22/02/2024 | Yazar: Kaos GL

Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nin (GALADER) düzenlediği çalıştayla aile örgütleri ve LGBTİ+’ların aileleri bir araya geldi.

LGBTİ+ Aileleri Çalıştayı: “Zorunlu heteroseksüellik gibi, zorunlu aile formatını da aşmalıyız” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

17-18 Şubat’ta GALADER’in düzenlediği çalıştayda LGBTİ+ aile örgütleri ve LGBTİ+’ların aileleri Ankara’da bir araya geldi. LGBTİ+’lara dönük gün geçtikçe şiddetini arttıran nefret politikalarına yanıt üretmek için düzenlenen çalıştay beş ayrı oturumla LGBTİ+ ailelerine seslendi.

Dünyada ve Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin dünü ve bugünü

Çalıştayın ilk oturumunda Kaos GL Derneği’nden Aylime Aslı Demir konuştu. Demir, Dünyada ve Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin dününü ve bugününü anlatarak iki gün süren programın da zeminini oluşturdu.

Demir, konuşmasında “Sadece LGBTİ+’ların insan olma mücadelesinden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda kölelerin, kadınların eşit yurttaş olma mücadelesi de yüzyıllara dayanan bir mücadele. LGBTİ+’ların mücadeleleri de süregelmekte. 1800’lerden gelen bir mücadelenin mirasçılarıyız” diyerek cinselliğin politikliğine dikkat çekti ve ekledi:

“Geceleri mastürbasyon yapmasınlar diye kafeslere konulan, klitorisleri damgalanan insanları artık görmüyoruz; ancak bu düşüncelerin kaynağı hala devam ediyor belki daha inceltilmiş bir biçimde.”

Demir, konuşmasında 1960’lı yıllara tekabül eden gey özgürleşme hareketinden, AIDS epidemisinden, 1980’li yıllarda Türkiye’de filizlenen LGBTİ+ hareketinden, LGBTİ+ örgütlü bir biçimde varolduğu ilk 1 Mayıs eyleminden bahsetti. 

Mevcut Anayasa gündeminin değerlendirilmesi: “Herhangi bir özgürlük parıltısı, faşizmi tetikliyor”

Çalıştayın ikinci oturumunda Anayasa gündemini değerlendirmek üzere Remzi Altunpolat söz aldı. Altunpolat, konuşmasında yeni tipte faşizmi ele aldı ve şöyle kaydetti:

“Şimdiki faşizmde hücreler yok belki. Şimdi hala şiddete başvurmuyorlar mı? Faşizm, özgürlük korkusunun tetiklediği karşı bir hamle. Herhangi bir özgürlük parıltısı faşizmi tetikliyor. Fazla yol kat etmemiş olsak bile, LGBTİ hareketinin özgürlük parıltısı faşizmi tetiklemeye yeterli oluyor. Dijital Şiddet raporlarına baktığımızda zaten faşizmin nasıl hareket ettiğini görüyoruz. Kapitalizm dediğimiz şey bir bütündür. Irkçılıkla, heteroseksizmle, patriarkayla oluşmuş bir bütündür. Dolayısıyla faşizm her arızada devreye girecektir. Bu ebedi bir hal değil ama asıl yanılgı faşizmin geride kaldığıdır.”

Mevcut Anayasa değişikliği gündemine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Altunpolat, “Anayasa değişikliğinin meşruiyetini sorgulatmak gerektiğini” söyledi ve bu anlamda LGBTİ+ ailelerinin daha fazla basınç oluşturma imkanını vurguladı.

Ayrımcılıktan arınmış bir eğitim ve insan hakları odağında sosyal hizmet yaklaşımı: “Gündelik yaşamın bize getirdiği karşı çıkışlar gerekiyor”

İnsan hakları odağında sosyal hizmeti ele alan Sosyal Hizmet Uzmanı Özlem Cankurtaran, insanlık tarihindeki hayırseverlik ve bu hayırseverliğe karşı borçlu hissetmeyi eleştirdi. Kurumlara dönük saldırıların sosyal hizmet uzmanlarını da muhafazakar hale getirdiğini söyleyen Cankurtaran, sosyal hizmetlerde insan haklarının altının doldurulamadığını belirtti. Cankurtaran, “Gündelik yaşamın bize getirdiği karşı çıkışlar gerekiyor. Başka bir şeye ihtiyaç var. Talep ederek, arttırarak yapmak gerekiyor.” diyerek aile örgütlenmelerinin yapabileceklerine dikkat çekti.

Oturumun bir diğer konusu ise ayrımcılıktan arınmış bir eğitim yaklaşımıydı. Kaos GL’den Seçin Tuncel konuşmasında, “eğitimin heteroseksüel fabrikası” olmasına vurgu yaptı ve ekledi:

“Ders kitaplarının içinde sadece toplumsal cinsiyet rolleri yok. Cinsel sağlık dersine baktığımızda HIV ile yaşayan kişilerin damgalanmasına zemin hazırlayan bir müfredatı mevcut. Ders, müfredat, öğretmen, okul iklimi gibi birçok dinamik var. 2009’dan beri öğretmenlerle yaptığımız çalışmalarda ve araştırmalarda vurguladığımız bir şey var; Sakatlık ya da etnik köken gibi meselelerde aileyle yaşanan, paylaşılan bir durum var. Aile seni uyarıp, koruyamıyor. Eski hayat bilgisi kitaplarına bakıldığında, çekirdek ve mutlu bir aile kurgusu var. Daha beyaz, asla kırsalda yaşamayan, ev içinde tanımlanan örnekleri görürüz. LGBTİ+ aileleri için de bir örnek var: Herkesin heteroseksüel bir yapı içinde kurgulandığı bir anlatı.”

Sağlık hakkına ve CYBE’lere LGBTİ+ perspektifiyle bakmak: “Kimi zaman hayatta aldığımız yaralar bizi güçlendirir”

Çalıştayın ikinci gününün ilk oturumu LGBTİ+ sağlığına ayrıldı. Kaos GL’den Defne Güzel HIV ve HPV özelinde sağlık hakkını değerlendirdi. “Türkiye’de güdülen cinselliğin sadece evli olan insanlar arasında ve üremeye yönelik olduğunu, dolayısıyla sadece LGBTİ+’ların değil aynı zamanda nikahsız birlikteliğinde de hedef alındığını” vurgulayan Güzel, HPV aşısının ücretsiz olmasının ve ulusal aşı programı kapsamına alınmasının önemini anlattı.

Katılımcılarla birlikte HIV101 atölyesi de gerçekleştiren Güzel konuşmasının sonunda açılmanın önemine şöyle değindi:

“Yarın çocuğunuz HIV’le yaşadığını söyleyebilir. Bu gerçekleşen bir senaryo. Ben kendi aileme HIV’le yaşadığımı söyledim. Önemli olan buna nasıl yanıt vereceğimiz. Çünkü HIV’le yaşamak ölümcül bir şey değil. Ayıp da değil. Kimi zaman hayatta aldığımız yaralar bizi güçlendiren, karakterimizi oluşturan, bize yeni maceralar sunan şeylerdir.”

Yükselen nefret söylemleri ve politikaları: “Zorunlu heteroseksüellik gibi, zorunlu aile formatını da aşmalıyız”

Çalıştayın son oturumunda Kaos GL Derneği’nden Murat Köylü ve Yıldız Tar söz aldı. Nefret söylemlerine vurgu yapan Köylü, dijital platformların barındırdığı nefret söylemlerine şöyle dikkat çekti:

“Sosyolojik/ sosyopolitik olarak baktığımızda, insan hakları ihlallerini meşrulaştıran şey nefret söylemi. Bu karikatürize etme, semboller, ölünün gömülmemesi şeklinde olabilir. Bir grup sistematik olarak insan hakları ihlallerine maruzken, nefret söylemi en ağır şekilde değerlendirilmedir. Önce eşitlenmek önemli, sonrasında ifade özgürlüğünden bahsedebiliriz.”

Kapanış oturumunda Yıldız Tar, “Zorunlu heteroseksüellik gibi zorunlu aile formatını da aşmalıyız” diyerek söze başladı ve çalışmaların önemine dikkat çekti: ​​

”Materyallere, üretime ihtiyacımız var. Bunları yapmadığımız zaman, o alanı başkalarına bırakmış oluruz ve bizim yöntemlerimizle bize savaş açan bir yapıyla karşı karşıyayız. Ailenin ne olduğunu, kimi dışarıda bıraktığını tanımlayanlar; hiç olmadığı kadar güçlü. Ancak hakikat, aile mefhumunun bu sınırların ötesinde olduğunu, aileye tehdit görülenlerin ailelerinin; kendi ailelerini korumak için mücadele ettiğini, LGBTİ+ hakları mücadelesinin parçası olduğunu gösteriyor.”

İki günlük nefret politikalarına karşı üretilebilecek yanıtlara ilişkin katılımcıların önerilerinin dinlenmesiyle sonlandı.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, aile, siyaset, tarihimizden, özel haber
İstihdam