan çocuk var mı ? Çalınan iç edilen bişey var mı ? İşlerini aksatmışlar mı ?? Var mı böyle bişey ??” soran takipçiler de bulunuyor.

“Belediyemizle ilgisi yok; konu yargıda”

Kâğıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Habertürk’e konuşuyor, olayın “taşeronda çalışan işçiler” arasında yaşandığını söylüyor ve “konu yargıda” diyerek kapatıyor: “Belediyemizle ilgisi yok, mesai saatleri dışında olmuş. Amirlere yansıyınca gereğini yapmışlar.”

“Skandal” etiketiyle haberi aktaran Mynet’in takipçileri de, Belediye Başkanı Kılıç’ın “belediyemizle ne ilgisi var, taşeron işçiler” demesi gibi, “akp ile ne alakası var” atışması yapıyorlar.

Posta gazetesinin facebook takipçileri ise kadınlı erkekli, “olay”ın cinsiyetçi ve homofobik geyiğini çevirmeyi tercih ederken, Mynet ve Posta’nın tersine habertürk.com takipçileri, işçilerin maruz kaldıkları haksızlık ve ayrımcılığa dikkat çekiyor.

“Bu olay başka ülkede olsa, adamların özel hayatını ifşa eden herkes mahkemede ceza alırdı.tarafların hepsi 18 yaşından büyük ve kendi özel hayatları neticede.”

“Umarim mahkene ise iade karari verir. Olay mesai saaatlerinin didinda gerceklesmis. Insanlarin ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez. Diger iscinin isine son verilmeme nedeni de cok sacma. Olayin magduru olmak ne demek. Kendi rizasi disinda bir durum vuku bulmussa bu zaten kanunlarimiza fore suc. Yok fegilse neden digerlerinin is akdi sonlanirken bu iscinin devam etmis. Dedigim.gibi isten cikarilan 3 iscinin de isine iade edilnesi gerekir.”

“Cinsel yönelimi nedeniyle birinin işine son vermek ayrımcılık suçudur”

Temmuz ayı sosyal medyasında gündeme oturan ikinci konu, Hürriyet gazetesinin “Yılın skandalı sonunda patladı” haberiyle gelişti. “Eşcinsel ilişki” gerekçesiyle belediye tarafından işten atılan mavi yakalı taşeron erkek işçiler “skandal”ını geride bırakan Hürriyet gazetesi, eski kocanın tehdit, şantaj ve nihayetinde seksist ve homofobik ifşa girişimine aracılık ederek, çalışma hakkının ihlaline yol açan sürecin üstünü “skandal” perdesiyle örtmeye kalkıştı.

Hürriyet gazetesinden Cengiz Semercioğlu, “İntizar’la Sinem Gedik’in ilişki yaşadığı iddiasını o kadar farklı yerlerden duydum ki, bizim ekip bir ara ikiliyi kamerayla takip bile etti. Bir şey yakalayamadık” dediği görüntüleri ise Mustafa Ceceli “yakalıyor”. “Yılın skandalını sonunda patlatabilmek” için Ceceli ile “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçuna ortak olmakta beis görmeyen Semercioğlu, sosyal medyada #SinemGedikveİntizarınYanındayız hashtagi ile gelen tepkiler üzerine “çark” ederek “iki yetişkin kadının cinsel yönelimlerinin kimseyi ilgilendirmediğini” kabul etmek durumunda kaldı.

Cengiz Semercioğlu “çark” etse de, kendi gazetesinden diğer magazin yazarlarından gelen eleştiriler bir yana, savunmasıyla, Hürriyet gazetesinin “okur temsilcisi” Faruk Bildirici’yi ikna edemedi:

“Biz gazeteciler, ünlü de olsalar insanların cinsel yönelimlerini suçlama vesilesi yapamayız. İki kadın arasındaki ilişkiyi “skandal” olarak nitelendirmek cinsiyetçi ve ayrımcı bir yaklaşım. Üstelik Semercioğlu’nun savunmaya çalışırken söylediği gibi,  “olay sırasında çocuğun evde olduğu iddiası” da skandal olamaz. 7 yaşındaki çocuğun o sırada yanlarında olduğu bir iddia. Ayrıca eşcinsel çiftlerin çocuğu olamaz mı?”

“Ceceli, gizli kamerayı kendisinin koydurmadığını savunsa da suça ortak olmuş durumda.

Haber değeri taşıyan da işte bu skandaldı. Ama Semercioğlu, yazısında bir kadının yatak odasına gizli kamera (ya da kameralar) konulmasını, mahrem alanlarına tecavüz edilmesini skandal olarak nitelendirmediği gibi eleştirmemiş bile. Bunun yerine olaya Ceceli’nin gözüyle bakan, tek yanlı bir yazı kaleme almış. Kadın tarafına suçlamalara karşı “cevap hakkı” tanımamış.”

Milliyet gazetesinden Asu Maro, Cumhuriyet gazetesinden Melis Alphan, BirGün gazetesinden İrfan Değirmenci, gene Hürriyet gazetesinden Onur Baştürk, Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici ile birlikte, Semercioğlu’nun haberciliğini cinsiyetçi ve ayrımcı buldukları gibi, “iki kadın”dan birinin cinsel yönelimi nedeniyle işten atılmasına dikkat çektiler.

Adı geçen gazeteciler ayrımcılık ve nefret suçunun altını çizerken, eski kocanın seksist ve homofobik yaklaşımını devralan Poll Production’ın çalışanı şarkıcı İntizar’ı işten kovmasına karşılık aynı tepkiyi gösterdiler: “Nasıl bir gerekçe ile, hangi hakla? “Eşcinsellerle çalışmıyoruz” mu demek istiyorlar, ne diyorlar tam olarak? Cinsel yönelimi nedeniyle birinin işine son vermenin ayrımcılık suçunu oluşturduğu herkesin malumu. Bu şirket hepimizin gözleri önünde alenen suç işledi.”

Poll Production şirketinin homofobik yaklaşımla şarkıcı İntizar’ın işine son vermesinin hukuki değerlendirmesi, ayrımcılık ve çalışma hakkı ihlali ve nihayetinde suç olarak görüldü.

Lezbiyen-Biseksüel Feministler ise şirketin cinsiyetçi ve homofobik yaklaşımını deşifre etti: “Tecavüz etmeyi erkeklik beyanı sayan, kadın sevgililerinin reddi üzerine topuklarına sıktıran, çocuklarına asla sahip çıkmayan, kadınları bu durumla yalnız bırakan adamlara hassasiyet yok ama. Hep imparator olamayacaksınız!”

“lez-bi feministler” devam ediyor: “Erkeklerin en sık başvurduğu şiddetlerden biri kadını çocuk ile tehdit etmek ve kandırmaktır. Çocuğu görme bahanesiyle şiddetten dolayı uzaklaştırılmış bir çok erkek karısını öldürdü veya çocuğu kaçırıp kadını tehdit etti. Mustafa Ceceli'nin olayı bundan hiç farklı değil.”

Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu “Cinsel yönelimi gerekçe gösterilerek işinden atılan İntizar yalnız değildir. Hiç kimse cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa uğrayamaz.” paylaşımı olumsuz bir “yorum” almazken Hürriyet gazetesinin, “Yılın skandalı sonunda patladı! Mustafa Ceceli'nin boşandığı eşi Sinem Gedik ve şarkıcı İntizar'ın ilişkisi ortaya çıktı” paylaşımına twitter takipçilerinin düştüğü yüzlerce cinsiyetçi ve homofobik “yorum”u geçelim ve ikiyüzlü ahlakçılığa dikkat çeken üç yorum seçelim:

“Oldu olacak bu Semerci olacak kişi Velayet kararını da vereymis. Nasıl elde edildiği belli olmayan hukuken tartışmalı delili hukuka uygun hale getirme çabası içerisinde olunmuştur. Magazin haberleri için ahlak yok mu?”

“Skandal sizin Mustafa ceceli için kamuoyu oluşturma amaçlı başlık atmanız.. Ayıp yazık.. Ahlaksızlar..”

“Asıl skandal olan nafaka vermemek ve velayeti kazanmak için böyle cirkinlesmek. Yazık olan çocuğa oldu”

“Skandal” bunun neresinde diye sorup, “cinsiyet” yetmez; İş Kanunu’na “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” eklenmeli demeden önce, Mustafa Ceceli’nin boşandığı eski eşine yönelik medya aracılığıyla geliştirdiği cinsiyetçi ve homofobik nefrete karşı “Ihlamurlar Altında” bir şarkı molası verelim…   

“Skandal” bunun neresinde…

Eşcinsel yönelim, her tür dinsel, etnik, sosyokültürel, politik ve mesleksel grupta görülür! Bununla birlikte çalışanların cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimliklerine karşı ayrımcı uygulamaların yasaklanmaması ve mevcut iş kanununun LGBTİ çalışanlara güvence sağlamamasından dolayı, gündeme gelen benzer gelişmeleri basın “skandal” etiketiyle servis etmeye devam eder. Konu, “kurumlar” dışı bir ”olay” muamelesi gördüğünde, “taşeron işçi” diyerek geçiştirildiğinde, bir sonraki “flaş” veya “skandal” haberle yeniden gündeme gelecektir.

“Skandal”, bütün çalışanların heteroseksüel olmaması değil,  işçi ve memurların, mesleğini yaparken, çalışma hayatında cinsel yönelimini veya cinsiyet kimliğini gizlemek zorunda kalmasıdır…

Meslek disiplin tüzüklerinin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine göre çalışanları arasında ayrımcılık yapması; LGBT olduğu ortaya çıkan memurlarını soruşturması, disiplin cezası vermesi, meslekten atmasıdır…

Sırf cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliğinden dolayı ayrımcı uygulamalara maruz kalan bir çalışanın hakkını arayamamasıdır…

Soruşturma adı altında mağdur edilen çalışanın ifşa edilmesi; olası bir durumda aile ve çocuklarının savunmasız bırakılmasıdır…

Her meslekte bulunan lezbiyen, gey, biseksüel ve trans çalışanların olası açılmalarına ya da mağdur edilerek ifşa edilmelerine karşı basının “skandal” şablonu haricinde bir hazırlığının bulunmamasıdır…

“Skandal”, çalışma hayatında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığıdır…

“Skandal”, ayrımcılığa devam etmek isteyenlerin sorunu sulandırması, işçiden memurdan eşcinsel mi olurmuş diyerek hassasiyetleri kaşıması, her yönüyle tartışmayı bulandırmasıdır…

Ayrımcılıkiş kanununda yasaklanmadığı sürece, söz konusu “skandal” haberlerin özneleri, bugün taşeron erkek işçiler veya bir kadın sanatçı olduğu gibi, başka haberlerde “polis” veya emniyet memuru“subay” ya da herhangi bir kamu görevlisi de olabilir.

“Cinsiyet” yetmez; İş Kanunu’na “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” eklenmeli

Çalışma yaşamında cinsel yönelim ayrımcılığı yapılması, Avrupa Birliği Komisyonu'nun 27.11.2000 tarih ve 2000/78/EC sayılı İstihdam Eşitlik Direktifi ile yasaklanmıştır. Avrupa Birliği Komisyonu'nun İstihdam Eşitlik Direktifi, cinsel yönelim ayrımcılığını komisyon düzeyinde yasaklayan tek karar olduğundan, Türkiye'nin uymakla yükümlü olduğu yegâne komisyon kararıdır. Komisyon kararları üye ve aday ülkeler açısından bağlayıcıdır. Direktif doğrultusunda İş Kanunu'nun ayrımcılığı yasaklayan 5. maddesine cinsel yönelim ayrımcılığı yasağının da eklenmesi ve bu şekilde iş yaşamındaki cinsel yönelim ayrımcılığının tümüyle yasaklanması gerekmektedir.

Türkiye Anayasası yalnızca “cinsiyet” yani kadın-erkek ayrımcılığını düzenliyor. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını yasaklamıyor. Cinsiyet düzenlemesi de transları yani cinsiyet kimliğini kapsamıyor. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek, ayrımcılığı yasaklayan 12. No’lu Protokol’ü imzaladığı halde onaylamıyor.

Eşitliği sağlayan ve ayrımcılığı engelleyen Anayasa’nın 10. Maddesi, İş Kanunu'nun 5. Maddesi, Türk Ceza Kanunu'nun 122. Maddesi, Anayasa’nın hak ve özgürlükler maddelerinin özneleri “herkes” ve “kimse” olarak geçer. Ama söz konusu “herkes” Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğini kapsamaz. Suç olmadığı halde eğil LGBTİ’ler ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor; çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı devam ediyor; yaşam hakları korunmuyor; failler cezasız kalıyor; “genel ahlak” ile LGBTİ’lerin cezalandırılması devam ediyor; transfobik suçlular “haksız tahrik” bahanesiyle kollanıyor; TSK hâlâ eşcinselliği “hastalık” olarak görüyor.

LGBTİ hakları Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için önüne konan kısa ve orta vadeli hedefleri gösteren Katılım Ortaklığı Belgesi ile gündeme geliyor; Başbakan Bülent Ecevit’in 2001’de kabul ettiği programı AKP Hükümeti devralıyor.

Türkiye’nin ilk ödevi çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığını ortadan kaldırmak!

“İşgücü ve sosyal konular” başlığı altında “cinsel yönelim” temelli ayrımcılığın 2004’e kadar kaldırılması bekleniyor; Türkiye en azından çalışma hayatında cinsel yönelim temelli ayrımcılığı yasaklayan bu kriteri gündemine bile almıyor.

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) AB müktesebatına uygun değiştirilmesi süreci başlıyor. Adalet Alt Komisyonu, “ayrımcılık” ana maddesine “cinsel yönelim” eklenmesinde ortaklaşıyor ama TBMM öncesi aşamada AKP Hükümeti Cemil Çiçek ile itiraz edip çıkarttırıyor.

Başbakan Erdoğan, 2014’te, “Demokratikleşme Paketi” ve TCK’da “nefret” saikli değişikliği açıklıyor. TCK’nın ayrımcılığı düzenleyen 122. Maddesi “Nefret ve Ayrımcılık” adını alıyor ama Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği’ne gene yer verilmiyor.

T.C. Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Kabahatler Kanunu gibi kanunlar ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanan yönetmeliklere dâhil olan “genel ahlak”, “kamu ahlakı”, “müstehcenlik”, “iffetsizlik” ve “yüz kızartıcı suçlar” gibi muğlâk ifadeleri mevzuatta varlığını koruyor ve LGBTİ’lerin aleyhine yorumlanmaya devam ediliyor.

Türkiye, kurucu olduğu Avrupa Konseyi'nin, 2010 yılında yayınladığı Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Ayrımcılığıyla Mücadele bakanlar Kurulu Tavsiye Kararına tam uyum için gereken tüm yasal ve politik adımları derhal yerine getirmeli.

Hükümet çalışma hayatında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını düzenlemeli. İş duyurularında, işe alınmada,  ilişkisinin devamında ve işe son verme süreçlerinde LGBTİ çalışanlara yönelik ayrımcılığı yasaklayan düzenlemeler yapılmalı. İş Kanunu’nda “cinsiyet” eşitliğinin ardından “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” de kayda geçirilerek LGBTİ çalışanlar güvence altına alınmalı.

BM Genel Kurulu’nun, 18 Aralık 2008 tarihli, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği her ne olursa olsun insan haklarının her insan varlığına yönelik eşit şekilde uygulanmasını gerektiren herkese eşit davranılması ilkesini hayata geçirmeli.

Çünkü LGBTİ hakları, temel insan haklarıdır!

Homofobi, bir gruba sahip oldukları kimlikleri nede­niyle yöneltilen her türlü ayrımcılık, olumsuz dav­ranış ve tutumu içerir. Homofobi heteroseksüel ve eşcinsel kişilerde farklı derecelerde bulunabilir. Ho­mofobi toplumsal olarak beslenen cinsiyetçi politik bir tutumdur. 

Heteroseksüel olmayan kimliklerin gizlenmesi talebi cinsel bir pratiğin gizlenmesiyle sınırlı değildir. Ki­şilerin kendilerini sahte bir kimlikle heteroseksüel olarak takdimi beklenir. Bu kendini inkâra dayanan, benlik duygusunu olumsuz etkileyen değerler anla­yışının hâkim olduğu toplumlarda yetişen eşcinsel kişilerde erken yaşlardan, sıklıkla önergenlikten iti­baren, kendi cinsine yakınlık duyma korkusu taşır ve homofobik anlayışı içselleştirebilir. Eşcinsellerin içinde yaşadıkları toplumlarda karşılaştıkları ayrım­cılık, önyargılar ve kalıp yargılar özellikle eşcinsel­lerin, cinsel kimliklerini gizlemeden görünür olmayı daha çok tercih etmeleriyle neredeyse doğru orantı­lı olarak giderek artan homofobi, sadece eşcinselle­rin değil, adil ve özgür bir yaşamı savunan herkesin sorunu haline geliyor.”

Kaos GL’den aylık nefret söylemi takibi

Kaos GL, sosyal medya ortamları ile internet yayıncılığında cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi ile LGBTİ varoluşlara yönelik ayrımcı yaklaşım, homofobik ve transfobik söylem içeren haber ve gelişmeleri takibe alıyor.

Böylece Kaos GL, internet yayıncılığında dikkat çeken, sosyal medya ortamlarında öne çıkan Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ) odaklı homofobik ve transfobik nefret söylemi üreten ve yayan haberler ile mesajların aylık takibini ve irdelemesel kaydını tutuyor olacak.

Ayrımcı, ırkçı, homofobik, transfobik unsurlar taşıyan ifadelere nefret söylemi denilmektedir. Bir gruba ya da o gruba üyeliği nedeniyle bir kişiye yönelik düşmanlıktan kaynaklanan ve o gruba yönelik düşmanlığı gösteren veya cesaretlendiren ifade biçimleridir. Nefret söylemi, nefret suçuna teşvik ya da eşlik edebileceği için, bu iki kavram birbiriyle bağlantılıdır.

Nefret söylemi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararında, “nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi” olarak tanımlanıyor.

Sosyal Psikolog, Porf. Dr. Melek Göregenli, nefret söyleminin kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında en etkili araçlardan birinin medya olduğuna dikkat çekiyor:

“Medya, dünyada ve ülkemizde nefret suçlarına yol açan ayrımcılığı oluşturan ve besleyen kalıpyargıların, önyargıların kısaca nefret söyleminin kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında en etkili aracılardan biridir. Medyanın nefret suçları kapsamında ele alınabilecek eylemleri haberleştirme, kullanılan dil ve mağdurları ya da olayı sunma şekli, eylemi meşrulaştırmaya ve suçun altında yatan ayrımcılığı gizlemeye yol açabilir; sıklıkla böyle olmaktadır. Örneğin, Türkiye’de bütünüyle nefret suçları kapsamında görülmesi gereken eşcinsellere, travesti ve transseksüellere yönelik saldırılar, genellikle mağdurların yarattığı tahrik sonucunda oluşan eylemler gibi sunulmaktadır. Açık bir saldırı ve çoğunlukla cinayete varan ya da bizim ülkemizde ancak ölümle sonuçlandığında ‘haber’ değeri taşıyabilen suçlar, mağdurların çıkardıkları ‘olaylar’ sonucunda gerçekleşmiş, ‘doğal’ sonuçlar olarak ele alınmaktadır. Genellikle mağdurlar, faillerin ‘hassasiyetlerine’ dokunur ve cezalarını bulurlar; oysa failin hassasiyetinin tek kaynağı ayrımcılık ideolojileridir. Bu yaklaşım, sadece şiddeti meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda kendini ifade etme ve gerçekleştirme hakkının, bir toplumda kimlere ait bir ayrıcalık olduğunu da tarif eder; bu doğrudan herkesin sadece insan olmak bakımından eşit olduğu ön kabulüne dayanan çoğunu bizim de kabul ettiğimiz evrensel hukuk normlarının çiğnenmesi anlamına gelir.”

Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ) terimleri ile tanımlarını, LGBTİ’lere yönelik ayrımcılık ideolojileri ve anlamlarını, insan hakları ve ayrımcılıkla ilgili terimler ve tanımlarını ve daha fazlasını, Kaos GL Derneğince yayınlanmış “LGBTİ Hakkında Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları” kitapçığında bulabilirsiniz.

Not: Bu dizide, internet ortamı ile sosyal medyadan yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.

İlgili haberler:

HAZİRAN - Özgürlük ve eşitlik olmadan 3’ün 1’i yetmez!

MAYIS - “Hâlâ milletin kaşıyla gözüyle uğraşıyorlar!”

NİSAN - “Cinsel haklar ahlaksızlığı teşvik etmez; heteroseksist ahlaka karşıdır”

MART - “İnsanların cinsiyet seçimi kimseyi ilgilendirmez!”

ŞUBAT - Sağlık, Anayasal haktır!

OCAK - “Kahrol düşman al sana bomba ayol”

 


Etiketler: medya
İstihdam