27/11/2012 | Yazar: Aylime Aslı Demir

Akademik çalışmalarını Suç ve Ceza üzerine yapan Özkan Agtaş ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinden Zafer Kıraç’ın katıldığı forum 24 Kasım Cumartesi günü, Kaos Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Kaos GL Kasım Ayı Forumu ‘Suç ve Ceza’ Gerçekleşti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL bu yılki forumlarının üçüncüsünü “Suç ve Ceza” başlığı altında gerçekleştirdi.
 
Akademik çalışmalarını Suç ve Ceza üzerine yapan Özkan Agtaş ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinden Zafer Kıraç’ın katıldığı forum 24 Kasım Cumartesi günü, Kaos Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
 
Özkan Agtaş “Eşcinsellik, Cezalandırma ve Suç” başlığı altında bir sunum gerçekleştirdi. Agtaş bu sunumu gerçekleştirirken ilerlemeci bir tarihten ziyade hiperbolik kırılmalara kopuşlara odaklanan bir çerçeve çizdi. “Öncelikle arkaik toplumlarda olsun ibrahimik dinlerde olsun eşcinsellikten anladığımız şey bugünkü kullanımında daha farklı bir şeyi -belirli türden cinsel pratikleri- işaret ediyordu. Ve temel bir cinsel yasak bulunmuyordu.”
 
Bütün yasaların yasasının cinsellik üzerinden kurulduğunu dile getiren Agtaş cinsel anayasanın karşımıza 3 farklı biçimde çıktığını dile getirdi. Buna göre birincisi; kutsal yasak (günah) , ikincisi yasa ihlali (suç), ve son olarak norm dışılık devreye giriyor. “Dinsel yasak ve seküler yasalar üreme ve evlilik ile ilgili bazı kural dizgileri ortaya koyar ve bunlara uymama halide karşımıza şöyle çıkar; ürememe, evlilik kurallarına uymama, hazza yenik düşme. Doğaya aykırı işlenen suçlar -mastürbasyon, hayvanlarla ilişki, sodomi, livata- sıralanırken de bir türü ya da cinsi işaret etmekten ziyade ne yapıldığına, cinsel pratiklere odaklanılır.”
 
“Avrupa’da feodalitenin çözülmeye başlamasıyla güçlenen kralın artık kendini hem bu dünyanın lideri aynı zamanda tanrının temsilcisi ilan etmesiyle suçlular artık basit bir şekilde yasa delmekle kalmıyor aynı zamanda kralın yüce bedenine de saygısızlık ediyorlardı. Dolayısıyla şiddette olağanüstü bir artış gerçekleşti.”
 
“18.yüzyılla beraber “toplum” denilen kavramın ortaya çıkışıyla daha ziyade “sivil toplum”dan bahsedilmesiyle beraber artık suç krala karşı değil toplumsal sözleşmeye karşı işlenmiş oldu. Bu uygulama da kişileri toplum düşmanı ilan etmekteydi. Yüzyılın sonlarına doğruysa artık suç dini ve ahlaki yasaya aykırı değil yazılı olana karşı işleniyordu bu yazılı olan dinden ve ahlaktan ziyade toplum için neyin iyi neyin kötü olduğunu anlatıyordu.”
 
“Bu süreçle beraber cinsel pratikler açısından cezanın ivmesi azaldı. Livata yasak bir edimden 19.yy da bir roman kahramanına ve son olarak livata bir beden ve tür olarak; yasa ya da günah değil bir norm olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla artık suç ve cezadan bir şeyler bekleyen bu halimizin bize getirileri olmayacaktır. Artık normla hesaplaşmak gerek!”
 
Ağtaş’ın ardından konuşan Zafer Kıraç’sa daha ziyade kapalı mekanlar ve mevcut politikalar üzerinden bir sunum gerçekleştirdi.
 
Yaşlılar evi, ruh ve sinir hastalıkları merkezleri ve cezaevleri gibi kapalı mekanlar üzerine çalışan Kıraç bu mekanlarda engelli olmanın hasta olmanın, Lgbt olmanın, yabancı olmanın veya dilini bilmiyor olma halini aktardı. Bu durumun hafifletilmesi için adalet bakanlığıyla yapılacak çalışmaların önemine değindi. “Örneğin sadece 5 ilde kadın ceza evi bulunmakta. Ancak ülkemizde tutukluluk sürelerinin çok uzun olması sebebiyle yıllarca kadınlar ihtiyaçlarına cevap veremeyen birimlerde kalmak zorunda bırakılıyorlar.”
 
Cezaevlerinin artık depolara dönüştüğünden bahseden Kıraç, artık cezaevlerinin rehabilite fonksiyonundan vazgeçilmiş bulunulduğunu dile getirdi. “Örneğin bu depolama süreci İngiltere ve Fransa da çoktan başlanmış durumda. Cezaevleri özelleştirilmiş durumda ve bu özel şirketler yüzde 95 oranında doluluk istiyor. Bu sürecin ardından bu ülkelerde denetimli serbestlik verilmemeye başlanması anlaşılması güç bir şey olmasa gerek. Türkiye’de de adalet bakanlığının 250 bin kişi kapasitesine çıkmak için çalışmalar başlatmış olması ( şuan yaklaşık 126 bin kişi cezaevinde ancak kapasitenin 100 bin olduğu tahmin ediliyor.) oldukça düşündürücü.”
 

Etiketler: insan hakları
İstihdam