20/03/2013 | Yazar: Aslı Alpar
Lepa, ataerkil dünyanın kadının kendini sevmesine izin vermediğini, kendisi dışında herkesi sevmesi gerektiğini öğütlemesine karşı bir mücadele olarak, kendini sevmenin devrimci bir duruş olduğunun altını ısrarla çiziyor.

Kaos GL’nin Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde 16-17 Mart tarihlerinde gerçekleştirdiği II. Uluslararası Feminist Forum’un açılış oturumu “Savaşa Karşı Feminist Forum” oldu
Kaos GL Medya-İletişim Koordinatörü Gülsüm Depeli, Kuzey Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya ve Avrupa’dan gelen feminist ve LGBT’leri selamlayarak başlattı forumu. Gülsüm Depeli, geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen Feminist Forum’un bu yıl genişleyen katılımıyla, feminist politika üretmek için önemli bir adım yakalandığını ifade etti.
Homofobi Karşıtı Buluşma’yı feminizmle birleştirmek…
Savaş ve LGBT-Feminist Mücadele’nin konuşulduğu oturumda ilk konuşmacı Sırbistan’dan gelen Lepa Mladjenoviç oldu. Homofobi Karşıtı Buluşma’yı feminizmle birleştirdiği için Kaos GL’ye teşekkürle başladı konuşmasına ve ülkesindeki mücadelesini anlatarak devam etti. 1990 yılında Yugoslavya henüz dağılmamışken, ilk feminist buluşmayı örgütlediklerini, bu toplantıda birçok lezbiyenin de yer aldığını ve bu toplantının sonucunda bir manifesto ortaya çıktığını anlattı. Yine 1990 yılında bu toplantıların devamında Lepa Mladjenoviç’in de içinde olduğu erkek şiddetinin önüne geçmek için bir kadın grubu kurulduğundan bahsetti. Mladjenoviç’in ifade ettiğine göre, Arkadia gey-lezbiyen grubu, Labris ve Novisad feminist örgütleri bu dönemin meyveleri.

İktidar hiyerarşisi yokmuş gibi politika yapılmaz!
Lepa, sunumunda iki tür direniş eylemini benimsediklerinden bahsetti. Bunlardan ilki “kendini sevmek” ve diğeri “sorumluluk almak”. Önce sorumluluk almaktan bahsetti Lepa. Bu ilkeyi, “iktidar hiyerarşisi yokmuş gibi politika yapılmaz” diyerek açıklıyor. Sadece adı Sırp ismi olduğu için, Boşnak ve Kosova Savaşı’nda daha az yaralandığını bu yüzden dahi olsun Boşnak kadınlardan özür dilemesi gerektiği örneğiyle açıkladı bunu. Savaş sürerken her Çarşamba günü kadın grubunun sorumluluk alarak, siyahlar giyip barış için sessiz direniş yaptıklarını ve “benim adıma olmaz” sloganıyla savaşı reddettiklerini anlattı. Bu barış hareketinin savaşı bitirmediğini ama başka bir mücadele hattını oluşturduğunu belirtti. Savaş sonrasında acı çekmiş bölgelerin ziyaretine devam ettiklerini, etnik temizlik yapılan bölgeleri ziyaret ederek, “Siyah Giyen Kadınlar” eylemlerini sürdürdüklerini ifade etti.
Daha fazla iktidar sahibi kişiler daha fazla sorumluluk alır
Savaştan 8 yıl sonra bölgede oluşan Kosova Kadınlar Ağı toplantısı bu eylemlerin bir ürünü. Makedonya’da toplanan bu ağın katılımcıları sorumluluk alma ilkesini benimsemiş. Yani daha fazla iktidar sahibi kişiler daha fazla sorumluluk alır.
Kendini sevmek devrimci bir duruştur!
Lepa’nın direniş eylemi olarak açıkladığı bir diğer ilke ise, “kendini sevmek”. Ataerkil dünyanın kadının kendini sevmesine izin vermediğini, kendisi dışında herkesi sevmesi gerektiğini öğütlemesine karşı bir mücadele olarak, kadının kendini sevmesi, kendisi ile barışması anlamına geliyor bu ilke. Kendini sevmenin devrimci bir duruş olduğunun altını ısrarla çiziyor.
Kendini sevmek, ötekine yer açmak ve sorumluluk almak. Lepa Milandjenoviç’in örgütlülük deneyimlerinden bizlerle paylaştıklarıydı.

Barış sürecinde kadınlar olmayacaksa, bu barış bizim barışımız olmaz!
Savaşa karşı oturumun ikinci konuşmacısı BDP Eşbaşkan Yardımcısı Yüksel Mutlu’ydu. Yüksel Mutlu, Lepa Milandjenoviç’in kaldığı yerden, savaşların Türkiye ayağından devam etti. Savaşların kadın bedeni üzerindeki tahakkümüne değinen Mutlu, 30 yıldır Türkiye’de süren savaşta 40 bin kişinin hayatını yitirdiğine hatırlattı. Savaşların erkekler tarafından başlatıldığı, erkeklerle sürdürüldüğü, erkeklerin öldüğü ve barışa yine erkeklerin karar verdiği bir dünyada, savaşın kadınlardan götürdükleri üzerine sürdürdü konuşmasını. Devam eden barış sürecinde görüşme trafiği dışında bir şey olmazken, operasyonların ve tutuklamaların devam ettiğini de anımsattı. Süren savaşta Kürt kadınlarına tecavüz edildiği ve bu tecavüzlerin bölgedeki feodal yapıdan dolayı konuşulmadığına değindi. Ayrıca her yıl 15 binden fazla kişinin mayın nedeniyle hayatını yitirmekte, bu kişilerin çoğunun yine kadın ya da çocuk olduğu gerçeği, savaşta eşini yitiren kadının erkek egemen bir dünyada tek başına kalması ve savaşların bitmesiyle her yıl yeniden düzenlenen savaş bütçesi yerine kadınların yaşamını kolaylaştıracak bütçelerin, sosyal yardımların yapılacağının altını çizdi Yüksel Mutlu.
Mutlu, “Barış sürecinde kadınlar olmayacaksa, bu barış bizim barışımız olmaz.” diyerek sözlerini tamamladı.
Fotoğraflar: Gülistan Aydoğdu / Kaos GL
Etiketler: kadın