06/04/2011 | Yazar: KAOS GL

"Bu ekonomik konjonktürde kendi stratejimizi oluşturm

"Bu ekonomik konjonktürde kendi stratejimizi oluşturmamız açısından AKP'nin söylemlerini doğru okumamız gerekir" diyen Gambetti, bunun için AKP'nin neyi neden öne çıkardığını iyi analiz etmenin şart olduğunu vurguladı.
 
Akşam gazetesinin haberine göre; Gambetti, Antalya'da geçen yıl Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın önderliğinde gerçekleşen Aile Konferansı'ndaki çıkarımlarını şöyle özetledi:
 
"Bu konferansta ailenin Türk gelenekleri içindeki yeri, tarihi, kutsal bir kurum olduğu, korunması gerektiği anlatıldı. Ailenin geri dönüşü, üç çocuk yapma telkini, kadınların eşit değil farklı olduğunun defalarca vurgulanması, homoseksüelliğin hastalık olarak damgalanması gibi söylemlerden yola çıkarak doğrudan AKP'ye 'muhafazakar' damgasını vurabiliriz. Ama diğer taraftan aynı parti, işsizlik sigortası gibi kadınların istihdamında işverenlere kolaylık sağlayan uygulamalar getirmiş, doğum izni süresini uzatmış, cinsel taciz konusunda önlemler almış."
 
İşte Gambetti ile gerçekleştirilen söyleşi:

"CUMHURİYET TARİHİNDE DE TAM ÖZGÜRLEŞME OLMADI"
- Bu durumda bir çelişki yok mu?
Evet burada açıklanması gereken bir durum var ve bunu kimse görmüyor. Bu çelişkili durumu görenler dahi ısrarla tüm icraatı muhafazakarlık üzerinden açıklıyorlar. Oysa iki noktayı vurgulamak gerekir. Birincisi Kemalistlerle AKP'nin kadınlara yaklaşımı arasında çok kalın çizgilerle belirlenebilecek bir ayırım yok. Cumhuriyetin 1980'lere kadar gelişimine baktığınızda, Deniz Kandiyoti'nin de belirttiği gibi "kadınların kurtarılmış fakat özgürleştirilmemiş" olduğunu görüyoruz. Yani Cumhuriyet tarihi boyunca da tam özgürleşme söz konusu olmadı. Kadınlar solcular arasında bile "bacı" muamelesi gördü. İkinci olarak yeni sağ akım olarak AKP sadece muhafazakar dindar bir akım değil, aynı zamanda piyasayı olabildiğince serbestleştirmeye çalışan bir akım. Mesela Amerika'ya baktığınızda AKP'nin aile söyleminin hemen hemen aynısının Bush döneminde hakim olduğunu görüyorsunuz.
 
"KEMALİSTLERLE AKP'NİN KADINA YAKLAŞIMI BENZER"
- Türkiye'deki durum nasıl?
AKP aslında kadını eve çekmek istemiyor. Ama diğer taraftan üç çocuk yapmalarını istiyor. Başbakan Erdoğan çok açık olarak "Çocuk yapın ki nüfusumuz yaşlanmasın, ekonomik anlamda dünyadaki yerimiz güçlensin" diyebiliyor. Kemalizm ulusal birlik ve beraberlik hedefini kadınlar üzerinden yürütüyordu, "çağdaş kadın çağdaş çocuk yetiştirir" gibi bir düşünce yapısı hakimdi. Bugün ise piyasaya endeksli bir araçsallaştırma söz konusu. Kemalistlerle AKP'nin kadına yaklaşımı benzer. Kadın erkek eşitliğinden sözedilmiyor. Kadın kalkınmada araç niteliğinde.
 
"ÜÇ ÇOCUK AVRUPA'DA DA SÖZ KONUSU"
- Peki çocuk sayısının artması yoksulluğu birlikte getirmez mi?
Doğu ve Güneydoğu'da çok çocuk yapan aileler hep örnek gösterilir ama esasında doğudaki çocuklar ailenin geçim kaynağı oluyor. Çünkü hemen hepsi çalışıyor. Okullar açıldığında çocuklar tarlalardan toplanmak zorunda kalınır. Ya da bu çocuklar mendil satmaya, çöp toplamaya yollanıyor. Dolayısıyla o çocuklar aslında ailelerin güvencesi.
Üç çocuk söylemi sadece Türkiye'ye has değil, Avrupa'da da söz konusu. Fransa hükümeti üçüncü çocuğunu yapan ailelere büyük para yardımlarında bulunuyor. Erdoğan gibi dini söyleme başvuramayan Avrupa, doğurganlığı daha başka yollardan arttırmaya çalışıyor. İngiltere'de alenen desteklenmese bile, çocuk yapmayı kolaylaştıran önlemler alındı. Dolayısıyla bugün üç çocuk talebini başka bir eksene oturtmak mümkün.
 
"EŞİ, 'DEVLET PARA VERİYOR ARTIK ÇALIŞMA' DİYEBİLİR"
- Nasıl bir eksen bu?
Türkiye, nüfus artışını sağlamakta avantajlı konumda. Muhafazakarlığın kesin bir rolü var, çünkü din kullanılarak birtakım mesajlar daha kolay veriliyor. Mesela kadınlar geleneksel olarak yaşlıların ya da engellilerin bakımını üstlenirlerdi. Şimdi AKP ne yapıyor? "Size maaş veririm" diyor. Hem kadını eve çekiyor hem de devletin kamusal sorumluluklarını ailelere, bireylere yüklemiş oluyor. Yani devleti küçültüyor! AKP kadını gerçekten eve kapatmak istemiyor ama bunlar eve kapanmaya yol açar. AKP bir taraftan muhafazakar, bir taraftan neoliberal, çok sinsi bir aktör. Bir taşla iki kuş vuruyor. İşte bu çelişkilerin görülmesi lazım. AKP'nin rakibi olarak karşısına yeni çehresi ile çıkan CHP'nin "aile sigortası" ise kadınların kamusal hayata katılımını artıracak bir önlem gibi durmuyor. Daha çok yoksullukla ilgili bir önlem. Aile sigortası kadının çalışmasına engel bile olabilir. Çünkü eşi diyecek ki "Zaten devletten para geliyor, çalışmana ne gerek var?" Oysa ki kadının çalışması sadece ekonomik açıdan değil, bağımsızlaşmasını sağlamak açısından da önemli. Aile sigortası kadınları eve tıkmanın başka bir yolu olabilir. Dolayısıyla bu anlamda bana bir çözüm gibi gelmedi.
 
- Peki CHP ne yapabilir?
Mesela CHP neoliberalizmin dayattığı esnek sözleşme, performans kalitesi, sendikasızlaştırma, iş saati kısıtlamalarının kaldırılması, iş güvencesinin yok edilmesi gibi trendleri geri çevirecek kanunlar yapmaya hazır mı? Cesur adımlar atabilmek için alternatif bir ekonomi ve toplum vizyonu ve çok sayıda kanun gerekiyor. CHP böyle bir vizyon geliştirebilirse harika olur. O zaman hayatımda ilk kez oyumu CHP'ye veririm! Ama bunu yapabilmesi için de dünyada özgün mücadele örnekleri geliştiren alternatif hareketlerle diyalog içinde olması gerekiyor. Bunu sadece bir partiyle ve kanunlarla başarabilir mi? Bu pek mümkün değil. Tarım, doğal kaynaklar, konut, kentleşme ve eğitim alanlarında inanılmaz rant dönüyor. HES'ler, TOKİ, Sulukule, üniversitelerdeki sıkıntılar, tüm bu toplumsal dönüşümlere nasıl son verilebilir? CHP'nin programının çok daha geliştirilmesi gerekiyor.
 
ANLAMA SIRASI AKP SEÇMENİNE DE GELECEK
- Üniversitelerin sıkıntılı günler geçirdiğini söylediniz...
Üniversiteler YÖK'ün kuklası olmuş durumda. Bütün kadroları istedikleri gibi bekletiyorlar. Bizi Anadolu'da yeni açtıkları üniversitelere yönlendirmeye çalışıyorlar. YÖK elindeki imkanları kullanarak imkansızlıklar yaratıyor. Alenen bir baskı var. Sözleşmeli personele doğru bir yönlendirme var. Var olan kadrolar boşaldıkça yerinin doldurulmasına kesinlikle izin vermiyorlar.
 
- Amaç ne olabilir?
Tek tip üniversite modeli yaratmaya çalışıyorlar. Piyasaya endeksli, mümkünse ileride tamamıyla özelleştirilmiş bir üniversite modeli istiyorlar. Muhalif sesler susturuluyor. Kimse bu gidişattan memnun değil. Herkes aynı çarkın içine girdi. Üniversiteler de, kentler de rant alanı haline geldi. Rant alanı olmayan hiçbir yer kalmadı. AKP seçmeninin de bunu görmesi, anlaması gerek. Bir gün anlama sırası onlara da gelecek zira!


Etiketler: insan hakları
İstihdam