11/02/2025 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL Mülteci Hakları Programı, Türkçeye tercüme edilen öyküleri sizlerle paylaşıyor: “Bugün sahip olduğun umutla mutlu ol ve gitmiş olan geçmişi düşünme.”

Kaos GL Mülteci Hakları Programı Mersin’de Arapça konuşan LGBTİ+’lar ile Hikaye Anlatıcılığı Atölyesi düzenledi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: Pınar Ergün

Kaos GL Mülteci Hakları Programı, 24 Ekim 2024’te Mersin’de Arapça konuşan mülteci LGBTİ+lar ile Hikaye Anlatıcılığı atölyesi düzenledi. Yürütücülüğünü öykücü, yazar Pelin Buzluk’un üstlendiği atölyede, katılımcılar kuir öykücü Sait Faik Abasıyanık’ın “Hişt Hişt” adlı öyküsünden bir kesite devam yazdı.

Türkçeye tercüme edilmesi zaman alan öyküleri Kaos GL Mülteci Hakları Programı sizlerle paylaşıyor.

Octavia:

Arkama dönmeden durdum, aynı sesi duydum: "Nasılsın?". “Beni tanıyamadın mı?” O’na baktığımda, 30lu yaşlarında, simsiyah giyinmiş bir gençti ve kaş ve bıyıkları çok yoğundu. "Özür dilerim, seni daha önceden gördüğümü hatırlamıyorum." dedim ona. Tebessüm etti, "Evet," dedi, "Sen beni tanımayabilirsin ama ben seni çok iyi tanıyorum. Beni tanımamana hiç şaşırmadım; her zaman dalgındın. Ben senin komşunum, kaldığın apartmanda kalıyorum," dedi. Tebessüm ettim, "Olabilir," dedim.

"Benden bir şey mi istiyorsun?" dedim. Bana, "Açıkçası senden bir şey istemiyorum ama senin durumun beni merak ettirdi. Diğer komşular gibi değilsin,  içe kapanıksın," dedi. "İçe olmak yasak mı?" dedim. "Hayır," dedi. Düşündüm ki belki arkadaş olabiliriz; açıkçası böyle bir arkadaşlık reddedilmez. Belki bıyıkları olduğu için ya da cesur biri olduğu için, bilemedim. Neden ağzımdan sanki bir kelime çıksın diye bekliyor. Ona "Neden?" dedim.

Neden kabul ettiğimi bilmiyorum; muhtemelen bulunduğum bu yalnızlıklardan kurtulmak için.

Zyad:

Mesafeler beni çok uzaklara götürdü, yürümeye devam ettiğimde bir gölge gördüm.

Uzun boylu, zarif görünüşlü bir adamın gölgesiydi beni: akşam yemeğe davet etti. O anda yağmur yağıyordu. Islandım, o da montunu üzerime koydu. Sanki güzel bir gün, unutulmaz bir anı, hatta gerçek bir rüyaymış gibi, aradığım sıcaklığı hissettim.

İslam:

Aklımda bir sürü şey vardı ve bana ‘’Hey’’ diyince donmuş gibi durdum. Ve renkler birbirine çarpıp karıştı ve ben çıktım, ben ölen umut, dağınık insan ve ben tutuklu insan kaçmak istiyorum ama yapamıyorum. Yardım talep edemiyorum çünkü herkes benden vazgeçebilir hatta beni öldürebilirler. Bu nedenle teslim oldum, sustum ve arkama döndüm arkamda kim olduğunu görmek için. O benim gerçeğimdi kaçmak istediğim gerçeğiydi ve keşke kaçabilsem. Onunla sohbet etmeye başladım barışçıl biri olduğumu söylemek için ama aktardıklarım ona ikna etmedi, hiçbir şey yapmadım. Ben artık dönemem. Keşke kendim için savaşsaydım. Şimdi her şey bitti ve ben de bittim.

Beraa:

“Ne olmuş sana?” dedim.

Gökte uçan bir kuşu şaşkın bir şekilde gördüm, dedi.

Tebessüm ettim ona, "Şaşacak bir şey mi var?" dedim.

Dedi ki: Ben bir cezaevinde doğdum, annem beni hapishanede doğurdu. Şimdi yeni çıktım ve hayatımdan 15 yıl geçti, ama bu an dışında kendimi hayatta gibi hissetmedim. O zamandan beri hayatın adil olmadığını öğrendim. Zalime istediğini verir, mazlumun en basit haklarını ise engeller. O zaman ona seslendim, konuşmak istedim ve onu buldum; hapishane duvarlarından ve annesinin yanında örtüsünden başka hayatı bilmeyen masum bir çocuktu. Gözlerim doldu ve gözleri önünde gözyaşlarım aktı. Şaşkın bir şekilde bana baktı. 'Neyin var?' dedi. 'Etkilendim' dedim. Bunu duyunca daha fazla şaşırdı ve o an fark ettim ki, daha önce hiç kimsenin üzüntüsünü hissetmemişti. O anda aklımdan bir şiir geçti ve ona söyledim:

“Yavaşla, levhada yazılmış ne varsa, suçlama, o seni üzüntü ve yorgunlukla bırakır. Bugün sahip olduğun umutla mutlu ol ve gitmiş olan geçmişi düşünme.”

Alex Syrian:

Günlerden bir gün, evden kızgın çıktım, belki tıraş makinesine kızdım ya da içimdeki stres dolayısıyla! Artık bana ait olamayan şehrin sokaklarında yürümeye başladım; etrafımdaki korku ve ret anılarıyla. Bir anda çikolata rengi bir kâğıdın içinde garip bir harita buldum. Etrafımdaki renkler değişmeye başladı ve ağaçlar, otlar görmediğim bir renkle renklenmeye başladı. Yabancı biriyle buluştum. Bana bu yerin gerçeği özgürleştirdiğini, hiçbir kısıtlamanın olmadığını söyledi. Vadiye ulaştığımızda, korkusuzca kendim olabileceğim bir dünyada olduğumu fark ettim ve her yeni adımın içimde yeni bir hikâye yarattığını anladım.

Wesam & Tim

Beni yakışıklı bir gence bakmam için arkaya çevirdi; tebessüm eden, renkli gömlekli bir genç. Gömleğinin renkleri, her zaman alıştığım hayatın renkleriyle uyum içindeydi. Umutlar gözlerinde yansıyordu. Ama ses tonunda bir şey ağır bir yük taşıyordu.

Bana, "Sen de kısıtlamalardan mı söz ediyorsun?" dedi. Bana, ortak acıyı açıkça belirterek sordu. Ve hayatlarımızın nasıl olduğunu hatırladım, hâlâ korkular ve endişelerle doluydu. Nasıl her açıdan dışlanmıştık, nasıl yabancı ve kötü insanlar gibi muamele görüyorduk. Her gün, sokaklarda dolaşan ve ya ahlak ve gelenekler hakkında yüksek sesle konuşan, ya da bize şüpheyle bakan, ya da bizi arzuyla süzen insanlar vardı. Hayallerimizi konuştuk, korkusuzca yaşamamız, hayatımızı istediğimiz gibi yaşayıp o kısıtlamaları kırabileceğimiz bir gün hakkında. Ama her zaman, bizi kabul etmeyen gerçeği hatırlatan o ses vardı.

Angel:

Hey! Tek başına burada ne yapıyorsun, yoksa kayboldun mu?

Ben her zaman yalnızım, zaten yalnız kalmayı tercih ederim. Her zaman yalnız görürsün beni. Pek çok arkadaşım vardı, ancak herkes yalancı; dürüst biri yok, herkes kendi menfaatleri için var, bu yüzden yalnızım.

Bu üzücü! Haklısın, her kelimede, söylediklerinde haklısın, çünkü şu an hayat ancak bir menfaat. Hiç kimseye güvenme.

Bunu biliyorum. Umuyordum hayat istediğimiz gibi olsaydı ya da kötü olan şeyleri değiştirebilseydik, ama bunu yapamayız. Ben de senin gibiydim. Sen de uygun insanları seçip sen de bunu yapabilirsin.

Ekrem:

Hey, dedi: Arkama baktım ve orada uzun boylu, güzel bir adam gördüm, ona şaşkın bir şekilde "Merhaba" dedim.

Sonra, bu kişiye "Sen kimsin?" diye sordum. O da bana, "Ben, geniş evrende bir küçük yıldızım, yüksek gökyüzünde uçar, özgür topraklarda kısıtlamasız yürürüm," dedi.

Sonra, "Bende ne var?" diye sordum. O da "Bende ne var?" dedi.

Ben de, "Şu an çikolata renginde yapraklar ve kırık acı içinde kuşlar görüyorum," dedim.

O, "Sen sen olmalısın, yaşa ve kalbinin özgürlüğünü iste. Sen yaşamak için yaratıldın, o yüzden özgür ol," dedi.

Sonra, huzuru içinde yaydım ve içimdeki derin benlikle konuştuğumu hissettim. Ardından, yolun sonuna güvenle baktım ve kendime inandım, çünkü ben buyum. Kısaca, her istediğimi başaracağım, çünkü şuna kesinlikle inanıyorum: Hiçbir şey imkansız değildir.


Etiketler: kültür sanat, yaşam, mülteci, özel haber
2024