20/01/2015 | Yazar: Erdem Yalçınkaya

Bütün örgütler anti-faşist ve ırkçılığa karşı oldukları için savunmaya geçtiler: Örgütlenme içinde yabancı yok ama biz lokallerimizi yabancılara açıyoruz…

İsveç’in beyaz solcuları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bütün örgütler anti-faşist ve ırkçılığa karşı oldukları için savunmaya geçtiler: Örgütlenme içinde yabancı yok ama biz lokallerimizi yabancılara açıyoruz…

Geçtiğimiz yaz solcu bir okulun açtığı yaz okulunda İsveç’teki sol örgütlerin neden yabancılardan arınmış, “beyaz” homojen bir yapıya sahip olduklarını araştırma şansı buldum. Araştırmam yaklaşık 4 hafta sürdü ve birden çok örgütle röportaj yaparak şu sorulara cevap aradım: “Örgüt içinde kaç yabancı* var?”, ”neden bu kadar az yabancı örgütleniyor”, “örgüt içinde yabancı ve “beyazların” işbölümü nasıl gözüküyor” ve “yabancılara ulaşmak için ve örgütlemek için neler yapıyorsunuz?”

Araştırdığım örgütler arasında, anarko-komünistler, komünistler, sol partinin öğrenci örgütlenmesi, göçmen hakları savunucuları, feminist örgütler, komün evi örgütlenmeleri ve anti-militarist örgütler vardı.
 
Kısa bir ön bilgi babında İsveç’in yaklaşık yüzde yirmi ikisi göçmen/yabancı. Yani İsveç’te toplam 2 milyon civarında, ya İsveç dışında bir ülkede doğmuş ya da her iki ebeveyni de yurtdışında doğmuş insan var.
 
Araştırmanın sonucundan çok örgütlerin verdiği cevaplar ya da cevap vermeye kaçındıkları noktalar dikkat çekiciydi. Birçok örgüt ya tamamen “beyazdı” ya da sadece birkaç yabancıyı bünyesinde barındırıyordu. Sorular karsısında bütün örgütler anti-faşist ve ırkçılığa karşı oldukları için, kendilerini savunmaya geçtiler. “Örgütlenme içinde yabancı yok ama biz lokallerimizi yabancılara açıyoruz” gibi kendilerini savunma ihtiyacının doğurduğu cevaplarla karşılaştım.
 
Neden bu kadar az yabancı olduğunun cevabı sürpriz değildi. Sol ve anarşist örgütler yabancılara ulaşabilecek bir dil kullanmak yerine marksist kelimelerle süslenmiş elit bir dil kullanıyorlardı. Bu örgütlerin seslendiği ve tabii ki örgütlendiği kesim ise orta sınıf ve üzeri, yani çoğunluğu isçi sınıfına dahil olan yabancı nüfus otomatikman dışlanıyordu. Komünistlerin isçi sınıfı “takıntısı” ise başka bir nedendi. (Beyaz) isçi sınıfının sorunları diğer sorunların önüne geçiyor ve yabancıların maruz kaldığı ırkçılık gibi sorunlar arka plana atılıyordu. Doğal olarak da yabancılar kendilerini “İsveçli isçi sınıfının sorunları” için mücadele etme gereği duymuyordu. Burada altını çizmeliyim ki isçi sınıfının sorunları bir bütündür ama bundan yabancıların spesifik olarak karşılaştığı sorunların gözden kaçırılması gerektiği anlamı çıkarılamaz.
 
Yine Avrupa’da çok görülen ama oransal olarak düşünüldüğünde İsveç’e özel diyebileceğimiz bir durum ise toplumsal ayrışma. Bu ayrışma, gerek varoşların ortaya çıkması, iş hayatı, kültürel etkinlikler vs. hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
İsveç, Avrupa’daki en büyük toplumsal ayrışma yaşayan ülkedir. Örnek vermem gerekirse, benim oturduğum bölgede, Bergsjön, yabancılar nüfusun % 93’ünü oluşturmaktadır. Bu oran varoşlardan şehir merkezine doğru gidildikçe azalmaktadır ve bazı bölgelerde % 1’lere kadar inmektedir. Bu ayrışmanın sol ve anarşist örgütlere yansıması, bu örgütlerin varoşlarda örgütlen(e)memesi ve kendilerini şehir merkezlerine hapsetmesi şeklinde olmaktadır.
 
Bir başka sorun, öğrenci hareketlerinin içinde yabancıların olmayışı. Röportaj yaptığım kişiler özellikle üniversitelerde, yabancı sayısının azlığından yakınıyorlar ve yabancıların sistem içinde daha baştan elendiğini ve üniversite hayatına katılımlarının bu yüzden az olduğunun altını çiziyorlar.
Aralarında en ilginç olanı göçmen hakları savunucularının büyük bir çoğulunun İsveçli (beyaz) olmasıydı. Ben bunu “beyaz kahramanlar” olarak adlandırıyorum. Mücadele ettikleri sorunun direkt bir parçası olmayan İsveçliler, yabancıları, yardım edilecek bir obje olarak görmekte ve yabancılarla aralarında bu nedenle bir iktidar duvarı örmektedirler.
 
Bu çalışmayı yaptıktan sonra dönüp bir de Türkiye’ye bakma gereği duydum. Sol ve anarşist örgütlerin neden Kürdistan’da örgütlenemediği, örgütlense dahi tutunamadığı, Türkiye’deki Kürtlerin ve diğer halkların neden sol içinde örgütlenemediği vs. yıllardır tartışma konusu olmuştur. Belki de İsveç’tekine benzer bir bağ Türkiye’de de mevcuttur.
 
*İsveççede kullanılan “rasifierade” (İngilizce racialization) kelimesinin karşılığını Türkçede bilmediğim/bulamadığım için pek uygun olmasa da “Yabancı” kelimesini kullanıyorum.

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam