16/08/2022 | Yazar: Kaos GL
LGBTİ+ müvekkil ile kurulan iletişimde, yargı yerlerinde avukatın takındığı tutum müvekkile yanında olduğunu hissettirmelidir.
Kaos GL Derneği geçtiğimiz ay avukatların LGBTİ+ müvekkilleriyle iletişiminde dikkat etmesi gerekenlere dair rehber yayınladı.
Derneğin Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen’in hazırladığı rehberde kavramlar, Lubunca, görüşme saatleri, mekanı, müvekkile nasıl hitap edilmesi gerektiği, müvekkilin mahremiyet hakkı, müvekkille kurulan güven ilişkisi, basınla ilişkiler ve adli yardım gibi çok sayıda konuda avukatlara öneriler yer alıyor.
Yanında olduğunu hissettirmek
Avukatın bütün müvekkilleri göz önünde tutulduğunda hem kendisi ile müvekkillerinin; hem de müvekkillerinin birbiri ile taşıdığı “farklılıklar” aslında bir fark değil yaşamdaki çeşitliliğin doğal sonucudur. Ancak avukatın verdiği hukuki yardımın doğası hiçbir şekilde bu çeşitliliğe vurgu yapmayı gerektirmez. Bu anlamda müvekkille kurulan iletişimde; eşitliği vurgulama amacıyla yapıldığı düşünülse dahi siz - biz ikilemi üzerinden kurulan bir söylem; hem kimliğe dayalı bir hiyerarşiyi hem de ayrımcı yaklaşımı yeniden üretecektir.
Bu nedenle bu tip çerçevelerin çizilmesi, avukatın müvekkili ile olan iletişimini zorlaştırır. Avukat müvekkilinin yanında olduğunu ona hissettirmelidir. Bu önerme, müvekkilin kanunla yasaklanmış veya avukat tarafından makul görülmeyen bir eyleminin dahi avukat tarafından desteklenmesi gerektiği şeklinde algılanmamalıdır. Öte yandan meslek kuralları avukatın, müvekkili ile özdeşleşmesine yol açacak davranışlarını ilke olarak yasaklamaktadır. Ancak müvekkil avukata hukuki desteğinden yararlanma amacıyla gelmiştir ve bu aynı zamanda onun Anayasal hakkıdır. Bu destek sürecinde avukat, müvekkilin varmak istediği hukuki sonuçta ve o sonuca ulaşmak için kullanılacak ortak zeminlerde onunla birlikte olduğunu; yargısal süreçlerde kişinin özelliklerinin ve kişiliğinin asla yargılanamayacağını bilmeli ve vurgulamalıdır.
LGBTİ+ müvekkili ile kurduğu iletişimde, yukarıda da özel olarak vurguladığımız yargı yerlerinde avukatın takındığı tutum, müvekkile bu çerçevede yanında olduğunu hissettirmelidir. Örneğin zorunluluk olmamasına rağmen gerçek ismi resmi isminden farklı müvekkile yargısal öznelerin ( Hakim, savcı, katip, mübaşir, yazı işleri personeli v.b.) ısrarla resmi ismiyle seslenmesi; müvekkilin cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği veya yargısal öznenin geçmiş deneyimleri üzerinden “mizah” yapılması; genelleştirmeler üzerinden olguların tarif edilmeye çalışılması müvekkile karşı ayrımcılık anlamına gelir ve müvekkil avukatın hukuki yardımından yararlanırken yalnızca adil yargılanma hakkına ve diğer haklara değil ve fakat bu haklarla beraber, bu hakkın ayrımcılık söz konusu olmaksızın da sağlanmasına hakkı vardır. Dolayısıyla müvekkil açısından ürettiği sonuç adil bir sonuç olsa dahi bunun elde edildiği yargısal pratikte ayrımcı tutumlara avukat tarafından itiraz edilmemesi, avukatın müvekkile verdiği hizmeti de eksik bir hale getirecektir.
Tabii ki burada avukattan yargısal özne dediğimiz kişilerle bir sözlü, fiziki tartışmaya girmesi beklenmemektedir. Ancak durumun özelliğine göre tutanakta uygulamanın avukatın hukuki değerlendirmesi açısından ayrımcılık olduğuna yer verilmesini sağlamak; tutanakta buna yer verilmesinin reddi halinde salt bunun tutanağa geçmesini sağlayarak daha sonradan ilgili dosyaya konu ile ilgili dilekçe vererek konuyu kayda geçirmek avukatın gelecekte yapması olası bireysel başvuru aşamalarındaki başarı şansını arttıracağı gibi müvekkili ile arasındaki güven ilişkisini de güçlendirecektir.
Avukatın LGBTİ+ Müvekkil ile İletişimi rehberine buradan ulaşabilirsiniz.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı