05/12/2024 | Yazar: Kaos GL
Dernekler, Ulusal HIV/AIDS Kongresi’ne LGBTİ+ örgütlerinin davet edilmemesine ilişkin, “Sağlık hizmetlerinde damgalama ve ayrımcılık, öznelerin sesine yer vermeksizin konuşulamaz” diyerek diyalog çağrısı yaptı.
Kaos GL ve 17 Mayıs dernekleri 5-8 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek Ulusal HIV/AIDS Kongresi’ne LGBTİ+ örgütlerinin davet edilmemesine ilişkin açıklama yaptı. “Sağlık hizmetlerinde damgalama ve ayrımcılık öznelerin sesine yer vermeksizin konuşulamaz” diyen derneklerin açıklamasının tamamı şöyle:
“2017 yılında 5 derneğin ortak aklı ile hayat bulan HIV/AIDS Platformu tarafından düzenlenen Ulusal HIV/AIDS Kongresi’nin sekizincisi, 5-8 Aralık 2024 tarihlerinde gerçekleştiriliyor.
Kongre için hazırlanan davet metni, HIV enfeksiyonun hız kesmeden etkili olduğunu, yeni tanı alan olgu sayılarının arttığını ve konunun disiplinlerarası bütüncül bir yaklaşım gerektirdiğini belirtiyor. Sivil toplum örgütlerini ve hekimleri bir araya getirmek üzere gerçekleşen kongrenin bu yılki programında ise; HIV epidemisine verilen yanıtta sivil toplum örgütlerinin bakış açısı, HIV tedavisine bütüncül yaklaşım, HIV enfeksiyonunun tanı, tedavi, izlem ve önlemine ilişkin hizmetler, HIV epidemisini sonlandırma yolunda adımlar, HIV enfeksiyonunun tedavisinde başarı için birey merkezli yaklaşım, “Riskli gruplara” erişim ve sağlık hizmetlerine erişimde damgalama ve ayrımcılık üzerine oturumlar yer alıyor. LGBTİ+ toplumu insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyayken, ayrımcılık ve şiddet günden güne kurumsallaşıyor. Merkezi idarenin ortaya koyduğu eylem planlarında, belediyelerin protokollerinde, siyasilerin seçim propagandalarında kendisine yer bulan bu kurumsallaşma LGBTİ+ toplumunu derinden etkiliyor. Yaşamlarımız dahi tehlikeye atılmışken bizler günden güne daha da yoksullaştırılıyoruz. Barınma, sosyal güvenlik, çalışma ve eğitim gibi haklarımızın ihlali sürüyor. Nefret cinayetleri, saldırıları ve söylemleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Hakkımızı savunmak için bir araya gelişlerimiz engelleniyor, yasaklanıyor, sesimiz bastırılıyor. Hem her birimizin hem de sivil toplum örgütlerimizin çevresinde bir baskı dolanıyor. Yaşanan hak ihlalleri elbette sağlığa erişimde de kendisini gösteriyor. Trans veya interseks olduğumuz için üremeden sürekli olarak yoksun bırakılma ve rıza dışı cerrahi operasyonlarla sağlık sisteminin ihlal ettiği haklarımız bir yanda dururken diğer yanda ise sırf kimliklerimiz ve yönelimlerimiz sebebiyle bize ayrımcılık uygulayan sağlık görevlileri mevcut. Elbette HIV, bütün bunlardan bağımsız bir konu değil. LGBTİ+ toplumu olarak arkadaşlarımızı tedaviye erişemedikleri için AIDS’e bağlı komplikasyonlar dolayısıyla kaybediyoruz. Sağlık verilerimizin gizliliğinin ihlal edildiği bir düzlemde kimi zaman da mülteci kimliklerimiz sebebiyle sınır dışı ediliyor, geri gönderildiğimiz ülkelerde öldürülüyoruz. Test, tanı ve tedavi aşamasında çeşitli ayrımcılıklarla karşı karşıya bırakılıyoruz. Bütün bu baskı ve ayrımcılık cenderesinin içerisinde örgütleniyoruz, dayanışıyoruz, birbirimize destek oluyoruz. Daha da fazlası, LGBTİ+ sivil toplum örgütleri olarak doksanlı yılların başından beri, otuz yılı aşkın süredir HIV alanında çalışıyoruz. HIV’le yaşayan LGBTİ+’ların maruz bırakıldıkları hak ihlallerini raporluyor, çeşitli kültürel ve farkındalık etkinlikleri düzenliyor, literatürü besliyor ve danışmanlıklar veriyoruz.
Otuz yılı aşkın süredir verdiğimiz bu mücadelede bugün kongreyi düzenleyen pek çok uzmanla da tanışıyoruz. Uzman hekimlere hem çalışmalarımızda yer ayırıyoruz hem de kendilerinin çalışmalarına pek çok katkı sunuyoruz. Çünkü biliyoruz ki LGBTİ+’lardan bahsetmeden HIV konuşulamaz, LGBTİ+’lara erişmeden HIV önlenemez ve bizler olmadan bütüncül bir yaklaşım geliştirilemez. LGBTİ+ sivil toplum örgütleri ve HIV alanında çalışan inisiyatifler olarak deneyimlerimizden yola çıkarak ortaya koyduğumuz bakış açılarımız var. HIV’i önlemede, LGBTİ+ toplumuna erişmede de yıllardır süregelen bir gayretimiz var. Konuları arasında marjinalleştirilmiş gruplar, cinsel kimlik gibi başlıkların da yer aldığı bir kongre biz olmadan düzenlenemez. Sağlık hizmetlerinde damgalama ve ayrımcılık öznelerin sesine yer vermeksizin konuşulamaz. Sağlık tesislerinin, sağlık mal ve hizmetlerinin ihtiyaçlarımıza cevap verecek şekilde nasıl düzenlenebileceğini biz anlatabiliriz. Yönelimlerimiz ve kimliklerimizden dolayı sağlığımıza zarar verecek önyargı ve ayrımcılıklara karşı geliştirilecek programların etkililiğini biz sağlayabiliriz.
Bilindiği üzere HIV biyolojik bir mesele olmanın çoktan ötesine geçmiştir. Biyopsikososyal ve politik bir enfeksiyona karşı düzenlenen bu kongrede her gün hedef alınan biz öznelerin olmaması kongrenin amacını yerine getirmesini de engelleyecektir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de HIV ile yaşayanlara yönelik ilk şiddet LGBTİ+’lar üzerinden örgütlenmiş ve bu düzlemdeki şiddet günümüzde de devam etmektedir. Bizim hikayemizi yalnızca tanıya erişmek ve HIV’i önlemek için değil LGBTİ+’ların katılım koşullarını yaratabilmek için de bizden dinlemek zorundasınız.
LGBTİ+’lara çizilen sınırların şiddete meşru zeminler hazırladığını biliyoruz. Yok sayıldığımız ve görmezden gelindiğimiz alanların toplumun dokusunu parçaladığını, demokratik katılım koşullarını ortadan kaldırdığını yeniden hatırlatmak istiyoruz. Onurumuz ve çeşitliliğe sunduğumuz katkı insanlığın kültürel mirasının bir parçasıdır. Toplulukların HIV’i önlemedeki önemi uluslararası camiada yankı bulurken sekizincisi düzenlenen ve yalnızca birinde LGBTİ+ öznelerin sesine yer veren kongrede bir istisna olduğumuzu düşünüyoruz. Kongrenin bu kaidesini değiştirmek için düzenleyen kuruluşları, düzenleme kurulu ve bilimsel kurulu LGBTİ+ sivil toplum örgütleriyle diyalog kurmaya çağırıyoruz.”
Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı, hiv