30/11/2015 | Yazar: Kaos GL

Aşk ne tatlı bir şeydi. Bunu Azize’yle öğreniyordum. Öğrendikçe güçleniyor, cesaretleniyordum.

Jiyad Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ceren Avşar ve Aslı Işıklı’nın Jin Jiyan Azadi rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Benim Güzel Sığınağım Özel Ödülü alan öyküsü: Aşk ne tatlı bir şeydi. Bunu Azize'yle öğreniyordum. Öğrendikçe güçleniyor, cesaretleniyordum.

Dayê, dayê, dayê

Bêkesa min waye

Sütünü emdiğim, canım anam, babam çekmeceme sakladığım elbiselerimi bulup paramparça ettiğinde ne çok ağlamıştın. Sütünü emdiğim, babamın beni “Siktir git karı kılıklı!” diye tekme tokat dövdüğü gün ne çok ağlamıştın. “Erkek adam böyle dallı güllü elbiseler giyer mi lan!” diye bağrındı. "Karı kılıklı!" diye anacım, benim bir kadın olduğumu, o elbiselerin benim olduğunu göremedi. Onları öpmeye doyamadığım ellerinle bana sen dikmiştin. Ben yırtılan elbiseye değil senin emeğine yandım. "Hiçbir ana evladının acısını görmemeli." dedin de beni bu koca şehre gönderdin. Atamın, ağamın şerrinden korktun da gönderdin. Doğduğum küçük şehir beni istemedi, sesimi duymazdan geldi. "Büyük şehrin kalabalığında kaybolur giderim, kimseler fark etmez beni." diyerekten İstanbul'a yollandım. İzimi bulmasınlar diye seni ne aradım, ne sordum. Geçen bunca zamanda neler oldu bir bilsen anacım.

Bugün İstanbul'a geleli, bana sahip çıkması için tembihlediğin teyzemin yanına sığınalı tam bir sene oldu. Teyzemle eniştemin kapısını tam bir sene önce bugün çaldım. Başta her şey yolundaydı. Teyzem bana "Biricik kızım, güzel Jiyad'ım!" diyordu, eniştem eve sevdiğim çikolatalarla geliyordu. Zamanla çikolatalar daha pahalı hediyelere dönüştü. Eniştemin bana bakışı değişti. Teyzem yokken beni sıkıştırıyordu, ne yapacağımı bilemiyordum. Bir gece keskin rakı kokusuyla uyandım. Arkamda dolaşan elleri bütün gücümle ittirdim ama ben eniştem kadar güçlü değildim anacım. O kıllı parmakların kapattığı ağzımdan ses çıkamadı. Olanları daha fazla anlatıp seni daha da üzmeyeceğim. O gece o evden, eniştemden kaçtım. Sokaklarda yatıp kalktım. Sokak köpekleriyle yarenlik yaptım. Zordu anacım, çok zordu. Her gün ölmeyi düşündüm. Ama "Sütünü emdiğim, gözlerinin karasını aldığım anamın hatırına yaşayacağım." dedim. İnadına yaşayacağım. Hayatta kadın kadını yerden kaldırırmış. Kadın kadının yarasını sarar, sessizliğine ses olurmuş kara gözlüm. Bir sokak köpeğinin koynundan o gece bir el kaldırdı beni. Sadece beni değil köpeği de arkasına kattı. Tanımadığım bir kadının tanıdık merhametine sığındım. O önde iz, biz arkada gölge yürüdük. Kocaman bir eve vardık. Sıcak bir evde, rahat bir yatakta uyumayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki günlerce sadece uyudum. Benim sokak iti Şanslı suratımı “Artık uyan!” dercesine yalamasa sonsuza kadar uyurdum. Ama uyanmak uyumaya dahildi anacım. Ben de uyandım. Bembeyaz dişlere, ıhlamur kokusuna, pamuk ellere, yemyeşil gözlere uyandım. Onca zaman uyuduğuma, bu güzelliği içime çekemediğime nasıl yandım sonradan sonradan. Onun gibi insanlar da varmış anacım. Burada istediğin kadar kalabilirsin diyen ses ağzımı kapatan herifin boğuk sesine benzemiyordu. “Uyandın mı canım, ben Azize.” diyen sesi senin sesine benziyordu kara gözlüm. Bana kaşık kaşık içirdiği tarhana çorbasının tadı senin tarhananın tadına benziyordu. Çorbayı içerken “Geçmiş olsun bacım.” diyen kadınların sesini duydum da şaşırdım.

Beni kurtaran meleğin evinde onunla yalnız değildik. Kim bilir kaç kadın yanıma geldi, hal hatır sordu. “Nerdeyim ben?” diye sorduğumda kadınlar şevkle hep bir ağızdan anlatmaya başladılar. Bir dernek eviymişmiş orası. Azize gibi kadınlar kurmuşmuş bu derneği. Ellerinden geldiğince kadınları yerden kaldırıyorlarmış. Azize'nin adını hepsi bin şükürle anıyorlardı. Zamanla ben de kendime geldim, ayağa kalktım. Kadınlara evdeki işlerde yardım ettim. Kimi zaman yemek yaptım kimi zaman evdeki kardeşlerimin çocuklarını toplayıp parka götürdüm. Burda herkes birbirine içtenlikle destek oluyordu. En çok Havva'ya yardım ettim, Havva'ya koştum. Çünkü yüklüydü, bebesinin gelmesine az vardı. Eli yetişmedi sırtını beyaz sabunla ovdum, kış ortasında karpuz aşerdi, kaptım geldim, adını sen koy dedi, bebenin adını koydum, Gül dedim bebeye. Hep gülsün istedim. Azize de bu ismi çok beğendi. Gül büyüyecek en iyi okullara gidecekti. Azize hiç yüksünmeden, şikayet etmeden hepimizin derdine yetişiyordu. Hastalanıyorduk doktor, okuma yazma öğrenme isteyen kadınlara kurs buluyordu, örgü örmek isteyen yünle şişle koşuyordu. Bu kadın bunca yükten hiç mi yorulmuyordu. Dayanamayıp sordum Azize'ye. “Ben yüklenmek dediğin şeyle hafifliyorum.” dedi. Azize'yle konuştukça hayata daha sıkı sarılır hale geliyordum. Bu kadın iyi kalpli bir cadı mıydı neydi. Tekrar sordum: Gücünün sırrı ne. Azize annesini on yaşındayken kaybetmiş. Üç teyzesi beraber büyütmüşler onu. Gece korkup anne deyip ağlayınca üç teyzesi birden yanına koşarmış. Bu yüzden kadınlara sevgisi ezeldenmiş. Varlığını kadınlara adaması onu büyüten kadınlara daha çocukluğunda verdiği sözdenmiş. “Sizin bana baktığınız gibi ben de ağlayan kadınların gözünün yaşını sileceğim.” demiş. Silmiş de. Sadece maddi varlığını değil maneviyatını da adamış. Yürümüş onlar için, kalkmış onlar için. Hatta okumuş onlar için.

Anacım bak başkaca ne anlatacağım. Bir gece gök delindi sanki. Şimşek sesinden camlar titredi. Gök gürültüsünden ne çok korktuğumu biliyorsun. Çocukken ne zaman gök gürültüsünden korksam yanına koşardım. O gece de sesten çığlık çığlığa uyandım. Sesimi bir Azize duydu. Yanıma koştu. “Yağmur!” diyebildim. Kadınlar uyanmasın diye sessizce gülüp elini uzattı. Elini tuttum. Kendi odasına, yatağına götürdü beni. Yatıp kolunu açtı. Koynuna yattım. Uyurken gül kokusunu içime çektim. Kimsenin kokusu bu kadar sakinleştirmediydi beni. Kimsenin kollarında senin kucağındaymış gibi güvenle uyumadıydım. Sabah olsun istemedim ama oldu. O gecenin hasreti senin hasretin gibi kavurdu beni kim bilir kaç gece. Hiç bilmediğim bir şey oluyordu bana anacım. Azize yanımda yokken şekeri elinden alınmış çocuklar gibi mahzunlaşıyordum. Akşam onun eve gelişini beklerken dakikaları sayıyordum. Ben aşkla tanışıyordum anacım. Telaşem zamanın yükünü hafifletiyordu iyi ki. Herkes bir işin ucundan tutuyordu. Çünkü Gül gelmek üzereydi. Bir akşam Havva fenalaştı, hastaneye koşturduk. Doktorun “Bebek iyi ama annenin durumu kritik.” demesiyle yıkıldık. “Hamilelik zehirlenmesi.” dedi doktor, anlamadığım bir sürü şey anlattı. Doktorun dediğinden bir şey anlamıyordum ama yüzünden anlıyordum ki söyledikleri hayırlı şeyler değildi. İyi bir haber almak umuduyla sabaha kadar Azize'yle hastane koridorlarını arşınlayıp durduk. Ama haberler kötüydü anacım. Havva'yı kaybettik. Gül'ü yüklendik eve geldik. Bebe bana kısa zamanda alıştı. Kucağımdan hiç inmiyor, ben yoksam yaygarayı koparıyordu. Azize de sabaha kadar bebeğin başından ayrılmıyordu. Kendimiz doğursak Gül'ü bu kadar sevemezdik herhalde. Anasını erken yaşta kaybetmenin acısını Gül'e annelik yaparak dindiriyordu. Ben Gül'e annelik yaparak sana hasretimi dindiriyordum.

Kadınlar Gül'e duyduğum sevginin, onun sevgisine ihtiyacımın farkındaydılar. Gül altına yapıyordu beni çağırıyorlardı, koş annesi; Gül ağlıyordu beni çağırıyorlardı, koş annesi. Ana olup çıkmıştım anacım. Bebeye Azize'yle birlikte bakmak bizi yakınlaştırmıştı. Gece ateşlendiğinde başında beraber beklerken Azize'yi içime çekiyordum. Azize'min yakınındayken kendi kalp atışımın sesi bütün sesleri bastırıyordu. Tuttuğum elleri sıcacıktı anacım. Sanki yüreği elinde atıyordu. O güne kadar kimseye anlatamadığım şeyleri ona anlatabiliyordum. Kendimi Azize'ye koşulsuz teslim edebiliyordum. O yanımdayken bana ve Gül'e hiçbir kötülük ilişemezdi. Aşk ne tatlı bir şeydi. Bunu Azize'yle öğreniyordum. Öğrendikçe güçleniyor, cesaretleniyordum. Sonunda ona aşkımı onunla paylaşmaya karar verdim. Azize'm sevgimi bilsin istedim. Bir karşılık beklediğimden değildi konuşmak istemem anacım. Ne kadar çok sevildiğini bilsin istedim. Annesinin eksik bırakmak zorunda kaldığı sevgiyi avuç avuç ona sunayım istedim. Türkan Abla'nın filmde dediği gibi "Sevgi iyilikti, sevgi emekti, sevgi dostluktu." anacım. Bir akşam giyindim süslendim. Evin bahçesindeki çardakta bir banka oturdum, yolunu gözlemeye başladım. 'Bir dakika Azize." diyecektim görünce, "Bana ayıracak zamanın varsa bir şey söyleyeceğim sana." diyecektim. Böyle böyle düşüne düşüne bekledim. Güzeller güzeli Azize'm nihayet geldi. " Seninle konuşacaklarım var. Seni çok seveceğin bir yere götüreceğim" dedi. Arabaya bindim, güzelce yerleştim. Deniz kenarında küçük bir meyhaneye vardık. Rakımızı, mezemizi söyledik. Ben konuşmayı ertelemiştim, merakla Azize ne diyecek diye bekliyordum. "Jiyad..." dedi "Sana bir diyeceğim var. Dün gece bir rüya gördüm. Evime giriyorum. Kapının girişinde senin ayakkabılarını görüyorum. Eve geldiğini anlıyor, mutlu oluyorum. Kapının açıldığını duyup kucağında Gül'le beni karşılıyorsun. Sarılıyoruz, sonra öpüşüyoruz Jiyad. Bebeği karyolasına yatırıyoruz. Koyun koyuna yatıyoruz. Sonra uyandım. Hem de nasıl bir mutlulukla uyandım. Yatağımın boş kısmına baktım. Mutluluğum kayboldu. Sonra bütün gece uyumadan düşündüm. Neden olmasın diye düşündüm. Belki Jiyad da ister diye düşündüm. Eve gel benimle, evim yuva olsun sana, bana ve Gül'e." Azize'nin farkında olmadan masanın üstüne koyup sıktığı ellerini tuttum. Ben bu rüyayı beni uykudan uyandırıp "Merhaba canım. Ben Azize dediğin günden beri görüyorum biriciğim." dedim anacım. Biz iki kadın el ele verip Gül'ü büyütmeye karar verdik. Eve taşındım. Azıcık eşyamı yerleştirdim. Duvarları boyadım; yerleri fırçaladım; masalara, sehpalara senin, Gül'ün, Azize'min, biraz da benim fotoğraflarımızı koydum; Gül'e oda yaptım. Böyle böyle zannettim ki o evde yıllardır yaşıyorum. Yerleştikçe ısındım eve, ısındıkça yerleştim. Bunca vakit çağladım ama sesimi kimse duymuyor dediydim ya kara gözlüm Azize'yle Gül lal dilime söz oldu; derdime, sevincime ses oldu.

Anacım her şeyim tamam. Bir tek sen yoksun. "Kardeşimi göresim geldi." de, kaç buralara. Anacım torununu mis kokundan mahrum bırakma. Azize'yi gör, Gül'ü kokla, beni daha da sensiz bırakma. Mektubuma fotoğraf koymak istiyorum ama merak edersen belki çabucak gelirsin diye koymuyorum.

Sütünü emdiğim, hasretle ellerinden öpüyor, mektubuma cevap bekliyorum.

Kızın, Jiyad

*Siz de öykü, yazı ve deneyimlerinizle KaosGL.org’un kadın sayfasında yer almak isterseniz kadin@kaosgl.org adresine mail atabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam