23/06/2015 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL’den Murat Köylü Avrupa Komisyonu Türkiye Masası ile Temel Haklar Birimi yetkilileri ile Brüksel’de bir araya geldi, Türkiye’deki LGBTİ hareketinin son durumunu ve AKP’nin homofobik nefret kampanyalarını aktardı.

Kaos GL, Avrupa Komisyonu ile Türkiye’nin 2015 İlerleme Raporu’nu görüştü Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL’den Murat Köylü Avrupa Komisyonu Türkiye Masası ile Temel Haklar Birimi yetkilileri ile Brüksel’de bir araya geldi, Türkiye’deki LGBTİ hareketinin son durumunu ve AKP’nin homofobik nefret kampanyalarını aktardı.
 
Kaos GL Derneği, Avrupa Birliği’nin 2015 Yılı Türkiye İlerleme Raporu hazırlık görüşmeleri çerçevesinde Avrupa Komisyonu Türkiye Masası ile Temel Haklar Birimi yetkilileri ile Brüksel’de bir araya geldi.
 
Yaklaşık 1 saat süren görüşmede Kaos GL temsilcisi Murat Köylü Türkiye gündemindeki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği meselelerine ve son 9 ayın belli başlı gelişmelerine dair yazılı bir rapor sundu. Soru-yanıt kısmında Kaos GL temsilcisi şu konuların özellikle altını çizdi:
 
Medyada gidişat olumlu
 
·         Kaos GL’nin yürüttüğü medya izlemesinin 2014 yılı verilerine göre geçtiğimiz sene içinde lezbiyen, gey, biseksüel ve translar (LGBT) ile ilgili anaakım medyada yer alan haberlerin yüzde 71’i insan haklarını destekleyici niteliktedir. Bu bulgu, medyada meselenin doğru bağlamda, yani insan hakları ve demokratikleşme düzleminde tartışıldığını ifade etmektedir. Ayrıca, LGBT’lerin eşit onurunun ve vatandaşlık haklarının teslim edilmesine dair medya desteğinin yükseldiğini göstermesi açısından umut vericidir.
·         Diğer iki umut verici haber ise Türkiye’nin üst düzey yargı organlarından gelmiştir. Anayasa Mahkemesi bir kararında cinsel yönelim temelli nefret söylemini en az ırkçı veya cinsiyetçi olanlar kadar endişe verici bulurken, Danıştay da eşcinsel bir öğretmenin işten çıkarılmasını hukuka aykırı bulmuştur. (Ne yazık ki Anayasa Mahkemesi daha yakın zamandaki bir diğer kararında ise AİHM içtihadına uygunluk, yani gereklilik, eşitlik ve tarafsızlık nosyonundan uzaklaşmış ve “eşcinsel ilişkiler" içeren görüntü, ses ve yazıları satanlara, depolayanlara ve bulunduranlara 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilmesine onay vermiştir.)

LGBTİ hareketi en canlı sivil toplum hareketlerinden
 
·         2015 yılı 1 Mayıs kutlamaları, Türkiye’deki LGBTİ Hareketi’nin hem ülkenin hem Avrupa’nın en canlı sivil toplum ve taban hareketlerinden biri olduğunu göstermiştir: Eşcinseller, biseksüeller ve translar Türkiye’nin 26 farklı kentinde meydanlara çıkmış ve haklarını talep etmiştir.
 
·         Ayrımcılık ve şiddeti meşrulaştıran ideolojilere bağlı olanlar sayılmazsa, ülkedeki "hak temelli" sivil toplum örgütlerinde LGBTİ hakları büyük oranda kabul edilmiş durumdadır. Bununla birlikte, her geçen gün artan sayıda Belediye ve Kent Konseyi iç mevzuatlarında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliğini tanımakta, yerel yönetimlerde LGBTİ Meclisi ve benzeri yapılar birbiri ardından resmen kurulmaktadır. 2014 Yerel Seçimleri ardından Türkiye’nin açık eşcinsel kimlikli ilk Belediye Meclisi Üyesi Sedef Çakmak Beşiktaş’ta, ilk Belediye Başkanı Danışmanı Boysan Yakar Şişli’de görevlerine başlamıştır.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin homofobik nefret kampanyası
 
·         Ülkenin insan hakları savunucuları bir yandan bu olumlu gelişmeleri kutlarken, diğer yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala ile milletvekili adayı Yasin Aktay’ın AKP’nin genel seçim kampanyası kapsamında dillendirdiği nefret söylemlerine tanıklık etmiştir. 12 senelik iktidarı boyunca farklı düzeyden AKP temsilcilerinin dile getirdiği ayrımcı beyanlara veya nefret söylemlerine ek olarak, bu son derece gergin seçim ortamında en üst düzey liderler aracılığıyla en üst perdeden kışkırtılan nefret, eşit insan onuruna dair AKP’nin gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. AKP liderliği, koltuk ve ekonomik rant kazanmak için eşcinsel ve trans vatandaşların canlarını tehlikeye atmayı bir seçim taktiği olarak benimsemiş; ancak kaybetmiştir! 
·         HDP’nin açık kimlikli bir eşcinsel milletvekili adayı göstermesi ile başlayan sözlü saldırılar, Hükümet’in yayın organlarında da destek bulmuş ve yaygınlaştırılmıştır. Örneğin "akil insan" grubundan Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman’ın mevcut şiddeti körükleyen ve insan hayatını - daha da fazla- tehlikeye atmakta sakınca görmeyen görüşleri henüz herhangi bir siyasi ya da hukuki yaptırıma uğramamıştır. Cumhurbaşkanı’ndan "Hayrettin Hocasına" kadar AKP liderliğinin organize biçimde hareket ettiği bu dönemde özellikle translara yönelik fiziksel şiddet içeren nefret saldırılarında büyük artış kaydedilmiştir! "Nefret suçuna giden yol nefret söylemleriyle örülüdür," önermesi bir kez daha kanıtlanmıştır. Kaynağında Cumhurbaşkanı dahil devlet görevlilerinin ve "hükümet medyasının" olduğu bu saldırganlık 2015 yılı insan hakları raporlarına daha çok ayrımcılık ve şiddet vakası olarak yansıyacaktır.
·         AKP’nin seçim döneminde aldığı bu stratejik pozisyon, aslında son dönemlerinde sahiplendiği etik ve sorumluluk dışı siyaset anlayışının hassas seçim dönemine özgü, keskinleşmiş bir görünümüdür. Çeşitli sivil toplum ve insan hakları örgütlerince ifade edildiği üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Hükümeti uzunca bir dönemdir iktidarda kalma stratejisini kimlik temelli kutuplaştırmaya ve toplumsal parçalanmışlığı derinleştirerek sayısal üstünlük elde etmeye dayandırmaktadır.  Bu plan çerçevesinde özellikle 2011’den bu yana parlamentonun ve kamu yönetiminin işlevleri salt AKP Hükümeti’nin ve hedeflenen seçmen kitlesinin kısa dönem politik çıkarlarına hizmet etmeye ve demokratik muhalefetin yolsuzluk, hukuksuzluk ve otoriterleşme iddialarını savuşturmaya indirgenmiştir. Bu tekelci anlayış ülkenin yürütme, yasama ve yargı organlarını ve sosyal içerme politikalarını bloke etmiş durumdadır. İşte böylesi bir ortamda LGBTİ’lerin veya benzer durumdaki diğer vatandaşların insan hakları sorunları siyasetler üstü ele alınması gereken meseleler olmaktan çıkmış, Hükümet’in siyasi araçsallaştırmasına ve manipülasyonuna malzeme edilmiştir. Bu sıkışık ve çatışmalı dönemde, LGBTİ’ler gibi dezavantajlara maruz bırakılan kesimlerin hakları ne Meclis, ne yargı, ne de medya alanında gereken öncelik ve içeriklerde ele alınamamıştır.    
 
·         Nitekim geçtiğimiz yasama dönemi içinde AKP, LGBTİ’ler dahil pek çok toplumsal kesimin insan haklarıyla ilgili kanun tekliflerini veya meclis önergelerini meclis çoğunluğundan "faydalanarak" "otomatikman" reddetmiştir. Adalet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları kendilerine yöneltilen Meclis soru önergelerine ve/ya bilgi edinme başvurularına verdikleri yanıtlarda LGBTİ haklarına dair herhangi bir kurumsal algı veya çalışma sahibi olmadıklarını açıkça beyan etmişlerdir. Yaşanan onlarca cinayet veya intihar vakasına karşı Aile Bakanlığı başta olmak üzere hiçbir sorumlu makamdan açıklama yapılmamıştır. 2014 Kasım’ında Tiran’da Avrupa Parlamentosu’nun düzenlediği konferansa milletvekili katılımı için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın "Eşcinsellik sapkınlıktır," şeklinde fetva verdiği iddiası, birçok başvuruya rağmen Başkanlık tarafından yanıtlanmamış, yalanlanmamıştır. 
 
AKP’nin icraatları
 
·         AKP Hükümeti’nin eşcinsellerin ve transların insan ve vatandaşlık haklarına dair ayrımcı tutumu 2014 Mart’ında yasalaşan nefret suçu düzenlemesinde "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" ibarelerinin kapsanmamasıyla kurumsallaşmıştır. Gezi Direnişi’nin hemen ertesinde açıklanan Demokratikleşme Paketi, AKP Hükümeti’nin sadece LGBTİ’lere değil, genel anlamda insan haklarına bakışındaki ideolojik ve gündelik anlayışı resmetmiştir. Ülkenin her yerinden bildirilen son derece gaddarca işlenen homofobik ve transfobik nefret suçu vakalarına rağmen "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği", Kürtler’e dönük saldırıların yaygınlığına rağmen "etnik kimlik" koruma kategorilerinin dışında bırakılmıştır. Genel anlamıyla "nefret suçu düzenlemesi" Türk Ceza Kanunu’nda ayrımcılığı düzenleyen bir maddeye "nefret" sözcüğünün eklenmesinin ötesine geçememiş; meselenin özellikle de korumaya ve önlemeye dair sosyal, kültürel, idari boyutları görmezden gelinmiştir. AKP’ye düşen görev, bir an önce ülkenin genel insan hakları stratejisini hiçbir grubu dışarıda bırakmadan ve onlarla işbirliği içinde oluşturmak, yürürlüğe koymak; ve pek çok ülke gibi Türkiye’nin de kanayan yarası nefret suçlarına bütünlüklü bir yasal ve politik çözüm sistematiği geliştirmektir.  

Etiketler: insan hakları
İstihdam