18/06/2014 | Yazar: Seçin Tuncel
KESK ev sahipliğinde haftasonu gerçekleşen çalıştayda Fas, Hollanda, Mısır, Tunus ve Türkiye’den kadınlar güvencesizleştirmeden kaynaklanan sorunları tartıştı.
KESK ev sahipliğinde haftasonu gerçekleşen “Güvencesizlik ve Kadın Emeği Uluslararası Çalıştayı”nda Fas, Hollanda, Mısır, Tunus ve Türkiye’den kadınlar güvencesizleştirmeden kaynaklanan sorunları tartıştı.
“Hastalık izni ve grevlerde yer almanın sonucu işsizlik”
Mısır’dan Suzan Nada, ülkede hastalık izni ve grevlerde yer almanın sonucunun işsizlik olabileceğine dikkat çekti: “Bir işçi hastalık izni aldığı için işinden oldu, 5 posta işçisi ise greve katıldığı için hapse girdi. Grev kararı geri çekilince serbest kalabildiler”.
Nada, Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesinin ardından sendikalara yüzde 2’lik bir katılım olduğunu ancak ülkede baskı rejiminin devam ettiğini söyledi. Müslüman Kardeşlerin devrilmesiyle gelen Sisi rejiminde de baskıların sürdüğünü belirten Nada, sendikal mücadelenin polis ve asker saldırısıyla karşılaştığını vurguladı. Nada ayrıca karar alma mekanizmalarında kadınların bulunmadığını, bu mekanizmaların erkek emekçilere dahi kapalı olduğunu belirtti.
“3-6 aylık sözleşmeyle işçi çalıştırmak yasal hale geldi”
Fas’tan Fatima Allemmah, kadınların yüzde 81’inin çalıştığı tekstil alanında sendikalaşma oranının az olduğunu ve bu çalışanların yüzde 15’nin kayıtlı olarak çalıştığını ifade etti.
Ülkede sendikallaşmanın 1993’teki grevden sonra gün geçtikçe sindirildiğini açıklayan Allemmah, Tanca’daki grevin bastırıldığı belirterek, “2004 yılında iş taslağı hazırlandı ve yasallaştı. İşçiler için tehlikeli olan bu yasalarla 3-6 aylık sözleşmeyle işçi çalıştırmak yasal hale geldi ve güvencesiz çalışma arttı,” diye konuştu.
“Karar alma mekanizmalarında kadınlar yok”
Tunus’tan Sonia Agrebi, ülkedeki yönetim değişikliğini devrim olarak değerlendirerek kadınların kurucu meclisin yüzde 50’sini oluşturduğunu ve devrim süresinde de mücadelelere etkin katıldığını söyledi. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlikleri anlatan Agrebi, erkeklerle kadınların ücretlerinin ve çalışma sürelerinin eşit oluğunu ancak kadınların karar alma mercilerinde yeterince yer alamadığını ve emzirme dönemlerinde izin haklarından yaralanamadığını ifade etti.
“LGBTİ çalışanlar sağ partiye yöneliyor”
Sendikal durumun diğer ülkelere oranla görece iyi olduğundan bahseden Hollandalı sendikacı Lotti Barbara ise ülkelerinde sendikalara üye olanların çoğunluğunun düşük kıdemli çalışanlardan oluştuğunu, yüksek mevkilerde çalışan yüksek gelirli kişilerin üye olmayı tercih etmediğini ifade ederken LGBTİ çalışanların sağ partiye yönelmelerini tehlikeli bulduklarını belirtti.
“Kadınlar evde de çalışıyor”
KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan da kadınların eve hapsedildiğini ve verilen toplumsal roller nedeniyle iş hayatına atılan kadınların işte çalışmanın yanı sıra evde de iş yapmak zorunda kaldığına dikkat çekti. Çalağan, “Söz konusu sendikal mücadele olunca iş yükü bir kat daha artıyor. Kadın iş, ev, sendika faaliyetlerinde yıpranabiliyor" dedi.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı