12/10/2023 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL, LGBTİ+’lara dijital şiddet araştırmasının suçlarını “Bir Anda” başlıklı raporda yayınladı: Her on LGBTİ+ kişiden dokuzu dijital şiddete maruz bırakılıyor, şiddet dijitalde kalmayıp çok hızlı bir şekilde fiziksel ortama da sıçrıyor.

LGBTİ+’ların yüzde 90’ı dijital şiddet mağduru! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL Derneği’nin “LGBTİ+’lara Dijital Şiddet Araştırması” sonuçları yayınlandı. “Bir Anda” üst başlığıyla raporlaştırılan araştırma sonuçları, her on LGBTİ+ kişiden dokuzunun düzenli olarak dijital şiddete maruz bırakıldığını ortaya koydu.

Güney Afrika merkezli Association for Progressive Communications (APC) Feminist İnternet Araştırma Ağı ile ortak yürütülen araştırma ekibinde Damla Umut Uzun, Defne Güzel, Yıldız Tar ve Kerem Selçuk yer aldı. Raporun Türkçesini Yıldız Tar kaleme aldı, Canan Coşkan İngilizceye çevirdi.

305 kişiyle anket, 10 kişiyle derinlemesine görüşme

“Devlet yetkilileri bizzat nefret söylemleri örgütlerken ve LGBTİ+'ların Onur Yürüyüşlerini ve etkinliklerini yasaklarken, çevrimiçi alanlarda durum ne” sorusu üzerinden yola çıkan araştırma kapsamında Kaos GL, hem anket hem de LGBTİ+’larla derinlemesine görüşmeler yaptı. Çevrimiçi ortamdaki ankete 305 LGBTİ+ kişi katılırken, 10 LGBTİ+ kişiyle de derinlemesine görüşmeler yapıldı. Araştırma sonuçları, alandaki diğer çalışmaların sonuçları ve literatürdeki güncel durumla da karşılaştırıldı. Öte yandan araştırmacılar, LGBTİ+ örgütleri ve dijital özgürlük alanında çalışan kurumlarla da ayrıca buluştu, görüşlerini aldı.

İnternette her gün LGBTİ+’ları hedef alan nefret söylemi

Araştırmanın en çarpıcı sonucu, her 10 LGBTİ+ kişiden dokuzunun dijital şiddete maruz bırakılması ve neredeyse her gün internette LGBTİ+’ları hedef alan nefret söylemiyle karşılaşması. Raporun girişinde, dijital şiddetin LGBTİ+’ları nasıl etkilediği şöyle aktarılıyor:

“Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği'nin 2021 yılında gerçekleştirdiği Türkiye Dijital Şiddet Araştırması'na göre, Türkiye'de her beş kişiden biri dijital şiddete maruz kaldı. Araştırmanın metodolojisi ve göstergeleri bizimkinden farklı olsa da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin dahil olduğu dijital şiddetin boyutları hakkında bize bir fikir veriyor. Kendi sonuçlarımız, her 10 LGBTİ+ kişiden dokuzunun dijital şiddet mağduru olduğunu ortaya koydu. Sonuç olarak, mağdurlar LGBTİ+ olduğunda dijital şiddet oranlarının arttığını söylemek doğru olacaktır.”

Dijitalde başlıyor, fiziksele sıçrıyor, failler: Politikacılar, gazeteciler ve akademisyenler!

Araştırmanın öne çıkan sonuçları ise şöyle:

- Her on LGBTİ+ kişiden dokuzu dijital şiddete maruz bırakılıyor.

- Hakaret ve küfürle başlayan bu şiddet, tehdit, şantaj, taciz, ısrarlı takip, doğumda atanan isimlerin kullanılması, kişisel bilgi ve görüntülerin izinsiz paylaşılması, internet erişiminin kısıtlanması ve nefret kampanyalarına kadar varıyor.

- Bir kişi çoğu zaman birden fazla kez dijital şiddete maruz kalıyor.

- Dijital şiddet ve LGBTİ+’ları hedef alan nefret kampanyaları sanal ortamda kalmıyor; fiziksel şiddete ve LGBTİ+’lara yargı şiddetine dönüşüyor.

- İnternette LGBTİ+’lara şiddetin failleri çoğunlukla kimliği belirsiz kişiler. Faillerin kimliklerinin bilindiği durumlarda, faillerin önemli bir kısmı hedef gösterilen kişinin arkadaşları, ailesi ve partnerleri gibi sosyal çevrelerinden kişilerin yanı sıra politikacılar, gazeteciler ve akademisyenlerden oluşuyor. Failler genel olarak şu şekilde kategorize edilebilir: siyasi partiler, politikacılar, medya kuruluşları, gazeteciler ve akademisyenler.

- LGBTİ+’lara dijital şiddet en çok Twitter ve Instagram’da gerçekleşiyor.

- Araştırma bulguları ayrıca dijital şiddetin LGBTİ+'ların ruh sağlığına zarar verdiğini gösteriyor.

- Dijital şiddete karşı koymak için, mevcut çözüm mekanizmalarına olan güvensizlikler nedeniyle, hedef gösterilen kişiler kendi ifade özgürlüklerinden vazgeçiyor, oto sansüre başvurmaktan ve hesaplarını kapatmaktan ya da korumaktan başka bir şey yapamıyor.

- LGBTİ+'lar neredeyse her gün internette kendilerini ya da kimliklerini hedef alan nefret söylemiyle karşılaşıyor. Nefret söylemiyle karşılaşıldığında ortaya çıkan öfke, tehdit altında hissetme, mutsuzluk duygularını yalnızlık ve değer kaybı takip ediyor.

- LGBTİ+ örgütlerini hedef alan nefret kampanyaları da LGBTİ+’larda öfke, yalnızlık, değer kaybı ve güvensizlik hissi yaratıyor.

- Bir anda başlayan hedef gösterme ve nefret kampanyaları, çok hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor, farklı aidiyetlerden faillerin ortak olmasıyla fiziksel güvenliği dahi tehdit edecek bir boyut kazanıyor.

- LGBTİ+’ların sosyal medya hesaplarının kapatılmasında en yaygın gerekçe, “Topluluk Kuralları”. Hesap kapatılmaların üçte birinde ise herhangi bir gerekçe sunulmadı.

“Her şey bir anda oldu”

Rapora adını veren “Bir Anda” ifadesi ise bir gazetecinin örgütlediği nefret kampanyasına maruz kalan bir LGBTİ+ aktivisti ile mülakattan:

“Her şey bir anda oldu. Benzer durumlara başka aktivist arkadaşlarım, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları maruz bırakılmıştı. Yani aslında pek çok kez şahitliğim olan, takip ettiğim, öfke hissettiğim, dayanışma kurduğum bir durumdu. Ancak doğrudan yaşamak başka bir şeymiş. Bir anda, o ana kadar varlığından haberdar dahi olmadığım bir gazete ve gazeteciyle, bu yapının harekete geçirdiği kitleyle doğrudan karşı karşıya gelmiş oldum. Bu hedef gösterme sürecinin başlamasına neden olan şey yaptığım savunuculuk ve eğitim faaliyetleri, ürettiğim materyallerdi. Şaşkınlık verici, paniğe sevk eden, korku ve endişe veren, çokça öfkelendiren bir durum. Tamamen sonlanmış da değil. Sosyal medya hesaplarımı herkese açık şekilde kullanıyordum. Çok aktif bir sosyal medya kullanıcısı da sayılmam. Bütün bu hedef gösterme ve şiddet sürecini başlatan gazeteci ve nefret diline davet ettiği kitle tarafından yoğun şekilde hakarete maruz kaldım. Sapık, sapkın, pedofil gibi hakaret içeren söylemlerin yanı sıra özelden gelen mesajlarda ya da daha önce paylaştığım postların altına yapılan yorumlarda şiddet tehdidi yoğunluktaydı. Bu mesajlar özellikle fiziksel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi içeriyordu. Bunları görünce hesaplarımı korumaya aldım. Daha önce benzer deneyimler yaşamış hak savunucusu arkadaşlarımın tavsiyesiyle, sosyal medya görünürlüğümü bir süre azalttım. Hesaplarımı kapatmadan önce paylaştığım fotoğraflarımın ekran görüntüleri alınmıştı. Bunlar da dolaşıma sokuldu. Ardından tehdit telefonları aldım. O da süreci daha benim için daha yakıcı hale getirdi. Çok yakınımdalar gibi hissettim. Acaba evimde güvende miyim diye bile düşündüm.”

Raporun Türkçesine ulaşmak için tıklayın.

Raporun İngilizcesine ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları, dijital şiddet
İstihdam