30/11/2013 | Yazar: Kaos GL

Ayla Akat Ata: Ayrımcılık konusunda bu kadar ağır bir sicile sahip olan bizim gibi bir toplumda, LGBT bireylerin haklarının anayasal çatı altında korunmaya alınması şarttır.

LGBT Haklarının Anayasal Korunmaya Alınması Şarttır! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ayla Akat Ata: Ayrımcılık konusunda bu kadar ağır bir sicile sahip olan bizim gibi bir toplumda, LGBT bireylerin haklarının anayasal çatı altında korunmaya alınması şarttır.
 
Sizce LGBT haklarını yasal güvence altına almak açısından parlamentonun önümüzdeki yasama yılı nasıl değerlendirilebilir? Siyasi partilerin nasıl konum alacağını düşünüyorsunuz? Yeni anayasa ile sonuçlanmasa da bile, Komisyon bağlamında yaşadığınız sürecin genel insan hakları ve LGBT hakları mücadelesine nasıl etki yapacağını düşünüyorsunuz?
 
Tüm bu soruları, BDP Batman Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Ayla Akat Ata, Kaos GL okurları için yanıtladı.
 
Barış ve Demokrasi Partisi, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve toplumsal barışın inşası için; katılımcı bir yöntemle hazırlanacak sivil, demokratik, çoğulcu bir Anayasa’nın Türkiye’nin en acil gündemi olduğunu yıllardır her koşul ve zeminde ifade etmiş ve savunmuştur.
 
“Yeni Anayasa” talebinin, Türkiye toplumu için engellenemez ve ertelenemez olduğunun gerek siyasi iktidar gerekse de muhalefet partileri tarafından görülmesi üzerine, 2011 yılı Genel Seçimi’nden hemen sonra Yeni Anayasa çalışması ülke gündeminde yerini bulmuştur. Bu doğrultuda Anayasa Uzlaşma Komisyonu, parlamentoda grubu bulunan 4 siyasi partinin görevlendirdiği üçer milletvekilinin üyeliği ve Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in Başkanlığı ile 2011 yılı Ekim ayı itibariyle ilk toplantısını gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. Komisyon, bugün itibariyle 59 maddede mutabakat sağlamıştır.
 
Anayasa Uzlaşma Komisyonu 1 Ekim 2013 tarihi ile başlayan meclis çalışmaları için bir öngörü ve uzlaşı mekanizması olmasının yanında örneklem görevi de görmektedir. Bu nedenle partilerin komisyon süresince çeşitli maddeler konusunda aldıkları tavırların meclis çatısı altında da sürdürüleceği kuşkusuzdur.
 
Başbakan Erdoğan’ın “Demokratikleşme Paketi” olarak nitelendirdiği ve 2001 yılında AKP’nin kuruluş itibariyle üzerinde çalıştığı plan ve programlarının yerine getirilmesinin somut adımı kabul ettiği açıklamalarını dinledik. Ne yazık ki bu açıklamalarda da AKP, Yeni Anayasa sürecinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kavramlarına karşı takındığı alerjik durumu devam ettirmiş ve nefret suçları ile ilgili cezaların arttırılması ile ilgili olan bölümde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kavramlarını saf dışı bırakmıştır. Başbakan paketin geçmişini 2001 yılına kadar götürdüğü halde 2002 yılında LGBT Hakları ile ilgili sorulan bir soruyu “Eşcinsellerin kendi hak özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart.” diye cevaplandırmasında da samimi olmadığını açıkça gösteriyor.
 
İki yılı aşkın süredir çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, üzerinde tartışma yaşanılan önemli konulardan biri de “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” başlığı olmuştur. Partimizin LGBT bireylere yönelik tavrı nettir. Parti olarak Anayasa’nın “eşitlik” maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadelerinin eklenmesi talebimizi her alanda olduğu gibi uzlaşma masasında da dile getirdik. Keza ayrımcılık konusunda bu kadar ağır bir sicile sahip olan bizim gibi bir toplumda, LGBT bireylerin haklarının anayasal çatı altında korunmaya alınması şarttır.
 
Bu talebimizde CHP ile sonradan ortaklaştık fakat bilindiği üzere madde üzerinde 4 partinin uzlaşı sağlaması gerekiyor. Bu konuda CHP’nin de desteğiyle MHP ve AKP ile yaşadığımız sert tartışmalar sonucunda eşitlik maddesinin 3. Fıkrasına eklenmesini talep ettiğimiz “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” ile ilgili kavramların ayrımcılık yasağının gerekçesine yazılması kabul edildi ve diğer partiler ile uzlaşı adına biz de kabul ettik. Bu düzenleme bize göre eksik bir düzenlemedir fakat gerekçede yer verilen bu kavramlar, devlet organlarının anayasada öngörülen ayrımcılık ilkesini yorumlarken cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığın da yapılamayacağını göz önünde bulundurma yükümlülüğünü getirdiği için bizce önemlidir. Bu noktadan sonra LGBT haklarında Anayasal güvencede uzlaşma adına halkın tüm dinamik güçlerinin, başta siyasi iktidar olmak üzere, tüm siyasi partileri zorlamaları gerektiği de gerçektir.
 
Bu gerçeğin yanı sıra LGBT örgütlerinin örgütlülük düzeyinin de bu zorlama sürecine katkı sağlayacağı kuşkusuzdur. Türkiye’de nefret suçları mağdurlarının önemli bir kısmının LGBT bireylerden oluştuğu gerçeği ortadayken, ülke genelinde nefret suçlarının önlenmesi ve nefret suçlarına yönelik mücadele birimlerinin oluşturulması, oluşturulan bu birimlerin zorunlu kollarından birinin LGBT bireyleri kapsaması ve LGBT bireylerin de bu alanda mücadele yürütmesi önemlidir. Acı ama gerçektir ki toplumun önemli bir kısmı LGBT, özellikle trans bireylere yönelik nefret suçlarını doğal görmektedir. Bu konuda toplumda farkındalık yaratma açısından siyasal alan da dâhil olmak üzere tabandan başlayarak oluşturulan örgütlülüğün en temel mesele olduğu fikrini savunmaktayız. Günümüze kadar yürütülen örgütlü mücadele, bütün homofobik itirazlara rağmen “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” kavramlarının ayrımcılık yasasının gerekçe kısmına yazılmasına zemin hazırladı. Biz, artarak devam edecek olan örgütlü mücadelenin de, bu kavramların anayasal güvence altına alınması konusunda önemli güç kazandıracağı gerçeğine de inanmaktayız.
 
Kaos GL Dergisi, Kasım-Aralık 2013, Sayı 133

Etiketler: insan hakları, sivil anayasa
İstihdam