13/04/2023 | Yazar: Aslı Alpar
Açık kimlikli LGBTİ+ milletvekili adaylarını konuştuğumuz bugünden biraz geriye gidelim ve LGBTİ+’ların siyasetteki mücadelesini birlikte hatırlayalım.
Fotoğraf: Yeni Gündem gazetesi, 3 Mayıs 1987
14 Mayıs’ta gerçekleşecek 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi öncesinde Türkiye’de LGBTİ+’ların siyaset sahnesine ilk çıkışı diyebileceğimiz Radikal Demokrat Yeşil Parti içinde örgütlenen trans kadın seks işçilerinin açlık grevini hatırlayanlar burada mı?
Trans kadın seks işçilerinin ses getiren bu eylemini hatırlayanları 40+ Lubunya İnisiyatifi’ne bekleriz dedikten sonra açlık grevine dönelim.
1987 Açlık Grevi
1985 yılında Radikal Demokrat Yeşiller adı altında bir araya gelen çeşitli gruplardan biri de trans seks işçileri. Yeşiller, feministler, ateistler ve antimilitaristlerle birlikte eşcinseller ve translar da bu girişimle örgütleniyor.
Bu bir araya gelişten iki sene sonra yani 1987 yılında kolluk kuvvetlerinin geyler ve travestilere yönelik artan baskı ve şiddeti bu eyleme yol açıyor.
Trans kadın seks işçileri bu baskılara karşı 27 Nisan 1987’de İstanbul, Gezi Parkı’nda açlık grevi yapmaya başladılar. Açlık grevi polisin müdahale tehdidiyle Radikal Demokrat Yeşil Parti Girişimi kurucularından İbrahim Eren’in Taksim’deki evine taşındı. Rıfat Ilgaz, Türkan Şoray, Hale Soygazi ve Barış Pirhasan gibi sanatçıİbrahim Eren’in Taksim’deki evine taşındı. Rıfat Ilgaz, Türkan Şoray, Hale Soygazi ve Barış Pirhasan gibi sanatçıların destek verdiği bu eylem uzun süre medyanın gündeminde kaldı.
“Boğazımızdan lokma geçmiyor”
Yeni Gündem gazetesinin 3 Mayıs 1987 tarihli haberi bu eylemi “Boğazımızdan lokma geçmiyor” başlığıyla sayfalarına taşıyor.
“Greve önce Radikal Parti eşcinseller ve travestiler-transseksüeller grup temsilcileri olan Kemal Yılmaz ve Işıl Deniz başlıyordu.
“Eşcinseller, travesti ve transseksüeller Türkiye'de ilk kez haklarını aramak için hukuki yola başvurmuşlar ve ilk kez toplu bir protesto başlatmışlardı. Açlık grevine katılanların sayısı ertesi gün 25'e ulaşıyor ve Radikal Parti Başkanı İbrahim Eren'in evinde süren eylemi desteklediklerini göstermek amacıyla, yüzlerce eşcinsel, travesti ve transseksüel pembe güllerle ziyarete geliyordu.
“Kemal Yılmaz, eylemlerinin polis baskısı sona erene kadar süreceğini açıklıyor ve ‘Son günlerde yolda yürürken, alışveriş yaparken, kulüpte eğlenirken, her yerde ve hiçbir gerekçe gösterilmeksizin polis tarafından götürülüp bir güzel dövüldükten sonra Cancan'a* sevk ediliyoruz. Yapılan antidemokratik uygulama son bulana kadar eylemimizi sürdüreceğiz. Gerekirse ölüm orucuna başlarız’ diyordu. Yılmaz, polisin ‘sizi burdan süreceğiz’ dediğini anlatıyor ve sloganlarının ‘her gün ölmektense bir gün ölmek iyidir’ olduğunu belirtiyordu.”
“Travestiler grubundan Deniz, "Öğrencileri gördük" diyordu. "Tek tip dernek tasarısını protesto ettiler ve ge-ri çektirmeyi başardılar. Biz niye açlık greviyle polis baskısına son verdirme- yelim?" Deniz ilk toplu davranışın al- tını çiziyordu: ‘Şimdiye kadar kişisel çözümler tercih ediliyordu. Kimimiz karakoldan kurtulmak için kolumuzu bacağımızı kesiyorduk, kimimiz hap kullanıyorduk. Lağım fareleri gibi davranıyorduk. Ama artık yeter.’
*Cancan: Zührevi Hastalıklar Hastanesi
Etiketler: insan hakları, medya, yaşam, siyaset