05/03/2021 | Yazar: Kaos GL
“LGBTİ+’ların insan haklarını açıkça korumayan, LGBTİ+’ların haklarına erişiminin önündeki engelleri kaldırmayan, LGBTİ+’ların insan haklarını geliştirmek için adım atmayan hiçbir reform; özü itibariyle insan hakları reformu değildir!”
Görsel: Aslı Alpar / Kaos GL
Kaos GL Derneği, açıklanan insan hakları reform planına ilişkin basın açıklaması yayınladı. Dernek, LGBTİ+’ları dışlayarak hazırlanan planın daha baştan ayrımcı olduğunu ve özü itibariyle insan hakları reformu olmadığını söyledi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
LGBTİ+’ları dışlayarak insan hakları için “reform” yapılamaz!
Uzun zamandır hazırlığı yapıldığı söylenen ve insan hakları reform eylem planı adı verilen bir niyet beyanının, Cumhurbaşkanlığı tarafından 2 Mart 2021 tarihinde kamuoyuna açıklandığına tanıklık ettik. Bu paketin, hazırlık sürecinden, açıklandığı dönemin insan hakları durumuna; içeriğinden hedeflerine dek birçok açıdan reform olarak adlandırılması mümkün değildir, içeriği insan hakları alanında bir reformu hedeflememektedir.
*Bir yandan paketin örgütlenme özgürlüğüne ilişkin satırlarını kaleme alırken öte yanda sivil toplumun örgütlenme özgürlüğünü neredeyse ortadan kaldıran Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanunu çıkartıp, sivil toplumu yaylım ateşi misali hiçbir kamusal ihtiyacı karşılamayan denetimlere boğup, öğrencilerin LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nü yasalara aykırı şekilde kapatmak;
*Bir yandan ifade özgürlüğünü güçlendirmeye ilişkin satırları kaleme alırken Boğaziçi Üniversitesi eylemlilikleri sürecinde görüldüğü üzere barışçıl toplantı ve gösterileri şiddet kullanarak bastırmak; bir yandan “nefret söylemi” tanımını özünden soyutlayarak da olsa pakete koyarken, öte yanda gökkuşağı bayrağı asılı evlere baskınlar yapıp, bakanlar ve valilerce geleneksel ve sosyal medyada LGBTİ+’ları sapkın olarak nitelemek;
*Bir yandan uygulandığından reform paketi ile haberdar olduğumuz işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikasının devam edileceği yazılırken öte yanda insanları kötü muamele kullanarak göz altına almak, çıplak aramaya maruz bırakmak, “onarım terapisi” adı altındaki işkence seanslarına dair bir şey söylememek paketin neden inandırıcılıktan uzak olduğunu ortaya koyan gerekçelerden yalnızca birkaçıdır.
Reform eylem planı daha baştan ayrımcı şekilde kaleme alındı
Bugün LGBTİ+’lar yaşam hakkı ihlallerinden, işkence ve kötü muamele yasağının ihlaline, ifade özgürlüğü ihlallerinden örgütlenme özgürlüğü ihlaline, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı ihlallerinden ayrımcılık yasağının ihlaline, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlalinden mahpus ve tutuklu haklarının ihlaline, neredeyse temel hakların her alanında insan hakları ihlali yaşamaktadır.
LGBTİ+’lar bütün bunları yaşarken, reform eylem planında LGBTİ+ haklarına ilişkin hiçbir reform, iyileştirme ya da LGBTİ+’ların temel hak ve özgürlüklerini koruyacak bir adım yer almamaktadır. Bu reform eylem planı, LGBTİ+’ların insan haklarını korumak bir yana, bu reform eylem planının LGBTİ+’ların insan haklarına erişimlerinin sistematik olarak ihlal edilmesine son verme ihtimali bulunmamaktadır. LGBTİ+’ları kapsamayan plan, daha baştan ayrımcı şekilde kaleme alınmıştır.
Paketin hedefinin Türkiye’nin yaşadığı insan hakları krizinin aşılması için iç kamuoyunda doğan talepleri karşılamak değil Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile olan ilişkileri onarmak olması, felsefesindeki temel sorunu ortaya koymaktadır.
LGBTİ+ hak örgütleri sürecin katılımcısı değildi
Reform planının içeriğindeki eksiklerin yanı sıra, bu reform eylem planının oluşturulma sürecine LGBTİ+ hakları alanında çalışan dernekler katılmamış, süreç hiçbir şekilde şeffaf yürütülememiş, LGBTİ+ hakları alanında çalışan dernekler paket içeriğinden kamuoyu duyurusu sonrasında haberdar olmuştur. Nitekim paketin “Paydaş Katılımı” başlıklı 6. Maddesi bunun itirafıdır. Türkiye’deki insan hakları krizinin zaten sorumluları olan yüksek yargı ve bakanlıkların da dahil olduğu üst düzey kamu kurumlarının birçoğu, paketin hazırlık sürecindeki temel paydaşlardır. Buna karşın evrensel insan hakları standartlarının Türkiye’de de geçerli olması için çaba gösteren sivil toplum, beş çalıştay ve yirmi beş toplantıda birer kez paydaş sıfatıyla muhatap olarak kabul edilmiştir. Öte yandan sivil toplum katılımcılarının kimlerden oluştuğu, neleri talep ettiği ve taleplerinin pakette ne ölçüde karşılık bulabildiği, paket veya basın bülteninde ortaya konmamıştır. LGBTİ+ hakları alanında çalışan dernekler, sürece katıldığı söylenen sivil toplumun içerisinde yer almamıştır. Bir reform paketinin, insan hakları alanındaki krizin aşılması için sivil toplumun beklentilerini karşılayabilmesi ancak bu beklentilerin özgürce dile getirebildiği, ifade özgürlüğünün devlet müdahalesine maruz kalmaksızın kullanılabildiği bir ortamda mümkün olabilir.
LGBTİ+’ları dışlayarak nefret söylemi ve ayrımcılıkla mücadele edilemez!
AGİT’in 2019 raporuna göre Türkiye’de nefret suçlarının en büyük mağdur kesimi LGBTİ+’lardır. Nitekim gerek Avrupa Birliği, gerek Avrupa Konseyi gibi bölgesel mekanizmaların yayımladığı raporlarda, yöneltilen eleştirilerin başlıcası, LGBTİ+’lara dönük nefret söylemindeki artıştır. LGBTİ+’lara dönük nefret söylemi ve hak ihlalleri, Evrensel Periyodik İzleme Sürecinde de Türkiye’ye yöneltilen eleştiri ve soruların en belirgin olanlarındandı. Nefret söyleminin boyutu ve bu boyut içerisinde homofobik ve transfobik nefret söyleminin seviyesi raporlarla ortaya konmuşken, insan hakları reform eylem planının “Nefret Söylemi ve Ayrımcılıkla Mücadelede Etkinliğin Artırılması” başlıklı 4.4 maddesi altındaki faaliyetlerden hiçbirinin cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet karakteristiği temelli nefret söylemini içermemesi, insan hakları eylem planının, LGBTİ+’ları kapsamak bir yana, onlara dönük sistematik hak ihlallerinin sürdürüleceğinin işaretini vermektedir. Eylem planı, yukarıda belirttiğimiz raporları görmezden gelmiş, ayrımcılık formları arasında seçim yapıp, bazılarını içerirken cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve karakteristiği temelli ayrımcılığı dışlayarak, niyetini baştan ortaya koymuştur. Bir tarafta plan hazırlama süreci Avrupa Birliği tarafından maddi olarak desteklenirken, diğer taraftan Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin raporları gözardı edilmiştir. Bütün bunlar; devlet gözetiminde kullanılan fonların gayrımeşru kaynak kullanımıymış gibi bakanlar tarafından LGBTİ+ hak örgütlerinin her gün hedef gösterildiği, devlet destekli medyanın bu hedef gösteren beyanlardan yola çıkarak LGBTİ+ hak örgütlerini karalama amaçlı “haberler” yaptığı atmosferde gerçekleşmiştir.
“Ve benzeri” değil, LGBTİ+’ların insan haklarının korunmasını talep ediyoruz!
Ayrımcılık formları için tek tek sayılan “Dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç̧, mezhep” kimliklerinin yanına “ve benzeri” ifadesinin konması LGBTİ+’ları kapsamamaktadır. Bugüne kadar hazırlanan bütün metinlerde “ve benzeri” ifadesinin LGBTİ+’ları kapsadığı iddiasının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını anlamak için eylem planının da katılımcılarından Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) bakmak yeterlidir. Daha kurulmadan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığı, ayrımcılık temelleri arasında saymayarak ayrımcılık yapan TİHEK, ilerleyen yıllarda uygulama, açıklama ve etkinlikleriyle LGBTİ+’ların insan haklarını yok saymakla yetinmeyen ve bu hakları bilfiil ihlal eden bir kuruma dönüştü. TİHEK’in trans kadınların ayrımcılığa ilişkin başvurusunu “ayrımcılık temelleri arasında yer almadığı” gerekçesiyle reddetmesi ve düzenlediği etkinliklerde LGBTİ+’ları ve haklarını hedef göstermesi; reform eylem planındaki “ve benzeri” ifadesinin uygulamada ne anlama geleceğine dair yol göstermektedir.
Planda, idarenin iş ve işlemlerinde hukuki öngörülebilirlikle ilgili hedefler sayılmıştır. Bugün Türkiye’nin birçok valiliği, mahkemelerin iptal kararlarına rağmen onur yürüyüşleri yasaklarını her sene tekrar tekrar ilan etmektedir. Reform belgesi, idarenin mahkeme kararlarına uymamasına veya bu kararlar verildikten sonra aynı mahiyetteki yasaklama kararlarının tekrar verilmesine dair hiçbir şey söylememektedir.
Eylem planının yok saydıkları: Düşmanlığa varan ayrımcılık, nefret söylemi, nefret suçları ve cezasızlık…
*Reform eylem planı LGBTİ+’ları dışlarken; LGBTİ+’ların var oluşları kriminalize edilmekte, nefret söylemi devlet tarafından üretilmekte ve teşvik edilmektedir. Nefret söyleminin en vulgar formlarından olan “Onursuz ibne” sözü bile savcılıklarca ifade özgürlüğü olarak nitelenmekte, nefret söylemini yayan medya kuruluşları Basın İlan Kurumu eliyle devlet tarafından mali açıdan desteklenmektedir.
*TCK 122 ayrımcılık yapmayı cezalandırırken, LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık “yasada cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya karakteristiği” yer almıyor denilerek adeta hoş görülmektedir. Bu nedenle LGBTİ+’lar “ve benzeri” denilerek var oluşlarının yanısıra, temel haklarının da önemsizleştirildiğine, değersizleştirildiğine bir kere daha tanık olmuştur.
*LGBTİ+’lar içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na, İçişleri Bakanlığı’ndan Ticaret Bakanlığı’na ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na kadar devletin bütün kademeleri tarafından hedef gösterilmiş, “sapkın” gibi apaçık nefret söylemi olan ifadeler maalesef ki bakanlar eliyle LGBTİ+’lar hakkında kullanılmıştır.
*İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün 2015 yılında yasaklanması, polis saldırısı ve ardından LGBTİ+’lara yönelik nefretin siyasiler eliyle körüklenmesi katliam çağrısına dönüşmesi, kendilerine Genç İslami Müdafaa diyen bir grup LGBTİ+’ların öldürülmesine çağrı yapan afişleri Ankara sokaklarına asması, 2016 yılında IŞİD’in Kaos GL’yi tehdit etmesi, Ankara’da Homofobi ve Transfobi Karşıtı Yürüyüş’ün yasaklanması; İstanbul Onur Yürüyüşü’nün bir kez daha yasaklanması, artan nefret saldırıları ve cinayetleri, LGBTİ+’ları hedef alan karalama kampanyalarının medya ve siyasiler eliyle artık sistematikleşmesiyle birlikte deyim yerindeyse Türkiye’de artık LGBTİ+ hakları açısından yeni bir döneme girdik.
*LGBTİ+ düşmanlığının artık Hükümet politikasına dönmesi 2017 yılında olağanüstü hal döneminde Ankara Valiliği’nin kent genelinde LGBTİ+ etkinliklerini süresiz olarak yasaklamasıyla resmiyete dökülmüştür.
*2015 yılından beri farklı senelerde aynı gerekçelerle İzmir, Antalya, Mersin’de de onur yürüyüşleri yasaklanmıştır. Bütün bu örnekler, LGBTİ+’ların örgütlenme özgürlüğünün sistematik olarak ihlal edildiğinin apaçık göstergesidir.
*2019 yılına ait LGBTİ+’ların İnsan Hakları Raporu’muza göre ayrımcı uygulamalar kamu politikalarına da yansımaktadır. İşkence ve kötü muamele yasağı ile ifade özgürlüğü, kişi özgürlük ve güvenliği haklarının ihlallerinde artış yaşanmaktadır.
*2019 yılına ait Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu’muz, nefret suçlarının çoğunun linç niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır.
*Özel sektör ve kamuda LGBTİ+’ların durumu 2020 araştırma sonuçlarımız ise LGBTİ+ çalışanların ayrımcılık, dışlama, aşağılama, dedikodu ve nefret söylemiyle karşılaştığını, işini kaybetme ve daha ağır bedeller ödeme korkusuyla haklarını arayamadığını vurgulamaktadır.
*2020 Medya İzleme Raporu’muz medyada nefret söylemi ve ayrımcı dil oranlarının yükselişte olduğunu, medyadaki LGBTİ+ düşmanlığının siyasetle el ele gittiğini ve özellikle LGBTİ+ derneklerini hedef alan organize nefret kampanyalarının yükselişte olduğunu göstermektedir.
İnsan hakları eylem planı değil, hak ihlallerinin süreceğine dair irade beyanı!
Bu plan, belirttiğimiz gibi insan hakları eylem planı değil, devam edegelen hak ihlallerinin bundan böyle de süreceğini işaret eden bir irade beyanıdır. Bu beyan, sivil toplumun hak taleplerini karşılamamakta, şu yetersiz haliyle bile zaman planını ortaya koyamamaktadır.
LGBTİ+’ların temel haklarını korumayı bırakın LGBTİ+’ları dışlayan bu reform eylem planı artık kurumsallaşan LGBTİ+’lara nefret söylemi, ayrımcılık ve dışlama politikalarıyla birlikte düşünüldüğünde; bu eylem planı LGBTİ+’lar açısından hiçbir yenilik getirmemektedir. İnsan hakları bir bütündür ve LGBTİ+’ların insan haklarını açıkça korumayan, LGBTİ+’ların haklarına erişiminin önündeki engelleri kaldırmayan, LGBTİ+’ların insan haklarını geliştirmek için adım atmayan hiçbir reform; özü itibariyle insan hakları reformu değildir!
Kaos GL Derneği
Etiketler: insan hakları