08/06/2012 | Yazar: Kaos GL

BDP Mersin Milletvekili Kürkçü, İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı’nda, devletin insan hakkı ihlallerinin takibinin, yine devlet ve hükümetin kontrolündeki bir yapıya bırakıldığını söyledi.

Kürkçü: "Bir Devlet Dairesi Daha Oluşuyor" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
BDP Mersin Milletvekili Kürkçü, İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı’nda, devletin insan hakkı ihlallerinin takibinin, yine devlet ve hükümetin kontrolündeki bir yapıya bırakıldığını söyledi.
 
Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda bugün kabul edilerek Meclis Genel Kurulu’na yollandı.
Komisyon üyesi Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, bianet’e yaptığı açıklamada, kurumun 11 üyesinden yedisinin Bakanlar Kurulu’nca belirleneceğini, dolayısıyla hükümet kontrolünde bir yapı oluşturulduğunu söyledi.
 
"İnsan haklarını koruyan devlet" kavramının oksimoron olduğunu söyleyen Kürkçü, uzun süredir beklenen, Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecinin bir parçası olarak öngörülen bu kurumun yasalaşmasının da, AB uyum sürecindeki diğer işlemler gibi sonuçlandığını belirtti.
 
"Türkiye İnsan Hakları Kurumu kanun tasarısı, AB’ye ’Bakın bir ulusal insan hakları kurumu kurduk’ demeyi mümkün kılıyor ancak içeriği bakımından haklar çerçevesinde mücadele kapasitesi olmayan bir devlet kurumu oluşturuluyor."
 
"İhlallerin kaynağı devlet, kontrol eden hükümet"
 
Üyelerin seçimi konusunda yaptıkları önerinin de reddedildiğini söyleyen Kürkçü, sadece üyelerde aranan niteliklerden biri olarak "Türk vatandaşı olmak" ibaresi yerine "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak" ibaresinin yazılması taleplerinin kabul edildiğini ifade etti.
 
"Bu esasla ilgili bir mesele değil. Bu kanunun tümden geri çekilmesi ve insan hakları uzman kuruluşlarının getirdikleri öneriler çerçevesinde yeniden gözden geçirilerek sistematiğin buna uygun düzenlenmesi önerisini getirmiştik. CHP de aynı yönde bir teklifte bulundu ancak bu öneri kabul edilmedi. Yaptığımız diğer değişiklik önerileri de kabul edilmedi."
 
"İnsan hakları mücadelesi yürüten kuruluşların dayandıkları Paris İlkeleri’yle uyumsuz ve bir bütün olarak insan hakları ihlallerinin başlıca kaynağı olan devlet ve onun yürütme organı hükümet ile doğrudan doğruya kontrol ilişkisi içerisine sokulan bir yapı oluşturuldu."
 
"Üyeler insan hakları camiasından seçilmeliydi"
 
Kurum üyeliklerinin seçim mekanizması ve kurum üyesi olmak için aranan niteliklerle ilgili 5. maddenin ilgili fıkralarına dikkat çeken Kürkçü, buna göre kurula üye olabilecek kişilerde, devlet memurluğuna kabulde aranan yeterlilik ötesinde başka bir nitelik aranmadığını ifade etti.
 
"Paris İlkeleri ulusal kuruluşlara üye olacak kişilerin insan hakları mücadelesi yürüten kurumlardan, insan hakları konusunda araştırma yürüten hükümet birimlerinden, insan hakları savunucusu gazetecilerden, akademisyenlerden yani bir bütün olarak insan hakları camiası içinden gelmesi tavsiyesinde bulunur. Hükümetten gelecek olanların ise bu kurumların hükümetle bağlantısını sağlayabilecek kişilerden olması gerektiğine dikkat çeker."
 
Ancak alt komisyonda ve komisyonda üyelerde aranan niteliklerle ilgili hiçbir yeni düzenleme yapılmadığını, itirazlarının dikkate alınmadığını belirten Kürkçü, "Böylece bu kurulun, insan hakları camiasıyla doğrudan doğruya bir ilişkisi olmayan 11 üyeden oluşmasının önünde hiçbir engel kalmadı" dedi.
 
"Kuruluş hükümetin kontrolünden çıkamayacak"
 
Alt Komisyondan gelen Tasarıya göre, üye adayları kurum tarafından Başbakanlığa bildirilecekler, Başbakanlık Bakanlar Kurulu’na sunacak ve seçim Bakanlar Kurulu’nca yapılacaktı. Komisyonda bu kurulun seçim yönteminde bazı değişiklikler yapılmasına karşın Kürkçü bunların Kurumun hükümetten bağımsızlığını sağlamakta etkisiz ve yetersiz olduğu kanısında.
 
"Üyelerin bakanlar kurulunca değil de üçte iki çoğunlukla Meclis tarafından seçilmesi önerimiz reddedildi. Buna karşılık, cumhurbaşkanlığının iki üye, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) bir üye, Barolar Birliği’nin bir üye seçmesi, kalan 7 üyenin de Bakanlar Kurulu’nca seçilmesine karar verildi."
 
"Bu, kuruluşun, hükümet kontrolünden çıkması için yeterli değil. Hükümetin kriterlerine göre tayin edilen bu üyelerin, hükümet karşısında eleştirel bir rol oynayabileceğini ihtimal vermiyoruz."
 
Kürkçü, kurumun, "ulusal insan hakları kuruluşlarının yapılandırılmasında gözetilecek ilkelerle ilgili Birleşmiş Milletler kararında da öngörüldüğü gibi, hükümete karşıt görüş bildirmek, hükümetin yaptığı açıklamalar konusunda eleştiri ve uyarı görevinde bulunmak, bağımsız olarak insan hakkı ihlallerine hükümetin dikkatini çekmekteki işlevini yerine getiremeyeceğini" söyledi.
 
"Yeni bir devlet dairesi oluşturuldu"
 
"Meclis’e sevk edilecek olan tasarı, ne yazık ki dağın fare doğurması gibi bir sonuç yarattı. Yeni bir devlet dairesi daha oluşturuldu. Bu devlet dairesi, artık bir ulusal insan hakları kurumunun mevcudiyeti gerekçe gösterilerek, bağımsız çalışma yürüten bütün insan hakları kuruluşları üzerine gölgesini düşürecek."
 
"İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUM-DER), Mülteci Hakları Koordinasyonu, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), kadına karşı şiddetin önlenmesi için çaba gösteren bağımsız kuruluşların hepsi bundan sonra ortaya koyacakları eleştiriler ve uyarılar sonrasında, İnsan Hakları Kurumu’nun varlığı öne sürülerek ikinci plana itilecek."
 
"Terörle mücadele siyasetiyle paralel insan hakları siyaseti"
 
Kürkçü, çalışmanın başlangıcında, kurumun Kürt halkının halklarının inkâr edildiği savaş ortamında bir hakikat komisyonu da olabilme ihtimalini göz önünde bulundurduklarını söyledi.
 
"İnsan Hakları Kurumu’nun özerk ve bütünüyle bağımsız bireylerden oluşması, bütçesini kamudan alması, üye seçiminin Meclis’te yapılması ve çalışmalarında Hükümet’ten bağımsız olması konusunda ısrarcı olduk ancak önerilerimiz kabul edilmedi."
 
"Bu şartlar altında, hükümetin ’terörle mücadele’ siyasetiyle paralel bir insan hakları siyaseti için kurumlaşmış olacağı açık. Hükümetin ’terörle mücadele’ siyaseti hakların inkârı üzerine kurulu olduğu için de, kurumun bu siyasete bir insan hakları kılıfı geçirmek amacıyla yaratıldığını görüyoruz."
 
Kanun tasarısının bu haliyle kabul edilemez olduğunu söyleyen Kürkçü, sözlerini şöyle noktaladı:
 
"Bugünkü tartışmalar sırasında, özellikle Cumhurbaşkanı’nın devreye sokulmasını eleştiren muhalefet milletvekillerine kimi üyelerin ve bakanın gösterdikleri aşırı tepkiler, hükümet ve devletin bu kurumdan gelebilecek eleştirilere karşı nasıl tepki gösterebileceğinin dolayısıyla kurum üyeleri seçilirken hükümete eleştirel bir mesafesi bulunmayanların tercih edileceğinin de ipucunu verdi."(Bianet)
 
Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı’na buradan ulaşabilirsiniz.
 
İlgili haber:
 
Hakikaten Açılım Yokmuş!
 
Hükümetin "İnsan Hakları" Kurumu Neye Yarayacak?
 
"Türkiye İnsan Hakları Kurumu Özerk Olmalı"
 
TİHV: Hükümetin İnsan Hakları Kurumu Bağımsız Olmayacak, Geri Çekin 

Etiketler: insan hakları
İstihdam