30/01/2012 | Yazar: Kaos GL

Son 10 yılın en soğuk kışını yaşayan Van üşümüyor, donuyor! Depremin üzerinden 3 ay geçti, ama insanlar hâlâ yazlık çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Toplanan paralar ne oldu bilinmiyor, yardımlar artık gelmiyor, erkeklerin çoğu işsiz, çocukların hemen hepsi hasta.

‘Başınızda Beyiniz Yok Muydu Bayan!’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Son 10 yılın en soğuk kışını yaşayan Van üşümüyor, donuyor! Depremin üzerinden 3 ay geçti, ama insanlar hâlâ yazlık çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Toplanan paralar ne oldu bilinmiyor, yardımlar artık gelmiyor, erkeklerin çoğu işsiz, çocukların hemen hepsi hasta.

Ya kadınlar?
 
BirGün gazetesinden Sevgim Denizaltı, Van Kadın Derneği’nden (VAKAD) Sosyolog Aylin Çelik ile Van’daki son durumu ve Vanlı kadınların yaşadıkları sıkıntıları konuştu.
 
Erkek şiddetinin depremden sonra arttığını belirten Çelik, çadır-konteynır kentlerde çok sayıda taciz vakasının yaşandığını söylüyor. Kadınların yardımlara erişemediğine de dikkat çeken Çelik, şöyle diyor: “Bir kadın tek başına bir şey talep ettiğinde ‘e yok mu sana bakacak bir erkek’ sözüne maruz kalıyor. ‘Kimsesizmişiz biz’, en çok duyduğum söz!”
 
Van’da hava çok soğuk ve bırakın konteynırı, hâlâ çadır bile bulamamış binlerce insan olduğu söyleniyor. Van’daki son durumu anlatır mısınız?
Klasik bir söylem; ama bir o kadar da doğru, Van’da son 10 yılın en soğuk kışı yaşanıyor. Sular buz tutuyor, su kanalları donuyor. Bunlar yıllardır olmayan şeyler. Şu an halkın büyük bir kısmı konteynır ve çadırlarda kalıyor. Daha çok elektrikli ısıtıcılarla ısınıyorlar ve bir Van klasiği olarak kış gelince elektrikler gidiyor. Yıllardır en ufak bir rüzgârda, karda elektrik kesintileri yaşanır Van’da. Şu an çadır ve konteynırlarda elektrikler de ücretsiz olduğu için insanlar uzun süreli kullanıyor bu ısıtıcıları ve sanırım mevcut trafo sistemi bunu kaldıramıyor. Elektrik kesintileri insanların üşümesine ve hatta donmasına neden oluyor. Dediğiniz gibi henüz bu “imkânlara” bile sahip olmayan insanlar da var.

Buna karşın Van’dan göç eden insanların geri dönmeye başladığı yolunda haberler geliyor. Bu insanlar şimdi ne yapıyor?
Evet, deprem sonrası Van’dan gidenler şimdi yeni yeni geri dönüş yapıyor. Dolayısıyla mücadeleye en temel basamaktan başlamak zorunda kalıyorlar. Hem ‘bu şehre-evime ne olmuş’ şaşkınlığını hem de ‘şimdi ne yapacağım’ endişesini yaşıyorlar. Şu anda dışarıdaki herkesin prefabrik konutlara geçmesi lazımken, konteynır bulanlar şanslı addediliyor. Yeni gelenlerse ‘hani çadır’ diyorlar. Ben de depremden 3 ay sonra ‘hâlâ ne çadırı’ diyorum. Olmamız gereken yerin çok gerisindeyiz.

Oysa hükümetin ve medyanın yansıttığı tablo çok farklı…
Van’da her şey yolundaymış gibi bir imaj çiziliyor; fakat kriz dönemi halen devam ediyor. Yıkım kararı verilen yüzlerce bina halen yerinde duruyor ve bu binalar ne emniyet şeridine alınmış durumda ne de yıkılıyor. Artçı depremler devam ediyor ve o binalar yoldan geçerken hepimizin üzerine yıkılabilir. Konteynır dağıtımında da sorunlar var. Evi yıkılan ya da ağır hasarlı olan ev sahipleri yararlanabiliyor konteynırlardan. Ama kiracılar ve orta hasarlı ev sahipleri yararlanamıyor.

Konteynır alamayan kadınlardan çok başvuru geliyor mu size?
Tabii. Örneğin, bize gelen bir başvurucu depremde kalp krizinden babasını kaybetmiş ve evi yıkılmış. Üstüne üstlük ücretli öğretmenlik yaparken, kadrolu atamaların olmasıyla beraber işine de son verilmiş. Babasını kaybeden kadın şu anda işsiz ve de evsiz. Ev sahibi olmasına rağmen konteynır alamıyor. O bütün mercilere başvuru yapmıştı bize geldiğinde ve herkes haklı olduğunu söylemesine rağmen henüz bir sonuç alamamıştı. Biz de derneğe geldiği andan itibaren konteynır alabilmesi için çeşitli yerlerle görüştük. Fakat ‘film olsa bu kadarı da olmaz’ denecek cinsten olaylar oldu ve kadının şu anda gidecek bir yeri hâlâ yok.

İşsizliğin çok ciddi boyutlara ulaştığı ifade ediliyor Van’da…
Van’da ekonomi çöküyor. Kıyafetler, gıdalar şehir dışından geliyor. Mevcut dükkânların sahipleri ya gitti ya da binaları kullanılamaz olduğundan kapalı. Açık olan yerlere de biraz önce saydığım nedenlerden dolayı giden sayısı çok az. İnsanlar alışveriş yapmıyor. Bize başvuran kadınların neredeyse yüzde 95’inin eşi deprem sonrası işsiz kalmış durumda. Bu nedenle çocuğunu okula göndermeyen aileler var. Üniversiteyi kazanıp da gidemeyen öğrenciler var. Çoğunlukla ev eksenli çalışan kadınlar da işsiz kaldı. Çünkü temizliğe gidecekleri, çocuk bakacakları evler de yok.

Tüm depremzedeler büyük sıkıntı içinde. Ama kadınların bir de kadın olmalarından kaynaklı yaşadıkları sıkıntılar var. Bunlardan söz eder misiniz?
Van’da kadın olmanın getirdiği sorunlar, yerini kadın olmanın başlı başına bir sorun olmasına bıraktı. Yalnız kadınlar başlı başına ‘sorun oldu.’ Biz kendimizi bir anda her şeyi yapmakla yükümlü gibi hissetmeye başladık. Ama mevcut sorunlar bizim kapasitemizin çok üstünde. Ailesinden şiddet gören kadınları ailesiyle kaldığı çadırdan ayrı bir yere gönderemiyoruz, SHÇEK sığınma evindeki kadınları şehir dışına gönderiyor yavaş yavaş. Çocuğundan ayrılmak istemeyen kadın şehri terk etmek istemiyor. Kadınlar, toplu yaşam alanlarında bir nevi hizmet görevlisi konumunda bulunuyor ayrıca. Çadır şartlarında bir de aile üyelerine hizmet vermekle yükümlü kılınıyor. Dolayısıyla “kadınlık görevleri” çadır şartlarında artarak devam ediyor. Çadır ve konteynır kentlerdeki umumi tuvaletler de çok sorunlu. Her konteynır içinde bir tuvalet yok. Dolayısıyla salgın hastalıklar da ciddi bir tehlike. Banyo yapmak, çamaşır yıkamak halen büyük bir sıkıntı. Yıkanan çamaşırlar soğuktan iplerde donuyor üstelik.

Afeti yönetenler yine erkekler. Yardımlara ulaşmak konusunda kadınlar ne gibi sıkıntılar yaşıyor? Kadın olduğu için yetkililer tarafından ayrımcılığa uğrayan kadınlar var mı?
Bir erkeğin kadınlık hallerinden anlaması çok olağanüstü bir yetenek gerektirmiyor, fakat kamu başlı başına eril bir yapı. Kamu çalışanları da erkek olunca bu erillik ikiyle çarpılıyor.Hasar tespiti, konteynır başvurusu için kadınlar epey mücadele etmek durumunda kalıyor. Bebekleriyle sıralarda bekliyorlar, okuma-yazma bilmedikleri için sorun yaşıyorlar ya da ulaşım ve formlar için para bulamıyorlar. Bu resmi prosedürler kadınları çok yoruyor.

Kadınların çadır ve konteynır kentlerde tecrit edildiğine yönelik haberler de çıkmıştı. Bu durum devam ediyor mu?
Çadır-konteynır kentleri tüm uyarılarımıza rağmen asker ve polisler bekliyor. Biz kadın örgütleri güvenlik görevlilerinin kamu görevlileri dışında olmasını önerdik. Bu kentler adeta açık cezaevi gibi. Bizler içeride bir aileyi ziyaret etmek istediğimizde askerden izin alıyoruz. Aynı şekilde içerdekiler de istedikleri gibi dışarı çıkamıyorlar. Depremzede olmak bir tecrit nedeni değildir. Ama o kentler adeta birer tecrit alanı. 

Bu kentlerde taciz ve tecavüz vakaları da yaşandı. Bu vakalarla ilgili kaç kadın size ya da resmi mercilere başvurdu? Bir rakam verebiliyor musunuz?

Evet, çadır-konteynır kentlerde taciz olaylarının yaşandığına dair duyumlar alıyoruz. Çok ciddi bir sorun bu. İnsanlar birbirlerine çok yakın bir şekilde yaşıyorlar, özel alan hiç yok. 2-3 aile aynı çadırda kalıyor. Bir de dediğim gibi güvenliğin kendisi ciddi bir güvenlik sorunu oluşturuyor. Bize 1 tecavüz 1 de taciz vakası şimdiye kadar ulaştı. Bu kentlerde kalan başvurucularımız ise taciz olayının çok daha fazla olduğunu söylüyorlar.

Bu taciz-tecavüz vakalarının önüne geçmek için kadınlara özel, kadınlar tarafından korunan bir yaşam alanı oluşturma projeniz vardı. Bunun için başvuruda bulunmuştunuz. Yanıt alabildiniz mi?
Evet biz yalnız yaşayan kadınlar için bir köy-yaşam alanı oluşturmayı çok istedik. Fakat bu oldukça büyük bir projeydi. Buna uygun alan, yeteri kadar konteynır-prefabrik ev gerekliydi. Belediye ve valilikle gerçekleştirmeyi düşünüyorduk fakat olamadı. Biraz tek kaldık ve ne yazık ki şu anda bizi çok fazla aşıyor yapmak istediğimiz şey.

Depremzede kadınlar; yetkililer, yerel yöneticiler, siyasiler hakkında ne düşünüyor? Öfkeliler mi? Tepkilerini nasıl dile getiriyorlar?
Aslında yalnızca kadınlar değil, şu an Vanlıların hepsi neredeyse çok öfkeli. Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi bir tablo çiziliyor; fakat hiçbir şey yolunda değil burada. Bu sessizlik beni korkutuyor açıkçası. Kış şartları zorluyor ve insanlar hâlâ konutlara geçemedi. Elektrik kesintileri devam ediyor, işsizlik artarak devam ediyor. Merkezdeki konteynırımıza gelen her kadın ilk etapta büyük bir serzenişte bulunuyor. “Kimsesizmişiz biz” en çok duyduğum söz. ‘Bu kadar yardım toplandı, bu kadar insan buraya bir şeyler gönderdi, hani bunlar’ diyorlar. Van’da şu an 300 bin kişi vardır en fazla. Türkiye’nin her yerinden nerdeyse kişi başına bir koli düşecek şekilde destekler gönderildi ve onlar bir şekilde ulaşmadı.

Size başvuran kadınlar en çok hangi şikâyet ve taleplerle geliyor?
Deprem sonrası kadınlar daha çok birincil ihtiyaçlarının karşılanması  talebiyle geliyorlar bize. Şiddet başvurusu da yoğun bir şekilde alıyoruz. Çünkü konteynırlarda, çadırlarda birden fazla aile bir arada yaşamak durumunda kalıyor. Eşinin ailesinden şiddet gören kadın sayısı çok fazla. İşsiz kalan eşlerinin daha çok şiddet gösterdiğini söylüyor kadınlar. Okulu yıkılıp da uzaktaki başka bir okula gitmek zorunda kalan ama servis parası ödeyemediği için okula gidemeyen çocuklar tüm gün çadırlarda kalıyor ve evdeki şiddetten ne yazık ki çok fazla etkileniyorlar.

VAKAD olarak bugüne dek yaptığınız ve bundan sonra yapmayı planladığınız çalışmaları anlatır mısınız?
Biz daha çok aile içi şiddetle ilgili çalışan, toplumsal cinsiyet, kadının insan hakları konularında eğitimler veren, kadın hareketi içinde politikalar üreten bir derneğiz. Fakat deprem sonrası bizi yurt içinden ve yurt dışından tanıyan pek çok kişi, çeşitli yardımlar ulaştırdı bize. Bu halen de devam etmekte. Özellikle eşi ölen, cezaevinde olan, eşinden boşanan, geçimini tek başına idame ettiremeyen kadınlara ulaşmaya çalıştık, onları tespit ettik ve ihtiyaçlarına göre paketler yapıp evlerine ulaştırdık. Fakat bunu çok küçük bir ekiple yaptık. Türkiye’nin her yerindeki feminist kadın örgütleri ilk günden beri bize inanılmaz destek veriyor.

SGK düzenlemesi olumsuz etkiledi
“Kadınları zorlayan bir diğer husus da bu soğukta çocuklarının sağlığını korumaya çalışmaları. Çocuklar çok sık hastalanıyor ve çoğu yeşil kartlı olan kadınlar bir de SGK’daki düzenlemelerden etkileniyor. Yeşil kartlarının süresi bitti ve yeni sigorta uygulamasına gidiliyor. Yalnız kadınlar için şehir merkezine gelip o forma ulaşmak, onu doldurmak (çoğu kadının okuma yazması yok ne yazık ki) büyük bir külfet. Dışarıda parayla satılıp, parayla doldurulan o formlardan bir kısmını derneğe getirdik ama herkese ulaşmamız mümkün değil. Bu yönde kadınlara bir pozitif ayrımcılık ne yazık ki yok.” 

Etiketler: kadın
İstihdam