08/10/2015 | Yazar: Kaos GL

Ebru Erdemoğlu’nun Marin rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: Mecbur olduğu için değil, artık Cemre’yi dinlemek istediği için dinliyordu kız.

Konuş benimle Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ebru Erdemoğlu’nun Marin rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: Mecbur olduğu için değil, artık Cemre’yi dinlemek istediği için dinliyordu kız.

İnsanların değil birbirleriyle konuşmak göz göze gelmekten bile çekindiği bir çağdı. Artık kimse iletişim kurmuyor, sohbet etmiyordu. Evlerindeki tabletler, mega internet ve ev arkadaşı robotlar sayesinde, git gide yalnızlığa itilmiş, birbirlerinden uzaklaştırılmışlardı.

Artık sosyal olmak sadece internette olmaktan ibaretti, ancak internette de iletişime geçtiğiniz kişi gerçek insan mı yoksa bir siber kişilik mi anlayamıyordunuz. İnsanlar, evlerinden internette çalışıyor, alışverişlerini, internet üzerinden yapıyor, bir sağlık sorunları olunca internet doktoruna başvuruyor ve evlerine yönlendirilen sağlık robotları tarafından kontrol ediliyordu. Ancak çok ciddi durumlarda hastaneye götürülüyorlardı. Orada da yine robot doktorlar tarafından müdahale ediliyordu. Sinema, tiyatro, konser gibi sosyal etkinlikler bitmiş, siber karakterlerin oynadığı filmler izleniyor olmuştu. Bunlar da filmden çok bilgisayar oyunu gibiydi. Karakterlerin ne yapacağına kendiniz karar verebiliyor, bir anlamda oturduğunuz yerden başka birini yönlendirip, başka bir hayat yaşayabiliyordunuz. Hiç kimse dışarı çıkmaya gerek duymuyordu. Dışarıda da zaten kimse kimseyle konuşmuyordu.

Git gide yalnızlaşan insanlar, evdeki robotlardan da bekledikleri yakınlığı göremedikleri için derin depresyona girip intihar etmeye başladılar. İntihar vakalarındaki artış nedeniyle, hükümet bir proje geliştirdi. Bu proje sayesinde insanlar, istedikleri kişiyle çekinmeden konuşabilecek, suçlular da cezalarını çekerken faydalı olabileceklerdi.

Genç kadın, kapıdan içeri girdi ve etrafına bakmaya başladı Camekân kutuların içinde insanlar vardı. Onların önlerinde ise başkaları… Camekânın dışında oturanlar, sürekli bir şeyler anlatmaktaydı karşılarındakine. Sesler birbirine karışıyordu. Genç kadın, bir camekânın önünde durdu. İçinde genç ve güzel bir kız vardı, biraz çekinerek düğmeye bastı ve oturdu.

Kızın olduğu bölme aydınlandı. Kız başını kaldırdı ve kadına baktı. Genç kadın çekinerek konuşmaya başladı.

“ Merhaba. Ben Cemre. Nasılsın?  Sen cevap veremiyorsun değil mi? Biraz acemiyim bu, buraya ilk gelişim. Çok iyi düşünülmüş bir yer burası biliyor musun? Ne zamandır hapissin bilmiyorum ama dışarısı çok tuhaf. Artık kimse kimseyle konuşmuyor. Kimse dost değil. Biriyle konuşmak istesen, hemen şüpheye düşüyorlar. Oysa eskiden insanlar sohbet ederdi. Şimdi konuşacak birini bulmak çok zor. Sana kendimden bahsedeyim, otuz yaşındayım. Çoğu kişi gibi evden çalışıyorum. Bilgisayardan. Yalnız yaşıyorum. Ailem de çok uzakta. Senin adın ne? Yine unuttum, sen konuşamazsın. Dur bakayım.

Camekânın kenarına baktı ve yazıyı okumaya başladı; “ Aydan Saynur. Suçu: Hırsızlık. Ceza: Altı ay süreyle Konuş Benimle projesinde yer almak.”

Cemre, tekrar kıza dönüp, gülümsedi.

“Aydan, güzel isim. Ay’dan gelmiş gibisin zaten ay yüzlüsün.”

Kız tepkisizce ona bakmaktaydı. Ama bu Cemre’yi konuşmaktan alıkoymadı. İçinde biriken, bugüne kadar çıkmayı bekleyen tüm kelimeler, cümlelere dönüşüyor ve bu yabancı kızın önündeki camekâna çarpıyordu.

“Eskiden yazardım biliyor musun? Şiir ve küçük hikâyeler ama hiçbir yere yollamadım. Cesaret edemedim. Beğenilmezse diye. Sana okusam. Bakalım sen beğenecek misin? Bir yol geçti yüzünden, aldı beni karanlıktan, sonra anladım ki asıl ışık sen sanmışken, karanlığın daha beteriymiş sürüklendiğim sen.”

Kız, soğuk bakışlarla baktı Cemre’ye. Cemre ise bir tepki bekliyordu, belki küçük bir tebessüm ama vakti dolmuştu. Kızın içinde bulunduğu bölmenin ışığı söndü.

Cemre, kalktı ve cama dokundu. Tekrar düğmeye bastı ama bir günde iki kez aynı kişiyle konuşmak yasaktı. Arkasını döndü ve etrafa yayılan, birbirine karışmış sesler arasından geçerek, dışarı çıktı.

Cemre, o gece hiç olmadığı kadar huzurluydu. Kendi sesine yabancı olduğunu düşündü.  Bunca zaman öyle az duymuştu ki kendi sesini, bazen konuşurken düşüncelerini başkası seslendiriyormuş gibi hissetti.

Ertesi gün erkenden yine gitti. Kızın önünde durdu, heyecanla düğmeye bastı ve sandalyeye oturdu. Kız, ışığı yanınca otomatiğe bağlanmış gibi başını kaldırdı. Yine tepkisiz ve soğuktu.

“ Merhaba. Dün gece sayende öyle rahat uyudum ki. Uzun süredir göğsümde oluşan kabuk kırıldı sanki. Çocukluğumdaki gibi huzurlu uyudum. Sabah, gördüğüm rüyayı bile hatırladım.  Uçuyordum. Ama böyle havada yüzer gibi. Git gide yükseldim. Yüksekten korkarım normalde, ama hiç korkmuyordum. Uçtum uçtum… Sen içimdeki çocuğu uyandırdın. Tekrar umutlanmaya başladım. Çok mu fazla bu? Biliyorum cevap vermen yasak ama gülümseyemez misin? Bir kerecik?

Kız tepkisizce bakmaya devam etti.

“Lütfen. Bir hikâye anlatsam komik, ya da mimik yapsam? Nasıl güldüğünü merak ediyorum. Gülüşünü… Aslında en çok da sesini. Sen de cevap verebilsen keşke bana. Hükümet burayı iyi düşünmüş ama siz de konuşsanız çok daha iyi olurdu. Böyle kendi kendine konuşuyor insan deli gibi.”

Kız bu cümle üzerine gülümsedi. Başını öne eğmiş ve üzülmüş olan Cemre, kızın güldüğünü görünce sevindi. Onun bir robot olduğundan korkmaya başlamıştı çünkü. Robotlar, esperilere karşılık vermezdi, artık kızın insan olduğundan emimdi. O da gülümsedi.

“Böyle çok daha iyi. Gülümsemen çok güzelmiş.”

Cemre, anlatmaya başladı; çocukluğundaki yarım yamalak anılardan, ilk aşkına, ilk büyük acısından, ilk gerçek mutluluğuna ve zamanla nasıl herkes gibi yalnızlaştığına kadar, aklına gelen ne varsa anlattı. Kız, artık tepkisiz değildi. Gözleri boş bakmıyordu. Dudak kıvrımlarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. Cemre’nin anlattıklarına tepki veriyor, bazen gülüyor, bazen kaşları çatılıyor, bazen de gözleri şaşkınlıkla açılıyordu. O, hologram değildi. Hükümetin yalnız insanlar sosyalleşsinler diye evlere dağıttığı insan müsveddesi robotlardan değildi. O gerçek bir insandı ve şu an Cemre’yi dinliyordu.

Mecbur olduğu için değil, artık Cemre’yi dinlemek istediği için dinliyordu kız. Ya da Cemre, böyle olduğunu düşünüyordu. Kıza her gelişinde daha çok bağlanıyordu. Bir gün kendini tutamadı, ayağa kalktı ve cama dokundu. Kız, önce şaşırdı, etrafına baktı, sonra o da kalkıp elini Cemre’nin elinin karşısına koydu. Arada cam olmasa, el eleydiler. Cemre, kızın elini hissetti. Aradaki cama rağmen, sıcaklığını hissetti ama ya sesi? Acaba sesi nasıldı?

Cemre, ertesi gün tekrar geldi.

“ Biliyor musun göğsümdeki kabuktan eser kalmadı. Yerini tamamen başka bir şey kapladı. Daha ağır ama sıcak bir şey. Varlığı hem yoruyor, hem de mutlu ediyor. Senin yanındayken, güzel bir kuş gibi yerleşiyor göğsüme, uzağında ise ağır bir taş. Daha fazla dayanamıyorum. Daha fazla yalnız kalmak istemiyorum. Sesini duymam gerek. Bana bir şey söyle. Tek bir şey. Yeter ki senini duyayım. Konuş benimle artık. Konuş.”

Cemre, yerinden kalktı, sandalyesini havaya kaldırdı ve hızla cama vurdu. Kız korkuyla geri çekildi. Cam, kırılmaz cam olduğu için bir şey olmadı ama açma düğmesi ve sandalye zarar gördü. Cemre, camın kırılmadığını görünce, camı yumruklamaya ve bağırmaya başladı. Etraftaki insanlar ona bakıyordu. Cemre, ellerini cama dayamış, kıza yalvarıyordu.

“Konuş benimle hadi.”

Kız, panik olmuş halde etrafına bakıyordu. Cemre’nin elini bir görevli kavradı. Zorla götürülürken hala “ konuş benimle” diye bağırıyordu.

Artık Cemre ile konuşan biri vardı ama camekândaki aşkı değildi bu kadın. Orta yaşlarda, kabarık saçlı, ne dediği zor anlaşılan ve sürekli ağlamaklı konuşan bir kadındı. Cemre, tepkisizce ona bakıyordu. Aydan’ı aradı gözleri ama göremedi. Yine kadına baktı ve dinlemekten başka çaresi olmadığını düşündü.

“ Sonra bana sen zaten beceriksizsin dedi. Ben bunu hak edecek ne yaptım? Yine gidecek günlerce dönmeyecek. Ben tek başıma onu bekleyeceğim. Ama artık yeter, benden bu kadar. Benim de ona ihtiyacım yok. Ben güçlü bir kadınım anlıyor musun? Adın ne senin?”

Kadın bu soruyu sorduktan sonra, Cemre’nin önündeki yazıyı okudu.

 “Cemre Atıl. Suçu: Devlet mülküne zarar vermek. Ceza: Sekiz ay süreyle Konuş Benimle projesinde yer almak.

*Siz de öykü, yazı ve deneyimlerinizle KaosGL.org’un kadın sayfasında yer almak isterseniz kadin@kaosgl.org adresine mail atabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam