22/09/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Bu patikalar bizi nereye götürür? Gökkuşağına mı? Şimdi arada bir içine sokulduğumuz poşet içinde soluksuz kalabiliyoruz, ama kelli felli ahlak bekçilerimizin ve yardakçılarının yaptıkları aslında hayatlarımızı bir poşet içinde yaşıyor oluşumuzu somuta indirgeyerek söylediğimiz sözü pornografi sayarak bize bir kez daha neyle mücadele ettiğimizi ve neyi istemediğimizi her dergiye bakışımızda da -tıpkı aynaya bakışlarımızda olduğu gibi- hatırlatmıyor mu?’ Murat Yalçınkaya’nın kaleminden.

‘Bu patikalar bizi nereye götürür? Gökkuşağına mı? Şimdi arada bir içine sokulduğumuz poşet içinde soluksuz kalabiliyoruz, ama kelli felli ahlak bekçilerimizin ve yardakçılarının yaptıkları aslında hayatlarımızı bir poşet içinde yaşıyor oluşumuzu somuta indirgeyerek söylediğimiz sözü pornografi sayarak bize bir kez daha neyle mücadele ettiğimizi ve neyi istemediğimizi her dergiye bakışımızda da -tıpkı aynaya bakışlarımızda olduğu gibi- hatırlatmıyor mu?’ Murat Yalçınkaya’nın kaleminden.

KAOS GL

Murat Yalçınkaya

Samuel Beckett, Watt romanında derin sükûnetini koruyarak, yaralayıcı olduğu kadar kışkırtıcı bir laf eder, okurunu da sükûnetine doğru çekerek geçici bir sağırlaşmaya neden olur (modern dünyada geçici olmayan ne vardır zaten?): ‘Ama anlama duyulan bu ilgisizlik içinde bu anlam arayışı da ne oluyordu? Ve bunun anlamı neydi?’

Kaos GL’nin 6 yıllık tarihine bakıldığında, ucundan kıyısından bir özel tarih oluşturma çabasıyla bir okuma yapıldığında düzlemimizi anlamsızlıklar silsilesi içinde bir anlam arayışı, bir üslup oluşturma olarak da belirleyebilir miyiz acaba? Türkiyeli eşcinsellerin sözlerini söyleyebildikleri bir alan oluşturma niyetiyle yoluna soluksuz biçimde çıkmış olan Kaos GL dergisi muhalif bir üslup oluşturmanın odaklarından biri de değil midir? Sözü edilen umutsuzlukların ve anlamsızlığın ortasında inat ederek eşcinsellerin maruz bırakıldıkları yaşam tarzlarının dışında tahayyül sınırlarına patikalar açmak değil midir zaten birincil amaç? Tüm bu niyetler, istekler, alt okumalardan derginin yüzeyine doğru, satırların arasındaki boşluklara, yazıların başlıklarına ve yazarların imzalarına yansıyor mu peki? Zor bir soru. Bitmeyen ve hiç bitmeyecek bir çaba var ama. Dedik ya, anlama karşı duyulan bu ilgisizlik içinde ve dahası anlamsızlık içinde belki de anlam aramanın, bir üslup oluşturmanın, topyekûn özgürleşmenin hayalini kuruyoruz ve yetersizliklerimiz şaşkınlıklarımız, yolumuzu bazen bilemeyişimiz var. Kendi çevremizde küskün küskün dönmektense patikalar açma çabası var. Çünkü gökkuşağı orada (dır herhalde!). Kısa devre yapan cümlelerimiz bir gün ışıl ışıl olacak, zaten olmuyor mu?

Bu süreç içinde bir çok arkadaşla çalıştık, ama biliyorum ki içimizdeki en inatçı adam Gay’e Efendisiz’dir. Efendisiz olmaya çabaladığı gibi, mutfaktan her kahve getirişinde ya da bulaşık eldivenli ellerini beline dayayarak salona seslendiğinde bir patika daha açma umuduyla çıkar, hararetle anlatır. Heyecanlanırız. Son iki ay içinde ise yeni patikalar için taşları temizliyoruz onunla.
Bildiğiniz gibi kapağımız renklendiğinden ve birilerinin dediği gibi belki de fanzin görünümümüzü yitirdiğimizden beri (ne yanılgı! Fanzin bir ruh değil midir aramızda dolaşıp hepimizi şaşırtan?) maddi zorluklar ve çalışma tempomuzun yoğunluğu nedeniyle iki aylık çıkarttığımız Kaos GL dergisi ‘bölünüyor’ (!) yıllardan beri düşlediğimiz bir şeyi gerçekleştiriyor, hizipten daha hayırlı olduğunu düşündüğümüz bölünmeyle iki dergi olarak Ekimden itibaren kitapçıların kapılarından içeriye sızıyoruz.

Hâlâ adını koyamadığımız (adını siz koymak ister misiniz?) ama içeriği ve biçimiyle ilgili olarak olgunlaşma yüz tutmuş fikirlerimizle aylık bir dergi çıkaracağız öncelikle. Bu aylık dergi, günceli takip etmek amacını güdecek aslen. Eşcinsel temelli ya da değil (ne fark eder, sözümüz her şeyi kapsadığında daha güçlü olmuyor mu zaten?) haberlerin ve yorumların başta geleceği, yaşamın ta içinden yazılan kartpostalların, değinmelerin, şiirlerin, öykülerin, ilanların toplanacağı bir dergi olacak. Şimdiye kadar pek becerikli olduğumuzu iddia edemeyeceğimiz röportajlara da daha sık yer vermek, eli kayıt cihazı tutan ve soracak soruları, kurcalayacak ilgileri olan tüm arkadaşlarımızı da göreve çağırmak niyetindeyiz. Anlı şanlı medyatiklerden ziyade eşcinsel bireylerin gündelik pratiklerine kayıt cihazı tutan söyleşilerin, oluşturmaya çabaladığımız çoğulcu üsluba (ne demekse), duruşa zenginlik katacağını düşünüyoruz.

bu patikalar nereye götürür?

İkinci olarak ise ‘Kaos GL’ adını devam ettirecek ve üç aylık periyotla çıkacak bir dergimiz olacak Ekim ayından itibaren. Aylık dergide değinilen ya da üstünde az durulmuş olan mevzuları daha derin, daha kapsamlı olarak inceleyen yazılara açık olacak bu dergi de. Eşcinsel literatürün önemli makalelerinin çevirilerinin de yer alacağı bu dergide, sebatla ilerlemek isteyen, tartışmaya açık, aynadaki imgenin altında yatanları kurcalamaya yatkın, lezbiyen gey özgürleşme hareketine düşünsel olarak katkıda bulunacak yazıları bir araya toparlama, gündelik hayatın hay huyu içinde gözümüzden kaçanları burnumuza sokma (!) işlevini yerine getirmesini istiyoruz bu derginin. Tartışacak, konuşacak çok şeyimiz var ve bu gürültü içinde birbirimizi duyabilmek için yeni bir yürüyüşe çıkmak ve yollarımızı patikalarda çakıştırarak hayatlarımıza müdahale etme yollarını arayıp bulmak ihtiyacındayız sanırım. Bu iki dergi bu amaçlara hizmet ederse en büyük işi başarmış olacaktır galiba.
Sözünü ettiğim iki derginin ilk çıktıları bilgisayar ekranından elimize aktığında bu niyetlerimizle sonucun ne kadar çakıştığını göreceğiz. Ama önemli olan dedik ya, çaba, inat, direnmek. En önemlisi de tahayyül etmek...

Bu iki yeni patikayı açma çabamız içinde şimdiye kadar yazılarıyla, toplantılara katılımlarıyla, her ay kitapçıdan ‘Kaos GL’ isteyen okurlarla etkileşim içinde olmayı, eleştirilmeyi, yıldızlardan yön bulmayı her zamankinden daha fazla arzuluyoruz. Bu tür çağrıları bir çok kez yapıp herhangi bir tepki alamamış olmanın kırıklığını yaşıyor olsak da, bu kez adettendir diye vicdanımızı yatıştırsın diye değil, samimi bir istek olarak bu çağrıda bulunuyoruz. Sizin de bu patikaları açarken yerden alacağınız bir taş, düzleştireceğiniz ve dolaşacağınız bir alan vardır mutlaka.

Bizimle iletişim kurabileceğiniz diğer adreslerden ve telefon numaralarından ayrı olarak bir mailing listesi de oluşturalım dedik. Uzun süreden beri derginin hazırlanma sürecinde çalışanların iletişimlerini kolaylaştırmak için kullandığımız (ne kadar kolaylaştırdığını ben çok iyi biliyorum!!) mailing listesini tüm okurlarımıza ve yazarlarımıza açmak istiyoruz. Böylelikle dergiyle ilgili önerileri, yazılar üstünden gelişebilecek olası tartışmaları online (!) yapar, saadete ereriz. İlgilenenler doğrudan bana mail atabilecekleri gibi;
kaosgl-dergi-subscribe@egroups.com adresine de mail atabilirler.

Bu patikalar bizi nereye götürür? Gökkuşağına mı? Şimdi arada bir içine sokulduğumuz poşet içinde soluksuz kalabiliyoruz, ama kelli felli ahlak bekçilerimizin ve yardakçılarının yaptıkları aslında hayatlarımızı bir poşet içinde yaşıyor oluşumuzu somuta indirgeyerek söylediğimiz sözü pornografi sayarak bize bir kez daha neyle mücadele ettiğimizi ve neyi istemediğimizi her dergiye bakışımızda da -tıpkı aynaya bakışlarımızda olduğu gibi- hatırlatmıyor mu? Oray Eğin bir yazısının sonunda "Bu ülkede bir gün gökkuşağı doğacak. Kimse de bir şey diyemeyecek" diyor ve heyecandan tüylerimi ürpertiyordu. Açtığımız bu iki yeni patikayla da gitmek istediğimiz yer belli. Anlama duyulan bu ilgisizlik içinde anlam arayışına gerek duymayacağımız bir yerlere gidelim diyorum ben. Siz başka bir şey söylerseniz size de yol arkadaşı olurum. Patikaları seviyorum.
Ekim’deki yürüyüşte buluşmak üzere...


Kaynak: Ağustos-Eylül 2000, Sayı 5



Etiketler:
İstihdam