16/01/2008 | Yazar: Kaos GL

Kübalı gey yazar Reinaldo Arenas'a (1943-1990) yapılan işkence,

Küba'da Eşcinsel Hakları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı Kübalı gey yazar Reinaldo Arenas'a (1943-1990) yapılan işkence, Fidel Castro'nun devrimci Küba’sının en korkunç homofobik hareketini simgeler: Küba'da 1960 ve 1970'lerdeki eşcinsellere yönelik "cadı-avı", Pinochet'in diktatörlüğü sırasında eşcinsel Şilililerin baskılanmasına adeta ön fikir olmuştu. Peter Tatchell'ın kaleminden.

Kübalı eşcinseller artık yoğun bir şekilde baskı görmeseler bile, Küba hükümetinin ve onun Batı’daki savunucularının bugün Küba'da eşcinsellere karşı hiçbir ayrımcılık olmadığını iddia etmeleri saçmadır. Doğru, Havana/Bogotá'da eşcinselleri öldüren timler yok ama bu Castro'nun liberallisine delalet etmez.

Dahası, sosyal Küba'da sağlık ve eğitim standartları oldukça iyi olabilir, okuma yazma oranı Amerika Birleşik Devletleri’nkinden yüksek olabilir. Harika! Ama insanların özgür olmadıkları ve insan haklarına saygı gösterilmediği zaman, bu mükemmel sosyal refah politikalarının ne anlamı var?

Tıpkı diğer pek çok gey ve lezbiyen Kübalılar gibi, Reinaldo Arenas da devrimin en ateşli destekleyicilerindendi. 14 yaşında Amerika destekli Batista diktatörlüğünü düşürmek için mücadele eden isyancılara katılmak üzere evi terk etmişti.

1959'da Castro'nun zaferinin ardından, Arenas yeni hükümetin toptan eğitim programından yararlandı, Havana Üniversitesi'ne girdi ve ilk romanı 'Kuyuda Şarkı Söylemek /Singing From The Well' ile büyük beğeni topladı. Fakat bir sonraki kitabı 'Halüsinasyonlar / Hallucinations''ın basımına izin verilmedi ve deniz aşırı yoldan bir yayıncıya kaçırılması gerekti. Bu meydan okuma ardı arkası kesilmeyen polis baskınları ve müsveddelerine el konulması ile sonuçlandı. Rahat vermeme kampanyaları Arenas'in 1973'te iftiraî cinsel taciz suçlamasıyla tutuklanmasının ardından doruk noktasına ulaştı. Endişe içindeki Arenas hapisten firar etti ve deniz yoluyla Florida'ya başarısız bir kaçma girişiminde bulundu. Tekrar yakalanan Arenas, özgürlüğünü güvenceye almak için "sapkın" yazılarından vazgeçmeye razı olana kadar El Morro hapishanesinde işkencelerle dolu iki yıl geçirdi.

Castro "anti-sosyal" muhaliflerden, canilerden ve eşcinsellerden kurtulmaya karar vermişti; bu "ayak takımı’na ait bireylerin ABD'ye göç etmelerine izin verdi. Arenas 1980 yılında vuku bulan bu Mariel Harbour Göçü yoluyla Küba'dan ayrıldı.

New York'a yerleşmek ona karmaşık bir mutluluk getirmişti. Özgürce yazıyordu, vatansız ve yoksuldu. Ama daha sonra HIV kaptı. Sağlık sigortası olmadığından gerekli tedavileri karşılayamıyordu. Giderek çöken ve depresyona giren Arenas 1990'da henüz 47 yaşında iken intihar etti.

Eğer onun yaşamı komünizmin politik, sanatsal ve cinsel özgürlük yetersizliğinin bir ithamıysa o zaman ölümünün koşulları da aynı derecede, kapitalizm altındaki yoksul ve hastaların kaderine ilişkin birer rezillikti.

Arenas'in bizzat kendisi ölümünden kısa bir süre önce bu noktaya değinmişti. Sürgüne gitmekle politik baskıları ekonomik adaletsizlikle değiş tokuş ettiğinden yakınıyordu.
Peter Marshall'in devrim hakkındaki 'Cuba Libre' kitabında belirttiği üzere, Arenas gibi pek çok eşcinsel sanatçı ve aydın, Castro'nun isyanına destek vermişti. Castro'nun Amerika destekli bu diktatörlüğe karşı olan ayaklanmasını kültürel ve cinsel özgürlük, ekonomik bağımsızlık ve sosyal adalet yolunu döşeyen bir kaldırım taşı olarak görüyorlardı.
Popüler sol-kanat mecmuası 'Lunes de Revolucion' büyük ölçüde eşcinsel yazarlarca idare ediliyordu. Mecmuanın radikal fikirleri Sierra Maestra'daki asilerin üstü kapalı desteklerinden yararlanıyor gibiydi.

Castro'nun iktidara gelmesinden birkaç yıl sonra Lunes de Revolucion, diğer özgür düşünen dergiler gibi kapandı. Pek çok eşcinsel yazar ve gazeteci alenen rezil edildi, eserlerinin yayımlanmasına izin verilmedi ve işten atıldı. Bazıları kapıcı ve amele olarak işe alındı.

Castro birçok geri kalmış düşünceye 'köhne toplumun artıkları' olarak karşı dururken, Latin maçoluğunun ve Katolik dogmanın homofobisini Küba’nın en temel yeni sosyalist ahlâk prensibi olarak yücelterek, bu prensiplere hevesle sarılıyordu. Köy hayatını idealleştirerek bir keresinde iddialı bir şekilde, 'kırsal bölgelerde hiçbir eşcinsel yoktur' demişti.

Küba, Sovyet stili komünizmi adapte ettiği zaman aynı zamanda Sovyet stili önyargı ve tutuculuğu da adapte etti. Stalin'in "sosyalist aile" ideolojisini geliştirmesinden ve 1934'te eşcinsel sekse tekrar cezaî yasamalar getirmesinden beri komünist gelenekçiliği eşcinselliğin "burjuva çürümüşlüğü" ve "kapitalist dejenerasyon" olduğunu söylüyordu ve bu, Küba’nın da bakış açısı oldu. "Maricones" (ibneler) rutin olarak "cinsel sapkınlar" ve "emperyalizmin ajanları" olarak suçlandılar. "Yozlaştırıcı" Batı tesirlerini kötülemeye çalışmak için eşcinselliğe dair gülünç iddialarda bulunuldu; mesela, pop müziğini kötülemek için komünistler Beatles elemanlarının eşcinsel oldukları söylentisini yaydılar.

Yeni sosyalist ahlâk adına eşcinsellik Küba'da yasadışı ilan edildi ve dört yıl hapis ile cezalandırılabilir hale geldi. Ailelerden çocuklarının eşcinsel aktivitelerle ilgilenmelerini önlemeleri ve bu tür aktivitelerde bulunanları yetkililere bildirmeleri istendi. Eşcinsel bir çocuğu yetkililere bildirmemek devrime karşı işlenmiş bir suçtu.

1960'larin ortalarında, resmî homofobi eşcinsel insanların herhangi bir suçlama ya da duruşma olmaksızın gözaltına alınmalarına yol açtı. Birçokları gece baskınlarıyla yakalandı ve "yeniden eğitim" ve "rehabilitasyon" için zorunlu çalışma kamplarına hapsedildi. Bazıları ortadan kayboldular ve bir daha geri dönmediler. Bir gey şöyle anımsıyor:"Adanın diğer ucundaki Camagüey'e götürüldük. Burası, dikenli tellerle çevrili ve kulelerinde makineli tüfeklerle nöbet tutan gardiyanların olduğu bir kamptı."

Kamp sadece eşcinselleri değil, aynı zamanda ağır suçluları, örgencileri, Katolikleri ve politik muhalifleri de içinde barındırıyordu. Kampta tutulanlar saat 03'te işe koyuluyorlar, palalarla şeker kamışlarını kesiyorlardı. Bu son derece yorucu bir işti ve verilen yemekler yetersizdi. Eşcinsel tutsaklar kamptaki suca çeteleri tarafından sık sık dövüldüler ve bazen de tecavüze uğradılar. Bazı eşcinseller öldürüldü, bazıları da intihar etti.

1971'de eğitim ve kültür üzerine düzenlenen ilk ulusal kongrede, eşcinselliğin kültürel anlamda baskılanması yoğunlaştırıldı. Eşcinseller "gençliği etkileyebileceklerinden’ dolayı iş alanında da "patolojik", "anti-sosyal" ve "tolere edilemez" olarak damgalandılar. Bunu takiben okullarda, üniversitelerde, tiyatrolarda ve medyada geniş çapta tasfiyeler başladı. Eşcinsel profesörler, dansçılar, artistler ve yayıncılar sokakları süpürme ve mezar kazma gibi işler yapmaya başladılar.

1970'lerin ortalarına kadar bu baskılar azalmadı ve o zaman bile bu, Kübalı liderlerin hatalarını anlamalarıyla olmadı. Kitlesel tutuklamaları durdurdular ve hapis cezalarını büyük ölçüde azalttılar çünkü uluslararası protestolardan utanmışlardı. Bu protestolardan bazıları ABD'deki ve Avrupa'daki yeni oluşum eşcinsel özgürlük hareketleri tarafından, bazıları da işkence gören eşcinsel yazar ve akademisyenleri savunmak adına, Jean Paul Sarte gibi sol-kanat entelektüelleri tarafından düzenlendi.

Resmî alanda daha belirgin bir yumuşama 1990'ların başında oldu. AIDS'in gelişiyle Kübalı yetkilikler ilk basta sıkı önlemler aldılar; HIV taşıyan herkesi özel sanatoryumlarda karantinaya aldılar. Fakat bu yeterli olmayınca daha liberal uygulamalar düzenlemek zorunda kaldılar; tutuklamalardan vazgeçtiler, bunun bir nedeni bu uygulamanın çok masraflı olmasıydı! Dahası, Kübalı sağlık çalışanları güvenli seks çalışmalarına destek sağlamak amacıyla eşcinsel camiaya daha çok tolerans göstermek zorunda olduklarının farkına vardılar.

Hükümetin tavırlarındaki değişiklikleri etkileyen bir başka faktör de '80'ler boyunca Doğu Almanya'dan doktorların ve psikologların Küba'da göreve getirilmeleri oldu. Onlar eşcinselliği doğal bir azınlık durumu olarak görüyorlardı ve bu, Kübalı sağlık çalışanları ve eğitmenleri arasında daha aydın düşüncelerin gelişmesini sağladı. Nihayet 1992'de başkan Fidel Castro eşcinselliğin "saygı duyulması gereken doğal bir insanî eğilim" olduğunu açıkladı. Buna rağmen geçmişteki homofobik tavırlarından ve eşcinsellere yapılan işkencelerden dolayı ne özür diledi ne de pişmanlık duyduğunu belirtti.

Günümüzde lezbiyenlerin ve geylerin Küba'da yasal statüleri hâlâ belirsiz. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) eşcinsellere yönelik açık ve kategorik sivil hakların yetersizliğini, yasadışılaştırmakla bir olarak görmektedir.

1979 ceza yasası eşcinselliği resmen cezalandırmazken, "kamu skandalı’na yol açan eşcinsel bir davranışta bulunanlar 12 ay hapis cezasına çarptırılabiliyordu. Geniş açıda yorumlara açık ve belirsiz olan bu yasa sıklıkla, sadece efemine ve süslü püslü oldukları nedeniyle gey erkekleri tutuklamak için kullanılıyordu.

Artık eşcinsellerin belli kamu alanlarındaki ve parklardaki açık hava gezintileri tolere ediliyor, ama buralarda çoğunlukla polis gözetimi uygulanıyor. Pek çok eşcinsel barı yarı-yasal özel ev partisi seklinde ve sistematik olarak polis baskınlarına maruz kalmakta. 1997'de Havana’nın en büyük eşcinsel barı El Periquiton polis tarafından kapatıldı. Gayri resmî bir eşcinsel barın organizatörü Lorenzo anlatıyor: "Polis her an kapıyı tekmeleyip buradaki herkesi tutuklayabilir. Hapse göndermek yerine bu günlerde sadece para cezası kesiyorlar".
Evlerini ya da bahçelerini eşcinsel barı olarak işletenlere kesilen ceza aşağı yukarı 1500 pezo ki bu yaklaşık yedi aylık maaşa denk gelir. Polis, genellikle ışık ve ses sistemine, CD koleksiyonlarına da el koymakta.

Eşcinseller hâlâ iktidardaki Komünist Parti'ye katılmaya uygun bulunmuyorlar, çünkü eşcinsel olmak sözde komünizm etiklerine aykırı görülüyor. Bu, kıdemli işlerin ve tayinlerin parti üyeliğine dayalı olduğu bir toplumda, kişinin iş kariyeri üzerinde ters etkiler yaratabilir.

Lezbiyen ve geylerin resmî olarak örgütlenmesine ve gazetelerinin yayınlanmasına izin verilmiyor. 1994'te kurulan Kübalı Gey ve Lezbiyen Derneği 1997'de zapt edildi ve üyeleri tutuklandı.

Eşcinsel Küba? Henüz değil!

8 Haziran 2001


Etiketler: kültür sanat
İstihdam