21/11/2023 | Yazar: Kaos GL

Çankaya Belediyesi’nin 25 Kasım etkinliklerinde Kadın Dayanışma Vakfı, Kaos GL ve Kadın Koalisyonu’nun raporları tartışıldı.

“LGBTİ+’ları hedef alan nefret kampanyaları fiziksel şiddet ve yargı tacizine dönüşüyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çankaya Belediyesi’nin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri başladı. Bugün (21 Kasım) gün boyu Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılan etkinlikler sırasında, sivil toplum örgütleri de stant açtı.

“Şiddete, Ayrımcılığa ve Nefrete Karşı Bir Aradayız; Raporluyoruz!” söyleşisinde kadın ve LGBTİ+ örgütleri raporlarını sundu. Prof. Dr. Özlem Cankurtaran’ın kolaylaştırdığı panelde Kadın Dayanışma Vakfı’ndan İlgi Kahraman, Kaos GL’den Yıldız Tar ve Kadın Koalisyonu’ndan Gül Erdost ile Sinem Mısırlıoğlu konuştu.

“Kadınların tahakküm ilişkilerindeki rollerini reddetmeleri şiddetle engellenmeye çalışılıyor”

İlgi Kahraman, Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2013-2022 kadın danışma merkezi raporunu aktardı. Kahraman, 2949 kadının şiddetle mücadele süreçleri üzerinden on yıllık raporlarını hazırladıklarını hatırlatarak şöyle dedi:

“Kadına yönelik şiddet, neredeyse istisnasız şekilde, erkeklerin kadınlar üzerinden sağladıkları avantajları sürdürme aracı olarak ortaya çıkıyor. Bu avantajlar kimi zaman ev işi yükünün ücretsiz, karşılıksız emek olarak kadınlara yüklenmesinde, kimi zaman kadınların bedeni ve cinselliği üzerindeki tahakkümde kendini gösteriyor. Çoğunlukla kadınların bedenleri, emekleri ve cinsellikleri üzerindeki tahakküm eş zamanlı olarak işliyor. Patriyarkal sistemin işleyişi tam da bu tahakküm ilişkilerine dayanıyor, kadınların bu ilişkideki rollerini reddetmeleri ise şiddetle engellenmeye çalışılıyor.”

“İnternette LGBTİ+’lara şiddetin failleri çoğunlukla kimliği belirsiz kişiler”

Yıldız Tar, Kaos GL’nin geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Bir Anda: LGBTİ+’lara Dijital Şiddet” araştırmasını anlattı. Araştırmanın en çarpıcı sonucunun her 10 LGBTİ+ kişiden dokuzunun dijital şiddete maruz bırakılması ve neredeyse her gün internette LGBTİ+’ları hedef alan nefret söylemiyle karşılaşması olduğunu hatırlatan Tar, şöyle devam etti:

“Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği'nin 2021 yılında gerçekleştirdiği Türkiye Dijital Şiddet Araştırması'na göre, Türkiye'de her beş kişiden biri dijital şiddete maruz kaldı. Araştırmanın metodolojisi ve göstergeleri bizimkinden farklı olsa da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin dahil olduğu dijital şiddetin boyutları hakkında bize bir fikir veriyor. Kendi sonuçlarımız, her 10 LGBTİ+ kişiden dokuzunun dijital şiddet mağduru olduğunu ortaya koydu. Sonuç olarak, mağdurlar LGBTİ+ olduğunda dijital şiddet oranlarının arttığını söylemek doğru olacaktır. Dijital şiddet ve LGBTİ+’ları hedef alan nefret kampanyaları sanal ortamda kalmıyor; fiziksel şiddete ve LGBTİ+’lara yargı şiddetine dönüşüyor. İnternette LGBTİ+’lara şiddetin failleri çoğunlukla kimliği belirsiz kişiler. Faillerin kimliklerinin bilindiği durumlarda, faillerin önemli bir kısmı hedef gösterilen kişinin arkadaşları, ailesi ve partnerleri gibi sosyal çevrelerinden kişilerin yanı sıra politikacılar, gazeteciler ve akademisyenlerden oluşuyor. Failler genel olarak şu şekilde kategorize edilebilir: siyasi partiler, politikacılar, medya kuruluşları, gazeteciler ve akademisyenler.”

“Afet sürecinde de toplumsal cinsiyet eşitsizliği mevcuttu”

Gül Erdost, Kadın Koalisyonu’nun depremin ardından çalışmaları ve bu çalışmalardan ortaya çıkan “Deprem illeri ve göç alan iller kurum ziyaretleri, işbirlikleri ve farkındalık çalışmaları raporu”nu anlattı:

“Deprem sonrası, bazı bölgelerde yapılan enkaz kaldırma çalışmaları ve yardımlara erişimde yaşanan zorluk ve engeller, birçok kadın ve kız çocuğunun deprem sonrası strese bağlı olarak sürekli regl olması ve hijyen ürünlerine erişememesi, tuvalete erişimde yaşanan sorunlar nedeniyle üreme sağlığı hastalıklarının başlaması, duş ve çamaşır ihtiyaçlarının giderilememesi, barınma ve gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanması sürecinde kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik yapılan çeşitli hak ihlalleri, şiddet ve istismarlar afet sürecinde de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin mevcut olduğunu gösterdi. LGBTİ+’lar toplu yaşam alanlarına ve evlere kabul edilmedi, bu sorunların çözümü için daha fazla çaba harcamak gerekti.”

“Belediyeler, toplumsal cinsiyet eşitliğini politika değil faaliyet planı olarak görüyor”

Son olarak Sinem Mısırlıoğlu, Kadın Koalisyonu’nun “Kadın Örgütlerinin Gözünden Belediyelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi 2021-2022 raporu”nu anlattı. İzlemeyi politik bir süreç olarak gördüklerini vurgulayan Mısırlıoğlu, şöyle devam etti:

“Belediyeler, sundukları hizmetlerle hayatlarımıza doğrudan dokunan kurumlar. Hayatımıza doğrudan temas eden bir şeyde söz hakkımız yoksa özgürlükten bahsetmek mümkün değil. İzleme çalışmasında öne çıkan en önemli sonuçlardan birisi; belediyelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini bir politika olarak tanımlamak yerine faaliyet planı olarak görmesi. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin bütün belediye hizmetlerine etki edecek politika değişiklikleri yerine faaliyet planlarında yer alan, özel durumlarda yapılan etkinliklerle geçiştirilen ve fon ya da kaynak buldukça süren bir mesele olduğunu gördük. Katılımcı bir yapı kuramazsanız, faaliyetler işlevsel ve sürdürülebilir olmuyor.”


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, dijital şiddet
İstihdam