18/08/2006 | Yazar: Kaos GL

''‘Başkalarının gözleri bizim zindanlarımız, düşünceleri ise hücrelerimizdir’''

Kendine ait bir kadın: Virginia Woolf Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı ''‘Başkalarının gözleri bizim zindanlarımız, düşünceleri ise hücrelerimizdir’''

Feminist, yazar ve eleştirmen Virginia Woolf, hem sözcükleriyle hem de hayatıyla ve tabii aşklarıyla pek çok kadını etkilemişti.

KAOS GL



İngiliz feminist, yazar ve eleştirmen Virginia Woolf 25 Ocak 1882’de Londra’da doğdu. 1895’te bir gazetede öyküleri yayımlanmaya başladı. 1904'te Bloomsbury'ye taşınması hayatının dönüm noktası oldu. Bloomsbury grubu, içinde birçok ünlü edebiyatçıyı barındıran ve cinsel konulardaki özgürlükçü tavırlarıyla tanınan entelektüellerden oluşuyordu.

Gazeteci Leonard Woolf’la evli olan, ancak, kadınlara da yakınlık duyan Virginia Woolf, Orlando adlı romanını bir aşk mektubuyla beraber sevgilisi Vita Sackville-West'e adadı. Döneminin en önemli eleştirmenlerinden biri olarak da kabul edilen Woolf, 1925 yılında yayımlanan Mrs. Dalloway ile (İletişim, 1999) ‘bilinç akışı’ tekniğinin en başarılı örneğini verdi. 1929 tarihli Kendine Ait Bir Oda ise feminist hareketin başucu kitaplarından biridir.

Virginia Woolf 28 Mart 1941’de, içine düştüğü ruhsal bunalım sonucu kendini evinin yakınlarındaki bir nehre atarak intihar etti.



Tadımlık:

Virginia Woolf'un Ailesi, Çocukluk ve Gençlik Yılları

1882'de Londra'da dünyaya gelen Virginia Woolf, Victoria Çağı'nın tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıydı. Annesi de babası da daha önce başkalarıyla evlenmişler, dul kalınca da bir araya gelmişlerdi. Her ikisinin de ilk eşlerinden çocukları vardı. Sir Leslie Stephen'ın ilk eşi, ünlü romancı Thackeray'nın kızıydı. Thackeray'nın eşi akıl hastası olduğundan, Leslie Stephen'ın bu kadından olan kızı Laura, anneannesine çekmiş, yirmi yaşında bir akıl hastahanesine kapatılmıştı. Virginia'nın annesi Julia Duckworth ile Leslie Stephen'ın beş çocukları oldu. Yaş sırasıyla Vanessa, Julian, Thoby, Virginia ve Adrian. Virginia on üç yaşındayken ansızın ölen annesi, hem Pre-Raphaelite ressamlarda hayranlık uyandıracak ve Burne-Jones'a modellik edecek kadar güzeldi, hem de melek huylu, son derece anlayışlı bir insandı. Romancı George Meredith, ona duyduğu derin saygıyı ömrü boyunca hiçbir kadına duymadığını söylemişti. Virginia Woolf'un en üşme korkusu değildi. Bir inanış, verilen bir sözdü. Bu sözü, ölümünden birkaç gün önce dedeme vermiştim: "Bütün kayalara evet, ama asla buna yanaşma!" Diğer çocuklar da, tıpkı benim gibi uzak dururlardı, aynı boş inançlı korku yüzünden! Onlar da, terlemiş bıyıkları üzerine parmaklarını koyarak yemin etmişler ve aynı açıklamayı almış olmalıydılar: "Kayaya Tanioskiçk denir. Gelip bu kayanın üzerine oturmuştu. Onu bir daha görmediler." O pek çok yerel öyküye konu olmuştu ve onu her zaman çok merak etmiştim. Bildiğim kadarı ile, Tanios, Antoine'ın, ya da Antoun'un, ya da Antonios'un, Mtanos'un, Tanos'un ya da Tannous'un bir başka şekliydi. Ama ne diye ucuna şu gülünç "kiçk" eklenmişti? Dedem bunu anlatmak istemedi. Bir çocuğa söylenebilecek kadarını söylemeyi yeğledi: "Tanios, Lamia'nın oğluydu. Ondan söz edildiğini duymuşsundur. Bu çok zaman önceydi, ben bile doğmamıştım. Babam da doğmamıştı. O tarihlerde, Mısırlı paşa, Osmanlılara karşı savaşıyordu ve atalarımız bunun çok acısını çekmişlerdi. Özellikle, Patriğin ölümünden sonra. Onu tam şurada, köyün girişinde vurdular, İngiliz konsolosunun tüfeği ile..." Dedem bana cevap vermek istemediğinde, böyle konuşurdu kesik kesik cümleler söylerdi, bir yol tarif eder gibi, sonra bir ikincisini, bir üçüncüsünü, ama hiçbirini uzatmazdı. Gerçek hikâyeyi öğrenmem için, aradan yılların geçmesi gerekti. Lamia adını bildiğime göre, ipin esaslı ucunu tutuyorum demekti. Zaten ülkede, bu adı hepimiz biliyorduk, iki yüz yıldan beri tekrarlanan bir nakarattı: "Lamia, Lamia, güzelliğini saklama!" Günümüzde bile, delikanlılar köy meydanında toplandıklarında, oradan çarşafa bürünmüş bir kız geçecek olsa "Lamia, Lamia..." diye başlarlardı. Bu açık bir iltifat olurdu ama bazen de acımasız bir alay! Bu delikanlıların çoğu ne Lamia'yı, ne de bu sözler ardındaki dramı bilirlerdi. Annelerinden-babalarından, veya ninelerinden-dedelerinden duyduklarını tekrarlarlar ve bazen, tıpkı onlar gibi ellerini, bugün artık oturulmayan bir şatonun yıkıntıları görülen sırtlara doğru sallarlardı. Bu,yirmi sekiz yaşında olan Virginia'nın, adı verilmeden, bıyıklı sakallı ve çok yakışıklı bir Habeş Prensi olarak büyük bir resmi de çıkmıştı gazetede... (Mîna Urgan'ın Virginia Woolf adlı kitabından)



*Nicole Kidman, The Hours adlı filmde Virginia Woolf’u canlandırmıştı.

Virginia Woolf’a daha çok yaklaşmak için:

Oku!

• Kendine Ait Bir Oda - İletişim Yayınları

• Dalgalar - İletişim Yayınları

• Mrs Dalloway - İletişim Yayınları

• Orlando - İletişim Yayınları

İzle!

• The Hours (Saatler) - Stephen Daldry, 2002

• Mrs. Dalloway - Marleen Gorris, 1997

• Orlando - Sally Potter, 1992




* Diğer GLBT Ünlüler:

[[En iyi arkadaş: Rupert Everett]]


Etiketler: kültür sanat
İstihdam