05/03/2025 | Yazar: Kaos GL
LGBTİQA+ Tıp Öğrencileri Ağı, sosyal medyadan yayınladığı açıklama ile LGBTİ+’ları hedef alan kanun teklif taslağına tepki gösterdi.

LGBTİQA+ Tıp Öğrencileri Ağı, LGBTİ+’ları hedef alan Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklif taslağına tepki gösterdi. Ağ, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, “Devletin transların beden uyum süreçlerindeki tıbbi müdahaleler de dahil olmak üzere cis-hetero normların dışında kalan tüm yaşam pratiklerine kısıtlama getireceği yasa tasarısı, beden otonomisine, temel insan haklarına, tıbbi etik kurallara ve bilime aykırıdır” dedi.
Ağ’ın açıklamasının tamamı şöyle:
“Devletin transların beden uyum süreçlerindeki tıbbi müdahaleler de dahil olmak üzere cis-hetero normların dışında kalan tüm yaşam pratiklerine kısıtlama getireceği yasa tasarısı, beden otonomisine, temel insan haklarına, tıbbi etik kurallara ve bilime aykırıdır. Geçtiğimiz yılın kasım ayında Nefret Suçuna Maruz Bırakılan Transları Anma Günü’nde getirilen hormon kısıtlaması ile başlayan, LGBTİ+ aktivistlere yönelik baskı, işkence ve tutuklamalarla devam eden ve şimdi de mevcut yasa tasarısı ile arşa çıkan LGBTİ+ fobik saldırılar silsilesi devletin bizi ne kadar büyük bir tehdit olarak gördüğünün kanıtıdır.
Ancak yıllardır süregelen bu LGBTİ+ fobik saldırılara karşı hiçbir lubunyanın yalnız olmadığını bir kere de biz haykırıyoruz. Bulduğunuz her fırsatta en temel haklarımıza saldırarak, devletin kontrolünde olan tüm platformları LGBTİ+ fobiyi yeniden üretmek için kullanarak, halkı bize karşı kışkırtarak, Yıldız’ı, Elçin’i, Berfin’i tutuklayarak bitiremediğiniz mücadelemizi, meclise sunmayı planladığınız bu nefret yasası ile de bitiremeyeceksiniz.
Biz LGBTİ+ hekimler, hekim adayları ve sağlık emekçileri olarak devletin siyasi ve politik ajandasına hizmet eden, insan haklarına aykırı nefret dolu bu yasanın mesleğimiz ile aramıza girmesine izin vermeyeceğiz. Siyasi ve ideolojik baskılar ile hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını baskı altına almak, yalnızca cinsiyet uyum süreçlerinin ya da LGBTİ+ sağlığının değil tüm sağlık sisteminin çöküşü demektir.”
“Herkes için eşit ve erişilebilir bir sağlık hizmeti vermenin hekimliğin asgari müştereği olduğunu savunuyoruz”
“Yasa tasarısında bahsi geçen ‘sağlık bakanlığı tarafından belirlenen tam teşekküllü devlet hastanesi’ kavramı, beden uyum süreçlerinin yürütülebileceği hastanelerin doktor kadrosu ve denetmenleri dahil olmak üzere bizzat hükümet eliyle seçileceği anlamına geliyor. Bu ifade aynı zamanda danışanları yalnızca hükümet tarafından belirlenen kurumlara ve hekimlere yönlendirmesi sebebiyle danışanların kendi hekimini seçme hakkını da elinden alıyor. Ayrıca sürece başlamak için zorunlu kılınması planlanan “3 ay aralıklarla en az 4 değerlendirme” ifadesi bu değerlendirmelerin en az bir yıl süreceği, üst sınırının belirsiz bırakılarak sürece başvuran transları yıldırmaya yönelik bir uzatma politikasının uygulanacağına da işaret ediyor. Üstelik bu değerlendirmelerin hangi ölçütler, kaynaklar baz alınarak yapılacağına dair hiçbir ibarenin bulunmaması da yine beden uyum süreçlerinin bilimsel ve tıbbi perspektiften uzaklaştırılarak devletin ideolojik baskıları ile şekillendirileceğini gösteriyor.
Tıbbın 16. yüzyılda başlayan sistematik cadı avlarından itibaren patriyarkaya hizmet edecek ataerkil bir bilim olarak kurgulanmak istediğinin farkındayız. Günümüzde doğum kontrol yöntemlerine erişimin zorlaştırılması, kürtaja erişimin neredeyse imkansız hale getirilmesi, interseks çocuklara normalleştirme adı altında yapılan mutilasyon operasyonları, cinsiyet uyum süreçlerinin devletler kontrolünde kısıtlanması ve hatta engellenmesi gibi pratikler de tıbbın hala ataerkiye hizmet için araçsallaştırıldığının en büyük kanıtlarıdır. Biz LGBTİQA+ Tıp Öğrencileri Ağı olarak ataerkiye hizmet eden tüm bu pratikleri reddediyor ve herkes için eşit ve erişilebilir bir sağlık hizmeti vermenin hekimliğin asgari müştereği olduğunu savunuyoruz.”
“Yalnız değiliz, yanlış da!”
“Söz konusu yasa tasarısında meclise sunulması planlanan “Cinsiyet uyum sürecine başvuru için gerekli yaş sınırının 18’den 21’e çıkarılması” maddesi ise bu yasa tasarısının devletin siyasi çıkarlarına hizmet etmekten başka bir amacı olmadığının en net göstergesidir. Gerekli koşullar sağlandığında evlilik yaşının 16’ya indirilebileceğini savunan devlet, sıra trans çocuklara geldiğinde bu yaş sınırlamasını 21’e kadar çıkarmayı teklif etmekten utanmıyor. Devletin bu ikiyüzlü tutumunu asla kabul etmiyor ve topluluk olarak bir kez daha vurguluyoruz: Trans çocuklar vardır!
Daha önce insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle anayasa mahkemesince medeni kanundan kaldırılan “üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bırakma” şartının da bu yasa tasarısı ile yeniden kanuna eklenmesi gündeme gelmiş durumda. Örgütlü mücadelemiz ile kazandığımız hakların elimizden alınmaya çalışılmasını kabul etmiyor, devletin bedenlerimize atamaya çalıştığı kayyuma hep birlikte karşı çıkıyoruz. Devleti, bedenlerimizden elini çekmesi için uyarıyoruz.
“Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” maddesine ise söyleyecek tek sözümüz var. Ne biyolojik cinsiyet diye bir şey vardır ne de genel ahlak. Varoluşlarımızın kriminalleştirilemeyeceğini tekrar haykırırken, biz LGBTİ+’ları yalnızca var olduğumuz için tutuklayarak mücadelemizi bitirebileceğini düşünen devlete bir kere daha hatırlatalım, tutuklanmakla bitmeyiz.
Sevginizle var olmadığımız gibi nefretinizle de bitmeyeceğimizi hatırlatıyor, LGBTİ+ Tıp Öğrencileri Ağı olarak bizimle birlikte mücadele eden tüm tıp öğrencileri, hekimler ve sağlık emekçileriyle birlikte devletin nefret dolu saldırılarına karşı tüm LGBTİ+’ların yanında olmaya devam edeceğimizi hatırlatıyoruz lubunya. Yalnız da değiliz, yanlış da.”
Tıklayın-LGBTİ+’lar, Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda yapılması öngörülen değişikliklerle hedefte
Etiketler: insan hakları, aile, sağlık, siyaset, sağlık hakkı