21/11/2008 | Yazar: Barış Sulu

Sigarayı erkeklere has taşıma tekniği ile taşıyıp, biraz da sert çıkışlar yapıldığında eşcinsel bir kadın karakter elde edileceğine olan inanç bir an önce terk edilmeli. Oyuncu kadrosu, Dolunay Soysert, Tardu Flordun, Ceyda Düvenci, Erkan Can ve Beste Bereket gibi oldukça popüler isimlerden oluşan Sürmanşet, İstanbul Halk tiyatrosu tarafından sahneleniyor.

Kafası karışıklardan, kafası karışıklara: SÜRMANŞET Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sigarayı erkeklere has taşıma tekniği ile taşıyıp, biraz da sert çıkışlar yapıldığında eşcinsel bir kadın karakter elde edileceğine olan inanç bir an önce terk edilmeli. Oyuncu kadrosu, Dolunay Soysert, Tardu Flordun, Ceyda Düvenci, Erkan Can ve Beste Bereket gibi oldukça popüler isimlerden oluşan Sürmanşet, İstanbul Halk tiyatrosu tarafından sahneleniyor.

KAOS GL – 05/11/2008

Ebru – İstanbul

Haftalar önce yerli yazarın elinden çıkmış, In Yer Face* oyunun yakında sahneleneceği haberini duyduğumda sabırsızlanmaya başlamıştım.

Özellikle DOT tiyatrosu tarafından bonkörce ve hakkı verilerek sahnelenen In Yer Face akımının İngiliz örnekleri bir süredir kendi izleyici kitlesini oluşturmuş ve yenilik arayan dimağları tam istedikleri ile doyurmaya başlamıştı.

Lakin yıllardır süregelen Türk oyun yazarı çıkaramıyoruz, yerel oyunlar ortaya koyamıyoruz şikayetleri çok uzun süredir tiyatronun içinde çeşitli sıfatlarla yer alan Sinan Tuzcu’nunda dikkatini çekmiş ki Türkiye’de neler olup bittiğine dair bir oyun kaleme almış. Oyuncu kadrosu oldukça popüler isimlerden oluşuyor, Dolunay Soysert, Tardu Flordun, Ceyda Düvenci, Erkan Can ve Beste Bereket. Yönetmen ise tiyatro severlerin yakından tanıdığı Arif Akkaya.

Buraya kadar gayet heyecan verici, cesareti alkışlanacak bir girişim gibi görünen SÜRMANŞET oyunu ilk dakikasından itibaren maalesef hallice bir hayal kırıklığı olmaktan öteye gidemiyor.

Oysa tüm kadrosu ile göz kamaştıran, gerek teknik ekibinde yer alan isimler gerekse sahnede ve sahne arkasındaki isimler bakımından en baştan oyun hakkında büyük bir beklentiye sahip oluyorsunuz.

Hayatında hiçbir tiyatro oyununu bırakın terk etmeyi, ayıp olmasın diye, emeğe saygı diye göz kırpmadan izleyen ben maalesef oyunu birinci perde sonunda terk ettim.

Neresinden tutup neyini anlatmak gerektiğine bir türlü karar veremiyorum.

Hani bütün temel dürtülerini bastırıp bastırıp sonra bir fırsatını bulduğu ilk anda onları öylece sağa sola saçan, histeri krizine tutulmuş kadınlar gibi derdini ifade etmeye çalışan bir oyun olmuş SÜRMANŞET. Her gündemi anlatmaya çalışırken hiçbir gündemden etraflıca bahsedemeyen, bunun üzerine abartılı oyunculuklarla artık modası geçmiş taşkın duyguları sergileyerek ruhumuzu, dimağımızı sınırlandıran ve sınırlandırdığı için sinirlendiğimiz oyun prodüksiyon bakımından da epey masraflı olmuş izlenimi yaratıyor.

Türkiye’ye dair tüm sorunları oldukça kaba hatları ile sahneye aktaran oyunun kullandığı dil, gerektiği için değil ‘farklı’ olacağım kaygısından ötürü bol ve gereksiz küfür içeriyor.

Oyuncuların tümü oyun için değil kendisi için döktürüyor! Fakat bu döktürmeler biriken bir güzelliğe değil sonunda döküntüye dönüyor. Tiyatronun ekip anlayışı, sahneleme tekniği sebebi ile mi yoksa oyun metninin ilişkileri yüzeyde bırakması nedeni ile mi bilinmez tek kişilik hezeyanlar gibi görünüyor. Repliklerini unutan oyuncular, olur olmadık yerde yapılan kreşendolar almış başını gidiyor. Karakterlere ait herhangi bir alt metin göremediğimiz gibi üst metin de göremiyoruz. Olaylar içinde aynı durumun geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle eşcinsel karakter ile ilgili olarak altını çizmek istediğim hususlar var. Eşcinsel kadın kimliği Yaşamın Kıyısında Nurgül Yeşilçay’ın incelikten yoksun yorumlamasının bir kopyası gibi karşınızda yeniden sırıtıyor. Sigarayı erkeklere has taşıma tekniği ile taşıyıp, biraz da sert çıkışlar yapıldığında eşcinsel bir kadın karakter elde edileceğine olan inanç bir an önce terk edilmeli. Yazar sanki bunu bilir gibi eşcinsel karakteri fosforlu kalemle çizmek için repliklere bir kaç gey klüp ismi koyuyor ki bu durumu iyice komik bir hale getiriyor.

Tüm bunlara kullanılan müziğin klişe olması eklenince ortaya tipik bir TV dizisinin sıkıştırılmış hali çıkıyor.

Yine de herkesin fırsatı olduğunda bu oyuna gitmesini tavsiye ediyorum. Prodüksiyonların büyüklüğü, ekibin göz kamaştırıcı olması gibi unsurların iyi tiyatro oyunu için asla ve asla yeterli olmayacağını görmek açısından oldukça faydalı.

Birgün gerçekten Türkiye’de ne olduğunu ince ince işleyip tel tel gözümüzün önüne dökebilecek yerli In Yer Face akımına haiz oyunlar olması dileğimle.

*In Yer Face: Özellikle 1990’lı yıllarda patlama yaşayan, amacı kullandığı dil ve sahneleme ve imgelerle seyirciyi şaşırtmayı amaçlayan İngiliz tiyatro akımıdır. Akım argoyu, şiddeti, cinselliği bonkörce kullanır. İzleyicinin kişisel alanına kullandığı teknik ile nüfuz ederek kayıtsız kalmamanızı amaçlar. Akımın adı In Your Face – Yüzünün Ortasına’dan gelmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere oyun suratınızın ortasını hedef alır.

Etiketler: kültür sanat
nefret