20/01/2010 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL dergilerinde yer almış AIDS haberleri... Kan davası'nda beraat

Kaos GL dergilerinde yer almış AIDS haberleri...

Kan davası'nda beraat
M. I. ve bebeği R.'nin doğum sırasında verilen kanla AIDS'e yakalanması üzerine ailenin Kızılay Kan Merkezi görevlileri aleyhinde açtığı ceza davasında sanıklar beraat etti. Mahkeme, sezaryen ameliyatında test edilmemiş kanı kullanan Dr. Osman Konyalı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. (Radikal, 11 Mayıs 1999)

15 milyarlık AIDS parası
Kızılay'dan verilen "mikroplu" kanın sezaryenle doğum sırasında kullanılması sonucu iki bireyi AIDS olan I. ailesinin açtığı davada Kızılay ve Sağlık Bakanlığı 15 milyar lira manevi tazminata mahkum oldu. Mahkeme, maddi tazminatı reddetti.
Kızılay, daha önce de İzmirli üç yaşındaki Y.O.'ya "mikroplu kan vererek AIDS'e yakalanmasına yol açtığı" için 30 milyar lira tazminat ödemeye mahkum edilmişti. (Radikal, 12 Mayıs 1999)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Haziran 1999, Sayı 58

“Aids’e çözüm yolda”
AIDS konusunda medyada her gün yeni bir haber çıksa da aslında yeni bir gelişme yok. 23 Temmuz 1997 tarihli Radikal’de yer alan haber “Aids’e çözüm yolda” başlığını taşıyor. “ABD’nin Dana Forber Üniversitesinde yapılan araştırmalar sonucunda, Aids virüsünün insan vücudunda nasıl çoğaldığı saptandı. Buna göre, Aids virüsü TAT adında bir proteini üretiyor, bu protein de hücrelere girerek, Aids virüsünün çoğalmasını sağlıyor. Bilim adamlarına göre sıra, üremesini engellemekte.”

Aynı gazetede bir gün sonra, yine Aids’le ilgili , “Her gün bin ölüm” başlıklı bir haber yer alıyor. “Birleşmiş Milletlerin son raporu, çağın hastalığı Aids’le ilgili korkunç bir gerçeği ortaya koydu: dünyanın çeşitli ülkelerinde günde bin çocuk, bu hastalık yüzünden yaşamını yitiriyor.” Haber devam ediyor: “’Çağın vebası’ olarak adlandırılan Aids’e çare bulmak için yüzlerce bilim adamı büyük bir hızla çalışıyor. Özellikle ABD’de Aids’ten ölenlerin geçen yıl yüzde 19 oranında düşüş kaydettiği ve hastalığın yavaş yavaş ‘ölümcül’ kategorisinden çıkıp, ‘uzun süreli tedavi gerektiren hastalık’ kategorisine geçtiği belirtiliyor. Ancak her biri yüzlerce dolar değerinde olan ilaçlar, gelişmekte olan ülkelerde hızla yayılan hastalığa çare olamıyor. Bu yüzden uluslararası örgütler, tedaviden çok Aids’in yayılmasını önleyecek programlar uygulamaya çalışıyor.”

Örneğin Tayland’da halkı bilgilendirmeye yönelik kampanyalar sonucu 1989-1994 yılları arasında Aids kaynaklı ölümler yüzde 80 oranımda azalmış. Ülkede 1990’dan bu yana hastalığa yakalananların sayısı da yarı yarıya inmiş.
Türkiye’nin sağlık sistemini ve sosyo-ekonomik koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda, asıl yapılması gerekenin, korunmak için çaba göstermek olduğu görülebilir.
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Ağustos 1997, Sayı 36


AIDS TESTİNE 3.850 BAŞVURU
Sağlık Bakanlığı’nın ücretsiz AIDS testine ilgi büyük oldu. Bakanlığın, isteyenlerin ücretsiz HIV testi yaptırabilmelerini sağlamak amacıyla geçen ay 49 ilde açtığı 100 “HIV Tarama ve AIDS Danışma Merkezi”ne 3.850 kişinin başvurduğu bildirildi.
(5 Ekim 1997, Radikal)

3 MİLYON ÇOCUK HIV/AIDS TAŞIYICISI
Dünyada 3 milyon çocuğun AIDS’in pençesinde olduğu, 9 milyon çocuğun annesinin de AIDS’e kurban gittiği belirlendi. Birleşmiş Milletler’in oluşturduğu HIV/AIDS Programı’nın (UNAIDS) 1 yıl süreyle yaptığı çalışma, acı bir gerçeği ortaya koydu. Yalnızca geçen yıl 15 yaşın altında 400 bin çocuk, HIV’le tanıştı.
(1 Ekim 1997, Radikal)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Ekim 997, Sayı 38

AIDS’in MODASI GEÇTİ (Mİ?) HEPATİT-B ALIR MIYDINIZ?
Medya son haftalarda yeni bir hastalık keşfetti. Kendisi yeni olmayan bu hastalık Hepatit B olarak adlandırılan bir tür sarılık. KAOS GL’nin çeşitli sayılarında hastalıkların tıbbi yönüyle birlikte ideolojik yönlerine de dikkat çekmeye çalıştık. Bitmez tükenmez AIDS curcunasında Hepatit B gibi, verem gibi AIDS rüzgarından dolayı unutulan başka hastalıklara da dikkat çekmeye ve hatırlatmaya çalıştık. Ne yazık ki medyanın bunu fark etmesi için kendilerinden birinin Hepatit B’den ölmesi gerekiyordu, ve artık Hepatit B de medyanın gündeminde!


VEREM YİNE AZDI
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) veremin dünyanın bazı bölgelerinde yeniden yayıldığını ve tedavisi mümkün olmayan bir tüberküloz türünün de insanlığı tehdit etmeye başladığını bildirdi. … (Hürriyet, 24 Ekim 1997)

HEPATİT B DEHŞETİ
Dünyada Hepatit B nedeniyle 1 günde hayatını kaybedenlerin sayısının, AIDS nedeniyle 1 yılda ölenlerden fazla olduğu bildirildi. Hepatit B virüsünün AIDS’ten 100 kat daha bulaşıcı olduğu ifade edildi...(Radikal, 22 Ekim 1997)
“Medya şu ya da bu hastalığın değil hastalık olgusunun toplumsal temellerine inmediği sürece ne çoktan ortadan kalktığı söylenen verem tekrar tekrar azmaktan vazgeçer, ne de dünyada her yıl iki milyon kişi Hepatit B’den sessiz sakin ölürken birden bu hastalık dehşet saçmayı bırakır.”
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Kasım 1997, Sayı 39

HIV/AIDS taşıyıcısı aile Yargıtay'da
Şanlıurfa Kızılay Kan Merkezi'nden 3 yıl önce verilen kanın sezaryenle doğum sırasında kullanılması sonucu iki ferdi AIDS'e yakalanan aile Yargıtay'a başvurdu. Ailenin avukatı Şehmuz İnal, Şanlıurfa 2. Asliye Ceza ve Asliye Hukuk Mahkemelerinin, Kan Merkezi görevlileri hakkında verdiği beraat kararı ile tazminat davası kararlarını bozmak amacıyla temyiz yoluna gideceklerini söyledi. Avukat İnal, dosyayı Yüksek Sağlık Şurası ile Gülhane Tıp Akademisinin incelediği ve olayla ilgili kişileri ve kurumları yüzde 100 kusurlu bulduğunu hatırlattı. (Radikal, 2 Haziran 1999)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Temmuz-Ağustos 1999, Sayı 59-60

AIDS Davasında Beraat
Fransa'da görülen AIDS'li kan skandalı davasında iddia makamı, eski başbakan ve bakanların suçsuz olduğuna kanaat getirdi. Savcı Jean François Burgelin, eski Başbakan Laurent Fabius ile eski sağlık ve sosyal işler bakanları Edmond Herve ve Georgina Dufoix'nın "hata işlemekle" birlikte suçlu olmadıklarını bildirdi. Savcı, 9 Şubat'tan bu yana "istemeyerek de olsa ölüme yol açmak"tan yargılanan eski bakanların tutumlarının cezai yaptırımı gerektirmediğini kaydetti. Fabius ile iki eski bakan, 1985 yılında görevde bulundukları dönemde, kan bağışlarında AIDS test merkezi kurdurmadıkları için 4 binden fazla kişiye virüs bulaşmış olmasından sorumlu tutularak yargılanıyorlardı. HIV virüsü alanlardan 1000 kişinin öldüğü belirtiliyor. Savcının yeterli kanıt bulunmadığı yolundaki bu değerlendirmesi, davanın düşmesi anlamına geliyor. (26.02.1999, Evrensel)

Y.O.'ya AIDS Tazminatı
Henüz 20 günlük bebekken Kızılay'ın verdiği kan nedeniyle AIDS'e yakalanan 2 yaşındaki Y.O.'nun ailesinin hukuk savaşı, hükmedilen 61 milyar lirayı teslim almalarıyla sona erdi. Y.O.'nun annesi ve babası, "paranın tamamı çocuğumuzun tedavisinde kullanılacak" diye konuştu. Y.'nin avukatı Mehmet Emin Keleş ise, "bu, tüm manevi tazminat davalarında emsal olarak kullanılacaktır" dedi. (30 Mart 1999, Radikal)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Nisan 1999, Sayı 56

Fransa'da Tarihi AIDS Davası
Fransa'nın üç önde gelen politikacısı (halen millet meclisi başkanı, 1985 yılında da başbakan olan, Fransız Sosyalist Parti üyesi Laurent Fabius, aynı dönem hükümetinin Sosyal İşler Bakanı Georgina Dufoix ve kendisine bağlı bakan yetkisinde Sağlıktan sorumlu Devlet Sekreteri Edmond Herve) kan yoluyla binlerce kişinin AIDS virüsü kapmasına yol açarak kasıtsız adam öldürmek, kişinin fiziksel bütünlüğüne istemeden tecavüz ve en önemlisi ihmalkârlık suçlamalarıyla 1942 yılından bu yana ilk kez kurulan Cumhuriyet (Yüce) Adalet Divanı'nda yargılanıyorlar. (10 Şubat 1999, Cumhuriyet)

Kızılay'ın Ödeyeceği Tazminat
Yargıtay, Y.O.'ya AIDS'li kan verildiği gerekçesiyle Kızılay'ın 75 milyar lira tazminat cezasına çarptırılmasını onaylamasını caydırıcılık gerekçesine dayandırdı. Yargıtay'ın yayımladığı gerekçeli kararda Kızılay'ın olayda kullanılan kanı, mevcut teknolojinin öngördüğü teste tabi tutmadığına işaret edilerek, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde zarar görenin tatmin duygusunun karşılanması ve bu tür olayların tekrarlanmaması için caydırıcı olunması gereğine dikkat çekildi. Kızılay'ın, tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin temyiz istemlerinin de yanıtlandığı gerekçeli kararda, olayda çocuğun, annesinin ve babasının yaşamlarının çekilmez hale geldiğine işaret edildi. (13 Şubat 1999, Radikal, Cumhuriyet)

AIDS'li Kan Davası
Kızılay Kan Merkezi'nden verilen AIDS'li kanın sezaryenle doğum sırasında kullanılmasıyla 2 bireyi AIDS'e yakalanan ailenin 110 milyar liralık tazminat davasına devam edildi. Şanlıurfa Asliye Hukuk Mahkemesindeki duruşmaya aile ve davalı Kızılay ve Sağlık Bakanlığı vekilleri katılmadı. Duruşmada, "kusur oranının saptanması amacıyla bilirkişi olarak atanan Ankara Üniversitesi'ne gönderilen dosyanın incelemesinin tamamlanmadığı" bildirildi. Mahkeme hakimi, dosyanın beklenmesi için duruşmayı erteledi. (10 Şubat 1999, Cumhuriyet)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Mart 1999, Sayı 55

AIDS hâlâ eşcinsel hastalığı sanılıyor
Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy, Türkiye’de hâlâ AIDS’in eşcinsel hastalığı olduğuna ilişkin bir yanlış olduğunu kaydetti.
Bakan Özsoy şöyle konuştu: “Hastalık büyük oranda korunmasız cinsel ilişki yoluyla geçiyor Türkiye’de bu hastalık böyle tanındığı için özellikle yurtdışından gelen Romen ve Rus kadınlarla ve yurtdışına çıkıldığında yabancı kadınlarla korunmasız ilişkiye girilerek bu hastalığa yakalanılıyor. Bu hastalık yüzde 58 oranında korunmasız ilişki ile geçiyor.”

Türk AIDS’lilere İndirim Yok
İngiliz ilaç firması Glaxo Wellcome, AIDS tedavisinde kullanılan AZT adlı ilacın fiyatında yoksul ülkelerde yüzde 75 indirime giderken, Türkiye’de böyle bir indirimin söz konusu olmadığını açıkladı. Retrovir olarak da bilinen AZT’nin fiyatının indirilmesi konusunda yetkili makamın Sağlık Bakanlığı olduğunu söyleyen Glaxo Wellcome Ruhsatlandırma Yönetmeni Eda Ersoy, “Bakanlıktan bize bu konuda bir talep gelmedi” dedi. Şurup, tablet ve iğne olarak alınan AZT ilacının özellikle SSK, devlet ve üniversite hastaneleri tarafından tercih edildiğini belirten AZT Ürün Müdürü Deniz Durmaz, “İlaç kesin olmamakla birlikte kandaki HIV virüsü miktarını azaltıyor. Bu ilacı kullananların yaşam süresi önceki tedavilere de bağlı olarak yüzde 54 oranında uzuyor” dedi. İlaç özellikle hamile kadınlar tarafından kullanıldığında bebeklere AIDS geçmesi önleniyor. AIDS’e karşı sonuç alabilmek için Retrovir’in yine epivir ile birlikte alınması gerekiyor. İki ilacın bir aylık tedavide birlikte kullanılmasının faturası 166 milyon liraya ulaşıyor.
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Nisan 1998, Sayı 44

AIDS Yaz Okulu
Hacettepe Üniversitesi AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM), Ankara AIDS ile Savaşım Derneği ve Türk Eczacılar Birliği '‘IDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar'’konulu bir yaz okulu düzenlediler. Antalya’da Akdeniz Üniversitesi kampus ve tesislerinde gerçekleştirilen yaz okuluna çeşitli üniversitelerin tıp ve eczacılık fakültelerinden ikişer öğrenci katıldı.
Katılımcılara bu konularda temel bilgileri vermenin ötesinde yaz okulunun amacı katılımcıların kendi üniversitelerinde ‘AIDS ile Savaşım’ı amaç edinmiş öğrenci kulüpleri kurmalarıydı. Öğrenci kulübü olarak bu çalışmaları yürüten ilk örnek olan Hacettepe Üniversitesi AIDS’le Savaşım Topluluğu üyeleri de katılımcıydılar.
Bir hafta süren yaz okulunun ilk birkaç günü teorik eğitim şeklinde iken, geri kalan günler pratikte karşılaşılan sorunlar ve mücadele için nasıl örgütlenebileceği üzerine tartışmalarla geçti. Bu sırada zaman zaman yakından tanıdığımız homofobik tavırlar da (bunların AIDS ile mücadele edenlerde olmadığı gibi bir şeyi kimse iddia edemez) baş gösterdi; ama bunların üstüne gidildi. Sevindirici olan katılımcıların eşcinselliğe yaklaşımlarının beklenenden daha açık olmasıydı.
Bu yıl içerisinde Türkiye’nin dört köşesinden kurulmakta olan AIDS’le Mücadele Kulübü haberleri beklenmekte.
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Ekim 1998, Sayı 50

Türkiye'de Beş Milyon Hepatitli var
Türkiye'de yaklaşık 5 milyon kişinin Hepatit-B hastası olduğu bildirildi. Hastalığın yaygınlığını öğrenmek amacıyla 5 bin çevik kuvvet polisi başta olmak üzere büyük bir taranma kampanyası başlatan Viral Hepaptitle Savaşım Derneği'nin düzenlediği toplantıda konuşan İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, Hepatit-B'nin AIDS'ten daha tehlikeli bir hastalık olduğunu kaydetti. Hastalığın daha çok kan yoluyla bulaştığını anlatan Badur, cinsel ilişki, diş çekimi, çeşitli enfeksiyon hastalıkları ve tükürükle de virüsün geçebileceğini söyledi. Toplantıda, Türkiye'de yılda 25 bin kişinin hastalığa yakalandığı ve günde 50 çocuğun bu hastalıktan yaşamını yitirdiği vurgulandı.
Radikal, 9 Ekim 1999
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Aralık – Ocak 1999, Sayı 1

AIDS'li eşe tahliye
Antalya'da görülen bir dava, AIDS konusunda yaşanan en ilginç olaylardan biri oldu. Ü.U.'nun, HIV virüsü taşıdığını bildiği halde, bir süredir flört ettiği S.U. ile evlenip, cinsel ilişkiye girdiği çiftin mahkemelik olmasıyla ortaya çıktı. S.U., eşinin hastalığını bildiği halde kendisinden gizlediğini iddia ediyordu. Ü.U. ise bunları yalanlıyor, eşinin bilerek kendisiyle beraber olduğunu öne sürüyordu.
Sonunda S.U. bir zamanlar severek evlenip, aynı yastığa baş koyduğu erkeği mahkemeye verdi. "Cinayete tam teşebbüs" iddiasıyla...
Dün Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde, Ulukaya çiftinin üçüncü duruşması görüldü ve Ü.U.'nun tedavisini yaptırabilmesi için tahliyesine karar verildi.
Mahkeme Başkanı Özcan Şanlılar'ın basına kapalı yürüttüğü davada, önce Ü.U.'nun tanıkları konuştu. Orhan Akın, genç çiftin evlenmeden önceki arkadaşlık günlerinde, "S. ve Ü., hastalığı biliyorlardı ve konuşuyorlardı" dedi. Akın, "Hatta Sevgi, '3 gün ömrün olsa bile seninle evlenirim' demişti" diyerek sözlerini sürdürdü.
Ama S.U. cephesi hiç de aynı şeyi söylemiyordu. Eşinin bilerek kendisine HIV-1 ve HIV-2 virüsünü bulaştırdığını öne süren genç kadın, Orhan Akın'ın anlattıklarını kabul etmediğini ifade etti.
Peki Ü.U. ne diyordu? Hastalık ona nasıl bulaşmıştı? U. savunmasında HIV virüsünü askerliğini yaptığı sırada kan grubunun belirlenmesi için yapılan tahlil sırasında enjektörden kaptığını iddia etti. Ü.U.'nun tedavisinin yaptırabilmesi için "koşulsuz olarak tahliyesi"ne karar verildi ama, "Eşini öldürmeye tam teşebbüs" suçundan yargılanan sanık için savcı ömür boyu hapis cezası istiyor.
Tahliye kararını duyan ve mahkemede bayılan S.U. yakınları tarafından salondan çıkarılarak adliye dışına taşındı. Sürekli ağlayan ve baygınlık geçiren S.U. uzun süre ayağa kalkamadı. U. Antalya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. (11 Mayıs 2000, Yeni Binyıl)
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Haziran – Temmuz 2000, Sayı 4

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA'nın düzenlediği panelde, eşcinsel erkeklerin kan bağışında bulunmasına sınırlama getiren yönetmeliğin değiştirilmesiyle ilgili öneri geri çevrildi.
FDA'nın tavsiye alma amacını taşıyan AIDS panelinde, katılımcıların büyük bir kısmı, test yöntemlerinin geliştiğini, ancak kan bağışıyla ilgili yönetmeliğin teknolojik gelişmelerin gerisinde kaldığını savundu. Ancak çoğunluk, yeni test yöntemlerin kesin güvenirliği konusunda ellerinde yeterince kanıt bulunmadığını ileri sürerek, yönetmeliğin değiştirilmesine karşı çıktı.
Şu andaki yönetmelik, 1977 yılından bu yana bir erkekle cinsel ilişkiye girmiş erkeklerin kan bağışında bulunmasını engelliyor. Reddedilen teklif bu sürenin, 'son beş yıl içerisinde' şeklinde değiştirilmesini öngörüyordu.
Test yöntemlerinin güvenirliliğinin yanı sıra işin bir de cinsel ayrımcılık yönü bulunuyor. Panele katılan konuşmacılardan Dr. Mark Mitchell, FDA'nın yönetmeliğini 'kesinlikle ayrımcılık içeren keyfi bir uygulama olarak niteledi.
Eşcinsel örgütler de, risk gruplarının belirlenmesinde cinsel ayrımcılık yapıldığını belirterek, FDA'nın yönetmeliğini eleştiriyorlar. Söz konusu yönetmelik, hayat kadınları ile ilişkiye giren heteroseksüel erkekler için, karantina süresini bir yıl olarak tanımlıyor.
Eşcinsel gruplar, kan bağışında bulunmak isteyenlere, çok eşli olup olmadıklarının veya güvenli seks yapıp yapmadıklarının sorulmasının daha doğru bir yöntem olacağını ifade ediyorlar. Böylece güvenli seks yapan geylerle, yıllar önce eşcinsel deneyimi olmuş heteroseksüel erkeklerin dışarıda bırakılmamış olacağını belirtiyorlar.
FDA yönetmeliğinden dolayı 62 bin 300 kişinin kan bağışında bulunamadığı tahmin ediliyor.

Göçmenlere HIV Engeli
Her yıl birçok ülkeden daha çok göçmen kabul eden Kanada hükumeti, geçtiğimiz Çarşamba günü, göçmenler arasında HIV pozitif olanları belirleyip ülkeye girişlerinin engelleneceğini açıkladı. Hali hazırda verem ve frengi testleri yapıldığını belirten Göçmen Dairesi Bakanı Elinor Caplan, öncelikle Kanada vatandaşlarının sağlıklarını güvence altına almak zorunda olduklarını ve bu yüzden de yapılan testler arasına HIV ve hepatit B’nin de alınması gerektiğini söyledi. Böylece testlerde pozitif çıkanlar ülkeye sokulmayacak, ama göçmenler bu testlerden geçtikten sonra, kendileri ve yakınları yeni testlere tabi tutulmayacaklar.
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Aralık 2000, Sayı 6

Almanya’da Frengi Salgını
Alman sağlık görevlileri eşcinsel erkekler arasında bir frengi salgını olduğunu bildirdiler. 2002’nin ilk yarısındaki frengi oranı son yılların iki katı olduğu ve tıbbi istatistikleri derleyen bir enstitü salgının yüzde 60’ının eşcinseller arasında görüldüğünü söyledi. Almanya’da 1995 ve 2000 yılları arasında her yıl 1,100 ve1,200 arasında frengi vakası görülürken, bu yılın ilk yarısında 1,100’den fazla vaka bildirildi. Araştırmacılar korunmadan girilen ilişki sayısında, ilerleyen HIV tedavi yöntemleri insanların artık HIV virüsünü idam cezası olarak görmemeleri nedeniyle, artış olduğunu söylüyor. Ancak prezervatif kullanımına dair eldeki veriler frengi salgınının derecesine eş düşmüyor ve Almanya’da HIV vakalarında ölçülebilir bir artış yok. Araştırmacılar bu frengi salgının erkekler arasında korunmasız anal ilişkiden çok oral ilişki kaynaklı olduğu sonucuna varıyorlar.
Kaynak: Kaos GL Dergisi, Aralık 2002, Sayı 13

AIDS’in 10 yıllık bilançosu: Türkiye’de AIDS’in hızı yavaş
Türkiye’de 1985’te görülen ilk AIDS vakasından bu yana, AIDS hastası ve taşıyıcılarının sayısı 10 yılda 472’ye yükseldi.

AIDS, en çok heteroseksüellerde görülüyor, bunlarda taşıyıcı ve hasta sayısı toplam 190. Madde bağımlısı; 59 kişi, homoseksüel ve biseksüel; 54 kişi, transfüzyon alanlar; 29 kişi, hemofili hastaları; 14 kişi, anneden bebeğe geçiş; 3 kişi, hastalık nedeni bilinmeyenler; 119 kişi.

Azerbaycan’da AIDS paniği
Azerbaycan’da, son günlerde AIDS vakalarında artış görüldüğü bildirildi. Azerbaycan AIDS’le Mücadele Merkezi’nden yapılan açıklamada, altısı Azeri, toplam 22 kişide AIDS virüsü tespit edildiği, yabancı uyruklu kişilerin, ülkelerine gönderildikleri belirtildi. Bu rakamların, ülkedeki durumu yansıtmadığı ifade edilen açıklamada, Azerbaycan’da, AIDS’in yayılmasına son derece müsait ortam oluştuğu kaydedildi. Açıklamada, ülkede uyuşturucu kullanımının artması ve hastanelerde bir kullanımlık enjektör sıkıntısı çekilmesinin, AIDS’in yayılmasında önemli rolü olduğu vurgulandı.

Romanya’da köylüler AIDS virüsü taşıyan bir çocuğu taşladı
Romanya’nın bir köyünde, AIDS virüsü taşıyan 8 yaşındaki bir kız çocuğu ve ailesi köylülerce taşlandı ve evlerinden atılmak istendi.
Ülkenin kuzeyindeki Iasi kentinden doktor Constantin Barabolski, Reuters’e yaptığı açıklamada, 8 yaşındaki çocuğun, virüsü, önce yaşadığı çocuk yuvasında kaptığını belirtti.
Baraboski, “köylülerin kız çocuğunu ve ailesini bir felaket, bir salgın hastalık olarak gördüklerini” belirterek, geçen ay meydana gelen olaydan sonra virüsü taşıyan çocuğun ailesinin, saldırılardan korunmak için çocuklarını tekrar yuvaya vermek istediklerini söyledi. Romanya’da yoksul ailelerin bakamadıkları çocuklarını yuvaya verip, maddi durumları düzelince tekrar geri almaları, yaygın bir uygulama. Yuvalardaki çocuklara AIDS virüsünün, genellikle, hasta çocuklara, virüs taşıyan denizcilerden alınan kanların verilmesi ve aynı enjeksiyonun bir kereden fazla kullanılması gibi yollarla bulaştığı biliniyor. AIDS, ancak kan ya da cinsel birleşme yoluyla bulaşıyor. Romanya, Avrupa’da AIDS virüsü taşıyan çocuk sayısının en fazla olduğu ülke. Romanya’daki yaklaşık 3 bin AIDS vakasının yüzde 90’dan fazlasını 12 yaş altındaki çocuklar oluşturuyor.

AIDS virüsü taşıyan kadınlar artıyor
1985 yılında ABD’de AIDS’li kadın sayısı 534 iken 1994 yılında 14.081 olarak kayda geçmiş. Başka bir deyişle bundan 10 yıl önce AIDS’li kadınlar, bütün AIDS vakalarının yüzde 7’sini oluştururken, günümüzde yüzde 18’ini oluşturuyor. Bulaşmanın yüzde 38 oranında heteroseksüel ilişki, yüzde 41 oranında ise damar yoluyla uyuşturucu kullanma sonucu olduğu belirtiliyor.

Vakaların yüzde 77’sinin siyah ve Latin kökenli olduğu belirtilen uzmanlar kadınlardaki AIDS sıklığının erkeklerden daha hızlı arttığı günümüzde 25-44 yaş arası kadınlarda dördüncü sıradaki ölüm nedeninin AIDS olduğunu vurguluyorlar.

AIDS virüsü HIV’in vücuda girdikten sonra yarattığı hastalık tablosu kadınlar ile erkeklerde oldukça farklı, bu farklılık yüzünden kadınlarda erken dönemde hastalığın gözden kaçması olasılığı yüksek. Virüsün doğum sırasında anneden bebeğine bulaşması da ayrı bir sorun. Yapılan araştırmalar virüse karşı kullanılan zidovudine adlı ilacın anneye verilmesiyle virüsün bebeğe bulaşma oranının azaldığını ortaya koymuş. Şimdi ABD’de gündemde olan bir konu da gebe kadınlara AIDS ile ilişkili testin zorunlu kılınıp kılınmayacağı konusu.

AIDS ölümlerinde verem de suçlu!
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tanıtılan bir raporda, verem mikrobunun AIDS hastalığına yol açan HIV pozitif virüsünü taşıyanları normal insanlardan çok daha fazla etkilediği belirtilerek, bu konuda bir kampanya düzenleneceği duyuruldu. WHO tarafından Cenevre’deki genel merkezde yapılan tanıtım açıklamasına göre, AIDS’ten ölümlerin üçte biri, vereme yakalanma sonucu bünyenin zayıf düşmesinden kaynaklanıyor.

HIV pozitif virüsü taşıyan kişilerin verem mikrobunu kapmaları riski, normal ve sağlıklı insanlara oranla otuz kat daha fazla. Ölüm oranlarındaki artış ve söz konusu riskin sürekliliği, WHO bünyesindeki iki ayrı kurumu birleşik bir yapı altında birlikte çalışmaya yöneltti. Örgüt, yaptığı açıklamada, daha önce bağımsız birer birim olarak çalışan Global Verem (TB) Programı ve AIDS/HIV Programı’nın biraraya gelerek, 1996 Ocak ayında BM Birleşik AIDS Programı (UNAIDS) adı altında ortak projeler ve kitle sağlığı programları üzerinde çalışacaklarını belirtti. Dünya Sağlık Örgütü Global Verem Programı Başkanı Dr. Paul Nunn tarafından yapılan açıklamada ise, “verem tedavi edilebilir tipik bir hastalık gibi gösteriliyor. Geçmişteki umursamazlıklar sonucu bugün verem, tüm dünyada kontrol altına alınabilir olmaktan çıkmıştır” denilerek, iki birimin birleşip ortak çaba göstermesiyle, verem kaynaklı AIDS ölümlerinin yeni yüzyılda azaltılabileceği vurgulandı. Ocak 1996’da verem konusunda bilinçlendirmeyi amaçlayan dünya çapında bir kampanya da başlatılarak, kitleler eğitimden geçirilecek.

AIDS’e karşı aşı umudu
Pasteur-Merieux Serum ve Aşı Enstitüsü kurucusu Dr. Charles Merieux, enstitüde AIDS hastalığı için 1985 yılından bu yana aşı geliştirme çalışmaları yapıldığını belirterek, aşının 1997 ya da en geç 2000 yılı içerisinde bütün klinik fazlarının tamamlanacağını bildirdi.

Şirketlerin AIDS korkusu
1992 Türkiye güzeli doktor Elif ILGAZ AIDS’le mücadele için tertipledikleri konsere sponsor bulamadı. Firmalar kendilerine yapılan başvuruları, ‘AIDS imaj bozar’ endişesiyle reddetti.

Müftü, AIDS vaazına karşı
Sağlık Bakanlığı AIDS ile mücadele konusunda çeşitli kurumlarla işbirliği içine girerken Cumhurbaşkanı başkanlığındaki toplantıda yapılacak çalışmalar tartışıldı. Bakan Doğan Baran işbirliğine girilen kurumlar arasında Müftülüklerin de bulunduğunu da belirtiyordu. Durum camideki vaazlarda AIDS’ten söz etmeyi gerektiriyordu.

İşte bu noktada Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri arasında bir tartışma başladı. Diyanet İşleri, “Sağlık Bakanlığı’nın genelgesiyle ilgili bize bir şey ulaşmadı” derken, hazırlık aşamasında da danışılmadığından şikayet ediyor. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Miski imzalı genelgesinin 7. maddesinde ise durum “Halk eğitimi çalışmalarında ailevi değerlere sahip çıkılarak tek eşliliğin vurgulandığı mesajlara yer verilecek, ayrıca kondom kullanmanın önemi üzerinde durulacaktır.” diye açıklanıyor.

İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya ise “Kur’an-ı Kerim’de zaten ‘Adalete bağlı kalın’ diyerek tek eşliliği tavsiye ediyor. Prezervatif konusu cami adabına uyar mı münakaşa edilebilir” derken televizyon ve gazetelerde konudan yeterince söz edildiğini, camide konuşulmasının zamanı olmadığını söylüyor.

AIDS’in sorumluları IMF ve Dünya Bankası mı?
“Çağın Vebası” AIDS’in yayılmasında, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) uyguladığı ekonomik reçetelerin etkili olduğu öne sürüldü.

San Francisco AIDS Önleme Çalışmaları Merkezi’nden Peter Lurie adlı araştırmacı, AIDS konusundaki makalesinde, gelişmekte olan ülkelerde, 2000 yılına dek AIDS vakalarının artış göstereceğini belirterek buna, ekonomiye bağlı olumsuz sosyo-ekonomik gelişmelerin neden olacağını savundu.
“AIDS’in yayılmasını istemiyorsak, ekonomik programlar da dahil olmak üzere her şeyi masaya getirip tartışmalıyız” diyen Peter Lurie, birçok ülkenin, kredi alabilmek için, Dünya Bankası ve IMF tarafından dayatılan özel sektörün ve ihracatın büyümesini hedefleyen yapısal değişim programlarını uygulamaya yönlendirildiğini, bunun da o ülkelerdeki sosyo-ekonomik yapıyı değiştirdiğini belirtti.
Lurie, gelişmekte olan ülkelerdeki sağlık harcamalarının kısıtlanmasının da AIDS’e neden olan HIV virüsünün yayılmasında etkili olduğunu belirtti.
Kaynak: Kaos GL, Eylül 1995, Sayı 13

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam