12/09/2011 | Yazar: Kaos GL

9 Eylül Cuma günü saat 18.00 -24.00 saatleri arasında ‘Barışı bekliyoruz, silahlar sussun’ demek için 200 kadın Taksim Meydanı’nda buluştu.

Kadınlar Taksim Meydanı’ndaki Barış Noktasında Buluştu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İstanbul Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrısıyla bir barış noktası daha oluşturuldu. 9 Eylül Cuma günü saat 18.00 -24.00 saatleri arasında “Barışı bekliyoruz, silahlar sussun” demek için 200 kadın Taksim Meydanı’nda buluştu.
 
Taksim Meydanındaki eylem "Silahlar sussun barış görüşmeleri sürsün", "Jin aşitî dixwazin", "Barış için ısrar ediyoruz", "Söz bitmedi barış", "Woman, want peace" pankartları ile dile getirdi. "Savaşa karşı söz barışın olsun, kadınlar savaş istemiyor" pankartları eşliğinde zılgıt, slogan, şarkılar, stranlarla başladı. Türkiye’nin pek çok kentinden kadınların tele-konferansla barış sözlerini iletecekleri sistemin kurulmasına izin vermeyen polise rağmen, meydandan gecen kadınların da katıldığı eylem  barış için sloganlar atılarak devam etti. Barış için, barış içinde eylem yapan kadınların eylemi polisler tarafından yasaklandı. Gece 12.00 olmadan kadınlar vardır şarkısı eşliğinde eylem bitirildi.
 
Kadınlar, savaşın herkes için yıkım olduğunu ama en çok kadınları etkilediğini, barış herkesin ihtiyacı diyerek savaşa karşı mum yaktılar. Barış taleplerini sloganlarla dile getirirken “Savaş isteyenlerin ’Söz bitti’ söylemlerine inanmıyoruz. Barışın mümkün ve zorunlu olduğunu biliyoruz." dediler.
 
Barış İçin Kadın Girişimi’nin yaptığı basın açıklaması şu şekilde:
 
“SAVAŞA KARŞI SÖZ BARIŞIN OLSUN!
KADINLAR SAVAŞ İSTEMİYOR!
 
Biz kadınlar artık  savaşla ve  savaşın getirdiği düşmanlıkla yaşamak istemiyoruz.  Çünkü bu savaş ve bu düşmanlık yaşamı değil, ölümü getiriyor.  

Ateş  her yere düşüyor, hepimizi yakıyor.

Bu savaş gençleri ya öldürüyor ya da katil yapıyor. Bütün toplum sevgisini,
refahını, geleceğini, umudunu da kaybediyor. Ama  en fazla kadınlar kaybediyor.
 
Barış için kadın girişimi olarak gün geçtikçe  tırmandırılan bu savaşın yıkıcılığını, ülkenin doğusundaki ve  batısındaki bütün kadınları derinden etkilediğini barışın  mümkün olduğunu anlatmak için bir kez daha burada barış noktasındayız.
  
-Savaşın sesi sussun, barışın sesi yükselsin demek için;
-30 yıldır süren bu savaşın yarattığı nefret, korku ve düşmanlık ortamının şiddeti normalleştirerek gündelik yaşamlarımızda en ağır şekilde karşımıza çıkmasına hayır demek için;
 
Barış noktalarında buluşuyoruz, çünkü biz biliyoruz ki savaşın yol açtığı nefret ve düşmanlık dili evlerimizde, gazete, televizyon  haberlerinden televizyon dizilerine kadar yaygınlaşarak erkek egemenliğini güçlendiriyor. Dağlara yağdırılan bombalar, ağırlaşarak süren operasyonlar yaşadığımız toprakları kimsenin güvende olmadığı bir cehenneme  çeviriyor.

Savaş zamanı erkekler daha erkek, hoyrat ve acımasız olmaya çağrılıyor.  Zaten erkekliğin, erkek egemenliğinin güçlü olduğu bu ülkede kadın cinayetleri,  taciz ve tecavüz artıyor.  Göçe zorlanarak yoksulluğa mahkûm ediliyoruz. En kötü, en güvencesiz, en geleceksiz işlere mahkûm oluyoruz.  

Gündelik hayatlarımızı belirleyen askerileşme ve savaş, kadınları daha da aile içine hapsediyor. Duyguları, düşünceleri, emeği, üretimi göz ardı edilen kadın, sadece anne ve cinsel nesne olarak
görülüyor.  Evde işte kadınların nasıl ezildiğini ve daha iyi bir dünya yaratmak için neler yapabileceğini konuşamaz hale geliyoruz.
 
Kadınlar olarak daha da ağırlaşan ev işlerine mahkûm ediliyor, çalışma ve eğitim olanaklarından yararlanamıyoruz. Bu ülkede ana dilde eğitimin yasaklanması kadınların kendilerini ifade etmesini engelliyor, kadınların sesinin ve sözünün değer taşımadığı bir toplumda yaşamaya zorlanıyoruz.
 
Bu ülkede savaşın sonuçlarını yaşayan  tüm kadınlar olarak barışçıl çözümün görüşmelerle sağlanacağını aylardır, yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Dün olduğu gibi bugün de savaşın, şiddetin, silahların sesine karşı barışın, hayatın, kadınların sesini birlikte yükseltiyoruz. Savaşın kadınlar için ne demek olduğunu dile getiriyoruz. Barış için ısrar ediyoruz.
 
Çünkü bizler iktidarın ve savaştan çıkar sağlayanların bizleri inandırmak istediği gibi ‘Kürt sorununun’ çözümsüz olmadığını biliyoruz. 
 
Biz kadınlar barışın bir hak olduğunu vazgeçmeden haykırmaya devam edeceğiz. Kimsenin düşüncelerinden, inançlarından, kimliğinden, cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa uğramasını, savaşın yarattığı nefreti ve şiddeti istemiyoruz. Tüm canlıların yaşayabileceği bir dünya için savaşa hayır diyoruz.
 
Savaş erkek egemenliğini ve erkekliği güçlendirerek kadınlara ve çocuklara karşı şiddeti artırıyor. Başta annelik aracılığıyla mağduriyet ve acılar üzerinden kurulan dille kadınların görünür olmalarına engel oluyor. Biz kadınların edilgen olmamıza, eşit vatandaşlık haklarından yoksun bırakılmamıza neden oluyor.  Politik mücadele alanlarımıza müdahale ediliyor. Bu savaş ırkçılığı, militarizmi, milliyetçiliği, homofobiyi besleyip güçlendiriyor. Komşuları, halkları birbirinin katiline, düşmanına dönüştürüyor.
 
Askeri harcamalara ayrılan paylarla ölüm bütçeleri büyütülüyor. Dünyada en çok silah ithal eden ülkeler arasında üçüncü sırada yer alan bu ülkede ölümlere son verecek barış adımları atmak yerine, özel ordu için kollar sıvanıyor. Özel ordunun geçmişteki suçları, henüz daha tüm izleriyle, yaşattıklarıyla ortadayken yeniden kurulmasına biz kadınlar “Yeter artık, savaşa değil kadınlara bütçe” diyoruz.
Kadınların istihdamı, şiddetten korunması için ayrılacak bütçenin, tank, top, uçak, helikopter silah ve kimyasal silaha yatırılmasına karşı çıkıyoruz.
 
Barış için kadın girişimi olarak bundan  üç buçuk  yıl önce operasyonlarla mücadele alanlarından sökülüp alınan  Kürt kadın hareketindeki arkadaşlarımızın tutuklanması üzerine bir araya gelmiştik. O günden beri  bu savaşın başta Kürt kadınlar olmak üzere bu memlekette yaşayan butun kadınları doğrudan etkilediğini söylüyoruz.
 
Ortadoğu diye anılan bölge, bütün canlılarıyla birlikte felakete sürükleniyor. Bölgede nükleer silahların kullanılması savaşın bir parçası olarak gündemde tutuluyor. Savaştan yana ısrarlarını sürdürenlerin, “Söz bitti” söylemlerine inanmıyoruz. Barısın mümkün ve zorunlu olduğunu biliyoruz.
 
Bir gün daha savaş olan bir ülkede yaşamaya, çalışmaya, okumaya tahammülümüz yok.
 
30 senedir olduğu gibi gençlerin  ölmemesini, öldürmemesini istiyoruz.
Savaşa ayrılan bütçeyle sığınma evleri, daha iyi sağlık hizmetleri, yaratıcı alanlar sağlansın istiyoruz.
 
Biz kadınlar sözü bitirmek isteyenlere inat söz bitmedi bitemez diyoruz.
Biz kadınlar tarafız diyoruz. Savaşa karşı barışın, ölüme karşı hayatın tarafıyız.
 
Bugün buradan ”Bu ülkede savaş var, kadınlar savaş istemiyor!” demeye devam ediyoruz ve  barıştan vazgeçmeyeceğiz. Barış ancak bütün kadınların barış için çıkaracakları seslerin birleşmesiyle mümkün.
Haydi, hep birlikte söyleyelim barış mümkün ve zorunlu.
 
-Operasyonların durdurulmasını silahların susmasını istiyoruz.
-Barışçı çözüm için görüşmelerin hemen başlatılmasını istiyoruz.
-Savaşa ayrılan bütçenin kadınlara ayrılmasını istiyoruz.
-Ana dil hakkının koşulsuz güvenceye alınmasını istiyoruz.
-Tutuklu bulunan tüm  kadınların serbest bırakılmasını istiyoruz.
 
Savaşa karşı söz barışın olsun!
Barış için ısrar ediyoruz!
Em ji bo aştiye bi ısrar in!
Yaşasın kadın dayanışması!
Biji yekitiya jiyan…”

 Fotoğraflar: Nilgün Yurdalan

 


Etiketler: insan hakları
İstihdam