04/03/2022 | Yazar: Yıldız Tar
Kaos GL dergisi okur söyleşisinde dergi yazarları Anjelik Kelavgil ve Nayuk, zor zamanları anlattı: Yeter ki birbirimizin hikayelerinden haberdar olalım, birbirimizden güç alalım.
“Zor zamanlarda, zorun da zoru LGBTİ+’lara reva görülüyor. Haliyle, her zaman benim yerim lubunyanın tarafıdır.”
Anjelik Kelavgil, Kaos GL dergisi “Zor Zamanlar” okur söyleşisinde kendisi için zor zamanların ne olduğu sorusunu böyle yanıtladı. Bugün (4 Mart) yapılan çevrimiçi etkinlikte Kelavgil’in yanı sıra dergi yazarlarından Nayuk konuştu.
Otuzdan fazla kişinin takip ettiği etkinliği, Kaos GL dergisi editörü Umut Güven açtı. HPV Farkındalık Günü’ne de değinen Güven, “Her geçen gün kendini daha güçlü hissettiren baskı-şiddet politikaları, güvenli alanlar yaratması beklenirken zaman zaman kendisinin bir ihlal aracı olarak karşımıza çıktığı hukuk sistemi ve “Yeni Normal” ile kapanan yaşamlarımız...” dedi.
Güven, “Tüm bunlara rağmen ve karşın devam etme gücünü ve dayanışma kudretini nasıl sağlıyoruz? Umut bizler için ne anlam ifade ediyor? Zor zamanları deneyimlerken daha iyi bir yaşamın düşüyle sarıldığımız aktivizm yaşamlarımızı nasıl etkiliyor?” diyerek sözü Anjelik Kelavgil’e verdi.
“Lubunya olmak, lubunyalarla olmak tek güvenli alanım”
Anjelik, “Zor zamanlar deyince benim aklıma LGBTİ+’lara nefretle görevlendirilmiş İçişleri Bakanı, yasaklar, sağ popülizmin saldırıları, LGBTİ+ düşmanı bir ordunun işgali altındaki Ukrayna, oradaki trans kadınların yaşadıkları ve sosyal medyada takip etmek dışında hiçbir şey yapamayışım, ekonomik kriz geliyor” dedi. Zor zamanları aşmak için dönüp lubunyalara ve lubunya mücadelesine baktığını vurgulayan Anjelik, şöyle devam etti:
“Zor zamanlar geçirdik, geçirmeye de devam edeceğiz gibi görünüyor. Bunu kabul etmek çok büyük bir direnç sağlıyor insana. Lubunya olmak, lubunyalarla olmak da tek güvenli alanım sanırım. Hangi madilik söz konusu olursa olsun hiçbir lubunya bu fobik müsilaj kitlesinin karşısında yalnız kalmamalı. Bizi birleştiren lubunyalık olduğu sürece de hiçbir sorun çözümsüz, hiçbir engel de aşımsız olmaz diye düşünüyorum. Cis-het cis-hetin kurdudur belki bilemem ama; lubunya lubunyanın dostudur. Severim dost hayatını. Umarım demokratik kamuoyu da özgürlüğe giden yolun lubunyalardan geçtiğini bir an önce fark eder. Yoksa bu örgütlü nefret girdiği erkeklik krizinden çıkamadığı gibi hepimizi kendi karanlığına çekecek.”
Kelavgil, kendisi için en önemli esenlik yönteminin örgütlenmek olduğunu, kolektif esenliğe giden yolun örgütlenmekten geçtiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Lubunyalar için Dayanıklılık Geliştirme Rehberi
Ardından Nayuk, Lubunyalar için Dayanıklılık Geliştirme Rehberi’ni anlattı. Süregelen kriz hallerinin orta yerinde kendine yaşam alanları ve imkanları yaratan lubunyalardan alınan ilhamla hazırlanan rehberin bir kamp sonrasında ortaya çıktığını hatırlatarak o süreci şöyle anlattı:
“LGBTİ+ hakları ve toplumsal cinsiyet alanında çalışan aktivistlere, sanatçılara ve STK çalışanlarına bir çağrıda bulundum. 22, 23, 24 Ağustos tarihlerinde online bir buluşma gerçekleştirdik: ‘Dayanıklılık’ kavramını birlikte düşündük ve hikâye anlatıcılığı, dans ve meditasyondan faydalanarak dayanıklılığımızı nasıl geliştirebileceğimizi deneyimledik. İlk gün nefes egzersizi yaptık, kısaca birbirimizi tanıdık ve Biraradalık Sözleşmesi üzerine konuştuk. İkinci gün Ebru Nihan Celkan’la Yazarak Dönüşüm atölyesini yaptık. Bol bol yazarak elimizin pasını attık, farklı perspektiflerden baktık. Üçüncü ve son gün ise Alexa Rani Schmid’le meditatif bir dans pratiği olan 5 Ritim’i keşfettik. Birlikte geçirdiğimiz üç günün en son aşamasında ‘resilience’ kavramına karşılık olarak ‘dayanıklılık, dirayet, esneklik ve direnç’ kavramları üzerine tartıştık.”
Şu bağlantıya tıklayarak ulaşabileceğiniz rehberden bir bölüm:
“İçinde sıkışık hissettiğimiz durumlar farklı şekillerde kendini göstermeye devam edecektir. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz, zor zamanlardan geçiyoruz ve çoğumuz zor deneyimlerden geçtik. Geçmişle hesaplaşamamış ve gelecek için çok kaygılı olabiliriz. Hatta bugün içinde bulunduğumuz hayattan da hoşlanmıyor olabiliriz. Bunun için çok geçerli nedenlerimiz de var. Bir taraftan da süregelen zorlukların içerisinde kendimize nefes alacak alanı yaratmamız gerekiyor. Bu alanlar kendi yarattığımız ya da topluluk olarak yarattığımız fiziki ya da online ortamlar/buluşmalar/ağlar olabilir. Yeter ki birbirimizin hikayelerinden haberdar olalım, birbirimizden güç alalım.”
Etiketler: yaşam