24/01/2017 | Yazar: Kaos GL
Bir trans erkek olarak bebek sahibi olmak istiyor ama hamilelikten korkuyordum.

Bir trans erkek olarak bebek sahibi olmak istiyor ama hamilelikten korkuyordum.
Trevor MacDonald’ın bir trans erkek olarak bebek sahibi olma sürecini anlattığı Guardian yazısını Damla Umut Uzun, Kaos GL dergisinin “Din ve Eşcinsellik” dosya konulu 151. sayısı için Türkçeleştirdi:
Bana müthiş derecede rahatsızlık vererek bedenimin orta yerinde gerçekleşecek bir olay beni panikletir miydi?
Hamile kalmamın sebebi geçiş sürecimi tersine çevirmek veya bir şekilde feminenliği hissetmek değil yalnızca bir aile kurmaktı. Ben kadın bedeniyle doğmuş trans bir erkeğim. Yıllar boyunca testosteron aldım ama sonra hamile kalabilmek için bıraktım. Dönüşüm sürecimin bir parçası olarak göğüs ameliyatı da olmuştum hatta göbeğim belirginleşmeye başladığında dahi daha maskülen bir görünüme sahip olabilmek için spor yapmaya ve sakalımı uzatmaya devam ettim.
Hamilelik ve bebek gayet planlı durumlar olsa da bana müthiş derecede rahatsızlık ve hatta ıstırap vererek bedenimin orta yerinde gerçekleşecek bir olay olan doğuma karşı nasıl açılıp, daha kötüsü nasıl doğum yapacağım soruları kafamı kurcalıyordu. Ama eğer başarabilirsem kendim ve bebeğimin sezaryenin sonucu olan hiçbir ilaç ve risk almasını veya hiçbir büyük cerrahi operasyon geçirmeyi istemiyordum; bu da yapılacak yalnızca bir şey bırakıyordu.
“Cinsiyet hoşnutsuzluğu” genelde kişinin içinde hissettiği cinsiyetle vücudu arasındaki uyuşmazlıktan doğan üzücü his olarak tanımlanır. Bu durum da neden her dönüşümün aynı şekilde yaşanmadığını bir şekilde açıklayan birçok farklı yolla tecrübe edilebilir. Benim “cinsiyet huzursuzluğu” hissim de temelde göğsümden doğru yayılırdı; ameliyatımdan sonra onu neredeyse hiç hissetmemeye başladım. Belden aşağım giyinik olduğu sürece günlük işlerimi halletmede çok rahat ve mutluydum.
Hamilelikte büyüyen göbeğim de “cinsiyet huzursuzluğu” yaşamama yol açmadı. Aslında şehirde cinsiyet değiştirmemiş, bir hamile kadar bira göbeği olan adamlara içten bir teşekkür etmeliyim çünkü onlar sayesinde toplum içine karışabildim. Göbeğim, gelecek olan küçüğümüz için bir heyecan kaynağıydı ve partnerimle her tekmesini keyifle izledik.
Fakat, doğum kontrol çubuğuna işedikten sonra yaklaşan doğum gittikçe gözümde büyüdü. Alttaki organlarım ve onların ne yaptığına dair cinsiyet huzursuzluğumu bile fark etmeyecek denli acı verici mi olacaktı? Yoksa bu huzursuzluk o kadar derin olacak ve bedenim gerilip açılmayı ret mi edecekti? Bu konudaki referansım bana her daim dayanılmaz bir acı ve cinsiyet paniği yaşatan pelvis muayenesiydi.
Partnerim bendeki korkunun büyüklüğünü hissedip bir terapistle görüşmem gerektiğini söyledi. Fakat benim bundan önceki tek terapi deneyimim, trans bir birey olarak çocuklukta bebekler yerine arabalarla oynamakla ilgili beklenen stereotip hikayeleri sergilemeye çalıştığım tarzdaydı; bundan ötürü psikolog beni hormon doktoruna veya cerraha gönderecekti. İleride dönüşümümle ilgili tedavi alabilme şansımı riske atmamak istediğim için bu defa farklı bir terapiste gittim.
Doktorum bana Birthing From Within isimli okuyucunun egzersizlerle kafasında doğum anını olumlu bir şekilde canlandırabilmesine yardımcı olan klasik kitabı verdi. Ben de uysal bir şekilde resimler çizdim, kilden kalıplı bir figür yaptım, ses kayıtları yapıp günlükler tuttum; ama hiçbiri beni daha iyi hissettirmedi.
Anksiyete ve utanmalarıma rağmen terapistim beni apaçık ortada olanı yapıp doğum hemşirelerimle konu hakkında konuşmaya ikna etti. Cinsiyet huzursuzluğumdan ve doğum yapma korkumu anlattığım uzun ve sancılı randevular/ muayenelerden sonra ebelerim/ doğum hemşirelerim, sağlığım konusunda güvende hissetmem için her şeyi yapacaklarına söz verdiler.
Ama bu profesyonel planların hiçbiri sorunumu çözmedi; daha da ötesi onların doğum korkuları da bana geçerek huzursuzluğumu arttırdı. Tüm acı ve travmatik cinsiyet huzursuzluğumu tetikleyen bir pelvis kontrolü sırasında çok korkmuştum bundan dolayı işleri hızlandırmak için ebe hemşire bir şekilde suyumun gelmesini sağladı. Ama burada asıl korkunç olan hemşirenin, bebeğin normalde çok hızlı olması gereken tansiyonu yerine benim daha yavaş yetişkin tansiyonumu ölçmüş olmasıydı.
Hemşire su kesesi içinde bir kan damarına çentik atması gerektiğini veya göbek bağı, bebeğin ağırlığı yüzünden sıkıştığını düşünerek tüm sıvının boşaltılması gerektiğini söylüyordu. Partnerim, bileğimden tansiyonumu ölçerek hemşirenin hatasını fark etti; fakat ben hala acılar içinde ve korkmuş bir şekildeydim.
Doğum o kadar uzundu ki benimle o sırada ilgilenen hemşirelerin dinlenmek için yeni bir grubu çağırması gerekti. Yeni grup gelirken yedekte bir öğrenci de getirmişti. Benim asıl ebe hemşirelerim belki süreç sırasındaki duygusal bağlardan belki de bir trans bireyin doğum yapmasına şahit olabilmek için benimle kaldılar. Doğum sırasında destek vermesini istediğim doğum koçum ve arkadaşım bir mantraya başladılar ve ben de sözleri tekrar etmeye başladım: “Bu duyguları içtenlikle karşılıyorum. Tamamıyla açılmaya başlıyorum. Açılıyorum ve bu duyguyu içtenlikle karşılıyorum...”
İlk başta bu yaptığımıza inanmasam da her “açılıyorum” dediğimde içeriye doğru çekildiğimi ve hemşirelerin çalan telefonları, sürekli olarak bebeğin kalp atışlarını ve benim de tansiyonumu, kan basıncımı ve ateşimi ölçmelerine rağmen kasılmalara biraz daha tahammül edebildiğimi hissedebiliyordum. Tüm bu korku ve halsizliğe rağmen sonunda “açıldım” ve ilk çocuğum gayet sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi.
Zamanla ikinci çocuğu istemeye başladık. Artık kendimi daha fazla tanıyor ve doğumla nasıl baş edeceğim konusunda veya bedenimle ilgili herhangi bir konuda artık korkmuyordum. Şu an yalnızca benimle ilgilenen sağlık çalışanlarının davranışlarının cinsiyet huzursuzluğuma nasıl bir etkisi olacağından korkuyorum. Bedenimin izlenmesi, incelenmesi veya etiketlenmesi hissinden nefret ediyorum. Anksiyetemin asıl sebebi benim bedenimin ne yapması gerektiğiyle ilgili değil, başkaları tarafından nasıl görülüp nasıl karşılanacağı konusundaydı.
Bir çırpıda oluveren ikinci doğumun ortasında, ebe hemşiremi çağırmamaya karar verdim. Doğumun en yoğun yerinde bayılıp gitmemek için tüm dikkatimi toplamam gerekti. Seni izleyen biri ve aynı zamanda tıbbi kontrollerle de baş etmem gerekmedi. Bebeğimin içimde çok kuvvetle hareket ettiğini hissediyor ve sakinliğimi ve metanetimi koruyordum. Sonunda yalnız başıma ilham verici ve sağlıklı bir doğum yaptım.
Kaos GL dergisine basılı ya da internet üzerinden erişmek için abone olabilir ya da bu bağlantıda bulacağınız kitabevlerini ziyaret edebilirsiniz.
Etiketler: insan hakları, sağlık